Ressam Van Gogh İle Serdar Yıldırım

Serdar102

Yeni Üye
Konu Sahibi
Katılım
29 Aralık 2023
Mesajlar
23
Reaksiyon puanı
17
Puanı
4
RESSAM VAN GOGH İLE SERDAR YILDIRIM
Zaman gezgini olarak bir araya geldik. Ben bu hikayenin yazarı Serdar Yıldırım ve dünyanın gelmiş geçmiş en büyük ressamı olarak adı anılan Hollandalı Van Gogh. Paris'te bir müzayede salonunda Van Gogh'un "Kafede Akşam" adındaki tablosu satıldı. Yüzden kapı açıldı. Yüz on, yüz yirmi derken, iki yüz milyon dolara alıcı buldu. Van Gogh her pey sürüşte vay be, vay be dedi, durdu.

Ben: " Sayın Van Gogh, bu bir dünya rekoru. Bugüne kadar hiçbir ressamın tablosu böylesine astronomik fiyata satılmadı. "
Van Gogh: " Arkadaş, bilmem inanır mısın, ben birkaç tablomla birlikte bu tablomu da mahalle bakkalına bırakmıştım. Tanesine on gulden dersin demiştim. O zamanlar on gulden iki dolar ediyordu. Tabloları alan olmadı. Biri satılsa zeytin, peynir ve ekmek alacaktım. Zaman bana çok zalim davrandı. Yetenek var ama açsın, bırak Van Gogh'un aklı kaçsın. Çıldırmak işten değil. "
Ben: " Sayın Van Gogh, siz ortaya çıksanız, ben bu tabloyu yapan ressam Van Gogh'um deseniz. Tablonuzu satın almak için, fiyat artıran şu dolar milyonerleri, size yüz dolar bağış yapmazlar. "
Van Gogh: " Sen de abarttın ama yüz dolar vermezlermiş? Ben de elli dolar isterim. Vermezlerse intihar ederim. "
Van Gogh müzayede salonunun orta yerine çıktı. Ellerini havaya kaldırdı. Kendini tanıttı. Salondakilerin ağzı açık kaldı. Doğru dediler, bu Van Gogh. Rica etsem bana elli dolar verebilir misiniz? dedi. Başlar öne eğildi.
" Neden ama ? " dedi, Van Gogh. " Herkes bir dolar verse elli dolar toplanır. Bana karşı bu cimrilik neden? "
Sessizlik bir süre devam etti. Sonunda ön sırada oturan bir holding sahibi, şimdi size o parayı verirsek hayatın sıkıntısından kurtulur, rahatlarsınız. Bir daha böylesine üst düzeyde resimler yapamazsınız diye endişe ediyoruz, dedi.

Serdar Yıldırım ayağa fırladı ve gür sesiyle haykırdı: " Hayır, " dedi. " Yalan söylüyorsun. Van Gogh yaşarken parasal yardım yapılsaydı çok daha üst düzeyde, çok daha kaliteli resimler yapardı. O zamanın insanları, nasılsa bu da ötekiler gibi tarihin karanlıkları arasında kaybolup gider, diyerek yardım etmediler. Kim bilir nice ressam, heykeltraş, yazar, şair, sporcu, besteci ve diğer sanatsal uğraş içinde olanlar karanlıklarda kaybolup gitti. Binde bir böyle kaybolmayanlardan biri olan Van Gogh'un eseri milyon dolara satılıyor. Siz aslında insanlığın geleceğini satıyorsunuz ve gelecek yok oluyor, bunu fark edemiyor musunuz? "

Serdar'ın haykırışına cevap veren olmadı. Müzayede salonunda birkaç dakika sonra iki adam kalmıştı. Sessizliği Van Gogh bozdu: " Sen haklı çıktın Serdar, intihar etmeye gidiyorum. "
Serdar: " Dur Van Gogh. Yıl 2018. Senin kadar olmasa da ben de zor durumdayım. Bir iş bulmaya kalksam, hikaye yazma işini bırakmam gerekir. Otuz dört yıllık bir uğraştan vazgeçemem. Bak ben intihar etmem, sen de intihar etme. "
Van Gogh: " O zaman gel beraber intihar edelim. "
Serdar: " Hayır. intihar yok. Acılara birlikte göğüs gereceğiz ve galip geleceğiz. Şimdiye kadar hiç yenilmedim ve sen de yenilmezsin. Önümüze çıkarılan engelleri yıkıp geçelim. "
Serdar anlattıkça Van Gogh'un yüzü bembeyaz kesildi. O'nun anlattıklarını başını indirip kaldırarak tasdik etti. Sen haklısın, ben bir ellerimi yıkayıp geleyim, dedi. Yerinden kalktı, lavaboya doğru yürüdü.

Aradan zaman geçti. Tabanca sesi duyuldu. Serdar lavaboya koştu. Van Gogh yerde yatıyordu. Serdar gözyaşları içinde kaldı. Elli dolar verseler ne yapar eder Van Gogh'a iki tablo yaptırırdım. Bu iki tablo onların elli dolarını fazlasıyla karşılardı. Van Gogh gerçek hayatında tabanca ile yaşamına son verdiğinde otuz yedi yaşındaydı ve hep otuz yedi yaşında kaldı. 1853-1890 yılları arasında yaşamış yoksul bir ressamdı. Kendisini saygıyla anıyorum.

SON
 
  • Beğendim
Reactions: tekin
Serdar Yıldırım benim. Hikayeyi de ben yazdım. İlginize teşekkür ederim.
sanırım bu hikayeyi 2018 de yazmışsınız yazıdan anlaşıldığı kadarıyla o günden bugüne hayatınızda daha olumlu giden bişeyler oldumu özellikle yazdığınız hikayelerin maddi karşılığını alabildinizmi yoksa van gogh a dediğiniz gibi yaşayarak direnmeye devam mı ?
 
  • Beğendim
Reactions: Serdar102
sanırım bu hikayeyi 2018 de yazmışsınız yazıdan anlaşıldığı kadarıyla o günden bugüne hayatınızda daha olumlu giden bişeyler oldumu özellikle yazdığınız hikayelerin maddi karşılığını alabildinizmi yoksa van gogh a dediğiniz gibi yaşayarak direnmeye devam mı ?
Bu forumun Tanışma - Kaynaşma bölümünde hayat hikayemi okuyucunun ilgisine sunmuştum. Yayınevleri hikayeleri internetten alır ve kitaplarda yayınlar. Para kazanmak için, hikaye yazmadım. Zaten para kazanılmaz.

 
  • Beğendim
Reactions: tekin
Bu forumun Tanışma - Kaynaşma bölümünde hayat hikayemi okuyucunun ilgisine sunmuştum. Yayınevleri hikayeleri internetten alır ve kitaplarda yayınlar. Para kazanmak için, hikaye yazmadım. Zaten para kazanılmaz.

yanlış anladıysam kusura bakmayın,
siz zamanda yolculuk yaparken van gogh un para kazanamamasındaki adaletsizliği anlatmışsınız ve kendinizinde aynı şekilde günümüzde aynı zorlukları yaşadığınızı söylemişsiniz , yazarlıktan para kazanmak sizin açınızdan neden kötü bir düşünce onu anlayamadım bu işi para için yapmıyorsunuz ama bu işten para kazansaydınız daha çok sanatınızla yoğunlaşabilirdiniz sizede çok büyük faydası olurdu ..
belki van gogh da bu işten para kazanmak için yola çıkmadı ama yaşarken maddi bir karşılık görebilseydi kulaklarını kesip sevgilisine yollayacak kadar akıl sağlığını yitirmeyebilirdi çok daha uzun bir ömür ve uzun bir sanat yaşamı olabilirdi?
 
  • Beğendim
Reactions: Serdar102
yanlış anladıysam kusura bakmayın,
siz zamanda yolculuk yaparken van gogh un para kazanamamasındaki adaletsizliği anlatmışsınız ve kendinizinde aynı şekilde günümüzde aynı zorlukları yaşadığınızı söylemişsiniz , yazarlıktan para kazanmak sizin açınızdan neden kötü bir düşünce onu anlayamadım bu işi para için yapmıyorsunuz ama bu işten para kazansaydınız daha çok sanatınızla yoğunlaşabilirdiniz sizede çok büyük faydası olurdu ..
belki van gogh da bu işten para kazanmak için yola çıkmadı ama yaşarken maddi bir karşılık görebilseydi kulaklarını kesip sevgilisine yollayacak kadar akıl sağlığını yitirmeyebilirdi çok daha uzun bir ömür ve uzun bir sanat yaşamı olabilirdi?
Önceleri para aklımın köşesinden geçmedi. Kırtasiye dükkanım vardı ve kazancım yerindeydi. Bir memur kadar para kazanmazsam ben bu işi bırakırım derdim. Sonradan 2006 yılında internete girdim. Yayınladığım hikayeler çok ilgi gördü. Emekli olduktan sonra son yıllarda para kazanma durumunu düşünmeye başladım. 200 tane hikayelerimin olduğu kitapları kitap fuarlarında va kitapçılarda bulup satın aldım.

Telefon etmiştim bir yayınevine: Bak kitaplar basmışsın. Şu hikayeler benim eserim. Hikayeler lokomotif olmuş, yedi baskı yapmışsın. Ben zor geçiniyorum. Bu durum beni üzüyor. Bana da bir şeyler ver. Ben sana hiç yayınlanmamış hikayelerden gönderirim, dedim.

Yayınevi sahibi: Sen yeni yazdığın hikayeleri internette yayınlarsın. Ben senin yazdığın hikayelerden gelen parayla Ankara'da beş katlı apartman yaptırdım. Sana para yok, dedi.

Kavuklu İle Pişekar hikayesinde bu olayı anlattım.

KAVUKLU HİKAYE YAZIYOR
Pişekar: Vay Kavuklu, garanti hikaye yazıyorsundur.
Kavuklu: Üstüne bastın, kaldır ayağını.
Pişekar: Sağı mı, solu mu?
Kavuklu: İkisini de.
Pişekar: O zaman yere düşerim.
Kavuklu: Tamam işte, ben de senin yere düşmeni istiyorum.
Pişekar: Yazıyorsun, yazıyorsun da ne kazanıyorsun? Beş kuruş veren mi var? Sal ipin ucunu gitsin.
Kavuklu: Bilmem kaç yıl önce hikaye yazmaya başlarken, para diye bir şey aklımın ortasından geçmedi.
Pişekar: Onu bin kere söyledin ama istemez misin şimdi sana bu hikayeler için, çuvalla para versinler. Bak istemem deme bir küserim bir daha konuşmam.
Kavuklu: Bende yalan yok. Doğru oturur, doğru konuşurum. Kazandığım az bir para ne sana yeter, ne bana yeter. Şu hikayeleri satın alan olsa pek sevinirim. Benim hikayeleri kitabına alana, bundan para kazananlara kırgınım. Konuştuklarım oldu: Bak kitap basmışsın. Şu hikayeler benim eserim. Hikayeler lokomotif olmuş, yedi baskı yapmışsın. Ben zor geçiniyorum. Bu durum beni üzüyor. Bana da bir şeyler ver. Ben sana hiç yayınlanmamış hikayelerden gönderirim, dedim. Sana para yok Kavuklu, sen git dağ başında ulu, dediler.
Pişekar: Hazıra konuyor, uyanık. Sıkıntısını sen çekiyorsun, kaymağını o yiyor. Çaresi yok mu bu işin?
Kavuklu: Çaresi yok. Ben hikaye yazarım, onlar paraya döndürürler.
Pişekar: Halktan yardım istesek. Bakın Kavuklu geçim zorluğu çekiyor, biraz yardım desek. Bağış kampanyası düzenlesek.
Kavuklu: Benimle eğlenme Pişekar. İnsanlar, hikayelerimi çok beğeniyor, alkışlıyor ama para, bir yardım deyince, bizden sana kuruş yok Kavuklu diyorlar.
Pişekar: Yapma ya, denedin mi bunu?
Kavuklu: Tabi denedim. Hikayelerimden okudum. Güzel dediler, övdüler. Geçinemiyorum, dedim, para, yardım, dedim. Kuruş veren olmadı.
Pişekar: Sanatkara bu yapılır mı? Üç beş kuruş verseler servetleri mi eksilecek?
Kavuklu: Sayın Pişekar Efendi, sen zenginsin. Eve ekmek götürmem gerek. Bir ekmek parası verebilir misin? Borç olarak. Gün gelir öderim.
Pişekar: Ben dilencileri sevmem bilirsin. Sana borç verirdim ama bozuk yok, der ve yürüyüp gider. Pişekar'ın arkasından bakakalan Kavuklu'nun gözleri dolar. Daha sonra gözyaşlarını silen Kavuklu ekmek alamadan evinin yolunu tutar.
 
  • İlginç
Reactions: RüzgarGülü
Önceleri para aklımın köşesinden geçmedi. Kırtasiye dükkanım vardı ve kazancım yerindeydi. Bir memur kadar para kazanmazsam ben bu işi bırakırım derdim. Sonradan 2006 yılında internete girdim. Yayınladığım hikayeler çok ilgi gördü. Emekli olduktan sonra son yıllarda para kazanma durumunu düşünmeye başladım. 200 tane hikayelerimin olduğu kitapları kitap fuarlarında va kitapçılarda bulup satın aldım.

Telefon etmiştim bir yayınevine: Bak kitaplar basmışsın. Şu hikayeler benim eserim. Hikayeler lokomotif olmuş, yedi baskı yapmışsın. Ben zor geçiniyorum. Bu durum beni üzüyor. Bana da bir şeyler ver. Ben sana hiç yayınlanmamış hikayelerden gönderirim, dedim.

Yayınevi sahibi: Sen yeni yazdığın hikayeleri internette yayınlarsın. Ben senin yazdığın hikayelerden gelen parayla Ankara'da beş katlı apartman yaptırdım. Sana para yok, dedi.

Kavuklu İle Pişekar hikayesinde bu olayı anlattım.

KAVUKLU HİKAYE YAZIYOR
Pişekar: Vay Kavuklu, garanti hikaye yazıyorsundur.
Kavuklu: Üstüne bastın, kaldır ayağını.
Pişekar: Sağı mı, solu mu?
Kavuklu: İkisini de.
Pişekar: O zaman yere düşerim.
Kavuklu: Tamam işte, ben de senin yere düşmeni istiyorum.
Pişekar: Yazıyorsun, yazıyorsun da ne kazanıyorsun? Beş kuruş veren mi var? Sal ipin ucunu gitsin.
Kavuklu: Bilmem kaç yıl önce hikaye yazmaya başlarken, para diye bir şey aklımın ortasından geçmedi.
Pişekar: Onu bin kere söyledin ama istemez misin şimdi sana bu hikayeler için, çuvalla para versinler. Bak istemem deme bir küserim bir daha konuşmam.
Kavuklu: Bende yalan yok. Doğru oturur, doğru konuşurum. Kazandığım az bir para ne sana yeter, ne bana yeter. Şu hikayeleri satın alan olsa pek sevinirim. Benim hikayeleri kitabına alana, bundan para kazananlara kırgınım. Konuştuklarım oldu: Bak kitap basmışsın. Şu hikayeler benim eserim. Hikayeler lokomotif olmuş, yedi baskı yapmışsın. Ben zor geçiniyorum. Bu durum beni üzüyor. Bana da bir şeyler ver. Ben sana hiç yayınlanmamış hikayelerden gönderirim, dedim. Sana para yok Kavuklu, sen git dağ başında ulu, dediler.
Pişekar: Hazıra konuyor, uyanık. Sıkıntısını sen çekiyorsun, kaymağını o yiyor. Çaresi yok mu bu işin?
Kavuklu: Çaresi yok. Ben hikaye yazarım, onlar paraya döndürürler.
Pişekar: Halktan yardım istesek. Bakın Kavuklu geçim zorluğu çekiyor, biraz yardım desek. Bağış kampanyası düzenlesek.
Kavuklu: Benimle eğlenme Pişekar. İnsanlar, hikayelerimi çok beğeniyor, alkışlıyor ama para, bir yardım deyince, bizden sana kuruş yok Kavuklu diyorlar.
Pişekar: Yapma ya, denedin mi bunu?
Kavuklu: Tabi denedim. Hikayelerimden okudum. Güzel dediler, övdüler. Geçinemiyorum, dedim, para, yardım, dedim. Kuruş veren olmadı.
Pişekar: Sanatkara bu yapılır mı? Üç beş kuruş verseler servetleri mi eksilecek?
Kavuklu: Sayın Pişekar Efendi, sen zenginsin. Eve ekmek götürmem gerek. Bir ekmek parası verebilir misin? Borç olarak. Gün gelir öderim.
Pişekar: Ben dilencileri sevmem bilirsin. Sana borç verirdim ama bozuk yok, der ve yürüyüp gider. Pişekar'ın arkasından bakakalan Kavuklu'nun gözleri dolar. Daha sonra gözyaşlarını silen Kavuklu ekmek alamadan evinin yolunu tutar.
Üzücü durum. Yazdığın hikâyeleri araklamislar demek. Bir yazarın başına gelebilecek en kötü şeylerden birisi. :(