Kelebek gibi uçarım...
Samed Aslan
28 Mayıs 2015
Bütün bir haftayı “Safiye’ye ne oldu?” merakı içerisinde geçirdik. Meğer hiçbir şey olmamış. Tahmin ettiğimiz gibi geçici bir felç durumundan başka bir şey değil. Tilki’nin o gülümsemeleri, Polat’ın kızgınlığı resmen boşunaymış. Zaten Tilki’ye anlaşmaya ihanet etmesini konduramıyordum. Oliver Stone’un “Amerika’nın Gizli Tarihi” belgesel serisinde de sık sık tanık oluruz ki Ruslar acımasız ama sözlerine sadıktırlar.
Sosisli sevmiyorlar herhalde...
Polat’a da teleferikde çok şık bir çalım attı doğrusu. Aklıma Zlatan İbrahimovic’in bir futbolcuyu çalımlama anısı geldi. “İlk önce sola gittim, o da sola gitti. Sağa gittim, o da sağa gitti. Tekrar sola gittim, o sosisli almaya gitti.” demişti İbrahimoviç.Tabii bu çalımların tek sebebi Tilki’nin bozuk para gibi harcayacağı adamları olması. Polat ise adamlarının hayatına değer veriyor. Mesela Tilki kardeşini kurtarmak için bir sürü adamını ölüme yolladı. Aynı durumda Polat olsa mutlaka başka bir yol bulurdu.
Yusuf herkesten kaçabildi ama kameralardan kaçamamış. O, Mete’yi tanıyorken Mete’nin de onu tanıması sis perdesini biraz olsun araladı. Mete’nin bu değerli bilgiyi Fehmi’ye söylemeyip John Smith’e söylemesi durumu daha da garip bir hale soktu. Hanedanlar birbirine dokunmaz diyordum ama sanırım bu sefer dokunmaya çalışmışlar. Yusuf olayının arkasında İngilizler var. Peki neden? İşte bu sorunun cevabı çok değerli olacak.
Bir diğer karanlık nokta da Mete’nin, Mr. Smith’e “seni arıyor” demesiydi. Öktem denilen vatandaş Mr. Smith diyeceğim ama Mete’nin aynı sorguda “çoktan ölmüştür” gibi lafları vardı. Yani Öktem esir durumunda bir başkası olabilir. Başka türlü bir mantığı da yok. Yusuf eğer onlardan intikam almak isteseydi Mete’yi de sağ bırakmazdı. Ortada başka bir mesele var. Yakındır, hızla kokusu çıkar...
Kaç bölümdür ortalarda sinsi sinsi geziyordu. Nihayet harekete geçmeye karar verdi. Destedeki papazlardan biri olmasına rağmen Martin’in ısrarla Tilki’den adam istemesi Elif olayının ne kadar gizli olduğunun kanıtı. Elif konusunda Martin gibi düşünenler o kadar az ki bütün iş koca profesöre kalıyor. Tilki’nin onu geri çevirmesiyle birlikte kardeşi Stefanla iş tutması da onun neleri göze alabileceğinin kanıtı. Zira Stefan’a bir şey olsa Tilki’yi karşısına almış olur ki bundan zerre çekinmedi. Elif işte o kadar değerli.
Askerlik bitsin araban hazır dedi babam.
Uzun zamandır Kenan'la ilgili bir yorum yapmıyorum ama bu bölüm şart oldu. Ayaklarını oynatabilmesi ve sorumluluk alma isteği gelecek sezon için oldukça ümit verici. Kenan’ı ayakta görmemiz lazım. Fehmi’ye oğlunun yanındayken bayılıyorum. Bu adam Polat’la bu denli düşman olmamalıydı. Şefkatini adamın yüzünden okuyoruz resmen. Levent Can bu sahnelerde Ranini’nin deyimiyle dev oyunculuk sergiliyor. Nasıl gizem dolu bir aileyse artık neredeyse koca bir sezonu yedik hala onlarla ilgili çok az şey biliyoruz. Çözülecek ama... Yavaş yavaş çözülecek...
Hazır gizemden bahsetmişken meşhur Polat-Cahit konuşmasına değinmeden olmaz. Altı aydır bu konuşmanın içeriğini merak edip durduk. Aslında az çok anlamıştık. Polat, kardeşiyle evlenmesi için Cahit’e yol verecek ve Cahit ile Safiye evlenecekti. Fakat niye beklenildiğini bir türlü anlayamıyorduk. Meğer Cahit kabul etmemiş. Niye kabul etmediğine dair bir fikri olan varsa öne çıksın. Zira durumu hiç mi, hiç anlamadım.
Safiye’nin kendisine gelmesiyle içimde bir umut doğmuştu. Martin’in sonunun geldiğini düşünüyordum ama bu Safiye bir işe yaramamak için adeta direniyor. Safiye’den yana bir daha umutlanırsam kendime de saf nitelemesini yakıştıracağım. Bu da buraya sözüm olsun.
Bu sıcakta da siyah siyah giydim pişik olmasam bari..
Nihayet Akif kendine gelmeye başladı. Sezon başında çok iyiydi. Sonra inanılmaz bocaladı ama bu haftaki performansı muazzamdı. Şedid baskınını tahmin edip pusu atmak oldukça akıllıcaydı ama daha akıllıca olanı Şedid’in peşinden gitmekti. İki çatışmayı da ama öncelikle Şedid kampına yapılan baskını çok beğendim. Hem çok hareketliydi hem de mantık dışı hareketler yoktu. Timur’a aktif görev çok yakışıyor. John Smith, Samedi ismini aldı alalı ardı ardına darbeler yiyor. Ona yaramadı bu isim ama bir de benim halimi düşünsün. Bir ömür taşıyacağım. Kaç kurtul John, kaç kurtul...
Bütün bunlar yaşanırken Pusat bölüm boyu yattı. Bir ara kendine geldi onda da gerekli bilgileri verdi sağ olsun. Bölümün sonunda Pusat’ı can verirken izledik ama oraya çok takılmıyorum. Zira Süleyman Çakır’ın oğluna bir çakalın elinden o şekilde ölmek yakışmaz. Ayağa kalkacaktır. Fakat o ayağa kalkana kadar ortalık sakin kalmayacak. Yine şenlendirdiler meydanı. Cahit’in bu seferki adam dövüşünü çok beğendim. Harbiden Tayfun’a temiz dayak attı. Mekana öyle çökülmez böyle çökülür. Hani benim bile Cahit’e abi diyesim geldi. Ben ortaokulda, lisedeyken nerelerdeydin sen Cahit abi?
-: Safiye doğru söyle seni bana düşmanlarım mı yolladı? +: Polaaat üstüne gitme kızın...
Leyla’nın durumunu bu kadar hafif verdikleri için yapım ekibine teşekkür etmek gerek. Leyla hayata öyle bir döndü ki resmen kendisine zorla evlenme teklifi ettirdi. Polat da dünden razı zaten. Sonunda işi söze döktüler. Fakat birlikte Safiye’yi ziyaret etmelerindeki huzur dolu anlar resmen bana battı. Alışmamışım Polat’ın o türden huzuruna. Elif’de de diğerlerinde de mutluluk vardı ama huzur yoktu. Zamanla alışırız herhalde...
Martin ve Stefan’ın planı tıkır tıkır işledi. Hatta çevresine zarar vermeden duramayan Safiye de plana katkıda bulunarak Elif’i hastaneye çağırttı. Hayır faydan yok bari zararın olmasın. Kadın dört bir koldan çalışıyor. Safiye’nin de olağanüstü katkısıyla senaryo ekibi güzel bir şekilde gerekli tüm karakterleri hastaneye toplamış oldu.
Ön kapıdan girerim, hepinizi severim...
Elektriklerin sönmesi ve Stefan’ın baskın için girişi gerçekten etkileyiciydi. Bana eski Vadi’nin mekan basma sahnelerini hatırlattı. Direniş de iyiydi doğrusu ama bir yere kadar tabii... Burada esas dikkat çekici nokta Polat’ın bir telefonla hastaneden ayrılması ve Cahit’in KGT merkezindeki çaresizliğiydi. Polat’ı KGT merkezine götüren sebep ve Cahit’in hali gelecek bölümlere yön verecek.
Kurtlar Vadisi Pusu’da bu sezon için kolay kolay unutamayacağım sahnelerden biri de mutlaka Cahit ve Polat’ın hastanenin yürüyen merdivenlerinden çıkarkenki halleri olacak. Kağıt üstünde gerçekten güzel bir fikir ama görünce gülmeden edemedim. Garip bir şekilde kelebeğe benzettim ikisini. Bu kelebek kurşun saçıyor. Nitekim kelebek gibi uçtular, arı gibi soktular. Buradan Muhammed Ali’ye de hiç ulaşmayacak selamımızı iletmiş olalım.
Geçen haftaki yazıma gelen yorumlarda Rascoln’ün Stefan’ı öldürmesine dair bir yorum gelmişti ve ben de bu fikri çok beğenmiştim. Gerçekten güzel olabilirdi. Hastanede onun da olması için Pusat gibi bir nedeni de vardı. Fakat Stefan, Polat’a yar oldu. Olmasaydı Leyla’ya yazık olacaktı. Kanser olup, kanserden daha önce vurularak ölmesi hayli trajikomik olurdu.
Kurtlar Vadisi Pusu’nun 262. bölümünde muhtemelen Tilki’nin delirmesini izleyeceğiz. Kardeşinden ve paradan başka hiçbir şeye değer vermiyordu ve bu sezon Polat ikisini birden elinden aldı. Tilki buna bir cevap vermeden durmaz. Neler yapabileceğini düşünmek dahi istemiyorum ama bir o kadar da heyecanlanıyorum. Sezon finaline adım adım yaklaşırken Kurtlar Vadisi Pusu 261. bölüm böylece bitmiş oldu.