Hikayede sağlıklı bir gelişim süreci olmaması ağızda kekremsi bir tat bırakıyor. Ne herhangi bir karakteri ne de gelişmeyi umursamak mümkün zira film 2.5 saat sürmesine rağmen inandırıcı bir zemin oluşturmaktan çok uzak. Mesela Tony ve Maria'nın birbirlerine ilk görüşte (hemen öpüşecek kıvama gelecek kadar) aşık olması "ne mana" dedirtirken bu aşkın herhangi bir gelişimini göremememiz ve bir anda birbirleri için deli divane olmaları mantıksızlığı iyice arttırıyor ve kızın abisi öldükten sonra aynı gece Tony'yi affedip onunla yatağa girecek kadar "gözünü karartması" da tüy dikiyor.
ABD'deki ırkçılığı iki çete üzerinden anlatmaya ve anlamlı konulara değinmeye çalışmışlar ama onların durumu da bana hiç geçmedi. "Gencecik çocuklarsınız neyi paylaşamıyorsunuz" diye yaşlı teyze moduna girdim bile diyebilirim.
Hatta "Tooooniighhhtttt" diye naralar ata ata gittikleri sahnede de bir an önce birbirlerini öldürsünler de kurtulalım diye dua ettim. Neyse ki Riff ve Bernardo öldü de biraz rahatladım.
Amerikalı ekibin sonlara doğru Anita'ya (neyse ki intikamını güzel aldı) tecavüz etmeye kalkmaları da yuh artık dedirtecek başka bir noktaydı. Karakol sahnesinde de gördüğümüz gibi o çetedeki herkes sorunlu çocukluklar sonucu böyle olmuş ama maalesef hiçbiriyle Kırmızı Oda tarzı bir empati kuramadım. Kim bilir belki filmin bende bu kadar negatif etki yaratmasının bir nedeni de bu kadar itici karakterlerin bir araya toplanması olabilir.