- Katılım
- 15 Şubat 2011
- Mesajlar
- 55,491
- Reaksiyon puanı
- 2,354
- Puanı
- 809
Keçiyle oynaşıp, çevreyi samanlayıp yorulan sonra da kuzu kuzu uyuyup aslan gibi uyanan Yüksoş(şaka ekibinin Yüksel Aytuğ'a yakıştırdığı kısaltma), 'Annemler Seni Çok Sevecek' ortamında birdenbire şiddet rüzgârları estirir adeta… Bıçağı kaptığı gibi masaya vurup kükrer. Üstüne örtülen şaldan silkinerek kurtulup agresiflik moduna girer. Sanırsınız, TV eleştirmeni değil Metro Goldwyn Mayer aslanı! Hay maşallah, nazar değmez inşallah.
Güya şaşkın kayınvalide adayı, yaşını bir hayli diline doladığı kükrek damat namzedinin tavırlarını yadırgar ve sözde kızına sorar: Nasıl katlanabiliyorsun buna? İyi mi gidişat?
Çok değerli valide hanım… Kızınızın katlanmasını geçtim siz nasıl katlanabiliyorsunuz, şaka ayağına sergilenen bu saçmalıklara? Hoş, siz ve sizden öncekilerin olanlardan bihaber, yapılanlara katlandığını da yemiyoruz bilesiniz. Ama madem sual ettiniz, kızınızın yerine biz cevap verelim; Yönü belli olmayan(belki de olan)gidişat hiç mi hiç iyi değil!
Şakayla açığa çıkan gerçekler…
Birçok yazarın kendine has çalışma şekli varmış. Havaya girmesi için ortam gerekiyormuş. İşte size samanlı, keçili köy ortamı… Kontrol odasında, Hugo'dan aşina tavırlarıyla şakacılık yapan Tolga Gariboğlu sorar: Buna inanacaklar mı?
Kurtlar Vadisi'nin malikânesine koşa koşa gelenlerin inanmasını ne yapacaksınız Sayın Gariboğlu? Siz asıl ekran başındakilerin şakaların gerçekliğine inanıp inanmadıklarını düşünün. 'Biz samanlıkta keçimizi otlatır, işimize bakarız. İzleyiciyi de sıkıntıdan patlatırız' diyorsanız o başka… 'Patlayan patlar, bizimdir kalan sağlar' düşüncesiyle hareket ediliyorsa o bambaşka!
Saygıdeğer şaka mağduru(!) hanımefendi, kendini toprağında hissetmek için samanlık atmosferi yaratan Yüksel Bey'e en son ne zaman Sivas'a gittiğini sorup cevap alamayınca yapıştırıyor kapağı: 'Yaptıklarını görmediği gibi kulakları da duymuyor Yüksel Bey'in'!
Yazı için sözde kıvranan Yüksel Bey, ilhamını kayınvalide adayından alıp bilgisayar başındaki asistana yazdırmaya başlıyor. İşte olay budur… Aklıma gelmişken sorayım, bu program başka birileri tarafından gerçekleştirilse nasıl bir eleştiri koyardı Yüksel Bey ortaya?
Kıssadan Hisse 1: Eleştirmen olmanın şartları bu şakadakilerle uyuşacak. Tez elden absürt bir ortam bulunup asistan tutulacak!
***
Dizi senaristleri, reytinglerini aşk üçgenlerinin iç açılarının toplamına odaklıyor… Ekran başındakiler de, yazıların üretim mekanizmasındaki çarkların işleyişine!
Konuk yazar, monuk yazar… Bunlar derin konular. Ebe tura mı yoksa ende tura mı olduğuna bir türlü karar verilemeyen oyunla, şaka iyice dibe batar. Baldan tatlı baldız, iki cümleden ibaret eleştiriyi tuşlar, oyunculuk hevesi için ayağına gelen 'eleştirmen' kısmetine kancayı fena takar. İyi olacak hastanın ayağına doktor, yok pardon cast ajansı koşar. Ajans sahibesi, çok iyi bir proje kapmasında yardım ettiği için, Yücoş'una teşekkürlerini sunar. Yücoş da 'al gülüm ver gülüm' kuralı gereği, sözde baldız adayına oyunculuk kapısı açar.
Kıssadan Hisse 2: Eleştirmenliğin yan dallarından sarkan meyveler 'ham' edilecek. İsimlere 'oş, oş' ekleyen sahtelerle yakın temasa geçilecek. Hani yetenek de aranır ama Allah'ın 'Yürü ya kulum' demesi en önemlisi, gerçeği iyi bellenecek!
Ve işin etik yönüyle son kıssadan hisse…
Yeni Şafak'ta TV eleştirmenliği yaparken ATV İç Yapımlar Müdürlüğü'ne getirilen Bekir Hazar, çektikleri şaka dizisini daha yayına girmeden köşesine taşıyarak sunumunu yapmış; 'Annemler Seni Çok Sevecek… Tüm soru işaretlerine açıklık getirecek. Türkiye'de aile olgusunu tartıştıracak... "Neredeydik, nerelere geldik" dedirtecek...' satırlarıyla da yapımın içeriğini tarif etmişti.
Programda şakacılık yapan TV eleştirmeni Yüksel Aytuğ da, hem genelini hem de kendi rol aldığı samanlık-keçi fantezili bölümü övgülere gark etmişti.
'Annemler Seni Çok Sevecek' daha önce de belirttiğim gibi, inandırıcılıktan uzak bir yapım. Durum böyle olunca, içerikteki aile olarak sunulan kişilerin 'zengin-ünlü damat' uğruna her şeyi göze aldıkları, her türlü maskaralığı yaptıkları olgusu da havada kalıyor. Dolayısıyla buradan yola çıkıp Türk aile yapısını yargılamak mümkün değil!
Kaldı ki, daha yayınlanmadan köşe köşe reklamı yapılan şaka programının varlığından haberdar olunmuşken, hangi isimlerin yer alacağı duyurulmuşken buna inanacak saf aile bulmak da imkânsız. Dahası, hangi şaşkın ünlü yangından mal kaçırır gibi, 10 gün önce tanıdığı biriyle evlilik düşünür?
Bu 'şok gerçekler' karşısında 'şok şakalar' fazlasıyla sahte kaldığından ne ailelerin analizi yapılır ne de toplumun geldiği noktanın. Dolayısıyla, bu yöntemle ahlak sorgulayıcılığına soyunmak hiç etik değil!
Etik olmayan bir diğer unsur da, hem izleyicinin hem de sektördekilerin akıllarına takılan önemli bir ayrıntı… İnsanlar soruyor: TV eleştirmenleri, TV sektörünün içinde yer alır mı? Kendilerinin de görev aldığı bir programı ballandıra ballandıra köşelerine taşımaları etik mi?
Kıssadan Hisse 3: Sesi ve şarkılarıyla, programın tek güzel yönü olan İzzet Bey'in 'egoistlik' üstüne verdiği nasihatler dinlenecek. Bu nasihatler uyarınca da, hayatı şakadan ibaret olanlar için 'etik' kavramının en büyük şaka olduğu düşünülüp, sifon çekilecek! Foşşş…
Anibal GÜLEROĞLU- Televizyon Gazetesi.com
Güya şaşkın kayınvalide adayı, yaşını bir hayli diline doladığı kükrek damat namzedinin tavırlarını yadırgar ve sözde kızına sorar: Nasıl katlanabiliyorsun buna? İyi mi gidişat?
Çok değerli valide hanım… Kızınızın katlanmasını geçtim siz nasıl katlanabiliyorsunuz, şaka ayağına sergilenen bu saçmalıklara? Hoş, siz ve sizden öncekilerin olanlardan bihaber, yapılanlara katlandığını da yemiyoruz bilesiniz. Ama madem sual ettiniz, kızınızın yerine biz cevap verelim; Yönü belli olmayan(belki de olan)gidişat hiç mi hiç iyi değil!
Şakayla açığa çıkan gerçekler…
Birçok yazarın kendine has çalışma şekli varmış. Havaya girmesi için ortam gerekiyormuş. İşte size samanlı, keçili köy ortamı… Kontrol odasında, Hugo'dan aşina tavırlarıyla şakacılık yapan Tolga Gariboğlu sorar: Buna inanacaklar mı?
Kurtlar Vadisi'nin malikânesine koşa koşa gelenlerin inanmasını ne yapacaksınız Sayın Gariboğlu? Siz asıl ekran başındakilerin şakaların gerçekliğine inanıp inanmadıklarını düşünün. 'Biz samanlıkta keçimizi otlatır, işimize bakarız. İzleyiciyi de sıkıntıdan patlatırız' diyorsanız o başka… 'Patlayan patlar, bizimdir kalan sağlar' düşüncesiyle hareket ediliyorsa o bambaşka!
Saygıdeğer şaka mağduru(!) hanımefendi, kendini toprağında hissetmek için samanlık atmosferi yaratan Yüksel Bey'e en son ne zaman Sivas'a gittiğini sorup cevap alamayınca yapıştırıyor kapağı: 'Yaptıklarını görmediği gibi kulakları da duymuyor Yüksel Bey'in'!
Yazı için sözde kıvranan Yüksel Bey, ilhamını kayınvalide adayından alıp bilgisayar başındaki asistana yazdırmaya başlıyor. İşte olay budur… Aklıma gelmişken sorayım, bu program başka birileri tarafından gerçekleştirilse nasıl bir eleştiri koyardı Yüksel Bey ortaya?
Kıssadan Hisse 1: Eleştirmen olmanın şartları bu şakadakilerle uyuşacak. Tez elden absürt bir ortam bulunup asistan tutulacak!
***
Dizi senaristleri, reytinglerini aşk üçgenlerinin iç açılarının toplamına odaklıyor… Ekran başındakiler de, yazıların üretim mekanizmasındaki çarkların işleyişine!
Konuk yazar, monuk yazar… Bunlar derin konular. Ebe tura mı yoksa ende tura mı olduğuna bir türlü karar verilemeyen oyunla, şaka iyice dibe batar. Baldan tatlı baldız, iki cümleden ibaret eleştiriyi tuşlar, oyunculuk hevesi için ayağına gelen 'eleştirmen' kısmetine kancayı fena takar. İyi olacak hastanın ayağına doktor, yok pardon cast ajansı koşar. Ajans sahibesi, çok iyi bir proje kapmasında yardım ettiği için, Yücoş'una teşekkürlerini sunar. Yücoş da 'al gülüm ver gülüm' kuralı gereği, sözde baldız adayına oyunculuk kapısı açar.
Kıssadan Hisse 2: Eleştirmenliğin yan dallarından sarkan meyveler 'ham' edilecek. İsimlere 'oş, oş' ekleyen sahtelerle yakın temasa geçilecek. Hani yetenek de aranır ama Allah'ın 'Yürü ya kulum' demesi en önemlisi, gerçeği iyi bellenecek!
Ve işin etik yönüyle son kıssadan hisse…
Yeni Şafak'ta TV eleştirmenliği yaparken ATV İç Yapımlar Müdürlüğü'ne getirilen Bekir Hazar, çektikleri şaka dizisini daha yayına girmeden köşesine taşıyarak sunumunu yapmış; 'Annemler Seni Çok Sevecek… Tüm soru işaretlerine açıklık getirecek. Türkiye'de aile olgusunu tartıştıracak... "Neredeydik, nerelere geldik" dedirtecek...' satırlarıyla da yapımın içeriğini tarif etmişti.
Programda şakacılık yapan TV eleştirmeni Yüksel Aytuğ da, hem genelini hem de kendi rol aldığı samanlık-keçi fantezili bölümü övgülere gark etmişti.
'Annemler Seni Çok Sevecek' daha önce de belirttiğim gibi, inandırıcılıktan uzak bir yapım. Durum böyle olunca, içerikteki aile olarak sunulan kişilerin 'zengin-ünlü damat' uğruna her şeyi göze aldıkları, her türlü maskaralığı yaptıkları olgusu da havada kalıyor. Dolayısıyla buradan yola çıkıp Türk aile yapısını yargılamak mümkün değil!
Kaldı ki, daha yayınlanmadan köşe köşe reklamı yapılan şaka programının varlığından haberdar olunmuşken, hangi isimlerin yer alacağı duyurulmuşken buna inanacak saf aile bulmak da imkânsız. Dahası, hangi şaşkın ünlü yangından mal kaçırır gibi, 10 gün önce tanıdığı biriyle evlilik düşünür?
Bu 'şok gerçekler' karşısında 'şok şakalar' fazlasıyla sahte kaldığından ne ailelerin analizi yapılır ne de toplumun geldiği noktanın. Dolayısıyla, bu yöntemle ahlak sorgulayıcılığına soyunmak hiç etik değil!
Etik olmayan bir diğer unsur da, hem izleyicinin hem de sektördekilerin akıllarına takılan önemli bir ayrıntı… İnsanlar soruyor: TV eleştirmenleri, TV sektörünün içinde yer alır mı? Kendilerinin de görev aldığı bir programı ballandıra ballandıra köşelerine taşımaları etik mi?
Kıssadan Hisse 3: Sesi ve şarkılarıyla, programın tek güzel yönü olan İzzet Bey'in 'egoistlik' üstüne verdiği nasihatler dinlenecek. Bu nasihatler uyarınca da, hayatı şakadan ibaret olanlar için 'etik' kavramının en büyük şaka olduğu düşünülüp, sifon çekilecek! Foşşş…
Anibal GÜLEROĞLU- Televizyon Gazetesi.com