Eşlik edeceğimi söylemiştim, kabul ediyorum bu biraz rötarlı oldu ancak sonuç olarak eşlik etmiş sayılırım bence diyerek ilk sezonun yarısı hakkında kısaca yorumlarımı yapayım, puanlarımı vereyim. Zaten izleyeli biraz oldu, bu hafta pek bakamadım...
Genellikle izlediğim dizileri düzenli olarak yorumlamıyorum uzun süredir ama eşlik edeceğiz dedik artık, bu yüzden The Crown'u "genellikle" sözcüğünün dışında bırakma kararı aldım ve hazır buradayken yorumlarımı yapayım dedim. Bunu da belirtmek isterim. @bazinga
1x1 1x2 1x3 1x4 1x5
Her şeyden önce prodüksiyon olarak çok başarılı dizi, hemen her sahneyi izlemek ayrı keyif veriyor. Bir dizinin bu seviyelerde bir prodüksiyona sahip olduğunu görmek, izlemek güzel. Günümüzde daha çok aşırı hızlı tüketime müsait, prodüksiyon kalitesi ve oyunculuk kalitesi olarak daha zayıf diziler yaratılıyor. The Crown gibi istisnaların olması çok güzel, her ne kadar ağır bir konuyu işliyor gibi gözükse de böyle dizileri izlemek en azından benim çok hoşuma gidiyor. Özellikle Claire Foy ve Winston Churchill'i canlandıran John Lithgow'un performansları şahane, gerçekten büyük oyuncu...
İlk 3 bölüm Elizabeth'in babasının yerine, hiç beklemiyorken tahta geçmesini işliyor denilebilir. Tahta geçmesi diyorum ancak bu geçiş, resmi olarak gerçekleşmiyor en azından ilk iki bölüm itibariyle. Bu süreçte Elizabeth ve ailesinin duruma adaptasyon sürecini, babasının ölümünü, kraliyet ailesi ile hükumet arasındaki dengeleri ve Winston Churchill'in kabineye dönüşünü görmüş oluyoruz. Özellikle pilot bölüm çok başarılı, dizinin direkt içine girmemizi sağlarken, hızlı sayılabilecek bir kurgu ile izleyiciyi sıkmıyor.
Gelelim 4. bölüme... İlk 5 bölüm arasından en sevdiğim bölüm bu oldu. Gerçekten film olarak işlenebilecek derecede garip bir olay söz konusu ancak bir dizi bölümünde de oldukça başarılı bir şekilde işlenmiş. Kurguyu ve görüntü yönetimini çok beğendim. Yaşanan olay ise gerçekten çok ilginç, bir şehre bir anda büyük bir sis bulutu iniyor, insanları öldürüyor ve sonra bir anda yok oluyor. Gerçekten çok garip. Bunun yanı sıra kraliyet ailesinin bir mensubu olmanın o kadar da cazip bir şey olmadığını görüyoruz, bir hobi için bile kabineden izin alınması gerekliliği mevcut. Dizinin bu tarz detayları atlamaması hem önemli hem de güzel...
5. bölüm ise bana göre ilk beşlinin arasındaki en zayıf bölümdü, zayıf diyorum ancak bu zayıflık dizinin diğer bölümlerine kıyasla olan bir zayıflık. Yoksa yine kaliteli bir dizi bölümü izlediğimizi söylemem gerek.
8/10 9/10 8/10 9/10 7/10
Genellikle izlediğim dizileri düzenli olarak yorumlamıyorum uzun süredir ama eşlik edeceğiz dedik artık, bu yüzden The Crown'u "genellikle" sözcüğünün dışında bırakma kararı aldım ve hazır buradayken yorumlarımı yapayım dedim. Bunu da belirtmek isterim.
1x1 1x2 1x3 1x4 1x5
Her şeyden önce prodüksiyon olarak çok başarılı dizi, hemen her sahneyi izlemek ayrı keyif veriyor. Bir dizinin bu seviyelerde bir prodüksiyona sahip olduğunu görmek, izlemek güzel. Günümüzde daha çok aşırı hızlı tüketime müsait, prodüksiyon kalitesi ve oyunculuk kalitesi olarak daha zayıf diziler yaratılıyor. The Crown gibi istisnaların olması çok güzel, her ne kadar ağır bir konuyu işliyor gibi gözükse de böyle dizileri izlemek en azından benim çok hoşuma gidiyor. Özellikle Claire Foy ve Winston Churchill'i canlandıran John Lithgow'un performansları şahane, gerçekten büyük oyuncu...
İlk 3 bölüm Elizabeth'in babasının yerine, hiç beklemiyorken tahta geçmesini işliyor denilebilir. Tahta geçmesi diyorum ancak bu geçiş, resmi olarak gerçekleşmiyor en azından ilk iki bölüm itibariyle. Bu süreçte Elizabeth ve ailesinin duruma adaptasyon sürecini, babasının ölümünü, kraliyet ailesi ile hükumet arasındaki dengeleri ve Winston Churchill'in kabineye dönüşünü görmüş oluyoruz. Özellikle pilot bölüm çok başarılı, dizinin direkt içine girmemizi sağlarken, hızlı sayılabilecek bir kurgu ile izleyiciyi sıkmıyor.
Gelelim 4. bölüme... İlk 5 bölüm arasından en sevdiğim bölüm bu oldu. Gerçekten film olarak işlenebilecek derecede garip bir olay söz konusu ancak bir dizi bölümünde de oldukça başarılı bir şekilde işlenmiş. Kurguyu ve görüntü yönetimini çok beğendim. Yaşanan olay ise gerçekten çok ilginç, bir şehre bir anda büyük bir sis bulutu iniyor, insanları öldürüyor ve sonra bir anda yok oluyor. Gerçekten çok garip. Bunun yanı sıra kraliyet ailesinin bir mensubu olmanın o kadar da cazip bir şey olmadığını görüyoruz, bir hobi için bile kabineden izin alınması gerekliliği mevcut. Dizinin bu tarz detayları atlamaması hem önemli hem de güzel...
5. bölüm ise bana göre ilk beşlinin arasındaki en zayıf bölümdü, zayıf diyorum ancak bu zayıflık dizinin diğer bölümlerine kıyasla olan bir zayıflık. Yoksa yine kaliteli bir dizi bölümü izlediğimizi söylemem gerek.
8/10 9/10 8/10 9/10 7/10