Yalan Dünya son zamanlarda en çok konuşulan diziler arasına girdi. Akşam yazarı İsmail Küçükkaya, Yalan Dünya'yı neden sevdiğimizi kaleme aldı.
İşte Yalan Dünya'nın sırrını çözen yazı..
Hepimiz kendi yaşantımızdan 'seyirlik bir nesne gibi' vitrin süsü yapıyoruz.
'Gösteri toplumu' dedikleri buydu işte.
Yaşama keyfi yerini gösteri zevkine bırakmış...
Yalan Dünya'yı neden seviyoruz?
Sabırsızlıkla bekliyorum, çok gülüyor, çok eğleniyorum. Kaç gündür de bunu düşünüyorum, 'Yalan Dünya'yı neden seviyoruz?'
Gülse Birsel yeni bir fenomen yarattı.
Bu kez Cihangir'i arka fonuna aldığı bir platoda yine 'küçük bir Türkiye hikayesi' anlatıyor.
Hem muzip, hem hınzır. Karşı durulamaz cazibesi olan karakterler izliyoruz.
Bizim hayatımızı anlatmıyor mu sizce de?
Gerçekliğin yerini almış görüntülerden bahsetmiyor mu?
Gülse Birsel nasıl biri olmalı ki; bunları buluyor, yazıyor, canlandırıyor. Nasıl bir yaşam, zihin işleyişi, nasıl bir bakış, dünyayı ne türlü bir kavrayış...
Herhalde her şeyin başı 'gözlem yeteneği'...
Ve mutlaka; 'keskin bir zeka'...
Çok okumak...
Ama yaşamak da... Teori kadar pratik de gerek.
Dışarı çıkmış, 'espri sokak'ta...
Kendine değil, insanlara konsantre olmuş. Seyretmiş... Üzerine düşünmüş.
İnsanların ne yaptığıyla ilgilenmiş.
Dizi, popüler olanla dalgasını geçiyor. Kendisi popüler olup da bunu yapabilmek bir incelik ve büyük başarı. En etkili sistem eleştirisi, o sistemin içindeyken ve yine o dili kullanarak yapılabilir.
Taşralı-kentli, elit-avam, zengin-yoksul gibi ikilikler arasındaki çelişkileri aynı ortam içinde sergiliyor. Aynı teras katında, aynı kültür iklimi içinde beraber yaşadıklarını ve aslında ne kadar yakın olduklarını gösteriyor. Burası çarpıcı geliyor insana ve gerçek...
İsmail Küçükkaya / Akşam
İşte Yalan Dünya'nın sırrını çözen yazı..
Hepimiz kendi yaşantımızdan 'seyirlik bir nesne gibi' vitrin süsü yapıyoruz.
'Gösteri toplumu' dedikleri buydu işte.
Yaşama keyfi yerini gösteri zevkine bırakmış...
Yalan Dünya'yı neden seviyoruz?
Sabırsızlıkla bekliyorum, çok gülüyor, çok eğleniyorum. Kaç gündür de bunu düşünüyorum, 'Yalan Dünya'yı neden seviyoruz?'
Gülse Birsel yeni bir fenomen yarattı.
Bu kez Cihangir'i arka fonuna aldığı bir platoda yine 'küçük bir Türkiye hikayesi' anlatıyor.
Hem muzip, hem hınzır. Karşı durulamaz cazibesi olan karakterler izliyoruz.
Bizim hayatımızı anlatmıyor mu sizce de?
Gerçekliğin yerini almış görüntülerden bahsetmiyor mu?
Gülse Birsel nasıl biri olmalı ki; bunları buluyor, yazıyor, canlandırıyor. Nasıl bir yaşam, zihin işleyişi, nasıl bir bakış, dünyayı ne türlü bir kavrayış...
Herhalde her şeyin başı 'gözlem yeteneği'...
Ve mutlaka; 'keskin bir zeka'...
Çok okumak...
Ama yaşamak da... Teori kadar pratik de gerek.
Dışarı çıkmış, 'espri sokak'ta...
Kendine değil, insanlara konsantre olmuş. Seyretmiş... Üzerine düşünmüş.
İnsanların ne yaptığıyla ilgilenmiş.
Dizi, popüler olanla dalgasını geçiyor. Kendisi popüler olup da bunu yapabilmek bir incelik ve büyük başarı. En etkili sistem eleştirisi, o sistemin içindeyken ve yine o dili kullanarak yapılabilir.
Taşralı-kentli, elit-avam, zengin-yoksul gibi ikilikler arasındaki çelişkileri aynı ortam içinde sergiliyor. Aynı teras katında, aynı kültür iklimi içinde beraber yaşadıklarını ve aslında ne kadar yakın olduklarını gösteriyor. Burası çarpıcı geliyor insana ve gerçek...
İsmail Küçükkaya / Akşam