Bu tarz filmleri çok sevmeyen biri olarak beni biraz şaşırtan ve oldukça sevdiğim bir film oldu. Birçok özelliğiyle türevlerinden ayrılan ilginç bir yapımdı. Konusunu okuyunca Mona'nın ölümünü odağına alan ve ölümüne sebep olan olaylar silsilesini izleyeceğimiz bir film olacak sandım fakat öyle olmadı. Ölmeden önceki son kısa hayat dilimine tanık olduk sadece.
Seyircinin hiç empati kuramayacağı türde yazılmış bir ana karakter vardı. Tabii bu filmin eksi bir yönü değil bana göre çünkü amaçlanan şey de zaten bu. Bunun detaylı analizi yapılıp bazı sonuçlar ve çıkarımlar yapılabilir tabii ama ben yapamayacağım.
Mona'nın hayat gayesini, hayata bakış açısını pek anlayamıyoruz. Sokaklarda amaçsızca oradan oraya sürükleniyor, hiçbir şeye bağlanmıyor. Genelde sisteme karşı bir başkaldırı gayesinde olur böyle karakterler fakat Mona'da o da yok. Tamamen duygularından ve hislerinden arındırılmış biri gibi.
Kendisini arabasına alıp yedirip içiren, sevgi gördüğü bir kadına karşı da duygusuz bir tavır sergiliyor; teşekkür bile etmeden yanından ayrılıyor. Tecavüze uğruyor, yine hiçbir şey olmamış gibi aynı duygusuzluk ve ruhsuzlukla hayatına devam ediyor. En azından biz öyle görüyoruz. Sadece birkaç kez güldüğüne tanık oluyoruz filmde, yanılmıyorsam hepsi de sarhoş olduğundaydı.
Karakterle bağ kuramayınca filmin içine giremeyip sıkılırım genelde fakat bu filmde bunu yaşamadım. Sıkılmadan severek izledim. Geriye dönüşler ve röportajlar aracılığıyla akan kurgusunu da beğendim. Başrol kızın oyunculuğu da gayet iyiydi, gerçi çok oyunculuk gerektiren bir karakter değildi ama o ruhsuzluğu ve duygusuzluğu güzel yansıtmış yani.
İyi bir filmdi genel olarak, burada kötü bir filmmiş gibi akdedilmesine şaşırdım biraz.
7.5/10