2021 The Lost Daughter / Karanlık Kız - Film Yorumları

Tolstoyevski

Konu Sahibi
Emekli
Katılım
14 Temmuz 2014
Mesajlar
24,277
Reaksiyon puanı
39,952
Puanı
1,061
Yaş
27
Konum
Gökteki Yıldızlar ✨✨
Web Sitesi
www.ataturkungencligehitabesi.com





The Lost Daughter


Tür:
Dram
Süre: 121 dakika

Yönetmen: Maggie Gyllenhaal
Senaryo: Elena Ferrante, Maggie Gyllenhaal

Oyuncular:
Olivia Colman
Dakota Johnson
Peter Sarsgaard

IMDb Linki


Puanlar:
Metacritic: 88/100

Filmin Fragmanı:



Filmle ilgili yorumlarınızı bu başlık altından yapabilirsiniz.


 
The Lost Daughter, Elena Ferrante'nin aynı isimli romanından uyarlama. Maggie Gyllenhaal'ın hem senaristliğini, hem de yönetmenliğini üstlendiği film. Maggie Gyllenhaal'ın ilk yönetmenlik deneyimi olarak Netflix'teki kısa film projesi olan "Homemade" olarak görüyoruz ama ilk uzun metrajlı film yönetmenliği deneyimine bu filmle birlikte imza atıyor. Maggie, ilk uzun metrajlı film deneyimine roman uyarlamasıyla başlıyor. Maggie Gyllenhaal'ın ilk uzun metrajlı filminde eşi Peter Sarsgaard da rol alıyor.

Film Yunan adalarında geçiyor ve filmin çekim yeri Spetses adası. Film manzara anlamında zaten başlı başına seyirlik. Filmde kendisini "profesör" olarak tanımlayan Karşılaştırmalı Edebiyat Profesörü olan Leda'nın yaşadığı dram anlatılıyor. (Oysa mesleği sorulunca "profesör" denmesi de çok ilginç. Profesörlük meslek değil oysa ki, bir unvandır.) Filmin büyük bir bölümü plajda ve otelde geçiyor, Leda'nın gençliği ise farklı farklı mekanlarda. Leda olumsuzluklar içinde boğulurken, Nina ve çevresiyle kötü bir şekilde tanışır. Bundan sonra ise, Leda karakteri derinleşmeye başlar.

Tabii bu noktaya nasıl geldiğini sorgulamaya ve "neden" diye sormaya başladığımızda film buna cevap veremiyor, ki öyle de bir amacı yok filmin. Geçmiş ve gelecek kurgusuyla Leda'nın psikolojisini aktarmak gibi bir derdi var. Roman uyarlaması olmasının da etkisiyle olacak ki, kurgusal olarak karmaşanın hakim olduğu, kimi zaman dağınıklığın söz konusu olduğu bir filmdi. Geçmişinde kaybolup giden, hayatında eksiklik hisseden Leda'nın hikayesi kısacası film.

Leda geçmişi hatırlar, Nina'da kendisini görür ve daha birçok şey, en önemlisi de geçmişinde yaptığı hataları hatırlar zaman içerisinde. Nina'nın çocuğunun bebeğini alması da zaten geçmişini hatırlaması üzerine. Film derinleşmeye başladı geçmişteki sahnelerle birlikte ama yeteri kadar derinliği yoktu Leda karakterinin. Genel olarak Leda'nın geçmiş ve gelecekle gidip gelme yolculuğunun psikolojisinin aktarımı iyiydi.

6/10
 
Reactions: mesmeso and bazinga
@bazinga da izlemiş bugün filmi. Sevmeyeceğini düşünüyordum (hatta düşük puanlı bir film olacağını tahmin ediyordum) ama şaşırttı.


 
Reactions: bazinga
Tam yorum: the-lost-daughter-2021

Yorum yapmaya niyetlendiğim ama bir türlü başaramadığım bir film oldu.


Deniz tatili seven bir insan değilim ama son dönemde denize özlem duyduğumdan mıdır bilmiyorum deniz kıyısında geçen yapımların beni içine hapsetmesi çok kolay oluyor. Bu da bu durumun güncel örneklerindendi. Tabii Dakota Johnson güzelliği ve ona eşlik eden iki hatta Paul Mescal ve Ed Harris'i katarsak dört sevdiğim oyuncunun varlığı da işleri çok kolaylaştırdı.

Konu olarak çok ağır bir konusu var aslında ve bu tip konuları işleyen filmler genelde ana akım izleyiciye uzak kalırlar. Bu film ise gerilim ve gizem teması üzerinden herkese hitap edecek bir film olmuş. Fakat bu durumun dezavantajı ise yaratılan gizem-gerilimin yükselttiği final beklentisinin çok zayıf kalması...

Anneliğin öyle çok kolay ve herkesin yapabileceği bir şey olmadığını anlatıyor film. Filmdeki kadın da belli ki anne olmaması gereken biriymiş. Anneliğin yarattığı baskıyı kaldıramayınca çoğunluğun cesaret edemeyeceği ve ederse de toplum tarafından çok kötüleneceği bir şey yapmış. Ve aradan geçen onca yıl sonra bile bunun pişmanlığını yaşamaya devam ediyor... Fena ele alınmamış konu ama yine gizem ve gerilim uğruna çok umursanmamış noktaları var. Kadının anne oluş aşamasını, geri dönüşünden sonraki kızlarıyla ilişkisini ve bugünkü halini de görmek isterdim. Belki de ilk iki cümlem haksızdır ve geçici bir buhran sonrası yaşanan bir pişmanlıktır bahsettiğimiz...

Puanı @Araf yollamış sağolsun ama bir de benden görün.


7/10
 
Adı ile konusu birbirine bu kadar uyuşmayan bir film daha görmedim. Tatil yerindeki küçük kızın kaybolması ana konu olacaktır diye beklerken bambaşka bir film çıktı karşıma. Film adını Leda'nın çaldığı oyuncak bebekten almış sanırım yoksa kayıplık ile uzaktan yakından bir alakası yok yani ben bir alaka kuramadım.

Filmin atmosferi, çalan, söylenen şarkılar çok iyiydi. Ada hayatı, o tatlı yaz havaları ve çalan Yunan müzikleri keyiflendirdi beni. Senaryo üstü kapalı bir şekilde sunulmuş gibi geldi bana, derdini tam olarak anlatabilen bir film değildi.

Başrolümüz küçük kızı görür ve onun tavırlarından etkilenerek geçmişiyle yüzleşmeye başlar.

7/10
 
Filmin başlarını hem Yunanistan havası hem de flashbacklerle verdiği gizem unsuru sayesinde ilgiyle izlesem de ortalarda yalpalamaya başlayıp aceleye gelmiş sonla bitince beklediğim verimi alamadım. Herkesin anne olamayacağına, anneliğin kutsal sayılamayacağına dair meseleri ele alması bakımından önemli bir yapım ve bu konuda yer yer sorgulatmayı başarıyor. Klişelere meydan okuyan tarafları ve bir ilk film olmasına rağmen temiz işçiliği de cabası ama böyle bir meseleden gerilimi bol daha etkileyici bir iş de izleyebilirmişiz doğrusu.

The Favourite, The Father derken her Oscar yılında Olivia Colman'lı bir film izliyoruz ama şahsen hiç sıkılmadım çünkü hem oyunculuğu harika hem de aşırı tatlı bir kadın.
Yine çok iyi bir performans çıkararak filmin başından beri, aslında özdeşleşmenin zor olduğu karakterini aslanlar gibi sırtlanmış. Gençliğini canlandıran Jessie Buckley de yalın ama etkili oyunculuğuyla Oscar adaylığının haksız yere gelmediğini göstermiş. Kadronun kalanı da iyiydi ama pek akılda kalıcı karakterler yazılmamış.

Potansiyeline ulaşamamış dememin en temel nedeni bebeğin verildiği sahnenin duyguyu yeterince verememesinde. Tamam çok büyük ve abartılı şeyler olmasın elbette ama hikaye burası için adım adım kurulmuşken ağızda kekremsi bir tat bıraktı maalesef. Hele ki şapka iğnesinin Lena'ya saplandığı kısma anlam vermek güçtü. Onu da Leda'nın antitezi olarak "bir anne ne kadar gözünü karartabilir" kafasıyla mı düşünmek lazım acaba?

7/10 (6.5 da olabilir)
 
Filmin ismine aldanan olmaz umarım. Bana tırt bir film gibi geldi. Kadın yönetmen olayı yüzünden bir tık öne çıkmış gibi duruyor. Başta merak uyandırıyor ama sonrada tempo yavaşlıyor ve en sonunda çekilmez bir hale geliyor. Oyuncuların hatırına sonuna kadar gittim.

Orta yaşlı bir annenin çocuklarıyla yaşadığı olayları bize anlatmaya çalışmak istemişler ama olmamış bence. Olivia Colman ve Dakota Johnson bile filmi kurtarmaya yetmemiş. Oscar adayı olmasa filmin önünden bile geçmezdim.

5/10
 
Yine sinematografi olarka başarılı, güzel görüntüler kareler olan ağır bi film. Olivia Colman olmasa elim varır mıydı izlemeye onu bile sorguladım. Belki de bu tür çok fazla filmi üstüste izlediğim Bi döneme denk geldiği için yılgın Bi şekilde izlemişte olabilirim. Olivia Colman performansı dışında hiç Bi şey alamadığım bi film maalesef. En İyi kadın oyuncu adayım kesinlikle.

5.5/10
 
Olivia Colman çok başarılı, Dakota Johnson çok güzel, Maggie Gyllenhaal'un yönetmenliği de gayet iyi...

Filmin kadrosu gerçekten çok başarılı, özellikle son dönemde çok sevilen oyuncular bulunuyor. Bundan dolayı filmi izlemeden geçmek olmazdı. Çok büyük, çok başarılı bir film değil ancak kötü bir film de değil. İyi diyebileceğimiz, izlenesi ve eli yüzü düzgün bir film.

Film, "Annelik" kavramını inceliyor ve bu kavramı açıyor diyebiliriz. Bunu doğrudan, izleyicinin gözüne sokarak yapmak yerine gizem ve gerilim gibi unsurlarla ilgi çekici hale getirmeye çalışıyor. Bunu başarıyor da fakat izleyiciyi bu kadar yükselttikten sonra final gerçekten beklenti altı kalıyor, daha ilgi çekici bir finalle çok daha iz bırakan bir film ortaya çıkarabilirmiş. Potansiyel bir harcanmış bu haliyle...

Puan: 7/10
 
Reactions: bazinga
Bir psikolojik drama olarak geçmişiyle yüzleşememiş veya bu işlemleri yarıda kalmış bir karakterin sağlam hikayesi diyebiliriz... Colman ablam çok büyük oynamış be... Dakota'nın yer aldığı her sahne bambaşka tatlı.. Filmin atmosferi de insana huzur veren, sakinlik veren çok ferah bir atmosfer... Tabi çapı çeperi belli bir film ama yine de tadımlık güzel bir film denebilir...

Gyllenhaal'ın ilk yönetmenlik deneyimine göre bence gayet de izlenilebilitesi olan bir film çıkmış ortaya. Hayatın içinden olan önemli bir konuyu farklı bir şekilde ele almışlar. Geçmiş, şimdi arasında bir köprü ve bu köprünün karakterin şuan yaşadığı olaylar karşısındaki ilerleyişine etkisi.. Tabi daha da büyük bir film olabilirdi ama elimizde bu kadarı var... Yine de iyi bir seyirlik denebilir...

7/10
 
Reactions: bazinga
Gizemi ve merak unsuruyla sürükleyici ama hikaye ve senaryo olarak çok da sevemediğim ortalama bir filmdi. Kendini izlettirdi ama pek etkilemedi.

6.5/10
 
Reactions: bazinga