Eski Defterler 1. Bölüm
Bir gece aklıma geldi. Şu Eski Defterleri karıştırayım dedim kendiliğimden. Bir de baktım ki küçüklüğümde yazmış olduğum hatıra defterim. Küçklüğüm aklıma gelmişti, küçklüğümde yaşadığım olaylar. Güzeldi, her şeye rağmen güzeldi küçükken yaşadığım olaylar.
Şöyle sayfaları karıştırayım dedim ve birden bir sayfa geldi.
Yıl 2002. Yaz ayıydı. Henüz daha 15 yaşındaydım ve babam yazları evde boş kalmayayım diye beni her yaz başka bir ustanın yanına çırak olarak verirdi. Hem de ücretsiz çalışmak kaydıyla. Eti senin kemiği benim derdi.
İşe başlamadan 1 gün önceydi. Babamla çalışacağım iş hakkında konuşmaya başlamıştık.
Ben : Baba ben çalışmak istemiyorum. Bir yazda boş kalayım ne olacak.
Babam : Boş duranı Allah sevmezmiş.
Ben : Tamam da baba ben dinlenmek istiyorum.
Babam : Şuan dinleniyorsun işte. Daha ne istiyorsun.
Ben : Ayrıca ben beleşe de çalışamam.
Babam : İlla parasına çalışman gerekmez. Bir şeyler öğrenmek için gidiyorsun oraya.
Ben : Sana laf söylenmiyor baba. Her şeye bir lafın var.
Babam : Bak benden sana önemli bir tavsiye. Orada cesaretli olacaksın. Öğreneceğin en önemli şey cesaretli olmak olsun.
İlk iş günüm gelmişti sonunda. İlk iş gününde, işe normalde erken gidilirdi ama ben beleşe çalışmanında avantajıyla geç gitmeye karar vermiştim ve bunun içinde iyi bir bahanem vardı. İş yerine varmıştım sonunda, 10 dakika geç kalarak tabii.
Usta : Nerdesin sen ?
Ben : Buradayım usta. Başka yerdeymişim gibi bir halim mi var.
Usta : Neden geç kaldın ?
Ben : Okuldaki gibi 10 dakika geç kalma süresi yok mu burada ?
Usta : Yok evlat, burası okul değil. Anladın mı burası okul değil, hemen işinin başına.
Ben : İşim neyki benim, işsizim ben.
Usta : İşin şu şeyleri benim yanıma taşıman.
İş yerinde bir de arkadaş edinmiştim kendime. Arkadaşım iyi biriydi. Adı Ahmet'ti. Bazenleri saf bir hali vardı. Onun o hali benim içimi ısıtıyordu adeta. O saflığa vurunca bende saflığa vuruyordum bazenleri.
Ben : Sende beleş mi çalışıyorsun ?
Ahmet : Evet, ya bende beleşe çalışıyorum. Adın ne senin ?
Ben : Sercan. Seninki ?
Ahmet : Hani nerede benimki ?
Ben : Seninki derken senin ismin nedir yani ?
Ahmet : He, Ahmet.
Ben : He Ahmet memnun oldum. Sana kısaca Ahmet diyebilir miyim ?
Ahmet : Zaten Ahmet desen bana.
Ben : Biz aslında buranın ağasıyız. Hani Kemal Sunal'ın unutulmaz filmi var ya Agaya Beleş diyor, bizde burada Agayız, beleşe çalışıyoruz.
Ahmet : Ne ağası ya, resmen ameleyiz biz.
Ben : Mesela yani demek istemiştim.
Sonunda ustam Ahmetle konuşmama dayanamayıp gelmişti yanıma.
Usta : Sen ne yapıyorsun burada Cafer ?
Cafer : Ne yapar gibi bir halim var, konuşuyorum.
Usta : Konuşmayı bırakta çalışmaya devam et, daha ter bile çıkmamış yüzünde.
Cafer : Beleşe çalışınca akmıyor işte o ter. Ne yaparsın o bile parayla çalışıyor.
Usta : Boş konuşmada yemek yemeye git. Yemek vakti geldi.
Cafer (içinden) : Lafı yedi oturdu aşağı, kılozet çocuğu.
Ben o gün yemek yemeye gitmemiştim, yemek yerine yine Ahmetle konuşmaya devam etmiştim.
Ben : Bu ustanın bir şey bildiği yok bence. Baksana kollarında kıl bile çıkmamış.
Ahmet : Kıl ne alaka şimdi ?
Ben : Ne bileyim ben ya, öyle bir bağlantı kurmaya çalıştım işte. Ayrıca bu usta malın teki. Az önce nasıl kapak ettim bunu.
Ben bu cümleleri söylerken arkam dönüktü ve ustamda arkamda beni dinliyormuş. Şimdi nanayı yemiştim. Daha sonra ustam bana dokundu fakat ben aldırış etmemiştim. Tekrar dokundu ve bir tane tokat attım. Sonrasında olanlar işte :
Ben : Ana, ustam.
Usta : Kovuldun Cafer, kovuldun. Bir daha gözüme gözükme. Seni fabrikanın çevresinden geçerken bile görmeyeyim.
Ben : Çokta tın. Daha iyi oldu benim için.
Usta : Çabuk babanı buraya çağır.
Babamı çağırmıştım ve babam gelmişti. Ustamla tekrardan anlaşamamıştı. Ustam ben bu çocukla asla çalışmam demişti. Sonra babam yolda benle giderken bana aferin demişti. Babamın başı filan mı döndü demiştim acaba.
Babam : Aferin oğlum.
Ben : İçtin mi baba sen ?
Babam : Yok oğlum başım yerinde. Ben sana dün ne demiştim ? Öğreneceğin en önemli şey cesaret olsun demiştim. Attığın tokat, söylediğin sözler cesaretini yendiğinin göstergesidir. Aferin oğlum. Hayat seni ofsayta düşürürse sende onu penaltıya düşür.
Ben : İşte ben seni bu yüzden seviyorum babam.
2.bölüm Pazartesi günü sizlerle! Dizi Hafta İçi Her Gün yayınlanacaktır.
Bir gece aklıma geldi. Şu Eski Defterleri karıştırayım dedim kendiliğimden. Bir de baktım ki küçüklüğümde yazmış olduğum hatıra defterim. Küçklüğüm aklıma gelmişti, küçklüğümde yaşadığım olaylar. Güzeldi, her şeye rağmen güzeldi küçükken yaşadığım olaylar.
Şöyle sayfaları karıştırayım dedim ve birden bir sayfa geldi.
Yıl 2002. Yaz ayıydı. Henüz daha 15 yaşındaydım ve babam yazları evde boş kalmayayım diye beni her yaz başka bir ustanın yanına çırak olarak verirdi. Hem de ücretsiz çalışmak kaydıyla. Eti senin kemiği benim derdi.
İşe başlamadan 1 gün önceydi. Babamla çalışacağım iş hakkında konuşmaya başlamıştık.
Ben : Baba ben çalışmak istemiyorum. Bir yazda boş kalayım ne olacak.
Babam : Boş duranı Allah sevmezmiş.
Ben : Tamam da baba ben dinlenmek istiyorum.
Babam : Şuan dinleniyorsun işte. Daha ne istiyorsun.
Ben : Ayrıca ben beleşe de çalışamam.
Babam : İlla parasına çalışman gerekmez. Bir şeyler öğrenmek için gidiyorsun oraya.
Ben : Sana laf söylenmiyor baba. Her şeye bir lafın var.
Babam : Bak benden sana önemli bir tavsiye. Orada cesaretli olacaksın. Öğreneceğin en önemli şey cesaretli olmak olsun.
İlk iş günüm gelmişti sonunda. İlk iş gününde, işe normalde erken gidilirdi ama ben beleşe çalışmanında avantajıyla geç gitmeye karar vermiştim ve bunun içinde iyi bir bahanem vardı. İş yerine varmıştım sonunda, 10 dakika geç kalarak tabii.
Usta : Nerdesin sen ?
Ben : Buradayım usta. Başka yerdeymişim gibi bir halim mi var.
Usta : Neden geç kaldın ?
Ben : Okuldaki gibi 10 dakika geç kalma süresi yok mu burada ?
Usta : Yok evlat, burası okul değil. Anladın mı burası okul değil, hemen işinin başına.
Ben : İşim neyki benim, işsizim ben.
Usta : İşin şu şeyleri benim yanıma taşıman.
İş yerinde bir de arkadaş edinmiştim kendime. Arkadaşım iyi biriydi. Adı Ahmet'ti. Bazenleri saf bir hali vardı. Onun o hali benim içimi ısıtıyordu adeta. O saflığa vurunca bende saflığa vuruyordum bazenleri.
Ben : Sende beleş mi çalışıyorsun ?
Ahmet : Evet, ya bende beleşe çalışıyorum. Adın ne senin ?
Ben : Sercan. Seninki ?
Ahmet : Hani nerede benimki ?
Ben : Seninki derken senin ismin nedir yani ?
Ahmet : He, Ahmet.
Ben : He Ahmet memnun oldum. Sana kısaca Ahmet diyebilir miyim ?
Ahmet : Zaten Ahmet desen bana.
Ben : Biz aslında buranın ağasıyız. Hani Kemal Sunal'ın unutulmaz filmi var ya Agaya Beleş diyor, bizde burada Agayız, beleşe çalışıyoruz.
Ahmet : Ne ağası ya, resmen ameleyiz biz.
Ben : Mesela yani demek istemiştim.
Sonunda ustam Ahmetle konuşmama dayanamayıp gelmişti yanıma.
Usta : Sen ne yapıyorsun burada Cafer ?
Cafer : Ne yapar gibi bir halim var, konuşuyorum.
Usta : Konuşmayı bırakta çalışmaya devam et, daha ter bile çıkmamış yüzünde.
Cafer : Beleşe çalışınca akmıyor işte o ter. Ne yaparsın o bile parayla çalışıyor.
Usta : Boş konuşmada yemek yemeye git. Yemek vakti geldi.
Cafer (içinden) : Lafı yedi oturdu aşağı, kılozet çocuğu.
Ben o gün yemek yemeye gitmemiştim, yemek yerine yine Ahmetle konuşmaya devam etmiştim.
Ben : Bu ustanın bir şey bildiği yok bence. Baksana kollarında kıl bile çıkmamış.
Ahmet : Kıl ne alaka şimdi ?
Ben : Ne bileyim ben ya, öyle bir bağlantı kurmaya çalıştım işte. Ayrıca bu usta malın teki. Az önce nasıl kapak ettim bunu.
Ben bu cümleleri söylerken arkam dönüktü ve ustamda arkamda beni dinliyormuş. Şimdi nanayı yemiştim. Daha sonra ustam bana dokundu fakat ben aldırış etmemiştim. Tekrar dokundu ve bir tane tokat attım. Sonrasında olanlar işte :
Ben : Ana, ustam.
Usta : Kovuldun Cafer, kovuldun. Bir daha gözüme gözükme. Seni fabrikanın çevresinden geçerken bile görmeyeyim.
Ben : Çokta tın. Daha iyi oldu benim için.
Usta : Çabuk babanı buraya çağır.
Babamı çağırmıştım ve babam gelmişti. Ustamla tekrardan anlaşamamıştı. Ustam ben bu çocukla asla çalışmam demişti. Sonra babam yolda benle giderken bana aferin demişti. Babamın başı filan mı döndü demiştim acaba.
Babam : Aferin oğlum.
Ben : İçtin mi baba sen ?
Babam : Yok oğlum başım yerinde. Ben sana dün ne demiştim ? Öğreneceğin en önemli şey cesaret olsun demiştim. Attığın tokat, söylediğin sözler cesaretini yendiğinin göstergesidir. Aferin oğlum. Hayat seni ofsayta düşürürse sende onu penaltıya düşür.
Ben : İşte ben seni bu yüzden seviyorum babam.
2.bölüm Pazartesi günü sizlerle! Dizi Hafta İçi Her Gün yayınlanacaktır.