Yeni sezonda 'Geniş Aile' dizisinin kadrosuna dahil olan Emel Çölgeçen, yine başarılı oyunculuğu ile beğeni topluyor. Yaklaşık bir yıldır hayatında kimsenin olmadığını söyleyen güzel oyuncu, aşkı özlediğini itiraf etti ve doğru insanı bulup yuva kurup, anne olmak istediğini anlattı.
Yıllardır ses getiren dizilerde sergilediği başarılı oyunculuğuyla tanıyoruz Emel Çölgeçen'i. Röportaj için bir araya geldiğimizde karşımda çok eğlenceli, gülmeyi ve güldürmeyi seven genç bir kadın vardı. Sıcak ve konuşkan, aynı zamanda samimi. Yıllardır onu dram dizilerinde izledik, 'Geniş Aile' ile oyunculuğunda yeni bir pencere daha açıldı. Sohbetimize bu konuyla başladık...
Bu sezon 'Geniş Aile'nin kadrosuna katıldınız. Teklif nasıl geldi?
Birkaç diziyle daha görüşme halindeydim ama 'Geniş Aile'den teklif gelince her şey değişti. Daha önce rol aldığım diziler hep dramdı, komedi olması kabul etmemde çok etkili oldu. Bir de tabii oyuncu kadrosu ve yönetmenimiz Ömer Uğur'un ismi, bana 'Hemen bu kadroda olmalıyım' dedirtti. Keyifli olacağını düşündüm, gerçekten de çok eğleniyorum, çok güzel bir set. O yüzden doğru bir karar verdiğime inanıyorum.
'Geniş Aile' setindeki dostluk ve arkadaşlık hep anlatılır. Siz içine girince ne hissettiniz?
Onlar gerçek bir aile olmuşlar. Azra Akın'la ben de ailenin yeni fertleri olduk. Çok tatlılar. Sanki 10 yıldır beraber çalışıyor gibiyiz.
Sizin canlandırdığınız rol çok sevildi.
Evet, insanlar sokakta beni görünce gülümsüyor, bu da ruhuma çok iyi geliyor. Ben Cevahir'in kız arkadaşını, Azra da (Akın) Koyu Bilal'in sevgilisini oynuyor. İkimiz kardeşiz ama bu sonradan ortaya çıkıyor. Yani bu sezon Cevahir ve Bilal akraba oluyor. Cevahir'i temiz yürekli olduğu için çok seviyorum ama yalanlarının da farkındayım. İdare ediyorum.
Oyuncular genelde oturmuş bir dizinin kadrosuna dahil olurken biraz tereddüt ederler. Siz neler yaşadınız?
Ben bu tip zorlukları seviyorum. Oturmuş bir diziye girmenin tabii ki bir riski var. Orada var olabilmek önemli. Seyircinin sizi kabul edip etmeyeceğini bilmiyorsunuz. Çünkü kaç sezondur diziyi severek izliyorlar, o seyirciye layık olmanız lazım. Ama dediğim gibi zoru seviyorum. Yayına girdiğimiz günden beri çok güzel tepkiler aldım, Azra'yı da, beni de sevdiler, sağolsunlar (gülüyor).
Çekimlerde hiç gülme krizine girdiğiniz oluyor mu?
(Kahkahalar) Sürekli gülüyoruz. Çok eğlenceli bir set. Sıramızı beklerken de hiç sıkılmıyoruz.
Sizin kendi aileniz geniş mi?
Baba tarafım pek değil, kimse kalmadı... Babam zaten tek çocuk. Anne tarafım daha geniş. Fakat çoğu şehir dışında. Aslında biz çekirdek bir aileyiz. Çok kalabalık olmasak da, bana her zaman destek oldular, çok şanslıyım. Bir de yurt dışında çok yakışıklı bir erkek kardeşim var (gülüyor). O da yönetmenlik yapıyor.
Erkek kardeşiniz ne kadar zamandır yurt dışında?
Çok uzun zamandır, 10 yıldır Kanada'da. Yazları geliyor. Ben pek gidemiyorum. Kanada uzak olduğu için, en az 15 gün gitmek gerek ama dizi sektöründe çalışıyorsanız, bu imkansız. Onu çok özlüyorum. Sabahlara kadar sohbet etmeyi isterim. Ama Allah'tan çağımız iletişim çağı ve internet var (gülüyor).
Çocukken ne olmak istiyordunuz?
Hep oyuncu olmak istedim. 'Dansçı mı olsam?' diye de düşünürdüm ama bizim çocukluğumuzda öyle her yerde dans kursu yoktu. Sonra baktım, onların hepsi oyuncu aslında. Replikleri ezberler, ayna karşısında oynardım. Ortaokulda tiyatro yaptım. Memet Ali Alabora ile aynı sahneye çıktık. Lise bitince, Marmara Üniversitesi İktisat Bölümü'nü kazandım. Ama yapamayacağımı anladım çünkü oyuncu olmak istiyordum.
Okulu mu bıraktınız?
Aynen, ikinci sınıfta bıraktım (gülüyor). 'Muhasebe ile uğraşamam, masa başını hiç yapamam' dedim ve koşarak kaçtım. O gün bugündür mutlu ve mesut bir şekilde oyunculuk yapıyorum.
İktisat bölümü üniversitede kaçıncı tercihinizdi?
Sosyoloji ve felsefe bölümü ilk tercihlerimdi. İktisat daha sonra geliyordu ve puanı daha düşüktü. Aslında okulda kalsaydım psikoloji, sosyoloji ya da felsefeye yani mesleğimle ilgili bölümlere yatay geçiş yapabilirdim. Oyunculuğuma faydası olurdu ama yapmadım.
Emel Çölgeçen deyince ilk akla gelen gözleriniz ve ses tonunuz oluyormuş.
Küçükken sesimle hep dalga geçerlerdi. 'Erkek gibi konuşuyorsun, bu ses ne?' derlerdi. Çok üzülürdüm. Ama şimdi memnunum. Reklam seslendirmeleri yapıyorum. Bir kadın olarak futbolla da ilgiliyim. Koyu Galatasaraylıyım ve kongre üyesiyim. Sette Rasim Öztekin de Galatasaraylı. Çok iyi anlaşıyoruz.
Şike olayında en temiz çıkan kulüplerden biri de Galatasaray oldu.
Evet. Gururluyum, içime sular serpildi, mutluyum.
Fatih Terim'in tekrar Galatasaray'ın başına gelmesi çok eleştirildi. Siz ne düşünüyorsunuz?
Ben de emin değilim. Yüzde 50 durumdayım. Bizi şampiyonluğa götürüşünün belgeselini izledim. Soyunma odasında ben de olsam, maça çıkar golü atardım. Bir Maradona, bir Emel Çölgeçen yani (gülüyor). Her işte motivasyon önemli. Size inanan, sizin de güvendiğiniz biri yanınızda olunca muhakkak başarıyorsunuz. Fatih Hoca'nın böyle bir gücü var.
Küçükken futbol oynadınız mı?
Biraz erkek çocuk gibi büyüdüm. Daha çok tenis oynadım, sonra ondan sıkıldım yüzdüm. Futbolu da mahallede oynadım.
Hangi mevkiide oynadınız?
Gol atacağım diye tutturduğum için forvettim. İyi de oynuyordum ama mahallenin erkek çocuklarının, konu futbol olunca gözleri hiçbir şey görmüyordu ve çok faule maruz kalıyordum. O yüzden futbol hayatım çok uzun sürmedi.
Tenise devam ediyor musunuz?
Oynuyorum. Boyun fıtığı çıkınca biraz ara verdim ama tekrar başlıyorum. Kışın antrenman yapıp, yazın veteran turnuvalara katılmak istiyorum.
Hülya Avşar'ın da tenis sporunun gelişimine çok katkısı oldu değil mi? Kesinlikle. Zengin sporu olarak bilinirdi ve pek izlenmezdi. Raket belki, çok ucuz değil ama bir kere alınıp senelerce oynanır. Beyni ve tüm vücudu çalıştıran bir spordur. Bence bütün anneler çocuklarını tenise başlatmalı. Hülya Avşar'ın düzenlediği turnuvaların da, tenise çok büyük katkısı oldu.
RÖPORTAJIN DEVAMI HAFTA SONU DERGİSİNDE...
