2020 Nomadland - Film Yorumları

Sherlock

Konu Sahibi
Süper Mod.
Katılım
7 Eylül 2016
Mesajlar
32,077
Reaksiyon puanı
47,696
Puanı
1,060
Konum
İstanbul

Nomadland.jpg


Nomadland

Tür:
Dram
Süre: 108 dakika

Yönetmen: Chloé Zhao
Senaryo: Jessica Bruder (book), Chloé Zhao (screenplay by)

Oyuncular:
Frances McDormand
Gay DeForest
Patricia Grier
Linda May

IMDb Linki

Puanlar:
IMDb: 8.1/10
Metacritic: 97/100

Filmin Fragmanı:

Filmle ilgili yorumlarınızı bu başlık altından yapabilirsiniz.
 

soo

Favori Üye
Katılım
29 Eylül 2012
Mesajlar
1,748
Reaksiyon puanı
1,323
Puanı
264
Abartısız, yalın ve çok sahici Bi yol hikayesi olmuş. Film bi şekilde beni içine aldı ve hiç sıkılmadan izledim. Müzikleri çok başarılı. Performansı Frances Mcdormand'a 3. Oscarını getirebilir.

8/10
 

-potterhead-

Favori Üye
Katılım
31 Mart 2014
Mesajlar
4,170
Reaksiyon puanı
3,769
Puanı
460
Konum
Ankara
Filmin hissiyatını çok sevdim, izlerken dinlendiğimi ve duygulandığımı hissettiğim çok an oldu. Fern iyi yazılmış güçlü bir kadın karakter ve Frances McDormand çok iyi oynamış. Benden de 8/10
 

bazinga

Admin
Katılım
1 Şubat 2007
Mesajlar
93,099
Reaksiyon puanı
49,761
Puanı
1,060
Konum
İstanbul
Web Sitesi
izleryazar.com
Kaliteli film şüphesiz ama beklediğim gibi olağanüstü çıkmadı. Bence en iyi film Oscar'ını hak eden kalibrede bir film değil ama kazanacak gibi. Senaryo çok tekdüze, bir türlü beklenen noktaya ulaşamıyor... Frances McDormand tahmin ettiğimiz üzere filmdeki en iyi şey.

Tam yorumum: nomadland-2020

7.5/10
 

Sherlock

Konu Sahibi
Süper Mod.
Katılım
7 Eylül 2016
Mesajlar
32,077
Reaksiyon puanı
47,696
Puanı
1,060
Konum
İstanbul
Çok iyi bir film olmasına karşın bir tık beklenti altı kaldığı da bir gerçek maalesef, en azından kendi adıma durum bu şekilde.

Yol hikayelerini izlemeyi her zaman severim, üzerine eleştirmen yorumları ve puanları ile birlikte çok sevgili Frances McDormand faktörü de eklenince beklentim bir hayli yükselmişti filme karşı ama abartıldığı ölçüde başarılı bulmadım filmi maalesef. Bunun sebebi ne teknik ne de Chloé Zhao'nun yönetmenliği ile alakalı değil yanlış anlaşılmasın, filmin anlattığı hikayenin çıkabileceği en üst nokta bu zaten. Yalın, abartısız ve sade bir yol hikayesi... Bu yıl bu kadar ses getirmesinin ve iddialı olmasının sebebi ise elbette malum koşullar, normal bir ödül sezonunda bu kadar ses getirebileceğini sanmıyorum filmin. Yine de dediğim gibi abartıldığı kadar iyi olmaması, çok iyi bir film olduğu gerçeğini değiştirmiyor Nomadland'in...

Her şeyden önce Frances McDormand yine ve yeniden şahane oynamış. Bir kez daha Oscar ödülünü kazanırsa hiç şaşırmam, en sevdiğim oyunculardan birisi ve her bir filminde kendini aşmasını hayranlıkla izliyorum. Karakteri de iyi yazılmış tabii. Fern, başına ne gelirse gelsin, hangi zorlukla karşılaşırsa karşılaşsın güçlü durmayı başarabilen bir kadın. Zaten film boyunca onun karavanıyla birlikte yaşadıklarını, hayatına giren çıkan insanları ve mücadelesini izliyoruz. Kendisinin Fern'ü olabildiğince gerçek şekilde canlandırmak adına çok çabası olmuş ve bu çabayı vermiş olduğu filmin her sahnesinden belli...

Chloé Zhao'nun yönetmenliğini sevdim. Kendisinin yakın zamanda -biraz da bu filme hazırlık amacıyla- The Rider filmini izlemiştim, orada izlediğimiz her şey gerçekti. Filmde izlediğimiz hiç kimsenin mesleği oyunculuk değildi ve doğrudan kendilerini oynuyorlardı. Burada da o gerçekçiliği sonuna kadar hissettirmiş, zaten bence filmin değerini arttıran en büyük unsurlardan biri bu gerçekçilik hissiyatıydı ki Nomadland'de de doğrudan kendisini oynayan birçok karakter varmış, özellikle karavan ekibinden. Bazı çekim açıları ve doğa manzaraları da yine muazzamdı.

Onun dışında müziklere değinmek gerek. Çok çok iyi müzikler dinledik film boyunca, hem filmin direkt kendisiyle hem de sahnelerle çok uyumluydu müziklerin tamamı. Bu hiç şaşırtıcı değil çünkü filmin müziklerini Ludovico Einaudi üstat yapmış, kendisini The Intouchables filminden hatırlayabilirsiniz. Orada kullanılan şahane müziklerin altında kendisinin imzası bulunuyordu... Filme değer katmış varlığı ve müzikleri ile...

Puan: 8/10
 

Aserat

Süper Mod.
Katılım
24 Ağustos 2014
Mesajlar
84,652
Reaksiyon puanı
62,992
Puanı
1,061
Konum
İstanbul
Sonunda Oscar'ın belki de en iddialı (ve En İyi Film ödülünü alacak) filmini izleyebildim. Ben de 9-10 puan seviyesinde olduğunu düşünmüyorum ama hikayesini oldukça sade şekilde ele alarak insanı etkilemeyi başarıyor. Temposu pek yüksek olmasa da Fern'in hikayesi ilgiyle takip ediliyor. Kağıt üstünde belki pek numarası yok ama hem reji, hem görüntü yönetimi hem müzikler hem de muhteşem bir başrol performansıyla etkisi birken on olmuş diyebilirim.

Aslında bu filmin korona senesine denk gelmesi de çok ilginç. Hem karavan talepleri adeta patlak vermişken hem de yalnızlığı derinden hissettiğimiz bir süreçte izliyor olmak filmin etkisini de artırıyor. Gördüğü bu büyük ilginin nedenlerinden birinin de bu olduğunu düşünüyorum çünkü etrafında kendisi gibi yollara düşen pek çok insan olsa da Fern'in özünde yalnız olduğunu görüyoruz. Önüne bu hayattan kurtulması için fırsatlar çıksa (kız kardeşinin veya Dave'in yanında kalıp huzurlu bir yaşam sürebilirdi) da bir türlü vazgeçemiyor çünkü içinde bulunduğu o derin boşluğa anca böyle geçici işlerle, yolda karşılaştığı insanlarla günübirlik ilişkiler kurarak dayanmaya çalışıyor. Hem onun hem de karavan parkındaki insanların hayatlarına anlam katmaya çalışma isteğini izlerken üzülmemek elde değil. Tabii Chloe Zhao bu durumu ajite etmeyi tercih etmeden en gerçekçi şekilde ele almış. Zaten evsizlerin çoğunu gerçek kişiler oynamış ve bazı yerlerde film değil de belgesel izliyoruz sanki. Büyük büyük numaralara başvurmadan, kısıtlı kitleye hitap edecek bir hikayeyi geniş kitlelere ulaşıp empati yaptıracak şekilde anlatabildiği için alacağı Oscar'ı da hak ediyor. Bu arada evini yüreğinde taşıma, gitmek zorunda kalma, yollarımız kesişince görüşürüz gibi yaklaşımlarla böyle sert bir hikayenin oldukça naifleştirilmesi de filmin en hoş yanlarından biriydi.

Tabii filmin en güçlü silahı Frances McDormand'ın performansı. En az Three Billboards'taki kadar müthiş bir iş çıkarmış. Bir an bile abartmadan tüm duyguları derinden hissettiriyor ve her sahnesinde (zaten filmde onun olmadığı sahne yok) oyunculuk dersi veriyor. Keşke bu sene de Oscar alsa ama sonuncusunu daha 2-3 sene önce aldığı için kolay vermezler gibi. Daha diğer isimleri izlemedim ama benim gönlümün Oscar'ı ona gidiyor. :A Tabii o varken kadronun geri kalanına dikkat etmek mümkün değil ama özellikle Swenski ve Linda kısa süre görünseler de iz bırakmayı başarıyor.

Sonuç olarak niye bu kadar ilgi gördüğünü anlayabiliyorum çünkü hepimiz farklı acılarla farklı şekilde başa çıkıyoruz ve bunu başarabilmek için "gitmek zorunda kalan" insanları görmek ilginç bir deneyim. Tabii herkese göre bir film de değil. Neyse şimdiden alacağı Oscar'lar hayırlı olsun diyelim o zaman. :Z

8/10
 

Dosi

Süper Mod.
Katılım
10 Mart 2015
Mesajlar
85,253
Reaksiyon puanı
107,997
Puanı
1,060
Fena bir film değildi. Film değilde belgesel tarzı bir film olmuş. Fazla doğal ve bu da izlenilir kılıyor. Zaman zaman hiç bilmediğim bir şehirde hayata sıfırdan başlama gibi fikirler oluşuyor bende ve bu film bana o durumu hatırlattı yeniden. Ben de yaşlanınca deneyebilirim kim bilir :A Filmin her sahnesinde Fern var ve onun karşılaştığı insanlar ve onların hayat hikayelerini dinliyoruz. Filmin bazı yerlerinde sıkıldım ama. Fern'in karavanı karınca basınca ona yardım etmek isteyen adama acıdım. Tabağı kırınca olan aksilik kötü bir durum ve zamanla adam ona karşı birşeyler hissetti fakat Fern karşılık vermedi. Fern'in kız kardeşini ziyaret ettiği ve o adamın kaldığı yeri ziyaret ettiği sahneleri beğendim
 

Aserat

Süper Mod.
Katılım
24 Ağustos 2014
Mesajlar
84,652
Reaksiyon puanı
62,992
Puanı
1,061
Konum
İstanbul
Fena bir film değildi. Film değilde belgesel tarzı bir film olmuş. Fazla doğal ve bu da izlenilir kılıyor. Zaman zaman hiç bilmediğim bir şehirde hayata sıfırdan başlama gibi fikirler oluşuyor bende ve bu film bana o durumu hatırlattı yeniden. Ben de yaşlanınca deneyebilirim kim bilir :A Filmin her sahnesinde Fern var ve onun karşılaştığı insanlar ve onların hayat hikayelerini dinliyoruz. Filmin bazı yerlerinde sıkıldım ama. Fern'in karavanı karınca basınca ona yardım etmek isteyen adama acıdım. Tabağı kırınca olan aksilik kötü bir durum ve zamanla adam ona karşı birşeyler hissetti fakat Fern karşılık vermedi. Fern'in kız kardeşini ziyaret ettiği ve o adamın kaldığı yeri ziyaret ettiği sahneleri beğendim
Puan yok. :A
 
  • Güldürdün
Reactions: Dosi

serhatt

Moderatör
Katılım
10 Aralık 2014
Mesajlar
97,411
Reaksiyon puanı
63,104
Puanı
1,060
"Hatırlayacağın şeyler yaşa." ne kadar anlamlı bir söz, çok etkilendim...

Göçebe bir hayat hikayesini konu alan film bunu en iyi şekilde yansıtmış. Genel olarak sade ve seyir zevki yüksek bir filmdi.

Furn karakterini oynayan kadın oyuncu rolüyle adeta bütünleşmiş ve çok iyi bir iş çıkarmış.

Karavanı kaybedecek sandım bir an neyse ki kardeşi parayı verdi. Ayrıca Furn'ün etrafındaki insanları her defasında ona sahip çıkmaları da çok hoştu.

8/10
 
Son düzenleme:

mesmeso

Moderatör
Katılım
27 Kasım 2016
Mesajlar
17,639
Reaksiyon puanı
9,625
Puanı
860
Yaş
24
Konum
Trabzon
Ödüllerin en iddialı işini sonunda izleyebildim. Öncelikle filmin bu kadar övülecek bir kalitesi olduğunu düşünmüyorum ancak bu demek değil ki kötü film. Gayette izlenebilir bir film olmuş. Chloe Zhao ve Frances McDormand harika bir iş çıkarmış.

Göçebe insanların yaşam biçimini, neden bunu tercih ettiklerini ve mevsimlik işçilerin yaşadıkları zorlukları güzel bir şekilde aktarmışlar. Göçebelerin var olmak ve yok olmak arasındaki o ince çizgi çok iyi belirtilmiş.

Filmde bir doğallık havası var. Bunu seyirci çok net bir şekilde anlayabiliyor. Genç kesim belki filmi fazla sevmeyebilir ama orta yaş üstü ve özellikle yalnız yaşayanlar bu filmi benimseyecektir.

8/10
 

MEnes

Moderatör
Katılım
18 Ekim 2015
Mesajlar
17,270
Reaksiyon puanı
19,072
Puanı
860
Konum
İstanbul
Kaliteli ve oldukça gerçekçi bir yol filmi diyebiliriz. İzlerken o durağanlık hissini sonuna kadar yaşıyorsunuz. Hayatın içinden bir kesit gibi. Aslında başka yorumlarda filme 'Belgeselimsi' dememin de sebebi bu. Ama gerçekten de öyle. Tam olarak sinematik bir eser gibi ama havası belgesel tadında ilerliyor. Çok büyük hikayeler, çok büyük olaylar yok filmde.

Ana karakter Fern ve onun ne olursa olsun ayakta kalan muazzam dirayeti üzerine olaylar silsilesi izliyoruz. Bu olayları ilgi çekici kılan çok farklı bir şey yok ama filmin böyle bir derdi de yok zaten. Olabildiğine hayatın içinden samimi de bir film aslında. Tabi bu durum benim gözümde çok büyük bir film olmasını engelliyor filmin. Çıkabileceği maksimum kaliteye çıkması iyi bir şey ama en iyi film oscarını alacak kadar büyük bir film değil...

Yönetmen filmin havasını korumak için her şeyi yapıyor ve o doğallığı muazzam yansıtıyor. Ortada kaliteli bir emek olduğunu görebiliriz. Görüntü yönetmenliği de çok başarılı. Frances McDormand böyle bir karakteri oynayabilecek yegane kadınlardan. Çok başarılı oynamış adaylığı hak etmiş. Ama ödülü alacak kadar da büyük bir rol değildi bana göre. Bu sene ondan çok daha sert ve etkili oynayan oyuncular vardı. Hatta ana 5'lide belki de en geride oynayan Frances teyzemdi ama ödülü ona verdiler... Filme bayılan Akademi bu durumu es geçmemiş gibi duruyor. Fırsatını bulduğu her ödülü vermişler filme...

Abartıldığı ve sevildiği kadar muazzam olmayan yine de kaliteli olan bir drama diyebiliriz. Keşke bu kadar abartılıp her ödülü almasaydı da filme olan sinir bozucu tavrım bu noktaya gelmeseydi ama yapacak bir şey yok...

7.5/10
 
  • Beğendim
Reactions: bazinga

phoebebuffay

Favori Üye
Katılım
12 Şubat 2020
Mesajlar
4,868
Reaksiyon puanı
5,789
Puanı
559
Baş karakterimiz Fern aracağılıyla kendini hiçbir yere ait hissetmeyen göçebe ruhlu insanların hikayesini anlatıyor film. Fern karavanla yolculuk yaparken kesitlerle onun hayat hikayesine, yaşadığı zorluklara, kendisine gelen yardım tekliflerini reddedip bu zorluklarla tek başına mücadele etme çabasını izliyoruz.

Böyle durağan, yalın bir dile sahip arthouse filmlerini seven biri olarak ben bu filmi sevemedim ve vasat buldum açıkçası. Neden bu kadar sükse yaptı, bütün önemli ödülleri topladı anlamıyorum. Karşımızda ne harika bir film, ne harika bir yönetmenlik, ne de Oscarlık bir oyunculuk var. Çok da farklı olmayan bir hikayeyi çok da iyi bir şekilde işleyemeyen, alakasız sahne geçişleriyle bütünsel olarak sıkıcı bir film olmaktan öteye gidemeyen, birkaç süslü replikle izleyicileri etkilemeye çalışan, belgeselimsi bir kurguyla etkileyici olmaktan son derece uzak bir film var karşımızda. Vermek istediği antikapitalist mesajlar da beni gram etkilemedi şahsen.

Francis Mcdormand film boyunca hüzünlü bir edayla uzaklara bakarak Oscar'ı kazandı şeklinde bir yorum okumuştum. Gerçekten de öyle. Adaylar arasında en zayıf performansa sahip kişiydi kendisi ama Oscar'ı alması şaşırtmadı. Akademi eskiden beri bu kategoride hakkı olana hakkını vermiyordu zaten.

Kısacası benim çok beğenemediğim, abartılı övgülerden ötürü her anlamda overrated bulduğum bir film oldu Nomadland. Kötü değil ama vasat. Ana tema ve verdiği mesajlar itibariyle Into The Wild'a benzettim biraz. Ona karşı da aynı düşünce ve hisleri besliyorum. :A

6/10
 
  • İlginç
Reactions: bazinga