FK6 Headhunters / Kafa Avcıları (2011) Film Bilgileri & Yorumları

gundix123

Konu Sahibi
Favori Üye
Katılım
14 Aralık 2011
Mesajlar
4,188
Reaksiyon puanı
3,284
Puanı
459
1614989.jpg

Kafa Avcıları - Hodejegerne (2011)
Türü: Suç, Gerilim
Yönetmen: Morten Tyldum
Senaryo: Ulf Ryberg (screenplay), Lars Gudmestad (screenplay), Jo Nesbø (novel)​
Oyuncular:
Aksel Hennie
Synnøve Macody Lund
Nikolaj Coster-Waldau
Eivind Sander
Julie R. Ølgaard

IMDb Sayfası
Filmin Özeti
Roger istediği her şeye sahip gibidir; fakat olması gerekenden daha büyük bir lüks içinde yaşamaktadır. Bunu devam ettirebilmek için ikinci iş olarak sanat eseri hırsızlığı yapmaktadır. Bir galeri açılışında tanıştığı Clas, bir iş için aradığı mükemmel aday olmanın yanı sıra çok değerli bir tablonun da sahibidir. Roger fırsatı hemen değerlendirmek ister ve en büyük vurgununu planlamaya başlar.
Filmin Fragmanı

 
Bu filmi de beğendim. Aksiyonu Holywood gibi cıvık değil. Oyunculuklar çok iyi. Senaryo iyi. Pek kuzeylilerin filmlerine benzemiyor. Morten Tyldum'un yönetmenliğini The Imitation Game'de yetersiz bulmuştum ama bu filmde özellikle bazı sahnelerde ağırlığını ortaya koymuş.

"Göz kırpma sahnesi mükemmeldi."]

Aksel Hennie çok iyi oynamış. Nikolaj Coster- Waldau ünlü bir isim ama ilk kez izledim. İyiydi. Kadın oyuncuyu da beğendim.

7.5/10
 
Farklı bir kafanın ürünü bir film. Unutulmayacak aksiyon filmleri arasına girdi benim için. Doğrusu izlerken yer yer epey sıkıldığım oldu ama bitireli 5-6 saat oldu şimdi baktığımda gerçekten orijinal ve akılda kalıcı pek çok sahnesi olan bir film kaldı geride. :)

Aslında biraz No Country For Old Men'e benzetmedim değil. Sürekli bir kovalamaca halinin olması falan.

Başroldeki oyuncu çok iyiydi. Game of Thrones'un Jaime Lannister her zamankinden de fazla sinir bozucuydu...

Aksiyon seviyorsanız kaçırmayın, sevmiyorsanız da izleyin. :)

Ayrıca The Imitation Game ile kesinlikle çok farklılar. Yönetmenlik açısından Morten Tyldum burada daha baskın ama The Imitation Game daha iyi bir film. :)

7/10
 
Uzun zamandır bu kadar heyecanla bir filmi izlememiştim. Başından sonuna kadar çok iyi düşünülüp, kurgulanmış kısacası her yönüyle çok başarılı bir film olmuş.

Özellikle Roger karakterini canlandıran Aksel Hennie sahiden çok başarılı bir iş çıkarmış. Jaime Lannister da aynı derece de iyi bir performans sergilemiş. (Yalnız kendisi Danimarkalı, Norveççe konuşurken izlemek de ilginç oldu.)

En beğendiğim kısımlar:
Roger'ın saklanmak için tuvalet çukuruna batışı, tırın arabaya çarpışı ve köpeğin saldırışı harikaydı.
@OzaN No Country For Old Men ile kovalamaca dışında finalide benziyor.
O filmin finalinde de herif o kadar suçun içinden elini kolunu sallaya sallaya kurtulmuştu.
Abartılı kısım:
Diana'nın silaha kuru sıkı mermi koyabilmek için, Clas'la yatması abartılı geldi bana.
Adım Roger Brown boyum 1.68 ve bu fazlasıyla yeterli. :)

İzlerken bıktırmıyor. 7.5/10
 
Filmi ben de beğendim, ancak...

Norveç'i zaten hep sevmişimdir, bu filmden sonra da Norveç ve İskandinav filmlerine artık yavaştan yavaşa geçiş yapmak şart oldu. Gerçi daha izlenme listesinde olan onlarca farklı ülke yapımları var, hepsine ömür yetmez.

Bu film işlenişe ve tekniğe, sanatsallığa önem vermiş. Sanki senaryo ve kurgu geri biraz geri planda kalmış. Daha doğrusu senaryonun gerçekçiliği geri planda kalmış, senaryo tamamen tekniğe uygun olarak ve oldukça başarılı şekilde yazılmış.
Oyunculuklara zaten söz yok. Teknik olarak ortalama üstü bir film. Değildiği gibi oldukça sürükleyici, bir an olsun sıkmıyor. Ama filmin sonunda o beklediğim hazzı alamadım maalesef. Pulp Fiction'u izlerken zevkten dört köşe olmuştum, bu filmin o kadar üst düzey çıtası yok. Tabi filmin yapılış amacında öyle bir amaç da olmayabilir, benim beklentilerim büyük.


Senaryo kısmına gelirsek;

İlk gözüme çarpan olay, kaza sahnesinde arabanın o biçim darbe alması ve havada o biçim uçmasına karşın, kahramanımızın iki devin ortasından bir iki çizik alarak kurtulması. Sanırım iki devin ortasında olduğundan dolayı doğal hava yastığı olarak düşünmüştür senarist ama yok öyle bir şey. Aksine o iki adam öylesine bir darbeden sonra ortadaki sıska adamı ezer. Hiçbiri olmadı boynu kırılması lazım, bacağına kramp girmesi lazım. Kolu kopsun ona da razıyım ama böyle tencere bakır tam takır çıkması... Yok daha neler. :) Böyle fantastik olayları ya fantastik filmlerde görürüz ya da basmakalıp Hollywood aksiyon filmlerinde. Ya da böyle iki arada bir derede kalmış sözde özgün filmlerde.

Hastaneden fıstık paketini alma sahnesinde de buram buram Hollywood koktu. Ne kolay iş.

Ve tabi onca olaydan sonra, esas kahramanımız kendince geçirdiği bir takım aksiyon olaylarına rağmen işinin başına başarılı bir şekilde döndü ve hayatına başarılı bir şekilde devam etti, karısıyla birlikte çocuk bekliyorlar filan. Hey yavrum hey, oldu olacak uzaylılar Norveç'e saldırsaydı da bu esas kahraman onların üstesinden gelip, karısını tam doğum yapacağı sırada hastaneye yetişseydi. Bu mu Hollywood'dan bakımsız denilen film?

Şüphesiz etkinliğin en bağımsız ve kendine has filmi, 25th Hour oldu.

Film konusunda senaryo (realist, naturalist) ve kurguya, oyunculuk ve teknik kaliteden daha önem verdiğim için beklediğim tadı bulamadım. Ama yine de izlemesi keyifliydi.

Adaylıklar:

  • En iyi Kadın Oyuncu

6.7/10
 
Son düzenleme: