FK10 Three Colors: Red / Üç Renk: Kırmızı (1994) - Film Yorumları

bazinga

Konu Sahibi
Admin
Katılım
1 Şubat 2007
Mesajlar
93,001
Reaksiyon puanı
49,676
Puanı
1,060
Konum
İstanbul
Web Sitesi
izleryazar.com
1591108926396.png


Three Colors: Red / Üç Renk: Kırmızı

Tür:
Dram, Gizem, Romantik
Yönetmen: Krzysztof Kieslowski

Oyuncular:
Irène Jacob
Jean-Louis Trintignant
Frédérique Feder

IMDb

Filmin Fragmanı:

 

bazinga

Konu Sahibi
Admin
Katılım
1 Şubat 2007
Mesajlar
93,001
Reaksiyon puanı
49,676
Puanı
1,060
Konum
İstanbul
Web Sitesi
izleryazar.com
Sinema tarihinin en ünlü üçlemelerinden birinin son filmi, aynı zamanda Polonya tarihinin en usta yönetmenlerinden birinin son filmi...

Yıllar önce üçlemenin ilk filmi maviyi izlemiş ve hiç sevemeyince devam etmemiştim. Bir daha da diğer ikisine dönmem, en azından en iyisi olan kırmızıya bir göz atayım diye izlemek istedim. Fakat şaşırtıcı şekilde maviden kat kat daha fazla beğendim. Şimdi seriyi en baştan izleme isteği doğdu. Acaba ben mi maviyi yanlış zamanda izledim. :)

Film hemen her yönüyle çok özgün bir yapım. Daha ilk sahnedeki telefon çekiminden kaliteli bir filmin bizi beklediğini anlıyoruz. Devamında da Irene Jacobs'un büyüsü sayesinde film bizi sürüklüyor. Fakat Irene Jacobs'un olmadığı sahneleri başta tam oturtamadığımdan zaman zaman koptum. Her şey rayına oturduğunda ise iş işten geçti. Tekrar izlesem farklı bir gözle izleyeceğim o sahneleri. Büyük ihtimalle de etkinlik sonuna doğru üçlemenin üç filmini de tekrar izleyeceğim.

Irene Jacobs'u yeterince övemedim. İlk kez izledim kendisini ve muhteşem güzelliğin karşılığından birisiymiş kendisi. Yaşlı yargıç amcamız da iyi oynamış.

Tekrar izleyince belki güncellenir puan ama şimdilik:

7.5/10
 
  • Beğendim
Reactions: Sherlock and Dosi

Dosi

Süper Mod.
Katılım
10 Mart 2015
Mesajlar
85,157
Reaksiyon puanı
107,776
Puanı
1,060
Bana çok hitap eden bir film olmadı. Yorgun olduğum bir zamanımda izledim filmi ve belki biraz onunda etkisi oldu.
Farklı bir havası vardı filmin. Sıkıcı ama kendini izlettiren bir film. Konusuda ilginçti ama işleyişinde eksiklikler vardı. Kolay adapte olamadım.

Kızın ve yaşlı adamın sahnelerini beğendim. Filmde tam olarak anlatılmak istenen şey neydi pek anlayamadım. Düz bir filmdi ama dediğim gibi izlettirdi kendini.
6/10
 
  • Beğendim
Reactions: Sherlock

Sherlock

Süper Mod.
Katılım
7 Eylül 2016
Mesajlar
32,069
Reaksiyon puanı
47,672
Puanı
1,060
Konum
İstanbul
Muhteşem bir kurgu, muazzam bir senaryo, Irène Jacob'ın büyüleyici güzelliği ve çok iyi bir son...

Ana karakterimiz olan Valentine, başka bir ülkede bulunan sevgilisi ile kavuşmayı bekleyen bir model. Reklam çekimlerine katılıyor, defilelerde sahne alıyor ve bu şekilde para kazanıyor. Sonrasında arabasıyla bir köpeğe çarpıyor, eski sahibi onu geri almak istemeyince ona bakmaya başlıyor. Bir gün köpekle beraber yürüyüş yaparken köpeği kaçırması ile film aslında gerçek anlamda başlıyor...

Özel hayatın gizliliğine saygı duymayan, başkalarının evlerinde geçen konuşmaları dinleyen huysuz bir Yargıç aslında Valentine'in çarptığı köpeğin sahibi. Köpek kaçıp eski sahibine geri dönünce, Valentine ile Yargıç gerçek anlamda tanışmış oluyor. Valentine, yargıcın evleri dinlemesine şahit oluyor ve hatta evlerini dinlediği kişilere gerçekleri söylemek için gidiyor ancak yapamıyor. Valentine ile yargıcın yolları bu noktada ayrılıyor.

Kurgunun karmaşıklaşmasına neden olan karakterimiz ise Auguste... Auguste genç bir üniversite öğrencisi, mutlu bir ilişkisi var ve bir kadına aşık. Film boyunca Valentine ile yargıcımız, yargıcın geçmişinden bahsederken bir yandan da Auguste'nin sevgilisi ile olan ilişkisine de tanıklık ediyoruz. Filmin sonuna doğru Auguste sevgilisi tarafından aldatılıyor...

Valentine ile yargıç görüştükçe dost oluyorlar, kardeş oluyorlar. Yargıcın dönüşümünü izliyoruz resmen. Buradaki önemli nokta ise yargıcın geçmişi; bir kadına aşık oluyor, kadın onu aldatıyor. Bu yüzden yargıcımız ömrü boyunca güvensizlik problemi yaşıyor, kimseye güvenmiyor.

Yani yargıç ile film boyunca kesik kesik hikayelerine tanıklık ettiğimiz Auguste'nin hayat hikayeleri, birbirine inanılmaz derecede benziyor. Filmin sonunda ise yargıçla son görüşmesini yapan Valentine, sevgilisinin yanına gitmek üzere feribota biniyor... Ancak feribot, fırtına yüzünden kaza yapıyor. Bu kaza neticesinde ölenler olurken, toplam altı kişi kurtuluyor. Bu noktada ilk iki filme de gönderme var, onu en sona yazayım ayrı bir şekilde... Kurtulanlar arasında Valentine ile Auguste var... Yani yargıç aslında kendi geçmişini yeniden şekillendiriyor. Auguste ile Valentine'in karşılaşmasını sağlıyor, böylece Auguste tam yargıcın yaşlı haline dönüşeceği noktada Valentine'i bulmuş oluyor. Auguste'nin 50 yıl beklemesine gerek kalmıyor... İşte tam bu noktada Auguste'nin de hikayesi anlam kazanmış oluyor. Bu da kurgunun muazzamlığı işte...

Feribottan kurtulan altı karakterden dördü önceki iki filme ait. İkisi ilk filmden, ikisi ikinci filmden ve ikisi ise direkt bu filmden karakterler zaten. Bu da filmlerin aynı evrende geçtiğini gösteriyor ve üç filmi birbirine bağlayan güzel bir detay olmuş oluyor.

Onun dışında ilk iki filmde geri dönüşüm kutusuna şişeyi bir türlü atamayan kadın, bu filmde Valentine'in yardımıyla şişeyi geri dönüşüme atmayı başarıyor. Bu da filmin ana teması olan "kardeşlik" adına önemli bir imge aslında...

Hemen hemen her şeyi spoiler kutucuğu içerisinde anlattım ama muazzam bir renk kullanımı ve görüntü yönetimi mevcut. Kırmızı renk gerçekten filmin her bir sahnesine yedirilmiş, tabii çekimler ve çekim açıları da bir o kadar başarılı. Aynı durum serinin ilk iki filmi için de geçerli elbette, özellikle mavi tonlarının ağırlıklı olduğu ilk film muazzam.

Onun dışında Irène Jacob inanılmaz güzel, oyunculuğu da gerçekten başarılı zaten ama masalsı bir güzelliği var ve bu birçok şeyin önüne geçiyor...

Üçlemenin ilk iki filmini de izledim arada herhangi bir bağlantı varsa anlamak adına, iyi ki de öyle yapmışım. Onları da ayrıca yorumlayıp puan vereceğimi de söyleyerek...

Puan: 8.5/10
 
  • Beğendim
Reactions: bazinga and Dosi