En Son İzlediğiniz Film? 🎞

  • Konuyu başlatan Konuyu başlatan şirin
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
Aslında çoğu filmi unutuyoruz ya
Ben FC'u çok iyi ezbere biliyorum diyordum dün gördüm ki unuttuğum çok detay varmış
Kesinlikle öyle oluyor. Çoğu iyi film ikinci izleyişte de aynı tadı veriyor. Detayların çoğunu unutuyorsun hatta çoğu filmi sonunda ne oluyordu diyerek izliyorum.
 
Reactions: xdragxx

This Is the End (2013)

İzlediğim en absürt filmlerden biriydi, çok eğlenceliydi. Onlarca ünlünün kendisini oynadığını izlemek çok güzeldi. Yer yer çok iğrençleşmişler ama bol bol güldürerek telafi ediyorlar iğrençleştiklerini.

Jonah Hill'in tanrı ile konuşurken "Ben Jonah Hill, Moneyball'dan" dediği sahne aklıma geldikçe kahkaha atıyorum.


Craig Robinson'ın "Hermonie bizi soydu" veryansını da efsaneydi.

Herkese hitap edecek bir komedi değil ama Seth Rogen, James Franco gibi isimleri yakından tanıyıp yaptığı işlere hakimseniz bol bol kahkaha atmanız garanti gibi.


7.5/10
 
Ters olmuş da, garipsedim bir an düşününce. Biz "8/10" şeklinde alışmışız tabii. Aslında cümleye dökersek "10/8" daha doğru görünüyor.
bana görede sizinki hatalı geliyor

aman neyseeeee öylede böylede sonunda orta buluşuyoruz 😉
 
Reactions: Araf

10/9
Epik filmleri daima sevmişimdir ki buna birde harika bir fantastik şölen eklenince çok daha lezzetli bir hal alıyor...
Sonuna kadar keyifle izledim.
 
Bu ara izlediğim filmleri yorumlamaya vaktim olmadı sırada 5 film yorumu var parça parça gelecek. Önce en son izlediğim filme sıcağı sıcağına saydırmak istedim.



A Silent Voice (2016)

İzlediğim en sıkıcı animeydi. Bir anime için 2 saat 10 dakika nedir? Godfather mı çekiyorsunuz, Schindler's List mi çekiyorsunuz sayın hanımefendi? Filmin izlediğim sürümünün lakayt çevirmenine de ayrı sinir oldum. Çorum yöresinden Japonlar izledik sayesinde. Bravo süper yerelleştirerek çevirmişsin 100 puan.

Bol bol ajitasyon, araya sıkıştırılmış göstere göstere mesaj verme çabası.

Filmdeki çekimler berbattı. Duygusal bir sahne var. Normalde ne yaparsın karakterlerin gözlerine falan odaklanırsın. Bu yönetmen gitmiş saçma sapan açılardan bol bol bacak çekmiş. Tüm karakterlerin çocuk olduğu filmde ne yapmak nereye varmak istemekteymiş hiç anlayamadım.

Son olarak bu filme 8.2 puan vererek IMDb Top 250'de görünmesine yol açan anime severleri de Allah bildiği gibi yapsın. Animelere de Hint filmi muamelesi yapacağım sanırım bundan sonra puana aldanmamaya çalışma konusunda.

2/10
 
Reactions: Araf and xdragxx
Tebrik ederim 2 verecek kadar kötü olduğu halde 2 saat 10 dakika boyunca izlediğin için
 
Başka şeylerle uğraştım arada bir yerden sonra full konsantre izleyemedim itiraf etmek gerekirse.
Yine de ne olursa olsun filmleri ortada bırakmama huyun var galiba?
Ben de öyleyim aslında şu Gravity denen film dışında hiçbir filmi yarıda bırakmadım
 
Adminin IMDb'de Top 250'ye girenlerin hepsini izlemek gibi bir takıntısı var. Hatta bunu değmeyecek olanlarda bile yapıyor. Sonuç zaman kaybı. Kendisini tebrik ediyorum sabrı için.
 
Reactions: bazinga

Four Weddings and a Funeral (1994)

Forrest Gump, Pulp Fiction ve Shawshank Redemption ile birlikte nasıl olmuş da bu komedi araya sızmış diye merak ettiğim bir filmdi, nihayet bu merakımı da gidermiş oldum.

Sanırım yıllara yenik düşmüş bir film. Çünkü şu anki şartlarda ne çok komik ne de romantik.

Filmde çok fazla karakter var ve içine girmek çok kolay değil. Bu noktada Hugh Grant'in sevilesi performansı yardımcı olsa da yeterli olmuyor. Bir kere filmin merkezine konumlandırılan aşk hikayesi beni ikna etmedi. Ayrıca Kristin Scott Thomas'çıyız English Patient sonrası.


Komedi olarak da öyle çok güldürmedi ama iyi sahneler vardı. Mr. Bean'in kıydığı nikah gibi.


BAFTA'da Forrest Gump'ın önünde en iyi film ve en iyi erkek oyuncu ödüllerini alması filme dair en komik şey maalesef.
Fakat İngilizleri de anlamak lazım her yönüyle Amerikan olan bir filmin önünde kendi içlerinden gelen buram buram İngiliz bir işe değer vermek istemeleri normal.

6/10

--------------



True Romance (1993)

Bir adet zeka yoksunu adamın başına açtığı işleri konu alan Tarantino filmi. Yönetmeninin Tony Scott olduğuna bakmamak lazım her yönüyle Tarantino filmi olduğunu belli eden bir film bu. Aslında Akademi'nin hem Tarantino'ya senaryo ödülü verip, yönetmenlik ödülü vermemesine kızıyoruz da bu film bunun sebebi olabilir. Tarantino'nun asıl öne çıkan özelliğinin senaryo olduğunun kanıtı gibi bir iş. Bu film Reservoir Dogs ve Pulp Fiction aralığındaki zamanda çekilmiş ve tam da ikisinin arasında bir yerde gibi.

Tarantino filmlerini çoğu zaman boş kafayla üzerinde fazla düşünmeden izlemek lazım. Özellikle ilk dönem filmlerini. Bu da o tip keyifli bir çerezlik olmuş.

Filmdeki oyuncuların zamanla kariyerlerinde yaptığı sıçramalar sonrası kadro bugün muhteşem bir hal almış. Patricia Arquette'e ciddi bir antipati beslesem de ilk kez bu filmde sevdim. Michael Rapaport ve James Gandolfini de iyilerdi. O zamanlar yeni yeni kendini duyurmaya başlayan ve ünlü olmayan Brad Pitt'in karakteri eğlenceliydi.

7'den yükseltmek konusunda küçük bir kararsızlık yaşasam da:

7.5/10
 

Pleasantville (1998)

İzlediğim en acayip filmlerden biriydi. Gerçekten çok özgün ve çok güzel bir konu. İnsanların kendilerini yeni şeylere açtıklarında bazı problemlerin ortaya çıkabildiği ama hayatı renklendiren şeylerin de bunlar olduğu güzel anlatılmış.

Yalnız kusursuz bir film de değil. Bu konudan 9-10 puanlık bir film çıkabilirmiş ama olmamış. Yer yer sıkıcılaşıyor, gereğinden fazla uzatılmış hissi yaratıyor. İşlerin çığırından çıktığı kısımları özellikle pek sevemedim.

Başrolde Tobey Maguire da filmin başka bir dezavantajı olmuş. Yeteneksiz, duygu yansıtamayan bir oyuncu maalesef. William H. Macy çok iyiydi. "Honey, I'm home" repliği unutulmayacak.
Reese Witherspoon'un gençlik hallerine de bayılıyorum. Jeff Daniels, Jane Kaczmarek gibi tanıdık yüzleri de görmek güzeldi.

8/10


------------------



Barton Fink (1991)

Bu da çok acayip bir kafanın ürünü olmuş. Coen Kardeşlerin en çılgınlıkları arasına girer. Hollywood'un baskıcı tutumunu eleştiren, yazarların üretme baskısı altında yaşadıklarını anlatan çok iyi bir film olmuş.

Yalnız, son perdedeki gerçek üstülüğü abartmalarını hiç sevemedim. Keşke daha oturaklı bir sonu olsaymış, filmin pek çok artısını götürdü benim gözümde.

John Turturro başrolde muhteşemdi. Oscar adayı olamaması ilginç. John Goodman, Tony Shalhoub, Steve Buscemi gibi tanıdık yüzleri de görmek çok iyiydi. Özellikle John Goodman'in bugüne kadar izlediğim en iyi performanslardan biriydi... Ama filmin asıl rol çalan yardımcı oyuncusu bu rolle Oscar'a da aday olan Michael Lerner olmuş. Canlandırdığı Hollywood yapımcısı karakteri muhteşemdi. Çok eğlendirdi.

Bu arada sökülen duvar kağıdı sahnesini bir şeyde daha izledim ama film boyunca düşünmeme rağmen bulamadım.


Daha iyi bir sona bağlansa puanım daha yüksek olabilirdi ama bu haliyle:

7.5/10
 
Son düzenleme:
Bullets Over Broadway (1994)


Woody Allen'ın kendisinden çok farklı türde film yapan Coen Kardeşlerin etkisinde çektiği bir film olmuş sanırım. Filmde yakın dönemde çekildiği Barton Fink'e benzer bir tema hakim. İki filmi tesadüfen üst üste izleyince daha iyi anlaşıldı bu durum. Tabii iki filmin anlatı tarzları çok farklı Woody Allen yine kendine has tarzıyla yapıyor. Fakat ne yazık ki sevemediğim filmlerinden biri oldu. Yine oldukça geveze karakterlerden oluşuyor film ama hiçbiriyle film boyunca ciddi bir bağ kuramadım. Arada sırada eğlendiren diyaloglar varsa da yetersizdi. Aslında bir 90'lar filminden çok 50'lerde 60'larda çekilen filmlere daha çok benziyordu. Filmin 20'lerde geçmesinin de etkisi vardır tabii.

5.5/10

---------------------------------


Dheepan (2015)


2010'larda Cannes kazanan filmler arasında izlemediğim tek filmdi ve uzun süre izlememekte ısrar etsem de nihayet aradan çıkardım. Coen Kardeşleri tarih affetmeyecek bu filme Altın Palmiye layık gördükleri için.
Kabul, o yılki adaylar da çok çok iyi değilmiş ama en azından Carol'a veya The Lobster'a verebilirlermiş. Olmadı Youth. Herhalde bir Amerikan filmine vermek istemediler, mesaj kaygısı da yüksek bir filme vermek istediler. Böyle bir sonuç çıktı.

Film, göçmenlerin çektiği sıkıntıları ele alıyor. Oyuncu kalitesi yüksek olsa da senaryo çok zayıf. Hiçbir anında çok etkisi altına alamıyor. Karakterlerin yerine kendine koyma durumunu pek yaşatmıyor. Sonuç olarak vardığı nokta da tatmin edici olmaktan uzak.

Mesela mülteci sorunuyla ilgili olarak Capernaum çok daha derinden etkileyen bir filmdi. Bu film onun yanından geçemez.

6/10
 

What If / The F Word(2013)

Klasik bir romantik komedi olduğunu biliyordum ama oyuncu kadrosu nedeniyle izlemek istedim. Beklediğimi de buldum keyifli vakit geçirten ama herhangi bir şekilde yenilik sunmayan bir film. Defalarca benzeri yapıldı, yapılmaya da devam edecektir. Arada böyle filmler izlemek iyi geliyor. Sevdiğin oyuncularla olunca daha da iyi geliyor.

Daniel Radcliffe ve Zoe Kazan çok iyi ikili olmuşlar. Özellikle Zoe Kazan'ı çirkin bulmama rağmen izlemeyi çok seviyorum. Adam Driver'ın da ilk boy gösterdiği filmlerdenmiş. Yardımcı kadın oyuncu kadrosunu seçen cast ekibini kutluyorum. Herkes çok güzeldi.
Mackenzie Davis'e zaten her izlediğimde hayran kalıyordum da Megan Park da çok iyiydi. Çok az gözüken Sarah Gadon da çok güzeldi. Neyse konu film yorumundan farklı bir noktaya doğru gitmeye başladı.


6.5/10

-------------------



Conviction (2010)

Just Mercy, 7. Koğuştaki Mucize ve bu film sonrası rahatlıkla söyleyebilirim ki artık bu tip haksız yere (?) hüküm yeme filmlerine doymuşum. Bu tip konular çok bayat hissettiriyor. Finalde adam suçlu da çıksa suçsuz da çıksa görüşüm pek değişmeyecekti. İki türlüsünü de görmüşlüğümüz var çünkü.

Film gerçek olaylardan uyarlanmış. Benzerlerinden ayıran tek özelliği karşılıksız kardeş sevgisini iyi anlatan bir film olması. Fakat işleyiş epey bayat. Kan analizinin eskiden sadece grup üzerinden yapılıp dna analizi sonrası bu şekilde aklanan insanlar olduğunu öğrenmem gibi güzel bir katkısı hariç.

Bu arada oyunculuk performansları da çok başarılıydı. Hem Hilary Swank hem de Sam Rockwell epey iyi oynamış. Fakat film vasat olduğu için Oscar'da aday olamamalarını isabetli buldum. (Swank o yıl SAG adaylığı, Rockwell Critics' Choice adaylığı almış.)

6/10