Kurtlar Vadisi Pusu | Genel Sohbet

çoktandır yazmıyordum
Haftanın en güzel günü, günün en güzel saatleri #KurtlarVadisiPusu!
 
Aga bizi unutma ha oralarda bizim bedenimiz burada olsada ruhumuz seninle olacak kac gun kalacaksin ?
eyvallah agam biliyorum zaten düşünmeniz yeterli acemi birliği duruma göre değişiyo aga 45 70 gün de olabilir yani belli değil


Aynen çiğdem iyi oldu bakarsın orda kalırım yani zaten sağlıkçı olurum büyük ihitmal artık iğneleri filan bedavaya vururum sizede
 
Son düzenleme:
@34rcp44 hayırlı tezkereler kardeşim.. yolun açık olsun. En kısa zamanda tekrar görüşmek dileği ile..
 
Bugün Günlerden Kurtlar Vadisi Pusu
 


3. Bölüm

Fragman

Mehmet, geçmişi ve günümüzdeki hayatı arasında kalırken, tehlike kol geziyor.



Eşi ve çocuğu olduğunu öğrenen Mehmet, durumu kabullenmeye çalışırken, yeni hayatıyla çakışan geçmişi her geçen an daha büyük sorunlar doğurmaktadır.
Olan biteni anlamlandırmaya çalışan Reşit ve Cevahir, işler daha fazla karışmadan bu duruma son vermek için çabalamaktadırlar.​


Senaryo
Ercan Mehmet Erdem

Yönetmen
Serdar Akar


3. Bölüm [Giris]
 
Avatar hem çok güzel hem çok manidar
 
110 dakika boyunca seyirciyi pür dikkat ekranda tutmayı başarabilen ekibe helal olsun. Gerçekten bölümlerin hepsi birbirinden muhteşemler. İzlemeyenlere kesinlikle tavsiye ederim. Başrol oyuncusu için Orhan Kılıç çok iyi bir seçim olmuş.. Kerem Alışık aynı şekilde. Serdar Akar'la Ercan Mehmet Erdem dört kolla sarılmışlar diziye belli.. hatta Serdar Akar bazı sahnelered bizzat rol alıyor.
 
aga o her bölümü beğeniyor zaten

foruma çöktü mü bugün
Evet de adam kurumsal düşünüyor yazısı daha fazla tık alsın diye. Ama adam da bizim kafada bu sezondan mutsuz twitterda yazdıklarıyla doğru orantılı düşünüyor yani
 
Kurtlar Vadisi Pusu: Yüzüme yerleşen aptal bir gülümseme..

Bence komik değil

Böylesi etkileyici bölüm finallerinden sonra o adrenalinle yazıya başlamak benim için her zaman zor olmuştur. Şimdi de eminim yazarken sık sık zorlanacağım, nasıl toparlayacağımı bilemeyeceğim ama bir şekilde de başlamak lazım. Nasıl başlamıştık? Hah, yelek meselesi… Geçen bölüm yazısının yorumlarında bir arkadaş heyecanla yelek olduğunu söylemişti de her şeyin olabilitesi yüksek olduğu için çok üstünde durmamıştık. Burdan tebrik etmeden olmaz.

Gönlümden geçen şey Polat’ın rehin düşmesi olduğu için “nasıl kurtulur?” sorusuna hiç kafa yormamıştım ama şimdi bakınca yelek meselesi hem ironik hem pratik bir çözüm olmuş. Ferdinand’ın sakinliği ise şaşırtıcıydı. Galiba bu adamın Körfez savaşı tecrübesini fazla hafife alıyoruz. Hiç kendini bozmadan Polat abisiyle gezmeye çıktı. Polat freni koyana kadar da iyi idare etti ama frende karizma biraz dağıldı tabii…

-: Olm abur cubur yok mu petibör falan dizi güzelmiş.

Ariel aynı benim gibi sinirleniyor. Hani çok şey söyleyecek de söylese ne olacak? Fakat benden daha sabırlı. Asya’yı hiç sevmemesine rağmen ocağına düşmüşken dahi boğmaya kalkmadı. Ariel lokmayı bir şekilde koparıp yine bir şekilde yutmanın derdinde değil. O lokması yumuşacık olsun, adeta diliyle damağı arasında kendini salsın ve boğazından süzülüp gitsin istiyor. Yoksa, bir başkası olsa şu an Asya’nın tabutuna çivi çakıyordu.

Cahit bölümün kesinlikle en rahat adamıydı. Abisi aramış, "Gölge’yi aldım. Safiyeleri koru” diyor. Cahit telefonu kapatıp milletle laklak ediyor. Hani o kadar rahat bir insanım ama Safiyelere giderken benim bile topuklarım bir yerlerime vururdu. Fakat Pusat ve Yasin Komutan’ı aynı sahnede görmek güzel oldu. Sanırım sert bir ast-üst ilişkisinden ziyade silah arkadaşı gibi çalışacaklar. Bu da oldukça keyifli sahneler bizi bekliyor demektir. Paşam da nihayet abisinin verdiği işi halletmek için kalktı ama bu sefer de Safiye engeliyle karşılaştık. Sanki bu dünyanın içine dün düşmüş gibi 10 tane soru sordu yahu. Hadi onu geçtim “yarın gideriz” ne demek? Bu çift bir araya gelince ne içiyorlar birileri araştırsın istiyorum. Bu kafa, alçak bir kafa değil.

Var ya Jurgen bana bayılır bayılır nerde bi mangal yaksa hemen alo Gölge abi.. Valla!

Gölge’nin şu dünyada bir seveni varsa o da Jurgen. Adam perişan oldu yahu. Hani imkan olsa verecektim sol omzumu ağlasın. Daha ilk dakikadan umutsuz çırpınışlara başladı bile. Telefon sinyali mi? Gerçekten mi Jurgen? Size Polat Alemdar’ı nasıl anlatıyorlar acaba çok merak ediyorum. Tatlı tatlı öğrenmemenin acı acı tecrübesi olurmuş. Fakat adamın canından can gitmiş durcak mı öyle? Tabii ki durmayacak. Dahiyane bir fikirle Polat’ın ailesine musallat olmaya kalktı. Gölge aptal, Ariel’in aklı yok ya bu fikir bir tek Jurgen’in aklına geliyor. Bir tokat da Cahit “The Rahat” abisinden yedi.

The Rahat diyorum zira önce ev teslim et, şimdi silah teslim et yakında devletle başları belaya girince sorun olmasın diye malı mülkü de Abbas’a teslim ederler herhalde. Bu nasıl bir güvendir benim aklım almadı. Bizim Çiçek Abbas kabzayı tutunca oldu mu sana Diken Abbas. Askerliğini Polat Alemdar olarak mı yaptın birader? Askerlik işine de benzemiyor o… Kesin özel bir eğitimi var. Silahı alışı, tutuşu, çatışması ve adam indirişi muazzam. Cahit’deki tüm bunlardan keyiflenme hali ise şaşırtıcı.

İkna edici açıklamalar gelene kadar Abbas’a güvenmeyeceğim. Ha, Cahit'le olan paslaşmaları güldürdü mü? Kahkaha attırdı! “Şeytan’ın doldurmasını bekliyorum” kısmı hariç çok keyifli diyaloglardı. Özellikle sonundaki “hayırlısı olsun abi sen elinden geleni yaptın” repliği çok iyiydi. Şeytan doldurması benim dahi yapmayacağım kadar kötü bir espiriydi. Belli ki Abbas bizi hem keyiflendirecek hem de güldürecek ama aynı zamanda bir şüpheyi de alttan alttan besleyecekler. Sonuç ne olursa olsun Vadi’nin böylesi renkli karakterlere ihtiyacı vardı. Bu bölüm performansı için söylüyorum, karakteri ortaya çıkartanın, yazanın emeğine sağlık. Zira Cahit ile bu paslaşmaları Erhan’da denemişler ama olmamıştı. Bu sefer tutturdular. İki kalem arasında fark varmış gibi geldi bana. Haydi hayırlısı…

Hatırlatma amacıyla aynen şöyle not almışım, "asya biz özür dileriz yhaaa ama napak çok sevioz polatı.” Polat, Gölge’yi aldığında resmen utandım. "Tabbbbii yaaa" dedim. "Hiç Polat’ı satar mı! O kadar da uzun boylu değil." Telefonda gelişmeleri öğrendiğinde "vay vay vay Asya’daki kurnazlığa bak” dedim. Fakat Yusuf’a gidince geçen bölüm finalinden sonraki öfkeme geri döndüm. Arkadaş bu nasıl seyirciye feyk atmaktır? Hayır böyle feyk atabiliyorsunuz madem bu zamana kadar nerdeydiniz? Önce yelek, sonra Asya meselesi… Çalım yemekten başım döndü.

Vallahi çıkardığım papyonumla ümüğüne çökerim!

Asya hanım harbiden satmış! Hayır biliyordum ama bu sanki yarayı temizleyip sonra tekrar bıçağı aynı yerden sokmak gibi hissettirdi. Bu sefer hiç de duygusallaşmadım. Yusuf’a “sen annenle nasıl konuşuyorsun öyle!” diye de çıkışmayacağım. Hak etti bunu. Yusuf’un hayatını kurtarmak için olsa dahi ona gitti, ondan yüz bulamadı, Ariel’e gitti ondan yüz bulamadı. En son Erhan’a gitti ondan da yüz bulamadı. Gördüğünüz gibi Polat Alemdar’a yapılan yanlışı dost-düşman kimse affetmiyor.

Erhan’ın Asya’ya verdiği cevap Abbas sahneleri kadar keyifliydi. “Polat abi yanlış anlamaz ama ortada bir yanlış varsa mutlaka anlar.” Şimdi sen düşün Asya hanım! Senin için geleceğiz! Fakat ne yalan söyleyeyim cesareti beni hep şaşırtıyor. Sen Polat’ı sat sonra kalk mekanına açıklamaya git. Burası Çocuklar Duymasın mı yahu? Herhalde en kötü Haluk’la mutfağa gideriz sanıyor.

Aslında Asya için ideal bir ceza fikrim var. Asya’yı bağlayacaksın sandalyeye, Meryem’in eline vereceksin kahveyi, sabaha kadar soru soracak. Bak nasıl deliriyor. Kadında soru sormak ata sporu olmuş. Hayır oyuncuyu beğeniyorum, karakterden de iyi malzeme çıkar ama zayi oluyor işte böyle. Şimdi Meryem burada olsa “ne sordum ki?” der. Bakın o bile soru…

Dertlerin kalkınca şaha bir kurşun salla Polat'a..

Yusuf karakteri son zamanlarda en azından bizim platformumuzda çok fazla eleştiriliyor. Katıldığım noktalar yok değil. Fakat bu bölüm anladım ki Yusuf’a da biraz haksızlık ediyoruz. Sahneleri gerçekten ağır. Öylece durup düşünüyor, saate bakıyor, telefonu açıyor, açtığı telefona bile iki saniye sustuktan sonra cevap veriyor. Tamam yerli diziler uzun, arada tempoyu düşürmek lazım falan ama bu bildiğin slow motion. Yusuf niye düşünüyor demiyorum. Onun yerinde olsam ben de düşünürdüm ama sahnelerine bir şekilde dinamizm getirilmeli. Keşke bir şekilde aklından geçenleri okuyabilseydik. En azından bir hareketlilik olurdu.

Yusuf bu bölüm yine, yeniden Azra’ya son derece kaba davrandı. Kız pizza getirmiş. Tamam kolayı unutmuş ama o saatte sıcak pizza bulmuşsun insanın azcık yüzü güler yahu. Azra asil kız. Kısmetse Olur kızları olsaydı o pizzayı sıcak peynirli tarafıyla Yusuf’un yüzüne yapıştırırlardı. Azra’nın kıymetini anlaması için Yusuf’a Kısmetse Olur izlemesini öneriyorum. Anasıyla karşılıklı oturup babasını onun mu yoksa kendisinin mi öldüreceğini tartışmaktan iyidir. Aileye bak be karşim… Böyle bir aile toplantısı yaparsan ne olur? Tıpış tıpış Murali’ye gidersin. Murali’yi bu bölüm sevdim. Zira hayvan seven adamı severim. Bu seferki öğütleri geçen seferki kadar iyi bulmasam da olsun. Murali, Kurtlar Vadisi Pusu senaristlerinin en sevdiği karakterlerden biri olacaktır.

Abi paltoları niye çıkarttık biri bana anlatsın yemin ediyorum dalağım bile dondu!

Bu arada Yusuf’un saldığı fitne filizlenmiş bile. Karun’dan uzun uzun Rus Hanedanı’nı dinledik. Sergey Zharkov! Aslen bizim buralı bir Ermeni ama çok çalışmış ve Rus Hanedanı olmuş. Vallahi Ruslara ayıp edildi. İngiliz kraliyet ailesinin Alman olmasından sonraki en büyük ayıptır bu herhalde. Karun öyle bir anılara daldı ki ohoooo Gorbaçovlara kadar gittik. İhanet edenin Sergey olduğunu düşünüyor. RaniniTv’de yorumladığım bir başka yerli dizi Filinta’da geçen hafta konu Ruslara dönmüştü. Bu hafta Kurtlar Vadisi Pusu’da da işin içine Ruslar girdi. Tam Ruslarla aramızın bozuk olduğu dönem. Haydi hayırlısı diyorum. Putin’i üzmesek bari. Hayır ayıya binip stres atsın diyeceğim ama, bu mevsimde ayıyı nerden bulsun adam.

Yalnız Prometheus hikayesini güzel oturtmuşlar. Bilen bilir ama bilmeyenler için kıssacık bir özet geçelim. Prometheus Yunan mitolojisindeki tanrılardan birisidir. Bunun farkı Tanrıların lideri Zeus’dan nefret ediyor olması. Onun ve dolayısıyla tanrıların saltanatını sona erdirmek istiyor ama daha önce hiçbir ayaklanma bunu başaramadığı için farklı bir yol deniyor. Balçıktan insanı yaratıyor ve onun için Olympos’dan ateşi çalıyor. Ateş orada bir simge. Akıl diyebiliriz, bilgi diyebiliriz onun yerine. Böylece kendisi Zeus tarafından lanetleniyor ama sonuç da ortada. İnsanların hükmü başlıyor. Bu kurnazlığı yüzünden kurnaz olarak ün salıyor. Karun da Sergey’i Prometheus, Polat’ı da insan olarak görüyor. Cümlenin sonu pek olmadı galiba... Saltanatını sona erdirecek insan yani…

Kamu spotu, kamu spotu dediniz Ayla Algan’dan ayarı aldınız mı?! “Ben masalcı teyze değilim. İcraat kadınıyım ben.” dedi. Hepinize dedi. Bak gitmiş ne güzel şey bulmuş. Ağırlık yapmayan ve hareket kısıtlamayan sır yelek icat etmiş. Donat Siyah Sancak’ı bunlarla sal düşmanın üstüne bakalım kim ayakta durabiliyor. Yalnız hakikaten Anadolu hocamın üstünde o yeleği denemelerini görmek isterdim. Çok eğlenceli olurdu çok! Anadolu hocam’a gelecek haftalarda neler yaptıracaklar bilmiyorum ama karakterde farklı bir şeyler denemeleri güzel bir gelişme.

-:Bi eğilsem birbirinizi vurursunuz ehuehueheu
Hiç Polat’ı bilenle, bilmeyen bir olur mu? Bak Gölge’ye... İki tahrik etmeye kalktı arabanın kapısını burnunun üstüne yedi. Akıllı adam hiç Polat Alemdar’ı tahrik etmeye kalkar mı? Sana Ahıskalı’nın ölümünü hiç anlatmadılar mı? Şahsen Gölge’nin yerinde olsam en efendi halimi takınırdım ki zaman kazanayım da gelip beni bulsunlar. Nitekim Polat’ın cep telefonundan yakalanacak kadar acemi olmadığını biliyorduk ama Echelon’u hesaba katmayı unuttuk. Hoş Polat bir merkezlerini geçen sezon imha etmişti ama o merkezlerden sadece bir tanesiydi. Kısa süre içinde Polat’ın telefonundan izini buldular da Ariel’in yüzü gülmeye başladı.

Polat’ın Gölge’yi kaçırdığı o mübarek gece sabaha kadar aralarında neler geçti bilmiyoruz. İhtimalimiz %5 ama belki ilerde flash-back görürüz. Fakat sabahı epey detaylıydı. Fragmanda Polat KGT mezarlığında sanki zehirlenmiş gibi lanse edilmişti. En azından ben öyle anladım ve “hımm yine Gölge’nin eline düşecek ama araya da bir bölüm sıkıştıracaklar” şeklinde düşündüm. Fena yanılmışım!

Polat, Gölge’nin kelepçelerini çıkardığında itiraf ediyorum vasat bir dövüş sahnesi bekliyordum. Kurtlar Vadisi Pusu eskiden bu işleri muazzam yapardı ama son dönemde kimin kime vurduğunu bile anlayamıyorduk. Doğru söyleyin koreograf mı değiştiniz? O ne kutlu, o ne estetik, o ne güzel, o ne muazzam, o ne kendine özgü sahneydi öyle! Ekrana sarılıp bağrıma basmak istedim "nasıl özlemişim nasıl nasıl nasıllll” diye ağlamak istedim. Özellikle nedendir bilmem kafa vuruşlarına hayran olan beni baştan tavladılar ama geri kalanlarımızı da sahne sonuna kadar eminim bir bir topladılar. Ertan Saban ekranın en iyi dayak yiyen adamı olabilir. En azından en karizmatiği… Şahsen bana öyle vursalar Kanal D’de yaklaşık bir 10 dakika sadece biiiip sesi duyardınız ama adam hiçbir şartta kendinden ödün vermiyor.

Tut şu silahı tut bi kimmiş bakim o yaşlandı diyen gelsin bi yüzüme söylesin!

Bu dövüş olaylarını son dönemde çok iyi yapan iki dizi vardı. Sonradan bir başka dizi daha yeltendi ama bence taklit etmeye çalıştığı için becerememişti. Kurtlar Vadisi Pusu taklide girmeden, bu konuda üzerindeki ölü toprağını silkeleyerek ayağa kalktı. RaniniTv de yazıya gelen yorumlarda Polat için “artık yaşlandı” diyeni dahi görmüştüm. Vallahi Polat bu bölüm onu diyenlerin de ağzına ağzına vurdu. Onlar için özellikle Polat'ın kafaya taşı yemeden hemen önce Gölge’nin ağzına vurduğu tekmeyi seçiyorum. Kızmak yok.

Diyaloglara ayrıca değinmek gerekir. Başından sonuna kadar çok keyifliydi. Gölge'yi zaten biliyoruz ama Polat uzun bir aradan sonra ilk defa bir düşmanıyla bu kadar çok konuştu. Bunu bile özlemişiz. Bu arada geçmiş bölümlerde Gölge’nin Polat’ı bir düşman olarak görmediği sadece ayağına dolanmasını istemediği bir şey olarak gördüğü yönündeki tespitimizi de Gölge bizzat doğrulamış oldu.

Ormanın içinden, bembeyaz karlı havaya geçiş bu kadar güzel bir sekansın nazar boncuğuydu diyelim. Gölge kaçtı, Polat kovaladı ve bir kez daha sıkıştırdı. Boynunu kollarının arasına aldığında kırmasını bekliyorsun ama o doğal olarak boğmayı tercih etmek zorundaydı. Polat, Gölge’nin boynunu sıkarken ve Jurgen nişan almışken bende resmen saniyeler uzamaya başladı. Nefesimi tuttum! Hatta “n'olur haftaya kalsın” diye dua bile ettim. O an Jurgen’in silahından çıkan kurşunu görmektense bir hafta merak içinde kalmak daha iyi bir seçenekmiş gibi geldi.

Tam o esnada gelen silah sesiyle birden sene 2004 oldu. Masanın üzerinde ÖSS kitaplarım belirdi. Televizyonun arkası uzadı, tüplüye falan döndü. Zira ancak o zamanlar Vadi’de böyle şeyler olurdu ve o şey Polat Alemdar olurdu. Şimdi ise vurulan oydu. Gölge’nin inmeye cesaret edemediği yerden yuvarlanışını gördük! ..ve sonra Yusuf’un yüzünü… Adeta sezon finali olabilecek bir bölüm finali izledik. O an şok olmayan bir tane Vadici varsa bu işi bırakmam da çok şaşırırım yaaani...

Onca yaz, o sahilde, o balonları boşuna vurmadım. Hepsi bugün içindi!

Şimdi, "Yusuf oraya nasıl geldi?” sorusunun cevabını hiç aramayacağım zira o konuda kafam durmuş vaziyette. Belki gayet açık ve mantıklı bir sebepten geldi ama ben şu an onu düşünemiyorum. Düşünebildiğim tek şey Yusuf’un niyeti… ilk izleyişte anladığım Polat’ın kurşunu sol omuz kısmından aldığıydı ve kurşun solundan geldi zannettim. Sol omuz çok tehlikelidir. Bir sürü sinir ve damar vardır. Her ne kadar yüzünde bir öldürme hırsı görmesem de emin olamamıştım.

Sonra Kurtlar Vadisi Pusu’nun resmi Youtube kanalından bölüm sonuna baktığımda kanın arkadan öne doğru çıktığını gördüm. Demek ki arkadan ateş etmiş ve koca sırt varken kenardan vurma çabasından da anlaşılıyor ki öldürmek değil, sanırım Jurgen’leri gördüğü için hayatını kurtarmak istemiş. Peki neden?! Ferdinand’ın kötü olduğunu Yusuf bilmiyor ki! Yoksa ben tamamen yanılıyor muyum? Arka soldan öldürmek için mi ateş etti? Oooof kafam çok karışık ama yüzümde aptal bir gülümseme var ve bu çok değerli.

Son Jedi Polat Alemdar!

Kurtlar Vadisi Pusu 281. Bölüm sezon finaline yakışır bir bölüm finaliyle bitti ama beni de keyiften bitirdi. Bu bölüm Gölge ve Polat nihayet açık açık ilk kez kozlarını paylaştılar. Bu son olmayacak ama ilkinde çıtayı böyle yükselttiklerine göre diğerlerinde fezaya çıkacağız demektir. Bölümün başından sonuna kadar seyirciye adeta çalımlar atmaya çalıştılar ki bence bunda çok da başarılı oldular. Fragman’da her şeyi gösterdiklerini sanmıştım. Orada bile çalım atmışlar. Çalım yemekten kendimi Messi karşısındaki vasat defans oyuncuları gibi hissettim. Alta videoyu da koydum. Temsilen hangisinin ben olduğunu net anlarsınız.

Bu bölüm sadece 93 dakikaydı ve bu sezon izlediğimiz en iyi bölümdü. Darısı hem kalite hem süre olarak gelecek bölümlerin başına diyelim. Vadi’deki bu silkelenmeyi geçen bölüm de hissetmiştim ve bu bölüm ayan beyan gördüm ki Vadi’de gerçekten bir şeyler değişmiş. Teknik konulardan tut senaryoya kadar toplu bir yükselme var. Bu yükselmeyi yeni normaline dönüştürürse perşembe gecelerine tekrar ambargo koyacaktır.
 
"Tam o esnada gelen silah sesiyle birden sene 2004 oldu. Masanın üzerinde ÖSS kitaplarım belirdi. Televizyonun arkası uzadı, tüplüye falan döndü. Zira ancak o zamanlar Vadi’de böyle şeyler olurdu ve o şey Polat Alemdar olurdu. Şimdi ise vurulan oydu." Gurbet müziğinin etkisi değilse adam değilim, aynısını yaşadım
 
1 günde izlenme sayısı;



518.123

282.bölümden

 
Son düzenleme: