FK10 The Devil's Advocate / Şeytanın Avukatı (1997) - Film Yorumları

bazinga

Konu Sahibi
Admin
Katılım
1 Şubat 2007
Mesajlar
93,001
Reaksiyon puanı
49,676
Puanı
1,060
Konum
İstanbul
Web Sitesi
izleryazar.com
1592242439606.png



The Devil's Advocate / Şeytanın Avukatı


Tür:
Dram, Gizem, Gerilim
Süre: 144 dakika

Yönetmen: Taylor Hackford
Senaryo: Andrew Neiderman (novel), Jonathan Lemkin (screenplay), Tony Gilroy (screenplay)

Oyuncular:
Keanu Reeves
Al Pacino
Charlize Theron
Jeffrey Jones

IMDb Linki


Puanlar:
IMDb: 7.5/10
Rotten Tomatoes: 67%
Metacritic: 60/100

Filmin Fragmanı:



Filmle ilgili yorumlarınızı bu başlık altından yapabilirsiniz.


 

Ekli dosyalar

  • 1592242434001.png
    1592242434001.png
    177.6 KB · Hit: 64

Tolstoyevski

Emekli
Katılım
14 Temmuz 2014
Mesajlar
24,283
Reaksiyon puanı
39,933
Puanı
1,061
Yaş
27
Konum
Gökteki Yıldızlar ✨✨
Web Sitesi
www.ataturkungencligehitabesi.com
Yönetmenliğine pek hayran kalamasam da senaryosu ve Al Pacino, Keanu Reeves farkıyla harika bir film. Şu filmi Kubrick'in çekmiş olmasını dilerdim, en az Eyes Wide Shut tadında çarpıcı olurdu. Tabi bu haliyle de alışıldık hollywood filmlerinin çok ötesinde aykırı bir film. İster avukatlık yani hukuk eleştirisi isterse de dinsel eleştiri olarak algılanabilecek çok yönlü yapıya sahip.

Al Pacino'nun en iyi performanslarından birisi, tek kelimeyle döktürmüş ve yaşamış bu epik rolü. Keanu Reeves'in ise o duygu dolu yüz ifadeleri çok başarılıydı. Yönetmenliğini çok beğenmeme sebebim ise sanki 97 yapımı değil de 90 yapımı gibi, bir şeylerin eksik ve demode kalması.

Filmin en etkileyici sahnelerinden biri Keanu Revees'in her şeyin oyun olduğunu ve tüm o savundukların bir hiç olduğunu fark ettiği an. Müthişti. Aslında Al Pacino şeytan olduğu kadar Keanu Reeves de bu filmde Mesih'i simgelemeye çalışmış. Fakat sonunda anlıyoruz ki Sahte Mesih aslında. Buna rağmen son sahnede babasına rağmen tüm o ego, kibir, şehvet, aç gözlülük gibi temel cezbedici günahlara karşı gelip adeta günahlarını temizlemek ve babasından intikam amaçlı intihar eder ve her şey bitti zannederiz. Sonra şeytan sağ olsun malum tuvalet sahnesine geri dönüş, bu sefer avukatlık hırsı adına suçluyu bile kazanmak için savunmak yerine ibret alıp vazgeçer ve kendinden gurur duyar. Son sahnede ise röportaj teklifiyle birlikte aslında değişen hiçbir şeyin olmadığını, en sevilen günahlardan olan kibir olgusunun halen devam ettiğini görürüz ve nihayetinde filmin asıl kazananı şeytan olur alışılmışın aksine.

İşte bu yönüyle aykırı ve klişeden nispeten uzak bir yapıt. İntihar ile bitmiş olsaydı bu kadar etkili olmaz, klasik bir hollywood filminden hallice olurdu...

8.7
 

bazinga

Konu Sahibi
Admin
Katılım
1 Şubat 2007
Mesajlar
93,001
Reaksiyon puanı
49,676
Puanı
1,060
Konum
İstanbul
Web Sitesi
izleryazar.com
Yıllar sonra "acaba zamanında abarttım mı" korkusuyla yeniden izlediğim filmlerden oldu. İçeriğini büyük ölçüde unutmuştum.

Özgün bir film gerçekten. Bana da izlerken Kubrick'in "Eyes Wide Shut"ını hatırlattı. Ondan daha önce çekilmiş olması filmi daha değerli kılıyor. Kubrick belli ki bu filmi izledikten sonra "film öyle çekilmez böyle çekilir" diyerek Eyes Wide Shut'ı çekmiş. :A

Hollywood o yıllarda avukatlığı iyi gömmüş. Liar Liar ile bunu aynı gün izlemem güzel, ilginç bir kombo oluşturdu. :) Kapitalist düzeni şeytanlıkla bağdaştırıyor film. Pek çok şeye aynı anda eleştiri getiriyor. Bunları en etkili yollarla yapıp yapmadığı ise tartışma konusu olabilir.

Havuzlu çatıdaki Manhattan manzarası filmin görsel açıdan en etkileyici sahnesiydi. İlk izleyişimden aklımda kalan detaylardandı, gerçekten güzel hazırlanmış. Fakat filmin asıl zirvesi elbette Al Pacino'nun tiradını izlediğimiz sahneler. "Love? Overrated." ve "Kibir en sevdiğim günahtır" replikleri güzel. Fakat tanrının güzel şeyleri kısıtlamasıyla ilgili olan kısım da çok çarpıcı...

Al Pacino'nun harika bir oyuncu olduğunun bir başka kanıtı olmuş bu film. Aynı yıl hem Donnie Brasco hem de burada döktürmüş. Onun yerine başka bir oyuncu olsa ortalama bir film olarak anılır ve bugün bu etkinlikte izlemezdik muhtemelen. Keanu Reeves'e filmde çok iş düşmemiş. Ben pek katkısını görmedim. Charlize Theron 90'larda çok güzelmiş gerçekten. Şeytana uyup saçlarını değiştirmese daha güzel olacaktı. :) Filmin bir diğer çok iyisiydi.

Filmin süresi gereğinden biraz uzun. Bazı kısımlar daha kısa geçiştirilebilirmiş. Tempo zaman zaman çok düştü. Bir de bazı sahneler çok ciddiyetsiz çekilmiş. Özellikle Charlize Theron'lı kısımlardaki doğaüstülükler hoşuma gitmedi. Sonunu da aslında Al Pacino kurtarmış, sonu da daha iyi çekilebilirmiş. Yani yönetmenin bu işe göre zayıf kaçtığına katılıyorum. Kubrick, Fincher gibi işin ehli bir yönetmen yönetseymiş çok daha iyi olabilirmiş.

8.5/10
 

Sherlock

Süper Mod.
Katılım
7 Eylül 2016
Mesajlar
32,069
Reaksiyon puanı
47,672
Puanı
1,060
Konum
İstanbul
Hem özgün, hem de kaliteli bir film.

Normalde bu şekilde giriş yapmam yorum yaparken ama her şeyden önce Al Pacino'ya değinmek istiyorum, tek başına oynadığı filme seviye atlatabilecek oyunculardan. Burada da inanılmaz bir performans sergilemiş ve filmin sıradanlaşmasını engellemiş, oynadığı her rolün bu kadar içine girebilmesi gerçekten etkileyici. Peki neden böyle bir giriş yaptım... Yer yer sıkabilecek bir filmle karşı karşıyayız çünkü bu özgün konuya rağmen, aman aman bir yönetmenlik başarısı yok ortada. Özellikle Charlize Theron'lu birçok sahne izlediğimiz dönemden de kaynaklı olarak filmin sıradanlaşmasına yol açıyordu.

Dünya üzerindeki mesleklere baktığımız zaman şeytanı simgeleştirmek adına en uygun olanı gerçekten avukatlık olabilir. Müvekkiliniz suçlu/suçsuz, iyi/kötü ne olursa olsun savunmak zorundasınız. Artı avukatlık yeteneklerinize bağlı olarak müvekkilinizin saydığım kategorilerin hangisinde yer aldığının hiçbir önemi kalmıyor. Yani film; avukatlara, jürilere ve hukuk sistemine oldukça eleştirel bir bakış da atıyor aslında.

Al Pacino'nun oynadığı John Milton karakteri şeytanı simgeleştirirken, Keanu Reeves'in oynadığı Kevin Lomax karakteri mesihi simgeleştiriyor yorumlarda da denildiği gibi. Filmin başından sonuna kadar şeytan, mesihi etkisi altına alıyor ve ona ne isterse yaptırıyor. Bunu da "kibir" duygusu ile yaptırıyor aslında. Filmin aklımızda etkileyici kalmasını sağlayan asıl kısmı ise kesinlikle sonu. Al Pacino'nun tiradı ile başlayan son kısım ve başa dönmemiz... Ardından mesihin yani Kevin'in "kibir" isimli duyguya daha doğrusu günaha yine ve yeniden karşı koyamaması aslında bunun sonsuz bir döngü olduğunu ve şeytanın nihai kazanan olduğunu gösteriyor.

Al Pacino faktörünün üzerine büyük bir yönetmen eklense muhtemelen 10/10 diyebileceğimiz bir film dahi ortaya çıkabilirmiş ancak yine de elimizde izlenmesi gereken, kaliteli bir film mevcut.

Puan: 8.5/10