Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Birdman, bir süper kahramanı canlandıran ünlü aktör Michael Keaton'ın, Broadway oyunlarına tırmanma mücadelesini anlatan kara mizah bir komedidir. Açılış gecesine yaklaşırken, egosuyla, ailesini, kariyerini ve kendini toparlamakla baş edecektir. Baş rollerini ünlü isimler Emma Stone ve Edward Norton'ın oynayacağı filmde bu ikiliye Hangover ve Due Date filmlerindeki performanslarıyla komedi ikonu haline gelen Zach Galifianakis eşlik edecek...
Ömür bir yürür gölge; zavallı bir kukla ki sahnede salınıp çırpınarak saatini dolduruyor, sonra bir daha adı duyulmuyor. Bir aptalın anlattığı bir masal bu; sırf gürültü, patırdı; bir anlama geldiği de yok
William Shakespeare' in bu efsanevi şiiri üzerine kurulu diyebiliriz bu film için. Bu şiir bir sahnede geçmesine rağmen adeta tüm filmi özetliyor.
Açıkcası beklentilerimi çok yüksek tutmuştum. Sonuç olarak filmi beğendim mi? Evet. Ama çok da efsanevi bir film değildi sanki. Belki zaman geçtikçe fikrim değişebilir.
Micheal Keaton'un gözlerden uzak düştükten sonraki hayatını anlatan bir film olmuş. Yanlış hatırlamıyorsam 1982 yapımı Batman filminde meşhur olmuştu Micheal Keaton. Ve anlaşıldığı üzere filmdeki Birdman ve Birdman'in hayali, Batman'i temsil ediyor.
Konu bakımından pek aynı olmasa da sanki birazcık Donnie Darko esintileri vardı? Çok değil ama birazcık.
Oyunculuk üzerine kurulu filmlerin genel ortak özelliği oyunculukların çok iyi olması. Keza bu film için de aynı şeyi diyebiliriz, oyuncuların hepsi müthiş özellikle Micheal Keaton resmen yaşamış karakteri. Bence Kieton en iyi erkek oyuncu Oscarını kesinlikle hakediyor.
Çok hareketli, adrenalin dolu bir film beklemeyin. Oldukça ağır bir film. Özellikle ilk 30 dakika fena sıkıcı, 30-60 dakika sıkıcı, 70.dakikadan itibaren hareketlenme oluyor ve 80.dakikadan sonra film mükemmeleşiyor! Özellikle son 20 dakikası harika geçiyor.
Günümüzde popüler olan şeylere ve filmlere göndermeler var. Özellikle Iron Man ve Robert Jr.Downey hakkındaki sözleri gülümsetti.
Türüne gelirsek Imdb'ye göre Komedi ve Dram yazıyor ama kesinlikle komedi değil, en azından alıştığımız gülünç komediden değil belki kara komedi diyebiliriz ama fena derece dram ve trajedi var filmde. İç psikoloji, ruhsal bunalım ve sıkıntılar, gözden düşme psikoloji, kendini gerçekleştirme ihtiyacı... Düz olarak izlenildiğinde bir şey anlaşılmayabilir ama filmin arka planı dolu dolu.
Peki esas sorun şu, film fantastik miydi?
Film boyunca eşyaları hareket ettirme ve uçma olaylarının hayal ürünü olduğu rahat anlaşılıyor, bunda sıkıntı yok. Lakin son sahnede kızının camdan yukarı bakması? Babasının havada süzüldüğüne ve yerçekimine karşı geldiğine işaret ediyor? Eğer camdan atladığında yere çakılmış olsaydı hiç şüphesiz kızı aşağıya baktığında yüzü bambaşka bir hâl alırdı ve yukarı bakıp gülümsemezdi
O yüzden fantastik bir film olduğu tartışılmaz gerçek.
Lakin olmasaydı daha iyi olurdu sanki, filmin akışını bozmuş geldi bana?
Tüm film boyunca izleyiciye adamın hareketlerinin hayal ürünü olduğu aşılanıyor lakin filmin sonunda şüphe bırakmaksızın fantastik olayın gerçek olduğu belirtiliyor. Bu olayı anlamadım.
Neyse. Tema bakımından klişe olmasına karşın, konu ve işlenişi bakımından oldukça özgündü. Yönetmen de oldukça başarılı işler çıkarmış. Filmin genelinde Caz müzik sesi duyuyoruz lakin sonlara doğru müzikler de güzelleşiyor.
Velhasılıkelam yer yer sıkıcı olsa da oldukça kaliteli ve güzel bir filmdi.
Sonunda 2014 yılının en çok beklediğim daha izlemeden en çok sevdiğim filmini izledim.Alejandro baba müthiş film yapmış.O görüntü yönetmenliği nedir be abicim.Filmi izlerken hiç kesilmemiş gibi tek görüntü halinde izliyorsunuz gibi.Sahneler birbiriyle bağlantılı gibi yani.Bunu yapmak müthiş emek ister.Ortaya çıkan sonuç da harika.
Bu filmi izlerken ya büyülenirsiniz size son yılların en kült ve başyapıt filmi gelir ya da nefret edip yılın en beğenmedim filmleri listesine alabilirsiniz.Film fazlasıyla absürt ve sürrealist.Filmi izlemeden önce Keaton'un Batman geçmişine falan bakın derim ya da kariyerine.Kendisinin karakteriyle örtüşen noktaları çok fazla.
Filmde imgeler çok fazla fakat Riggan'ın içindeki Birdman ve ego ancak bu kadar iyi anlatılırdı.Aynı zamanda karakterin uyarladığı tiyatro oyunu yani kariyerinde açtığı yeni sayfa ile o şaşalı günlerinin arasındaki sıkışıklık,anlamsızlık çok iyi sergilenmiş diye düşünüyorum.Yani basit olarak bakarsak geçmişinden kurtulumayan,egolarıyla boğuşan bir aktörü gözler önüne seriyor film.Dediğim gibi filme bağlanırsanız 2 saat su gibi geçiyor.
Oyunculuklar ise mükemmel.Özellikle Michael Keaton yeniden doğuşunu ilan ediyor.Edward Norton'u çok özlemiştik o da mükemmeldi hakedilmiş 2 adaylık.Emma Stone'da farklı rolüyle yine hayran bıraktırdı.Oscar alsa ne güzel olur.Michael Keaton'un garanti zaten.Edward Norton da favori değil J.K Simmons da hak ediyor ama bu adam alsaydı ne güzel olurdu ya. Filmde de daha fazla görebilsek iyi olurdu.İşte onun dışında Zack Galifaniakis'i ve Naomi Watts'ı görmek de güzeldi.
Ayrıca Broadway'de perde arkasında neler yaşandığı,Holywood'a yapılan göndermeler güzeldi.Robert Downey Jr. ve Jeremy Renner'la ilgili replikler güzeldi.
Sonu biraz yoruma açık ama adam uçamayacağına göre öldü sanırım.Ama Emma'nın yukarı bakıp gülüşü soru işareti bıraktı.
Film psikolojik bir film ama puslu bir atmosferde geçmiyor.Yer yer de güldürüyor hatta.Bu da çok büyük bir artı.Sıkıcı kasvetli film yapıp "OMO BO POSKOLOJOK FOLM YO" bahanesinin arkasına sığınmıyor yani.
Tek eleştirim ufak bir konuda yan karakterlerin hikayeye pek bir katkısını göremedim.En azından Mike ve Sam ilişkisi biraz daha işlenebilirdi.Yarım ve havada kaldı.
Sonlara doğru genelde sadece davul duyuyoruz ama filme çok uyduğunu ve farklı bir atmosfer kattığını söyleyeyim.Müzik bakımından da yılın en iyilerinden kuşkusuz.
En iyi yönetmeni Linklater'a verirlerse vallahi Inarritu'ya çok ayıp olur.2014'ün en iyilerinden.
Kısa kısa yorumumu yapayım. Ama bu sefer gerçekten kısa olacak.
Beklentilerimin biraz altında çıktı. Daha doğrusu ben çok daha iyi bir şey bekliyordum. Yine iyi bir filmdi gerçi, ama küçük bir hayal kırıklığı yaşamış olabilirim. Senaryoyu genel olarak beğendim. Bazı kısımlar güzel anlatılmasına rağmen bazıları da karışık olmuştu. Filmin yapısı bazı anlarda hikayeyi zedelese de fazla etki etmedi. Inarritu'nun rejisi yine çok iyiydi. Teknik konuda da hiçbir sıkıntısı yoktu diyebilirim.
Michael Keaton iyiydi. Ama filmin hikayesi Keaton'ın hikayesine benzediği için fazla marifetini göremedim şahsen. Edward Norton, kadronun en iyisiydi. J.K. Simmons olmasaydı kesin alırdı Oscar'ı. Emma Stone'u da beğendim, ama elindeki materyal biraz kısıtlı olduğu için çok fazla şey gösterememiş. Yine de Patricia Bilmemne'den daha iyi olduğu kesin. Zach Galifianakis, Naomi Watts, Andrea Riseborough ve Amy Ryan da kısa rolleriyle filme renk katmış.
Sonuç olarak bir başyapıt değil, ama Hollywood dünyasına getirilen farklı bir yorum olmuş. Aldığı adaylıkları sonuna kadar hak ettiğini söyleyebilirim.
8,5/10
Oscar Karnesi
En İyi Film
En İyi Yönetmen (Alejandro Gonzalez Inarritu)
En İyi Erkek Oyuncu (Michael Keaton)
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu (Edward Norton)
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu (Emma Stone)
En İyi Özgün Senaryo
En İyi Görüntü Yönetimi
En İyi Ses Kurgusu
En İyi Ses Miksajı
Yıl boyunca filme karşı önyargılıydım. Ama izledikten sonra önyargılarım kırıldı haliyle. Fakat iyiki de önyargılıymışım çünkü beklentimi büyük tutsaydım istediğimi alamazmışım gibi geldi.
Öncelikle Inarritu muhteşem bir iş çıkarmış. Gerek yönetmenlik, gerek kurgu, gerek görüntü yönetmenliği. Her şey kusursuz gözüküyor.
Oyunculuklar hepsi oldukça iyi. Tabi bunda kesinlikle yönetmenin etkisi var. Micheal Keaton, Emma Stone oldukça iyiydiler. Edward Norton onlar kadar olmasa da başarılıydı.
Sonu evet, Emma Stone'un kahkalarıyla bitti. ( )
ama bence adam öldü. Neden yukarı baktı derseniz? Belki de sadece bizleri filmin sonunda böyle düşündürmek için yapılmış bir şey. Ya da kuşlara bakmıştır? Ama ben uçabilme yeteneğinin olduğunu zannetmiyorum.
Bir de müzikler dikkat çekiciydi. Acaba Whiplash mı açık kaldı diye düşünmedim değil.
Oscar şanslarını değerlendirelim biraz da.
En İyi Film: Boyhood'un en büyük rakibi. Şu bir ayda beklenen patlamayı yapabilirse ödülü alabilir. Güzel de olur. Ama bence...
En İyi Yönetmen: Boyhood'a En İyi Film'de ödülü verip, burada asıl hak edene ödül verilecek gibi. Evet, Linklater'ın fikri çok iyiydi ve aslında yapmak istedikleri şeyler de aynı şeyler. -gerçekçilik- Ama bunu daha görkemli bir şekilde başaran Inarritu olmuş. Burada kıyasıya bir yarış olacak bu ikili arasında.
En İyi Erkek Oyuncu: Eddie Redmayne'ın rolünün de etkisiyle Oscar'ı alacağını düşünüyordum, Keaton'un sezon boyunca hep konuşulmasına rağmen. Hala da fikrim tam olarak değişebilmiş değil. Ama Keaton'un avantajı da şu: oynadığı rol kariyerine çok benziyor.
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Edward Norton başarılıydı ama burada ödül belli: J.K. Simmons.
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Boyhood ve Birdman yarışını burada da göreceğiz. Bence hak eden isim Emma Stone. Boyhood'un annesinin neden bu kadar önplanda olduğunu hala çözebilmiş değilim. Kötü değildi ama iyi de değildi diye hatırlıyorum. Pek bir etki bırakmadığına göre.
En İyi Özgün Senaryo: Bence filmin konu bakımından çok da elde kalır bir yanı yok. Ama bazı replikler cidden iyiydi.
Özellikle baba ile kız arasındaki replikler.
Ama benim bu dalda desteklediğim film, şimdilik, Nightcrawler. Foxcatcher fikrimi değiştirebilir.
En İyi Kurgu: Aday değil miymiş?
Sonuç olarak sıkılmadan izlediğim yılın en akılda kalacak filmlerinden birisi. 9/10
Yıl boyunca filme karşı önyargılıydım. Ama izledikten sonra önyargılarım kırıldı haliyle. Fakat iyiki de önyargılıymışım çünkü beklentimi büyük tutsaydım istediğimi alamazmışım gibi geldi.
Öncelikle Inarritu muhteşem bir iş çıkarmış. Gerek yönetmenlik, gerek kurgu, gerek görüntü yönetmenliği. Her şey kusursuz gözüküyor.
Oyunculuklar hepsi oldukça iyi. Tabi bunda kesinlikle yönetmenin etkisi var. Micheal Keaton, Emma Stone oldukça iyiydiler. Edward Norton onlar kadar olmasa da başarılıydı.
Sonu evet, Emma Stone'un kahkalarıyla bitti. ( )
ama bence adam öldü. Neden yukarı baktı derseniz? Belki de sadece bizleri filmin sonunda böyle düşündürmek için yapılmış bir şey. Ya da kuşlara bakmıştır? Ama ben uçabilme yeteneğinin olduğunu zannetmiyorum.
Bir de müzikler dikkat çekiciydi. Acaba Whiplash mı açık kaldı diye düşünmedim değil.
Oscar şanslarını değerlendirelim biraz da.
En İyi Film: Boyhood'un en büyük rakibi. Şu bir ayda beklenen patlamayı yapabilirse ödülü alabilir. Güzel de olur. Ama bence...
En İyi Yönetmen: Boyhood'a En İyi Film'de ödülü verip, burada asıl hak edene ödül verilecek gibi. Evet, Linklater'ın fikri çok iyiydi ve aslında yapmak istedikleri şeyler de aynı şeyler. -gerçekçilik- Ama bunu daha görkemli bir şekilde başaran Inarritu olmuş. Burada kıyasıya bir yarış olacak bu ikili arasında.
En İyi Erkek Oyuncu: Eddie Redmayne'ın rolünün de etkisiyle Oscar'ı alacağını düşünüyordum, Keaton'un sezon boyunca hep konuşulmasına rağmen. Hala da fikrim tam olarak değişebilmiş değil. Ama Keaton'un avantajı da şu: oynadığı rol kariyerine çok benziyor.
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Edward Norton başarılıydı ama burada ödül belli: J.K. Simmons.
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Boyhood ve Birdman yarışını burada da göreceğiz. Bence hak eden isim Emma Stone. Boyhood'un annesinin neden bu kadar önplanda olduğunu hala çözebilmiş değilim. Kötü değildi ama iyi de değildi diye hatırlıyorum. Pek bir etki bırakmadığına göre.
En İyi Özgün Senaryo: Bence filmin konu bakımından çok da elde kalır bir yanı yok. Ama bazı replikler cidden iyiydi.
Özellikle baba ile kız arasındaki replikler.
Ama benim bu dalda desteklediğim film, şimdilik, Nightcrawler. Foxcatcher fikrimi değiştirebilir.
En İyi Kurgu: Aday değil miymiş?
Sonuç olarak sıkılmadan izlediğim yılın en akılda kalacak filmlerinden birisi. 9/10
Yıl boyunca filme karşı önyargılıydım. Ama izledikten sonra önyargılarım kırıldı haliyle. Fakat iyiki de önyargılıymışım çünkü beklentimi büyük tutsaydım istediğimi alamazmışım gibi geldi.
Öncelikle Inarritu muhteşem bir iş çıkarmış. Gerek yönetmenlik, gerek kurgu, gerek görüntü yönetmenliği. Her şey kusursuz gözüküyor.
Oyunculuklar hepsi oldukça iyi. Tabi bunda kesinlikle yönetmenin etkisi var. Micheal Keaton, Emma Stone oldukça iyiydiler. Edward Norton onlar kadar olmasa da başarılıydı.
Sonu evet, Emma Stone'un kahkalarıyla bitti. ( )
ama bence adam öldü. Neden yukarı baktı derseniz? Belki de sadece bizleri filmin sonunda böyle düşündürmek için yapılmış bir şey. Ya da kuşlara bakmıştır? Ama ben uçabilme yeteneğinin olduğunu zannetmiyorum.
Bir de müzikler dikkat çekiciydi. Acaba Whiplash mı açık kaldı diye düşünmedim değil.
Oscar şanslarını değerlendirelim biraz da.
En İyi Film: Boyhood'un en büyük rakibi. Şu bir ayda beklenen patlamayı yapabilirse ödülü alabilir. Güzel de olur. Ama bence...
En İyi Yönetmen: Boyhood'a En İyi Film'de ödülü verip, burada asıl hak edene ödül verilecek gibi. Evet, Linklater'ın fikri çok iyiydi ve aslında yapmak istedikleri şeyler de aynı şeyler. -gerçekçilik- Ama bunu daha görkemli bir şekilde başaran Inarritu olmuş. Burada kıyasıya bir yarış olacak bu ikili arasında.
En İyi Erkek Oyuncu: Eddie Redmayne'ın rolünün de etkisiyle Oscar'ı alacağını düşünüyordum, Keaton'un sezon boyunca hep konuşulmasına rağmen. Hala da fikrim tam olarak değişebilmiş değil. Ama Keaton'un avantajı da şu: oynadığı rol kariyerine çok benziyor.
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Edward Norton başarılıydı ama burada ödül belli: J.K. Simmons.
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Boyhood ve Birdman yarışını burada da göreceğiz. Bence hak eden isim Emma Stone. Boyhood'un annesinin neden bu kadar önplanda olduğunu hala çözebilmiş değilim. Kötü değildi ama iyi de değildi diye hatırlıyorum. Pek bir etki bırakmadığına göre.
En İyi Özgün Senaryo: Bence filmin konu bakımından çok da elde kalır bir yanı yok. Ama bazı replikler cidden iyiydi.
Özellikle baba ile kız arasındaki replikler.
Ama benim bu dalda desteklediğim film, şimdilik, Nightcrawler. Foxcatcher fikrimi değiştirebilir.
En İyi Kurgu: Aday değil miymiş?
Sonuç olarak sıkılmadan izlediğim yılın en akılda kalacak filmlerinden birisi. 9/10
Ya kız zaten biraz sorunluydu. Belki de babasının öldüğüne gülmüştür?
Bir kere adam uçabilse, kesinlikle bu yeteneğini (?) kullanarak olay olurdu. Adamın karakteri o bir kere. Uçmak filmde, adamın egosunu tatmin ettiren bir şey. Hatta uçarken "bak sen onlardan üstünsün" diyordu Birdman tarafı.
@berkann bence Boyhood dan ziyade THE GRAND BUDAPEST HOTEL' en büyük rakibi, ki bence Budepeşte Oteli en iyi film ödülü almaya daha yakın. Keza yönetmen için de Wes Anderson en güçlü aday. Boyhood bir hiç kalır Budepeşte'nin yanında.
Bu arada son sahne hakkında düşündüm de dediğin daha mantıklı geldi. İzleyiciye bırakılmış gibi ama sanırım olay şu
Kız aşağıya bakınca babasını kanlar içinde kafası kolu parçalanmış bir şekilde görür, saniyelik binde birlik bir süresinde ani bir şok geçirir ve yukarda uçmakta olan kuşlara bakarak gülümser. Aslına şok halindedir ve büyük ihtimalle kafayı yemiş durumdadır. Bence bu ihtimal adamın uçma ihtimalinden daha mantıklı
@berkann bence Boyhood dan ziyade THE GRAND BUDAPEST HOTEL' en büyük rakibi, ki bence Budepeşte Oteli en iyi film ödülü almaya daha yakın. Keza yönetmen için de Wes Anderson en güçlü aday. Boyhood bir hiç kalır Budepeşte'nin yanında.
Bu arada son sahne hakkında düşündüm de dediğin daha mantıklı geldi. İzleyiciye bırakılmış gibi ama sanırım olay şu
Kız aşağıya bakınca babasını kanlar içinde kafası kolu parçalanmış bir şekilde görür, saniyelik binde birlik bir süresinde ani bir şok geçirir ve yukarda uçmakta olan kuşlara bakarak gülümser. Aslına şok halindedir ve büyük ihtimalle kafayı yemiş durumdadır. Bence bu ihtimal adamın uçma ihtimalinden daha mantıklı
The Grand Budapest Hotel da yönetmenlik açısından iyi bir filmdi. Ama ben ne filmi, ne de yönetmenin tarzını sevebildim. O yüzden ona pek ılımlı bakamıyorum.
Boyhood'un en büyük avantajı 12 yılda çekilmiş olması. Sonuçta adam sinema bir ilki başarıyor. Evet film çok başarılı sayılmaz ama kötü de değildi bence. Ödülü alırsa üzüleceğimi sanmam. -ama yönetmenlikte aynısını söyleyemem. Fikir de bir yere kadar. -
Yılın en iyi filmi değil ama en farklı filmlerinden biri. Kesinlikle herkesin sevebileceği bir iş değil. Yukarıdaki mesajda da dediğim gibi forumda herkesin beğenmesine biraz şaşırdım, sevindim de tabii ama hiç beğenmeyip 4-5 puan verenler çıkarsa da şaşırmam.
Yönetmen harikalar yaratmış. Görüntüler muhteşem. Oyuncular muhteşem olmasa da iyi.
Michael Keaton kariyeriyle örtüşen bir rolde oynadığı için bence bu kadar favori. Bence sakıncası yok çünkü performansı da gayet başarılı.
Edward Norton'un J.K. Simmons ile yarışmasına imkan yok. Performansı iyi ama işte çok aşırı bir durumu yok. Geçen sene olsa adaylığı bile bu kadar kolay olmayabilirdi bu yıl ortalık biraz boş kaldı.
Emma Stone'u çok sevsem de onun da performansı çok çok iyi sayılmaz. Kategori boşluğundan yararlanmış. O değil de bu yıl "işte budur" dedirten bir tane bile yardımcı kadın oyuncu yok. Patricia o nedenle rahat zaferler elde ediyormuş meğer.
Sonuna bayıldım. Bence şahaneydi. Lakin tam olarak anlamını çözemedim.
En mantıklı şey adamın gerçekten ölmüş olması. Ama bence adam ölünce dertlerinden kurtuluyor, özgürlüğüne kavuşuyor ve bir anlamda Birdman'e dönüşüyor. Tamamen simgesel bir durum. Maddi olarak düşünmemek lazım. Film fantastik değil yani ama çoğu şey temsili olarak sürrealist bir şekilde aktarılmış.
Yorumlarda Keaton kariyerinden dolayı favori filan deniyor ama Keaton bu yılın en iyisi kategorisinde onu da söyleyeyim.Belki Redmayne ve Carrell yaklaşabilir.
Yorumlarda Keaton kariyerinden dolayı favori filan deniyor ama Keaton bu yılın en iyisi kategorisinde onu da söyleyeyim.Belki Redmayne ve Carrell yaklaşabilir.
Yorumlarda Keaton kariyerinden dolayı favori filan deniyor ama Keaton bu yılın en iyisi kategorisinde onu da söyleyeyim.Belki Redmayne ve Carrell yaklaşabilir.
Bu site, içeriği kişiselleştirmek, deneyiminize uyarlamak ve kayıt olmanız durumunda giriş yapmanızı sağlamak için yasal düzenlemelere uygun çerezler (cookies) kullanır.
Bu siteyi kullanmaya devam ederek, çerez kullanımına izin veriyorsunuz.