Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Türü: Aksiyon, Bilim-Kurgu, Gerilim Yönetmen: Joon-ho Bong Senaryo: Joon-ho Bong (screenplay), Kelly Masterson (screenplay), Joon-ho Bong (screen story), Jacques Lob (based on Le Transperceneige by), Benjamin Legrand (based on Le Transperceneige by), Jean-Marc Rochette (based on Le Transperceneige by)
Oyuncular:
Chris Evans
Kang-ho Song
Ed Harris
John Hurt
Tilda Swinton
"Le Transperceneige" isimli çizgi romanın uyarlaması olan "Snowpiercer", özünde dünya üzerindeki ekosistemi anlatan bir yapım. Küresel ısınmanın zararlarını önlemek için atmosfere 2014 yılında CW7 adı verilen bir gaz salımı yapılır. Beklenen etkinin aksine dünya yaşanılası bir yer olmaktan çıkar ve buzullarla kaplı, yaşamdan uzak bir yer haline gelir. Bu ölümcül etkiden kurtulmayı başaranlar ise Wilford'un yapmış olduğu yaşam treninde yerini alan şanslı azınlık ile trenin ihtiyaçlarını karşılamak üzere arka vagona hapsedilmiş olan halktır. Arka vagon halkı için her geçen gün yaşam koşulları zorlaşır ve bu düzene dur demeye karar verirler. Böylece 17 yıllık esaret hayatına isyan eden, Curtis önderliğindeki arka vagon halkı için var olma savaşı başlar
Haftalar hatta aylar öncesinden izleyip yorum yapamadıklarımdan biri de bu film...
Çok orijinal bir konuya sahip film ama ne yazık ki yeterince iyi kullanamamışlar konuyu. Vasat sayılabilecek bir senaryoyla ortalamanın biraz üstü olan bir iş çıkmış ortaya.
Tür olarak hiç alakası olmasa da Das Boot'u ciddi anlamda çağrıştırdı film.
Bu filmdeki rolüyle bu yıl pek çok ödül alan Tilda Swinton gerçekten çok ilginç bir karakteri canlandırıyor. Çok başarılı ama filmdeki rolü çok az. O nedenle böyle göz önünde olmayan bir filmde, kısa süreli bir rolle o kadar çok ödül almasına şaşırdım doğrusu.
Octavia Spencer, Allison Pill gibi tanıdık isimleri görmek de güzeldi.
O son hiç olmamış bence. Hiç tatmin edici değildi... Yalnız en sonu çok güzeldi tabii.
@Tolstoyevski bilim kurgu filmine yorum yapıp seni etiketlememek olmaz. Belki benden çok daha fazla beğenebilirsin sen.
Filmi dün izledim, konu çok çok iyiydi ama ne yazık ki çok iyi işlenememişti. Filmin absürd ve karanlık bir havası vardı, bu da filme ayrı bir özgünlük vermişti.
Sonunda yapılan ters köşe filme çok iyi ivme kazandırdı, akıllıcaydı bence. Sıkıldığım çok az yer oldu. Hatta bunu yoldan geçen herhangi Türk birine izletsen büyük ihtimal hiç sıkılmayacağı bir film diyebilirim, aksiyonu boldu. Chris Evans'a karşı nötrdüm ama oyunculuğu fena değildi filmde, beğendiğimi söylemeliyim.
Tilda Swinton yine harika, yine harika!
En sonundaki ayrıntı gülümsetti. 7,5/10 @OzaN
@OzaN'ın önerisi üzerine listeme eklemiştim, biraz geç de olsa sırası geldi sonunda. Müthiş bir filmdi, post apokaliptik açıdan yeterince tatmin ediciydi bence. Gelecekte geçen distopik bilim kurguların yeri ayrıdır, bu film ise bambaşka bir kafa üzerine kurulu. Bence düz olarak izlenilmemeli, filmin verdiği mesaj çok açık. Tren üzerinden insana ve insanlık tarihine bir bakış. Trendeki kast sistemi günümüz kapitalist sistemini temsil ediyor, temsil etmekle kalmıyor aslında insanlık tarihini temsil ediyor. Kralların, soysuzların yaşayabilmesi için harcanan köleler...
Filmde Wilford direkt olarak Tanrıyı temsil ediyor, Chris ise Tanrıya başkaldıran ama aslında bir hiç olan insanlığı. Tanrı değil midir insanların kan dönmesine, birbirlerini yemesine ses çıkarmayan? Filmde bunun eleştirisi apaçık.
Hiç de vasat bir senaryo göremedim söylenenlerin aksine. Mantık hatası oldukça azdı. Sonu mükemmel olmasa bile güzeldi bence.
Böylelikle yeni insanlık bir adet siyahi ile bir adet çekik gözlüden türeyecek, beyaz insan ise beyaz sonsuzluğa karıştı! Tabi kutup ayısı o ikisini yemezse şayet, hiç de güvenilir bakmadı son sahnede.
@OzaN'ın önerisi üzerine listeme eklemiştim, biraz geç de olsa sırası geldi sonunda. Müthiş bir filmdi, post apokaliptik açıdan yeterince tatmin ediciydi bence. Gelecekte geçen distopik bilim kurguların yeri ayrıdır, bu film ise bambaşka bir kafa üzerine kurulu. Bence düz olarak izlenilmemeli, filmin verdiği mesaj çok açık. Tren üzerinden insana ve insanlık tarihine bir bakış. Trendeki kast sistemi günümüz kapitalist sistemini temsil ediyor, temsil etmekle kalmıyor aslında insanlık tarihini temsil ediyor. Kralların, soysuzların yaşayabilmesi için harcanan köleler...
Filmde Wilford direkt olarak Tanrıyı temsil ediyor, Chris ise Tanrıya başkaldıran ama aslında bir hiç olan insanlığı. Tanrı değil midir insanların kan dönmesine, birbirlerini yemesine ses çıkarmayan? Filmde bunun eleştirisi apaçık.
Hiç de vasat bir senaryo göremedim söylenenlerin aksine. Mantık hatası oldukça azdı. Sonu mükemmel olmasa bile güzeldi bence.
Böylelikle yeni insanlık bir adet siyahi ile bir adet çekik gözlüden türeyecek, beyaz insan ise beyaz sonsuzluğa karıştı! Tabi kutup ayısı o ikisini yemezse şayet, hiç de güvenilir bakmadı son sahnede.
Sence son sahnede kutup ayısı saldırıya geçip karnını doyurmuş mudur? Aslında kutup ayısını göstermelerinin nedeni yaşamın devam ettiğini göstermeleri olabilir? Kutup ayısı yaşıyorsa demek ki beslenecek bir şey, bitki örtüsü kalmadığına göre avlanacak hayvanlar bulmuş. O hayvanlar da var olduğuna göre demek ki onlar da başka bir zinciri avlıyor...
Sence son sahnede kutup ayısı saldırıya geçip karnını doyurmuş mudur? Aslında kutup ayısını göstermelerinin nedeni yaşamın devam ettiğini göstermeleri olabilir? Kutup ayısı yaşıyorsa demek ki beslenecek bir şey, bitki örtüsü kalmadığına göre avlanacak hayvanlar bulmuş. O hayvanlar da var olduğuna göre demek ki onlar da başka bir zinciri avlıyor...
Bu site, içeriği kişiselleştirmek, deneyiminize uyarlamak ve kayıt olmanız durumunda giriş yapmanızı sağlamak için yasal düzenlemelere uygun çerezler (cookies) kullanır.
Bu siteyi kullanmaya devam ederek, çerez kullanımına izin veriyorsunuz.
