Kırım sürgününe geçmeden önce Osmanlı Devleti'nden Kırım'ın nasıl koptuğunu, neler olduğunu çok küçük bir özet şeklinde anlatayım. (Aşağıda geçen yıldızlı kısım, lisans tez çalışmamda geçen ifadelerdir. O kısımları lisans tezimden buraya geçirdim.)
*Kırım, Osmanlı Devleti açısından büyük önem arz eden bir yerdi. II. Mehmed döneminde, 1475’te hakimiyet altına alındı. Artık bu bölgedeki varlığını sürdüren Kırım Hanlığı, Osmanlı Devleti’ne tabî idi. Mengli Giray’ın Suğdak’ta Cenevizlilerin elinden kurtarılmasından sonra ve yeniden tahtına oturması sonucu, artık Kırım Hanlığına, Osmanlı Devleti’nden habersiz hiç kimse tahta oturmayacaktı. Kırım Hanlığı’nın durumu ise, I. Süleyman devrinde kesinlik kavuşmuştur. (Feridun M. Emecen, Osmanlı İmparatorluğu’nun Kuruluş ve Yükseliş Tarihi (1300-1600), İstanbul, 2016, s.156.)
1768’de Rus İmparatorluğu’nun, Lehistan iç işlerine müdahale edişini ve yine Rus İmparatorluğu’nun Kırım topraklarını harap ettiğini gören Osmanlı Devleti, Rus İmparatorluğu’na savaş ilân etmişti. Savaş ilânı etmiş olsa da, gerekli hazırlıkların olmaması, savaşta büyük bir dezavantaj durumuna düşürmüştür. Netice itibariyle 1774’te savaşın bir kaybedeni olarak Osmanlı Devleti, Rusya ile “Küçük Kaynarca Antlaşması” imzalamak zorunda kalmıştır. Bu antlaşmayla birlikte Kırım Hanlığı, bağımsız bir devlet hâline geliyordu. (Kemal Beydilli, “Küçük Kaynarca Atlaşması”, Cilt: 26, DİA, 2002, s.526)
Rusya için Kırım Hanlığının bağımsızlığına kavuşması bir fırsattı. 1777’de Rusya, önce Şahin Giray’ı Han seçtirdi (Osmanlı Devleti de Selim Giray’ı seçerek müdahale etti), daha sonra da 1783’te Kırım ilhak edildi. Karadeniz’in kuzeyini yerleşilmesi, II. Katerina’nın “Grek Projesi” ismi verilen bir projenin parçasıydı. Bu projeye yönelik Avusturya ile ittifak yapılmış; Karadeniz kıyılarına tersaneler, donanmalar inşa ettirilmiştir. Osmanlı Devleti’nde Kırım’ın kaybı, Rusya’nın da denizlerdeki gücünün de artmasına neden oldu. Kırım’daki bu gelişmelerden sonra, özellikle de 19. yüzyılın ikinci yarısında Türkçülük adına faaliyetler başlamıştır. (Fahir Armaoğlu, 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi (1789-1914), İstanbul, 2017, s.37-38.)*
Her ne kadar Türkçülük fikri aşılanmaya çalışılsa da, Rusya'nın ilk aşamada Hristiyanlaştırma, ikinci aşamada Ruslaştırma politikası kendini göstermiştir ve dolayısıyla yerli halkı baskı ve şiddet altına almak, yerli halkı Rus göçmenlerin faydasına angaryaya zorlamak gibi olaylara başlanmıştır. Ruslar, yerlilerin elindeki verimli tarım arazilerini, verimsiz arazilerle değişerek Rus göçmenleri bu arazilere vermeye çalışmıştır. Bu tarz uygulamalara karşı çıkanlara ise asimilasyon ve soykırım uygulanmaya çalışılmıştır. (Cemile Şahin, "Rus Yayılmacılığına Bir Örnek: 1944 Kırım Türklerinin Sürgünü", Cilt: 8, Sayı: 39, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi)
(Fotoğraf: https://www.bosnakmedya.com/18mayis-kirim-tatar-turklerinin-soykirim-surgunu)
Peki Kırım sürgünü meselesine nasıl gelişti? Bu olayların gelişim evresi hiç kuşku yok ki, İkinci Dünya Savaşı evresidir. Bir tarafta Almanlar vardır, bir tarafta da Ruslar. Kimisi Almanlar tarafından kurşuna dizilmiştir, kimisi de Ruslar tarafından. 7 Mayıs'ta tutuklamalar gerçekleşmiş ve çeşitli miktarda mühimmatlar ele geçirilmiştir. Kırım Türklerinden 20.000 kişinin Kızıl Ordudan ayrılarak Alman saflarına katıldıkları belirtilmiştir. Beriya isimli Sovyet Güvenlik Sekreteri olan kişi, 10 Mayıs 1944'te Kırım Türklerinin vatana ihanet ettiklerini ve Kırım bölgesinin gözden çıkarılması hususunda Devlet Güvenlik Komitesinin (GKO) onayını beklemektedir ve Özbekistan SSC'ye yerleştirilmesi hususunda belirtme vardır. Stalin bir gün sonra cevap verip, Kırım Türklerinin Özbekistan'a yerleştirilmesi konusunda karara varmıştır. 20 Mayıs'ta başlayıp, 1 Temmuz'da bitirilmesi planlanan bu sürgün, Beriya'nın planından iki güne, yani 18 Mayıs'a çekildi.18 Mayıs'ta 03.00'de başlayan sürgünde insanlar uykularından uyandırılmış, "potansiyel tehlikeli" olan kişiler tutuklanmış, ve halk, Sovyet askerlerinin yaptıklarına maruz kalmıştır. Hatta olaylar o kadar büyük noktaya gelmiştir ki, kurşuna dizme de söz konusu olmuştur. (http://www.surgun.org/1944-surgunu/5-kirim-turklerinin-surgunu-ve-milli-mucadele-hareketi-1944-1990)
Sovyet Rusya'da Mihail Gorbaçov'un iktidara gelişi, birtakım olayları da beraberinde getirmiştir. Gorbaçov ile birlikte Sovyet Rusya, politika anlamında değişim rüzgarlarına tutulmuştur. 23-27 Temmuz 1987 tarihinde Moskova'daki Kızıl Meydanı ele geçiren Kırım Tatarları, dünyanın ilgisini çekmeyi başarmıştır. 1989-1991 yılları arasında Kırım'a dönüş hareketi hızla arttı. 1991 yılında Ukrayna'ya bağlı bir özerk cumhuriyet oldu. (https://islamansiklopedisi.org.tr/kirim)
Kırım Kronolojisi: https://www.vatankirim.net/surgunun-kronolojisi-410/
TRT Avaz'da yayınlanan kısa bir belgesel:
7 Haziran'da Litvanya'nın 18 Mayıs 1944'teki sürgünü soykırım olarak kabul eden tasarıyı onaylaması: https://theanatoliapost.com/2019/06/07/litvanya-kirim-tatar-surgununu-soykirim-olarak-tanidi/
Sürgünü resmeden bir kare:
Sürgünün fotoğrafı: