En Son İzlediğiniz Film? 🎞

  • Konuyu başlatan Konuyu başlatan şirin
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

Geçen gün kendime izleyecek güzel bir film bulmak için bu konudaki mesajları karıştırmaya karar verdim. Daha sonra çok da geriye gitmeme gerek kalmadan izleyecek filmimi buldum. Açıkçası filmi daha önce de duymuştum ama izlemeye niyetlenmemiştim pek. @OzaN'ın mesajı beni izlemeye ikna etti.


Şimdi, film gerçekten çok ilgi çekici bir konuya sahip. Hatta çok da özgün diyecektim fakat daha sonra bu filme konu itibarı ile çok benzeyen bir film izlediğimi anımsadım. İzlediğim o filmle ilgili kafamda pek bir şey kalmamış hatta ana hatlarını bile hatırlamıyorum fakat bu filmi izlerken konuya hiç yabancı kalmadım. Dolayısıyla o film mi önce çekilmiş bu film mi ya da konular ne kadar birbiriyle örtüşüyor tam olarak bilemediğim için "özgün" tanımlamasından kaçınacağım.


Eğer filmi yukarıda bahsettiğim ölçütten soyutlayacak olursam, gerçekten çok başarılı bir filmdi. Filmi izlerken o 90'ların Amerika'sının havasını buram buram hissettim. Açıkçası Seinfeld'den beri bu orijinal ve hoş havayı tatmıyordum. Bu da filmi benim gözümde çok daha iyi bir konuma getiriyor.


Filmdeki oyuncuları pek tanımıyordum. Bill Murray ismi pek yabancı gelmiyor ama görünüş olarak Tom Hanks'e benzetmem dışında pek de bir bağlantı kuramadım açıkçası kendimle. Fakat oyunculuğu gayet başarılıydı, beğendim.

Senaryo da hikayeyi ayakta tutan en temel etkendi şüphesiz. Filmde sürekli bir döngü var ve bu döngüyü sıkmadan izlettirebilmek önemli bir başarı bence.


Kısacası son zamanlarda izlediğim en güzel filmlerden birisiydi. Gerçekten çok mütevazı bir film ve izlerken çokça zevk aldım.

Puanım: 9/10
 
Başrol başta Tom Hanks'e gitmiş ama Forrest Gump için reddetmiş.


Bu tarz başka filmlerde var benzer konulu ama birebir aynısını hatırlamıyorum. Zaten bu tip filmlerin en eskisi ve en iyisi olsa gerek.
 
Başrol başta Tom Hanks'e gitmiş ama Forrest Gump için reddetmiş.


Bu tarz başka filmlerde var benzer konulu ama birebir aynısını hatırlamıyorum. Zaten bu tip filmlerin en eskisi ve en iyisi olsa gerek.
Tam da Tom Hanks'lik bir karaktermiş aslında. Filme de baya yakışırmış ama çok daha doğru bir tercih yapmış kendisi adına.
 

Of of of... Kesinlikle müthiş bir kurgu! Ters köşe içinde ters köşe olmak, gerilim ve merak ögesi. Baştan sona beyin fırtınası yaptıran enfes üstü bir yapıt. İzlediğim en akıl dolu filmler içerisinde ilk 5'e rahatlıkla girer. Müthişti, baştan sona sıkmayan sürükleyici kurgusuyla unutulmayacak bir film. Ayakta alkışlanmayı hak ediyor.
Bu yapıtı izlemediyseniz mutlaka izlemenizi tavsiye ederim filmin konusuna, hakkında yapılmış yorumlara ve fragmanına bakmadan izlenilmeli tabi, üçünü de yapmadım ve çok keyif aldım. Şimdi filmin konusunu okuduğumda spoilerden geçilmediğini gördüm, benden söylemesi. Ayrıca çok abartmış olabilirim, övgülere güvenip yüksek beklentilerle izlenen filmler hayal kırıklığı olur genelde, o yüzden beklentiyi düşük tutmak en iyisi.
Şiddetle tavsiye ederim. @Danger UA! @OzaN @MEnes @Maskeli Fedai @berkann @gundix123


film boyunca ters köşe içinde ters köşe olduk resmen tenis maçı gibiydi bi sağ bi sol bi sağ bi sol kafa iyi yanmadı neyseki. İlk başta kadının tüm olayı hakkettiğini düşünürken sonlara doğru tüm olay akıl dolu bir çözümleme ile bambaşka hal aldı. Kadın avukatın öldürülen gencin babasıyla bağlantısı olduğu sonlara doğru özellikle camda bakıştıkları sahnede iyice belirtilse de, maske ve kılık değiştirme olayı aklımın ucundan bile geçmemişti. Fake avukat olayını anladığım anda şaşkınlık ve heyecandan ayağa kalkıp odayı turladım. Ben sonlara doğru kesin gözlüklü adam bu kadını tuttu ve itiraf etmesini sağladı demiştim, vay be... Belki çok dikkatli olanlar kılık değiştirme olayını anlamıştır ama ben fark etmedim ve bundan dolayı da son sahneden bu kadar keyif aldım. Müthişti...

+-

9.2/10
 
Hemen listeme alıyorum.
 
İstanbula dönünce ilk izleyeceğim film bu olacak merak ettim.
 
Kimi no na wa: Herkes öve öve bitiremedi animeyi. Ben de izleyeyim, uzun zamandır anime izlemiyordum iyi olur dedim ancak beğenemedim. İlk yarısı güzeldi. Özellikle
Kızın erkek; erkeğin kız olması güldürdü. Erkeğin her sabah memesini ellemesi komikti.
Ancak ikinci yarı film biraz daha bilimkurgusallaşıyor. Ve buradan sonra benim için sıradan geliyor. Çünkü kaç kere gördüğümüz konu yani. :/
Olayı mistik şekillerde bağlamaları falan da kötü olmuş.
6/10

Chararshanbe-soori:
Farhadi'nin izlediğim 5. filmi. Yine klasik Farhadi. Sıradan bir konu var. Evirip, çevirip harika ahlaki ikilemlerin ortasına bizi bırakıyor. Hoş bu filmde kendi adıma yapacağım şey netti ama orası İran. :/ A Separation'ı yeniden izlemem gerek. Çünkü Farhadi'yi bu kadar çok severken, onun en sevilen filmini orta beğenmiş olamam herhalde? 8/10

Festen: Çoook uzun zamandır izlemek istediğim bir filmdi, görmek istediğim bir akımdı Dogma 95. İlk izlenimim, bu akıma uyulmamak şartıyla film çekilseymiş daha iyi olacakmış. Ben sanırım böyle senaryoları sevemiyorum. Birilerinin, bir şeyi temsil ettiği senaryolar. Bana gerçekçi gelmiyor. Özellikle bu filmde bunu çok hissediyorsunuz.
Adam, babam bana ve kız kardeşime tecavüz ediyordu diyor ancak masadaki kimseden ses seda yok. Bunun soğuk bir şaka olma ihtimali de yok bence. Öyle bir ortam değil.
Ben beğenemedim açıkçası. Bunun dışında senaryonun kendisini de basit buldum. 6/10
 
Allah hepimizin karşısına iyi filmler çıkarsın, bu ara filmlerden yana şansım gülüyor çok şükür. Son izlediğim filmlerin çoğu iyi çıktı.
2-3 güncel 2017 filmi de izledim arada ama onları blogda yazacağım, konusu açılırsa burada da yazarız.


En son Black Swan'ı tekrar izleyeceğim demiştim oradan devam edelim.

Black Swan


İlk izlediğimde de beğenmiştim aslında ama ikinci izleyişimde duygularım pekişti. Gerçekten türünün en iyilerinden biri. Hiç sevmediğim Aronofsky'nin tüm özelliklerini yansıtıyor ama yönetmen burada gerçekten uygulanması gerektiği gibi uygulamış her şeyi. Natalie Portman'ın performansı da enfes.

Son yorumda yaptığım sıralamayı düzeltiyorum. Aronofsky'nin en iyisi.

Black Swan > The Wrestler > bla bla

8.5/10


--------------------------

Little Miss Sunshine


İkinci kez izlediğim bir başka film oldu. Tıpkı ilkinden aldığım tadı aldım. Harika bir yol filmi. Birbirinden dramatik şeyler geçiren bir ailenin hikayesi ama bir hayli eğlenceli. Keşke Oscar'ı The Departed'ın elinden alabilseymiş. Böyle filmler her zaman gelmiyor.

8.5/10

--------------------------

Ruby Sparks


Little Miss Sunshine'ın yönetmenlerinden underratedin sözlükteki karşılığı olarak gösterilebilecek harika bir film. Bu zamana kadar bekletmek hataymış.

Ruby Sparks'a dolayısıyla da filme aşık oldum resmen. Komik, orijinal, şaşırtıcı ve olabildiğince tatlı.

8.5/10
 
LMS'yi mutsuz olduğum an açıp izlerim. Böyle 2-3 filme sahip olabiliyor insan. Çok iyi cidden. @OzaN
 
@Tolstoyevski önerdiğin film şahaneydi, blogda da yazacağım onun için detaylı yorum gecikecek sıcağı sıcağına yazayım dedim.

En sonunu tahmin etmiştim ortalarda ama film içindeki diğer ters köşeler yetti. Seç, beğen, al resmen hepsini tahmin etmek imkansız gibi bir şeydi.


Tabii kılık değiştirme şeklinde olduğunu değil
 

Harika bir psikolojik gerilimdi.. Film sadece tek bir mekanda geçiyor ve onlarca insan arasında tek bir kişi yaşayacak, herkes ölecek kişiyi seçiyor elene elene son 3 kişi kalıyor. Sondaki adam ise öyle bir akıl oyunu yapıyor ki 2 kişiden de kurtuluyor.. Tek beğenmediğim kısım sonunu daha açık yapabilirlerdi, o mekik gibi olan şeyi kimler yönetiyordu aklıma takıldı.

Puanım; 9/10 Film hiç bitsin istemedim...
 
Funny Games: Oldukça yapay bir temeli var filmin. Neden sorusunun cevabını alamıyorum. Ve bu cevabı alamamak benim için eksi. Filmin rahatsız edici olduğu söyleniyor. Ama bana öyle de gelmedi. Bir sahnede gerildim.
Çocuğun evden kaçış sahnesinde.
5/10

La pianiste: İyi başladı film ama ilerledikçe benim gözümden düştü.
Kadının fantezileri falan bana rahatsız edici gelmese de annesinin dudaklarına yapışmasını anlayamadım. Öğrencisinin cebine cam kırığı koymasını hiç çözemedim.
Huppert başarılıydı. Ancak maalesef; 6/10

Auf der anderen Seite: Fatih Akın'ın ikinci filmini izledim. Yine oldukça beğendim. Olay örgüsü hoşuma gitti.
Cenazelerin birinin gelmesi, birinin gitmesi çok iyi bir sahneydi.
Tesadüflere fazla yer verilmiş denilmiş eleştirilerde ancak ben buna katılmıyorum. O sahneleri özellikle beğendim. Şu sahneler >>
Karakterlerin birbirlerini tanımadan ya da farklı anlarda aynı mekanlarda olması. Bence o sahneler ben, heyecanlandırdı. Lotte ve Nejat'ın buluşması. Daha sonra Ayten ve annenin, Nejat'ın dükkanında görüşmesi. Güzel sahnelerdi.
Bir de bir hata buldum. Bu hataya benzer bir hatayı Django Unchained'te bulmuştum.
Rakıya dikkat:

9/10

A Single Man: Tom Ford'un son filmini de izledim. NA'ya oranla daha çok beğendim. Colin Firth'in oyunculuğunu çok başarılı buldum. Müzikler güzeldi ve Tom Ford bence şık filmler çekiyor. NA da şıktı, bu film de şık. Ayrıca son sahnede hata yok muydu ya? Yanlış mı gördüm acaba?
Kalp krizi geçirirken sağ tarafını tutuyordu sanki?


Tenisçileri izlerken ben de diyalogtan koptum.
7/10
 


We Need to Talk About Kevin​
Kurgu anlamında başarılı. Bu geri dönüşlü anlatımı bazen seviyorum, bazen sevmiyorum. Yani filme bir şey katabiliyorsa seviyorum. Burada da filme olumlu anlamda bir şey katmış. Senaryo eh işteydi. Ama neden sorusuna cevap yine alamıyorum.
Bir çocuk nasıl annesine bu denli karşı olabilir? Doğduğundan beri karşı. Abi hormonlar falan var yani ben daha böyle bir çocukla karşılaşmadım. Yaşı ilerledikçe sevmemeye başlasaydı o zaman amenna. Ama yine de hadi kız kardeşini de geçtim, annesi sevdiği için sevmiyor olsun. Peki ya babasını neden öldürdü? Mahalledekiler anneye neden baskı yapıyor? Onun da kızı ve kocası öldürülmedi mi?
Oyunculuklar başarılıydı. Beğenme ile beğenmeme arasında kaldım. Ha bir de ayrıca çocuğa sinir bozucu demişler. Doğru ama çocuğu sinir bozucu yapmışlar, zorla. Doğal bir sinir bozucu velet için bkz: Jagten. Hala aklımda o ağzını oynatışları.
6/10
 
Kaç Para Kaç: Reha Erdem'e başlayabildim sonunda. Genelde Erdem hakkında duyduklarıma benzemeyen bir filmdi. Para hakkında herkesin aklına gelebilecek şeyler anlatılmış ancak iyi filmdi. Özellikle ilk sahnelerdeki o para vurgusunu beğendim. En çok da park sahnesini.
İntihar çok komikti.
İlk sahneyi ve son sahneyi bağlamaları da iyi bir ayrıntıydı.
7/10

Dogville: Farklı bir film. Ama sadece farklı olmasını kullanıp, boş bir senaryoya sahip değil. Toplumu güzel yansıtmış yönetmen. Şu ayrıntı bir-iki yerde geçiyordu film boyunca ama en çok aklımda kalanlardan olacak.
Grace'in ilk yardım edeceği zaman, hiç kimsenin bir şeye ihtiyacının olmaması bence toplumun ikiyüzlülüğünü ve açgözlülüğünü güzel özetleyen bir şeydi.
Film son sahnesiyle beni düşüncelere itti.
Baba-kız konuşmasına başlamadan önce Grace gibi düşünüyordum. Gerçi hala öyle düşünüyorum. Sonuçta mesela yolda giderken güzel bir kadın gören erkek onunla sevişmek ister ama beni tutan bir şey vardır. Ne bu? Eğitim? Ahlak? Bilemedim ne olduğunu ama bir insanda sırf kötülük yapma düşüncesi var diye ya da bir kötülük yaptı diye bir daha yapıp yapmayacağını bilemeyiz. Bazen kendimi taciz/tecavüz olaylarında ifşa edilen insanlara karşı merhamet duyarken buluyorum. (Bunda son zamanlarda sosyal medyada yayılan yalan taciz ifşaları da sebep oluyor olabilir.) Ama tam olarak bu da değil. Oldum olası tecavüzden hapse giren birine, hapiste diğer mahkumlar tarafından "adeletin sağlanmasını" hoş göremiyorum.
Sonuç olarak film bana kendi düşüncemi sorgulatmayı başardığına göre iyidir. Bir de şu sahne:
Grace'ye ilk tecavüz sahnesi çok etkileyiciydi. O duvarların olmayaşı, herkesin görüp de aslında görememesi. Oldukça sarsıcıydı.
8/10
 


A Separation
2. izleyişim. İlk izlediğimde daha önce hiç Farhadi filmi izlememiştim. Muhtemelen çok İran filmi de izlememişimdir. 7/10 vermişim zamanında. O eller nasıl kırılmamış acaba?
Filmle ilgili yazacak bir şey yok. Sanırım bu film kadrodaki oyuncuların hemen hemen hepsinin harika olduğu ender filmlerden. Herkes iyiydi ama birinciliği Shahab Hosseini'ye veriyorum. Ayrıca Taraneh Alidoosti, sen git o kadar Farhadi filminde oyna ama adamın zirve yaptığı filmde olma.


Kızın kararı bence babası. Çünkü son olaydan sonra adamın suçlu olmadığını düşünecektir. Ki adam suçlu değildi.

Farhadi sıralaması yapayım: A Separation > About Elly = The Salesman > The Past > Chaharshanbe-soori (hepsinin puanı da 8/10'dan büyük diye eklemek gerek.)
10/10
 

Vay be, ne filmdi. Son zamanlarda film izlemiyordum, ilaç gibi geldi. Film 2009 yapımı, daha önce az çok izlemiştim ama kim bilir 2010 mu 2011 mi? Yani tam oturup izlemedim, çamaşır makinesi olayı dışında bir şey de hatırlamıyordum zaten. Harika bir filmmiş, keşke daha önce izleseymişim. Mahsun Kırmızıgül'ün kalemine güvenirim zaten, emeklerine sağlık...

O değilde kadro mükemmel, kimi ararsan var. 😱 Buğra Gülsoy'dan Demet Evgar'a, Şerif Sezer'den Emre Kınay'a, Murat Ünalmış'tan Altan Erkekli'ye, Yiğit Özşener'den Sarp Apak'a... Ayta Sözeri'yi de görmek sevindirdi.


Doğu'da yaşanan terör olayları sebebiyle bir aile İstanbul'a göç ediyor. Film bu konu üzerinden şekilleniyor.

Çocukların bebeği makineye atıp yıkadığı sahne hüzünlendirdi, hele o babasının yere düşüşü tüylerimi diken diken etti.

Kadri'nin ölümü de üzdü, cahillik böyle bir şey işte.

Filmin müzikleri de çok güzeldi, her sahnesi tüylerimi diken diken etti. Herkesin izlemesi gereken bir film, anlamı çok büyük...

9.5/10
 

Güne Mahsun Kırmızıgül filmiyle devam ediyorum, gece bir film daha izleyeceğim. Mahsun'un bu filmi de güzeldi ama öyle çok ahım şahım değildi. Yine çok etkileyici, dokunaklı işlemiş. Emeklerine sağlık..

Huzurevlerine ve huzurevlerinde kalan insanlara dikkat çekmiş filmde. Mahsun'un filmlerinde böyle önemli konulara değinmesini de çok beğeniyorum.

Filmde en çok Melek ablayı sevdim, ölümü üzdü.
Filmin en etkileyici sahnesi buraydı.

Huzurevinde yaşlı kadına yapılan şiddet de tüylerimi diken diken etti. Maalesef var böyle vicdansız insanlar..

Ahmet'in beyin kanseri olması, sonda ölmesi de yine etkileyiciydi. Aile nasıl önemli Anadolu'da, yine kanıtlıyor.

Güzel filmdi ama bir kopukluk vardı, yani tam olarak 'Güneşi Gördüm' olmadı benim için. Yine de izlenmesi gereken filmlerden.

8/10
 

Çok merak ettiğim bir filmdi. Hem Erkan hem Beren hem Murat'ın olduğu filmden beklentim fazlaydı. Gerçekten boş bir film, şaşırdım yani. Mahsun Kırmızıgül güzel bir konuya değinmeye çalışmış ama aceleyle mi yazdı artık yapamamış.

Küçükken ailesi katledilen Gece'nin intikamı anlatılıyor filmde..
Keşke sonunda Gece kendini patlatsaydı ve öyle bitseydi. Sonu çok saçma bitti. Erkan Petekkaya gelip silahı aldı, siz gidin dedi. Vurdu ve bitti. Bu kadar basit olacaktı baştan yapsaydı madem.


Beren ve Murat'ın sevişme sahnesi de baya cesurdu, güzel çekmişler. Beren'in göğsü de aynada görünüyor. Zaten bu film yüzünden ortalık karışmış, haberini okudum da.

Oyunculuklar güzeldi. Beren, Murat çok iyiydi. Filmi izlenir kılan oyunculuklardı zaten. Konu sıfır, yavan.. Müzikleri de güzeldi, onu da ekleyeyim son olarak.

6/10
 

Mahsun Kırmızıgül filmlerinde Murat Ünalmış var hep, 4 filminin üçünde Murat oynuyor. 😱 Peş peşe izleyince yüzlerin tanıdık olduğunu görüyorum.
Neyse filmin kadrosu gerçekten efsane. Mustafa Sandal bile kadroda.
@Çiğdem-

İlk 30-40 dakikası güzeldi, baya aksiyonlu başladı. Ama sonrası beni baya sıktı, filmi bitirmeden kapatmak zorunda kaldım. Pek bana hitap eden bir film değil zaten, beklediğimden de farklı çıktı.

5/10
 

Daha önce izlemiştim ama hiç hatırlamıyorum, sanki hiç izlememişim gibi izledim yani.
Vakit geçirmek için izlenmesi gerek keyifli, eğlenceli bir film. Yoksa açayım da şahane, efsane film izleyeyim diye açmayın yani.

Deniz Çakır oyunculuğu diye bir şey var, kadın yaşatmış yani. Özcan Deniz klasik tip zaten, hep aynı geliyor bu adam bana.
Barış Falay da iyiydi diyelim.

Didem ve Adem'in aşkını anlatıyor. Evli çiftimiz bazı sorunlar sebebiyle ayrılıyor, Didem sonra Cem diye biriyle olmaya çalışıyor. Tabi olmuyor. Sonunda kavuşuyorlar.


Adem'in arkadaşları da filme damga vuran isimler, baya güldürdüler beni.

Filmin müzikleri süper değil mi? Hiç yabancı gelmedi bu müzik ama harika yani.
Bunu da koymazsam olmaz.


7/10