Holmes ailesi soslu Fleabag ile karşı karşıyayız...
Gerçekten güzel başlayan, sahip olduğu konu ve karakterler sebebiyetiyle güzel şeyler vaat eden bir film ancak gelişme ve sonuç evresi maalesef vasatı aşamıyor. İçerisinde barındırdığı klişeler, kötü yazılmış karakterler ve mesaj verme kaygısı yüzünden vaat ettiği şeylerin hiçbirini izleyiciye veremiyor maalesef.
Sherlock Holmes günümüzde oldukça popüler bir karakter ki hem filmi, hem de dizisi yapıldı. Burada da bu karakterin popülerliğinden yararlanılmak istenmiş ve Sherlock'un kardeşi Enola Holmes'e odaklanılmış ancak bana kalırsa bu popülerlik filmi olumsuz etkileyen unsurlardan...
Her şeyden önce Hanry Cavill'den Sherlok Holmes olmamış maalesef ki olmayacağı da belliydi. Burada karakterin gerçekten kötü yazılmış olmasının da etkisi var, filmimizin ana karakteri olan Enola'yı ön plana çıkarmak için Enola'nın ailesini aptallaştırmışlar. Bu da bugüne kadar izlediğimiz, bildiğimiz Sherlock ve Holmes ailesinde görmeye alışık olmadığımız, kötü bir bir durum.
Filmin eksileri bununla da sınırlı değil maalesef. Her şeyden önce merak unsuru filmin hemen giriş kısmı itibariyle falan kayboluyor. Çok tahmin edilebilir, sıradan bir kurguyla ilerleyen bir film izliyoruz kalan bölümde. Buna ek olarak yine Enola'yı ön plana çıkarmak ve sanırım kadın gücünü vurgulamak için saçma ve gerçeklikten uzak dövüş/aksiyon sahneleri izliyoruz.
Fleabag ile adını duyuran Harry Bradbeer, burada da birebir aynı formülü uygulamış ancak Fleabag izlerken bizleri dizinin daha da içine sokan bu formül, buraya pek uymuyor. Zira orada aşırı gerçekçi bir hikaye ile birlikte hayatın içinden, son derece sıradan bir karakter izliyoruz ancak burada hem hikaye hem de karakterimiz bu tarza pek uygun değil...
Son olarak Stranger Things'deki performansını çok beğendiğim Millie Bobby Brown, burada da başarılı bir oyunculuk performansı sergilemiş. Yalnız asla yaşını göstermiyor...
Puan: 6/10