[h=2][/h]
[h=1]TELEVİZYONDA AYIP ŞEYLER OLUYOR![/h] [h=3]Bir zamanlar, Show TV'nin, Cumartesi geceyarısından sonra yayınladığı 'dub dubu dub dub' diye başlayan kırmızı noktalı seks filmleri vardı. Bu filmler ve Tutti Frutti gibi erotik şovlar %99'unun Müslüman olduğunun varsayıldığı bir ülkede ulusal kanallardan yayınlanır ve kimsenin de buna itirazı olmazdı. Sonra… Her şey karardı ve 'temiz' olduğu iddia edilen başka türlü bir yayıncılık anlayışı TV'leri esir aldı.
Aradan geçen uzun ve dizi dolu yıllardan sonra muhafazakarlığın kalesine dönüşmüş, bir ara Ak sakallı dedelerle bu konuda zirve yapmış Türk TV'lerine bir haller oldu. Önce 'Aşk-ı Memnu', sonra 'Fatmagül'ün Suçu Ne'de karşımıza çıkan ürkekçe kotarılmış cinsel gösteri daha çok bu cüretkarlığa verilen şiddetli tepkilerle dikkat çekti.
Sevişen/sevişmeye zorlanan kadınını, genç oyuncu Beren Saat'in oynadığı iki dizinin bu kadar patırtı koparmasının sebebi kesin olarak bilinmemekle birlikte, ölçüyü iyice kaçıran muhafazakârlar, bıraksalar seyircinin izleyip çoktan unutacağı bir sahnenin etrafında aylarca çok değerli fikirler arz ettiler. İşi iyice abartıp AKP Muş Milletvekili Saracettin Karayağız gibi "Adeta porno film dizinin içerisine sokulmuş, daha da tahrik edici bir şekilde verilmiş. Ben seyretmedim ama nasıl olduğunu az çok tahmin edebiliyorum.' gibi tuhaf beyanlar verenler bile çıktı.
Bu yoğun tepki tam bir Streisand etkisi yaparak söz konusu dizilerin daha çok izlenmesine ve yapımcıların 'reklamın iyisi, kötüsü olmaz' mantığıyla daha da cüretkâr işlere yönelmelerine yol açtı ancak sakın Türkiye'de TV üzerinden 60'lardakine benzer cinsel bir devrim falan yaşandığını sanmayın. Vahşi rekabetten iyice bunalan ve yaptıkları işleri öne çıkarmak için 'cinyıs' fikirler bulamayan yapımcılar, denize düşen, yılana sarılır misali 'Seks satar' varsayımına güvendiler, hepsi bu...
Bir zamanlar "açık, saçık" filmlerin gösterildiği şimdilerdeyse öpüşmenin tabu olduğu bir "Televizyon"... Durumdan kısmen sorumlu olan 'Evde oturup dolma saran kadınlar cumhuriyeti' tarafından ele geçirilmiş kanalların diğer yaş gruplarını ekran başına oturtabilmek için artık başka numaralar çekmesi de gerekiyor. 'Dizi' denen şeyi seyredenler giderek tektipleşiyor ve bu reklamverenlere ürün beğendirebilme safhasında büyük bir sorun!
O yüzden, ayağına taş bağlanıp denize atılmış Türk TV kanalları, ağırlıktan kurtulup yüzeye çıkarak nefes alma denemeleri yapıyor. Özellikle Star, bu cesur denemeleri yapanlara öncü kanal olmak niyetinde… Fantastik korku serüvenleriyle 80'lerin en gözde çizerlerinden biri olan Galip Tekin'in 'Acayip Öyküler'ini 45'er dakikalık bölümler halinde yayınlamaları, eski Yeşilçam fantastiklerini 'Kült Filmler Kuşağı'nda göstermeleri gerçekten cesaret isteyen işler.
Önce şifreli kanalda başlayıp sonra bir nebze evcilleşerek ulusal TV'ye geçen 'Bir Kadın Bir Erkek', Ensest yakıştırması yapılan, cinsel imalarla dolu 'Eve Düşen Yıldırım', libidosu en yüksek mizah dergisi kahramanı 'Otisabi' ve internette başlayıp sonra şansını TV'lerde denemek niyetinde olan 'Yatak Hikayeleri'… Türkiye'nin dizileri cinselliği yeniden keşfediyor gibi görünse de 70'ler seks furyası sırasında "gösterilen" cinselliği çoktan deneyimlemiş olan seyirci tarafının bir şey keşfettiği yok...
Yani sosyolojik bir değişimden söz etmek mümkün değil. Toplum cinselliği izlemekten hala meraklı bir utanç duyarken, otorite bunu gücü yettiğince lanetlemekte... Cinsellik hala bir suç gibi algılanmakta ve sevişmekten zevk alan ya da cinselliğe zorlanan kadının bu eylemleri yüzünden cezalandırılması, dışlanması devam etmekte... Batı cephesinde şimdilik değişen bir şey yok ama kimbilir... ?
Murat Tolga Şen[/h]
