Gülseren Budayıcıoğlu 'Kırmızı Oda' ve 'Masumlar Apartmanı' İçin Neler Söyledi?

Aserat

Konu Sahibi
Süper Mod.
Katılım
24 Ağustos 2014
Mesajlar
84,616
Reaksiyon puanı
62,939
Puanı
1,061
Konum
İstanbul
5f524fbe5542800ffc154cba.jpg


Romanlarından uyarlanan dizilerle sezona damga vuran psikiyatrist Dr. Gülseren Budayıcıoğlu'ndan özel açıklamalar!

Ünlü gazeteci Ayşe Arman'a röpörtaj veren Budayıcıoğlu, kısa zamanda çift haneli reytinglere ulaşan 'Kırmızı Oda' ve 'Masumlar Apartmanı' ile ilgili merak edilenlere cevap verirken projelerin elde ettiği başarının neler hissettirdiğini, kendisi hakkındaki eleştirileri ve hastalardan izinsiz kitap yazdığı iddialarını da yanıtladı.

İşte söyleşiden öne çıkan kısımlar:
Sizi tebrik ediyorum, Hocam! Ortalığı kasıp kavuran, yazdığınız kitaplardan senaryolaştırılan, halen danışmanlığını da üstlendiğiniz iki diziniz var: “Kırmızı Oda” “Masumlar Apartmanı…” Herkes bu dizileri konuşuyor. Neler hissediyorsunuz?
-Bazen diyorum ki, bu bir rüya mı? Eyvah, yoksa uyanacak mıyım? Okuyucularım da çok güzel şeyler hissettirmişti ama bu, bambaşka bir şeymiş. Tarifsiz bir mutluluk içindeyim.

Siz izlerken heyecanlanıyor musunuz?
-Hem de nasıl! Çünkü o izlediğiniz şeyleri yaşadım ben. Üstelik çok hissederek yaşadım. Sonra kitap olarak yazdım, yazarken bir kere daha hissettim. Ama televizyonda seyretmek en fenasıymış! Kedimi, ekranın karşısında, kollarımı kaskatı bağlamışım otururken yakalıyorum. Diyorum ki, “Yapma Gülseren, rahat ol!” Ama olmuyor, heyecanlanıyorum, kalbim yerinden fırlayacak gibi küt küt atıyor.

Not alıyor musunuz, “Şurada Binnur Kaya şöyle davranmamalıydı, Ezgi Mola böyle yapmalıydı…”
-Yok hayır, hiç. Tam bir seyirci gibi izliyorum. Ama bittikten sonra bazen minik notlar alıyorum. İki dizi de çok iyi başladı. Görün bakın, ikisi de çok daha iyi olacak. Çünkü işi yaparken öğreniyor insan. İnsanların tepkilerinden, olumlu olumsuz eleştirilerinden hepimiz öğreniyoruz.

Konuşuyor musunuz oyuncularla?
-Elbette. Özellikle Binnur’la sıkça. Beni çok algılıyor ve içinde hissediyor. Diğerleriyle de konuşuyoruz ama beni canlandıran Binnur olduğu için daha sık…

Bence Binnur Kaya şahane bir seçim olmuş. Sizi canlandıracak oyuncuyu bulmakta zorlandınız mı?
-Açık söyleyeyim, başta Binnur aklımıza gelmemişti. Ama “Binnur Kaya olmalı bu isim!” dendiğinde, hiçbirimiz tereddüt yaşamadık! Gerçi iki dizideki tüm oyuncular büyük bir özenle seçildi. Hepsi de bu işe baş koydular. Karakterlerin içine o kadar müthiş bir şekilde girdiler ki, motivasyonları anlatılır gibi değil. Çoğundan şunu duydum: “Hocam, böyle bir karakteri oynamak benim hayalimdi!” Galiba oyunculukta, derin şeyler yaşamış karakterleri oynamak çok arzu edilen bir şey. O kadar hissediyorlar, o kadar içselleştiriyorlar ki rollerini… Etkilenmemek mümkün değil!

İki dizinin de yapımcısı aynı kişi değil mi?
-Evet, hatta üçünün diyelim. Biliyorsunuz, “Doğduğun Ev Kaderindir” de devam ediyor. Yapımcımız Onur Güvenatam… Başka yapımcı tanımıyorum ben. Bu piyasaya girdiğimden beri Onur’la çalışıyorum. İyi bir ekip olduk biz. Bu da müthiş bir avantaj. Çok şanslı hissediyorum, kendimi. Bir de tabii işin içine girdikçe, senaristlerin de ne kadar önemli olduğunu anlıyorsunuz. Kilit isimler onlar. Üçüyle de çok iyi anlaşıyoruz. Bu da büyük bir şans. ‘’Kırmızı Oda’’yı Banu Kiremitçi yazıyor. Eylem Canpolat, ‘’Doğduğun Ev Kaderindir’’i yazıyor. Deniz Madanoğlu ise ‘’Çöp Apartmanı’’nı yazıyor. Yani, ‘’Masumlar Apartmanı’’nı.

Masumlar Apartmanı’nın ilk ismi ‘’Çöp Apartmanı’’ mıydı?
-Evet. Ama “çöp” diye bir olumsuz kelimeyle başlamayalım dedik. O insanlar her ne kadar orayı bir çöp apartmanına çevirse de, hepsi masum. İzledikçe her birinin ne kadar masum olduğunu fark edeceksiniz. O masumiyetten, o çöpler çıkıyor işte!

Mesela bazı yazarlar, bir süre sonra, “Senaryo, benim yazdığım eserden uzaklaşıyor!” diye kıyameti koparıyor. Siz ne kadar müdahale ediyorsunuz senaristlere?
-Ben hem çok müdahale ediyorum hem de hiç etmiyorum. Bazen hikaye, kitaptan kopabiliyor, İstanbullu Gelin’de oldu mesela ama hala “ana mesaja” hizmet ediyordu. O zaman karışmıyorum. Beni, o ana mesaj ilgilendiriyor. Benim bu kitapları yazmaya başlamamdaki ana hedef, Türkiye’de yaşayan her kesimden insana ulaşabilmekti. İstiyorum ki, köyde buğday toplayan kardeşim de, bir profesör arkadaşım da, benim verdiğim mesajları alabilsin. Evet, ben bir psikiyatrist olarak girdim bu işlere ama zamanla iş, sadece bir psikiyatrist olmaktan çıktı. 50 sene içinde o kadar çok insanı, o kadar dikkatle dinledim ki; ben, ben olmaktan çıktım. Başka bir varlık olmaya doğru yürüdüm. Ama bu, kendiliğinden oldu. Pek çok insanla empati yaptım ve bu süreçte onlardan hayata dair pek çok şey öğrendim. Onlar da benden bir şeyler öğrendiklerini söyledi. Tabii bu da mutlu etti. Ve çok doyurdu. Bir zaman sonra, onları dinlemek benim “iş”im olmaktan çıktı artık. Bu benim tutkum, merakım, hayatım, varoluş sebebim oldu. En büyük hedefim de, öğrendiklerimi topluma, tek tek her insana ulaştırmak. Bunun için çabalıyorum. O yüzden, takıldığım şeyler oluyorsa söylüyorum. Ama senaryo, ana mesajdan kopmuyorsa, müdahale etmiyorum.

Siz yıllarca kitap yazdınız, gazetelere röportaj verdiniz, konferanslara katıldınız. Mesajı en etkili verme biçimi bu muymuş?
-Ben kitaplarımı yazarken, insanların bu kadar büyük ilgi göstereceğini hayal bile etmiyordum. İnanmakta zorlandığım bir geri dönüş oldu yıllar içinde. Televizyon ise bambaşka bir şeymiş! Televizyonla, onların oturdukları evlere giriyoruz. Onlar, pür dikkat bizi seyrederken; biz cümlelerimizle onların içlerine giriyoruz. Gerçekten inanılmaz bir etkisi oluyor.

İzleyen herkese, “İş, ailede bitiyor. Çocukları sevgisiz büyütürsen, sevgisiz bireyler oluyorlar… Şiddet uygularsan, onlar da ileride şiddete baş vuruyorlar!” fikri geçiyor mudur?
-Bu soruna “evet” demek, benim için nasıl bir büyük bir mutluluk anlatamam!

“Orada anlatılan psikiyatri merkezi, benimkine pek benzemiyor!” gibi şeyler geçti mi aklınızdan?
-Hayır, hiç. Çünkü o merkezi yaparken, benimle sürekli haberleştiler. Tek tek resimlerini attılar. “Hocam, ne dersiniz: Bu renkte bir koltuk uygun mu? Bu renkte bir lamba mı daha çok uyar size?” diye tek tek gösterdiler. Şu anda o kırmızı odayı, kendi odam gibi benimsemiş durumdayım. Gerçekten de beni yansıtıyor. Sadece mekanlar olsa iyi, kıyafetlerde de müthiş benzerlikler var. İkinci bölümde, bir baktım, Binnur, benim yıllarca üstümden hiç çıkarmadığım kıyafetleri giymiş. Lacivert pantolon-ceket ve bir broş, bazen de bir eşarp ya da kolye. Ben, 30 yıl öyle giyindim. Çünkü bir “kadın”ı değil de, bir “insan”ı temsil etmeye çalışırım.

Binnur Kaya’nın canlandırdığı karakterin, tüm o donanımına, eğitimine rağmen naif bir tarafı da var. Siz de öyle misiniz?
-Evet. Tam olarak öyleyim Ayşe’cim.

Arada, “Ben bir psikiyatri hekimiyim, bilim insanıyım! Ne işim var, gösteri dünyasında?” diyor musunuz?
-Hiç demedim, desem yalan olur! Arada dedirtiyor hayat. Zorluyor beni bazen. Ama sonra diyorum ki, “Hayır, sakın pes etme… Vazgeçme…!” Vazgeçmeyeceğim de…

Gündemde olmak aynı zamanda eleştirileri göğüslemek mi demek? Tüm bunları doğal mı karşılıyorsunuz? Yoksa yaralanıyor musunuz?
-Yaralanıyorum! Ben, profesyonel olamadım. Etkileniyorum, üzülüyorum bu tür eleştirilere. Ben, bugüne kadar öyle çok fazla gündemde olmadım. Küçük bir çevre içinde, bir hoca olarak ünüm vardı. Ama şimdi işler değişti. Hiç bu kadar hırpalamamıştı insanlar. Bundan sonra daha mı çok hırpalayacaklar acaba diye de korkuyorum.

Mesela sizi, hastalarının mahremiyetini herkesle paylaşarak çıkar sağlamakla suçlayıp “gerçek hayat öyküleri” adı altında doktorluk etiğine, saygı duymamakla itham edenler oldu. Sizin yanıtınız nedir? Hakkınızda bu konuda açılmış bir dava var mı?
-Hayır, tabii ki yok! Bunlar da yine yaralama amacıyla yazılan şeyler. Bir psikiyatrist hastasını ifşa eder mi? Bunu yapar mı? Yapabilir mi? Asla yapamaz! Ben de yapmam! Zaten bu tıp etiğine, insanlığa her bir şeye aykırı… Böyle saçma ve kötü niyetli bir suçlama olabilir mi?

Ezgi Mola’yı nasıl buluyorsunuz?
-Ezgi Mola müthiş! Beni aradı, tanıştık. Ben onu ekrandan da çok severdim, ama tanışınca daha da çok sevdim. Nasıl değişik, nasıl can bir kız, bayılıyorum. Ve bu role nasıl asılıyor biliyor musun… Nasıl bir Safiye yaratıyor… Onun canlandırdığı Safiye’ye kızamıyor insan! Harikalar yaratıyor…
 
Son düzenleme:

Angelica

Favori Üye
Katılım
31 Mart 2012
Mesajlar
81,024
Reaksiyon puanı
57,164
Puanı
1,060
Yaş
40
Konum
Kayseri
Güzel söyleşi olmuş valla iyi ki Gülseren hanım bir yazarımız var :D
 

Yiğitt

Emekli
Katılım
9 Aralık 2013
Mesajlar
79,171
Reaksiyon puanı
45,870
Puanı
1,061
Konum
Ankara
Çok güzel bir röportaj olmuş, çok içten cevaplar verilmiş. Üç dizi de ekranlara damga vurdu/vuruyor. Senaryonun önemi diye boşa demiyoruz. :X
 

Gizmen

Favori Üye
Katılım
12 Nisan 2018
Mesajlar
6,932
Reaksiyon puanı
2,888
Puanı
360
Yaş
24
SPOİLER İÇERİR.

Her iki dizi de başarısinı hak ediyor. Gülseren hanım'ın kitaplarını okuyorum şimdi Madalyonun İçi bitti şimdi de Günahın Üç rengi kitabına başladım. Meliha'nın yürek burkan hikayesi öldü sanılan kızının annesi öldükten sonra ortaya çıkışı ile daha üzücü bir hal alıyor ilerleyen vakitte. Yani kızinı öldü sanarak kanserden ölüyor Meliha.
 
  • Üzücü
  • Beğendim
Reactions: Doğan and Angelica

Aserat

Konu Sahibi
Süper Mod.
Katılım
24 Ağustos 2014
Mesajlar
84,616
Reaksiyon puanı
62,939
Puanı
1,061
Konum
İstanbul
Güzel söyleşi olmuş valla iyi ki Gülseren hanım bir yazarımız var :D
Çok güzel bir röportaj olmuş, çok içten cevaplar verilmiş. Üç dizi de ekranlara damga vurdu/vuruyor. Senaryonun önemi diye boşa demiyoruz. :X
Söyleşi o kadar iyi ki sonuna kadar okudum. :bhr:
SPOİLER İÇERİR.

Her iki dizi de başarısinı hak ediyor. Gülseren hanım'ın kitaplarını okuyorum şimdi Madalyonun İçi bitti şimdi de Günahın Üç rengi kitabına başladım. Meliha'nın yürek burkan hikayesi öldü sanılan kızının annesi öldükten sonra ortaya çıkışı ile daha üzücü bir hal alıyor ilerleyen vakitte. Yani kızinı öldü sanarak kanserden ölüyor Meliha.
Röpörtajın tamamı:

Bu arada keşke kitap kısmını spoiler içine alsaydın. :) @Gizmen
 
  • Beğendim
Reactions: Angelica

bazinga

Admin
Katılım
1 Şubat 2007
Mesajlar
93,083
Reaksiyon puanı
49,735
Puanı
1,060
Konum
İstanbul
Web Sitesi
izleryazar.com
Ülkenin gündemine böyle kaliteli isimlerin damga vuruyor olması şaşırtıcı. Daha çok böyle şaşırmalar yaşamak istiyoruz. :)