Son zamanlarda sık sık düşündüğüm, Eğer evrende bizim varlığımızın hiçbir mutlak anlamı yoksa, sabah neden uyanıyoruz? Neden rüya görmek için 5 dakika daha diliyoruz? Neden seviniyor, neden üzülüyoruz?
Deniz düşünün... Kum tanesi kadar bile önemi olmayan bir noktada yaşayıp gidiyorsak, çabalamak boşuna değil mi? İnsan bir gün öleceğini bile bile neden hayatını planlar, hedefler koyar ve peşinden gider?
Mesela deniz kenarında herkes kumdan kale yapmaya çalışmıştır. Dalgaların onu yıkıp geçeceğini bildiği halde bunu yapmaktan kimse vazgeçmiyor. Belki de biz böyleyiz; anlam aramaktan çok yaşarken hissetme peşindeyiz.
Yada tam tersini düşünelim. Belki her şeyin anlamsız olduğunu kabul ettiğimizde, kendi anlamımızı yaratma gücünü buluyoruz. Bir arkadaşın gülümsemesinde, bir sokak köpeğine verilen yiyecek de veya denize karşı bakarken kurduğumuz hayalde.
Sizce hiçbir şeyin anlamı yoksa, hayatı sürdürmek sadece alışkanlık mı, yoksa bilinçli seçim mi? Anlamsızlık mı özgürlük mü getirir, yoksa kaybolmuşluk mu?
"Hayatın anlamı, ona verdiğimiz anlamdır." - Jean- Paul Sartre
"İnsan, varlığını önce yaşar, sonra tanımlar." - Simone de Beavoir
Son düzenleme: