- Katılım
- 15 Aralık 2011
- Mesajlar
- 18,975
- Reaksiyon puanı
- 6,417
- Puanı
- 1,059
Karanlıklar İçinden dizisinin ilk bölümünü kaçıranlar ve yeniden okumak isteyenler bu adrese tıklayabilir.
[url]https://fav10.net/f620/karanliklar-icinden-yeni-dizi-134338/[/URL]
KARANLIKLAR
İÇİNDEN
2. BÖLÜM
Karatepe'nin görünen kısımları bunlar. Tecavüz, gasp, cinayet... Ayrılmaz üçlü bizimde aramıza girdi. Ancak bizi bozmadı. Hatta arkadaşlık bağımız daha da arttı, kardeş olduk... Biz birkaç yıl Karatepe'de kaldık fakat hiçbir zaman Karatepe'li olmadık. Karatepe ismi gibi karaydı. Bizi de o karanlığa sürdürmek istediler. Ne kadar diretsekte kısmen kaybettik, yenildik. 7. sınıftan sonra okula gitmedik, gidemedik. Okuldan soğuttu onlar bizi. Herşeye rağmen dimdik ayakta durduk. Sık sık Emre'yi ziyaret ettik. Her ne kadar gizli gizli pencereden konuşsakta Sedayla da ilgilenmeye çalıştık. Karanlıktan bir nebzede kurtulduğumuzu sanmıştık ancak ya unutamadıklarımız? Gözümüzün önünde olup bitenleri nasıl unutacaktık?
20 YIL SONRA
20 yıl geçti bizim karanlıklar içinden geldiğimiz. Sokaklarda yürürken korkar olduk, kimseye güvenimiz kalmadı. Emre... O hala hapisteydi. Dört gözle bekliyordu çıkmayı. Sedayla evlenmeyi planlıyordu. Ya Seda? Baba evinden kurtulmuştu. Çünkü o zorla da olsa artık evli biriydi. Abbas'la... Babanın zulmünden kaçmışken elden dayak yiyecekti artık. Babası da tıpkı kendisi gibi bir damat bulmuştu. Abbas'ta çok acımasızdı. Her gece döverdi Seda'yı...Kin bu. Devamlı kusuyordu Abbas. Seda artık bıkmıştı. Mutlu olmak istiyordu. Küçüklükten beri herşeyden çekmişti... Hasan, Arda, Murat, İsmail, Nevzat... Hayatımızı kaderimizi değiştirdi bu acımasız Allah korkusu bilmez hayvanlar. Belkide Seda'ya tecavüz etmeselerdi hiçbirimizin kaderi böyle olmayacaktı. 20 yıl geçti ama çoğumuz hep aynıyız. Hepimiz o küçük Mehmet, o küçük Seda, o küçük Fırat, o küçük Emre'ydik. Mehmet 20 yıl sonra içlerimizde yarası biraz daha hafif olan bir kardeşimizdi. Babası çalıştığı şirketin sahibi, kendisi de genel müdür olmuştu. Olanları unutmuş gibi davransa da her gece gözünün önünde olanlar aklına gelir delirirdi. Titrer, sarsılır, düşer ve son olarak bir çığlık atıp kendine gelirdi. Bir kere değil günde en az 3 - 4 kere tekrarlardı bunu. En ufak birşeyden tüyleri diken diken bile olabiliyordu. Hepimiz aynıydık aslında. Ama Mehmet bizden biraz daha farklıydı. Aramızda ki en akıllı kişiydi o. Planlı hareket etmeyi severdi. Emre gibi değildi. Anlık değil tümden halletmeyi severdi yaptığı işi. Fırat... Fırat'ta bir araba tamircisi olmuştu yıllar sonra... Babası onu sanayiye koymuştu okuldan çıkar çıkmaz. Okuldaki eziyetin ardından birde tamircide ki yapılanlar... Daha fazla zulüm gördü. Kendisini koruyamıyordu orada. Ne yapılsa katlanıyordu. Bizim mahalledeki Mansure'ye aşıktı. Mansure'de ona. Ancak Fırat aramızda ki en farklı kişiydi. O hepimizden daha fazla eziyet görmüştü. Çalıştığı sanayide aldılar onun erkekliğini, namusunu... Ancak hiçbirimize anlatmadı tek kelime dahi. Birtek aşkı uğruna katlanıyordu tüm olanlara. Çünkü Mansure'nin babası pek cimri, kurnaz ve paragözdü. Açıkçası hepimizin derdi ayrıydı. Hepimiz farklı yanımızdan vurulmuştuk yıllar önce. Peki ya ben? Ben kimdim? Bu hikayeyi anlatan benim kim olduğumu hiç düşündünüz mü?
Moderatörün son düzenlenenleri: