Sinemanın Sultanı Türkan Şoray; adıyla, filmleriyle, kendine has kanunlarıyla ailemizden biri, genç oyuncuların idolüydü. Yeni dizisi 'Bir Zamanlar Osmanlı-Kıyam' ile, uzun zamandan sonra tekrar hayatımıza girdi. Dizide Hatice Sultan'ı canlandırıyor. Yakışır. Ama bu röportajın daha özel konuları içermesini istedik. Sultan, daha önce hiç olmadığı kadar samimiyetle döktü içini. Biz sevindik, sizin de beğeneceğinizi umuyoruz.
Hayatınıza baktığınızda, cesur olduğunuzu söyleyebilir misiniz?
Evet, her türlü güçlükle baş edebilecek cesaretim var. Hayat, zaten insanı cesur olmaya zorluyor. Böylece direniyorsun, mücadele ediyorsun. Sonra 'Ne cesaretmiş, ben bunları nasıl yapmışım?' diyorsun. Ama yaşarken gözün görmüyor. Durum neyi gerektiriyorsa onu yapıyorsun. Evet, ben hayatıma baktığımda cesur olduğumu görüyorum ve bununla gurur duyuyorum.
Sektörünüzde kimler sizi hayal kırıklığına uğrattı?
Sinema kariyerimi geliştirme sürecinde birçok hayal kırıklığı yaşadım her meslekte olduğu gibi. Şu ya da bu diye isim veremem, o kadar geride kaldı ki... Üstelik bunları biriktirmek bana iyi gelmiyor. Bazen bir senaryo, bazen bir yönetmen, bazen bir rol arkadaşı... Ama aşkım olan bu işi yaparken beni hayal kırıklığına uğratmayan, Allah'ıma şükürler olsun, seyircimdi. Ki bu en önemlisi bence. Onların sevgisi kadar beni mutlu eden hiçbir şey olmadı, olamaz.
'Annem fazla baskıcıydı ben kızıma arkadaş oldum'
'Anne olmak' bir anlamda onulmaz bir derdin içine demek. Yağmur'la en çok hangi konularda ayrı düşüyorsunuz?
Anne olmak o kadar güzel bir duygu ki!.. Dert dediğiniz sorumluluk duygusu, onu iyi bir birey olarak yetiştirmek, hayata hazırlamak... Bu arada hayatınızın önceliği o olmalı. Uyumlu, saygılı, olgun bir genç kız olan Yağmur ile çok ender ayrı düşeriz ama bir süre sonra aynı noktada buluşuruz. İkimiz de empati yaparız çünkü. Birbirimizi anlamaya çalışırız. Zaten o ilk ergenlik dönemi geçince her şey kolaylaşıyor.
Anneniz gibi annelik mi yoksa farklı bir annelik mi yaptınız kızınıza?
Benimki baskıcı bir anneydi. Çok korkar ve çekinirdim, dolayısıyla içime kapanırdım. Söz hakkım yoktu. Belki o zamanlar öyle davranması gerekiyordu. Ben kızımla arkadaş olmayı başardım, her şeyini benimle paylaşıyor. Benim içimden gelen annelik şekli bu. Anne-babaların evlatlarının en yakınında duran kişiler olmaları gerektiğini düşünüyorum. Çocuklar bilmeliler ki ne yaparlarsa yapsınlar onları yargılamayan yegane insanlar anne ve babalarıdır. Aileler çocuklarına bu duyguyu, bu güveni vermeli.
Hangisi sizin için vazgeçilmez; annelik mi Türkan Şoray olmak mı? Neden?
Annelik yüce bir duygu, Türkan Şoray olmak da yüce bir duygu. Annelik duygusu da karşılıksız sevgi, Türkan Şoray olmak da... Hiçbirinden vazgeçemem. Aslolan, tüm bunları bir arada dolu dolu yaşayabilmem. Bu yüzden kendimi çok şanslı hissediyorum.
'Babamın bizi aramaması ruhumda derin iz bıraktı'
Zor şartlardan gelerek bugünkü noktaya ulaştınız. O yoksunluk günlerinin kırıntılarını taşıyor musunuz?
Evet. Annem ve babam ayrıldıktan sonra, babam bizi hiç aramadı. Sinemadan kazanmaya başladığım zamana kadar annemle çok zor günler yaşadık. Bu, ruhumda derin izler bırakmış. Yıllar sonra çevirdiği bazı filmlerdeki rollerimde, o günlerdeki duygularımı yeniden yaşıyorum. Aslında hayat zaten bizi böyle böyle büyütmüyor mu? Bu izler bizi hayata daha çok bağlamıyor mu? Bu izlerle hayatın üstesinden daha kolay gelmiyor muyuz?
Para bütün sorunların üstesinden gelir mi sizce?
Maalesef para birçok sorunu çözmek için gerekli. Ama bir yerde de Karun kadar zengin olsan bile çözemediğin sorunlar olabilir. Çaresiz hastalık gibi, karşılıksız sevgi gibi... Paranın çözemediği sorunlar en zorları. Paran oluyor, sevdiğin yanında olmuyor... Paran oluyor, gençliğinde istediğin şeyi artık istemediğini görüyorsun, o gücü kendinde bulamıyorsun... İnsanın, parasının kölesi haline gelmeyecek durumda olması çok önemli.
Yaş almak sizi değiştirdi mi?
Evet. Aldığım her yaşta hayata daha farklı bakmaya başladım. Her yaşımda kişilik olarak kendimi geliştirdim, beynimi ve ruhumu eğittim, kendimi tanıdım... Sevmenin, sevgi vermenin her şeyi güzelleştirdiğini biliyorum. Gereksiz hırslardan, egolardan çoktan kurtuldum. Empati duygum gelişti, hoşgörülü yanımı geliştirdim. Küçük şeylerle mutlu olmayı öğrendim.
'İflah olmaz bir anneyim'
Sanatınızı bir kenara bırakırsak, Türkan Şoray nasıl bir kadın?
Her kadın gibi. Bir kadında olması gereken tüm özellikler bende de var: Annelik içgüdüsü, şefkat, sevgi, hoşgörü... Evinde mutlu olma, evini sevme... Bir de elbette Türkan, iflah olmaz bir annedir. Kızını her şeyden, herkesten çok seven, korumaya, kollamaya çalışan bir anne... Tüm anneler gibi...
Bir röportajınızda 'Kamera stres ilacım. Önüne geçince ağrım bile geçiyor' demişsiniz. Bu durum televizyon kameraları için de geçerli mi?
Sinema filmi çekimlerinin ayrı bir büyüsü var, kamera ile baş başa kalabiliyorsun. Televizyon kameraları ile çeşitli ortamlarda buluşuyoruz. Dizi çekimlerinde de zamanla yarışıldığı ve sakin çekimler zor olduğu için, canlı gibi gördüğüm kamera ile iletişimim beni tatmin etmiyor. Yıllarca bütün duygularımızı kamera önünde yaşadık. O canlandırdığımız karakterlerin senaristler tarafından yazılan kaderleriyle mutlu ya da mutsuz olduk.
Siz, bir anlamda Türk sinemasının belleğisiniz. Bu bellekte yer alan ama Feridun Andaç'ın 'Yüz Yüze' adlı kitabında paylaşmadığınız olaylar var mı?
Sinemada yaşadıklarımı paylaşmak istedim bu kitapta. Elbette aşırı hassas davrandım. Beni üzen gereksiz bazı olayları anlatmadım, isim vermedim. Kimseyi rencide etmek istemem, kimsenin gönlü kırılsın istemem anılarımı anlatacağım diye. Zamanında davranışlarıyla beni üzmüş kimseler olabilir. Aradan yıllar geçmişken tekrar tatsız bir ortam yaratmaya gerek yok diye düşünüyorum. Zaten tüm beni üzen olayları içimde yok ettim. Sinemada yaşadığım her anım beni mutlu etti. Dolayısıyla anlattıklarım, benim mutlulukdolu anılarım
'Sanatçı siyaseti sanatıyla yapar'
Türkiye'nin yeni dönemi sizin için ne ifade ediyor?
Gelişen çağdaşlığı yakalayan bir dönemde olduğunu düşünüyorum. Çağdaş olmak, içinde bulunduğumuz durumdan daha iyiye yol alabilmek, insani haklara sahip olabilmek bana çok önemli geliyor. Eğitim ve sağlıkproblemlerinin bir an önce daha da insani hale gelmesini umut ediyorum.
Sanatçıların siyasetçilere yakın durmasına nasıl bakıyorsunuz? Siz siyasete mi siyasetçiye mi daha yakınsınız?
Sanatçı, sanatıyla siyaset yapar. Tavrını gerektiğinde ortaya koyar, eleştirir, tepki verir, gerektiğinde muhalefet yapar. Topluma sesini duyurmada bir siyasetçi kadar etkilidir. Ama bir sanatçının siyasete, siyasetçilere karşı belli bir mesafede olması gerekir diye düşünüyorum.
Bugün bir gösteriye katılacak olsanız, neyi protesto ederdiniz?
Kadına şiddeti protesto ederdim. 'Ederdim' diyorum ama zaten ediyorum. Aklımda fikrimde hep bu tarz düşünceler var.
'Kalbimde yeni bir aşka yer yok'
Annesiniz ama kadınsınız da. Kadınlık defterini kapatmak kendinize ihanet olmadı mı?
Karşı cinsten iltifatlar alıyorum, beğeniliyorum, ilgi görüyorum ama yüreğime bir aşk sokmak istemiyorum. Yüreğim kızımın aşkı, seyircimin aşkı, meslek aşkı ile dopdolu. Başka bir aşka yer yok.
İç sesiniz çok konuşur mu?
Evet, kendimi çok sorguluyorum. İç sesim yerli yerinde konuşur. Ve ben ona mutlaka kulak veririm. Bunca yıldır gerek özel, gerek sinema yaşamımda beni hiç yanıltmadı. Başvurduğum bir dostum gibidir iç sesim. Aslında herkesin bu şansı olduğunu düşünüyorum, yeter ki iç sesini dinlemeye kararlı olsun.
Mutlu olunca mı yoksa mutsuzlukta mı artar iç sesiniz?
Mutsuz olduğumda... Mutlu olunca galiba konuşmuyor. 'İşte olman gereken durum' deyip bir kenara çekiliyor. Ama bir an geliyor, insanın içinde bir tık bir şeyler oluyor... O an ile ilgili bir şüphe, o anın devamlılığı ile ilgili bir soru işareti... Kötü bir şey olacakmış hissi birden 'dan' diye geliveriyor... İstersen dinleme iç sesini...
Gece başınızı yastığa koyduğunuzda ne düşünürsünüz?
Genellikle mutlu olduğum anları düşünürüm. Uykuya geçişi kolaylaştırıyor. Sakinleştirici gibi. Bir de günün hesabını yaparım bazen. Hele karmaşık bir günse...
Çok heyecanlı bir yapıya sahipsiniz. Panik atağınız var mı?
Aşırı duyarlı, her detay üstünde gereksiz duran, hep duygularıyla yaşayan bir yapım olduğu için her durumda aşırı tepki gösteririm, aşırı sevinirim, aşırı üzülürüm, içime kapanırım, alınırım, kırılırım. Yıllardır ben buyum, bunlar bana ait özellikler. Ama bunun panik atakla ilgisi olduğunu sanmıyorum. En azından böyle bir tanı konulmadı.
Depresyona girer misiniz?
Bazen herkes gibi ben de girer ve kendim yenebilirim. Bugüne kadar uzun süreli olmadı. Hep kendimi onarabileceğim süreler içinde yaşadım bunu. Kendimle barışık olmak, kendime inanmak ve güvenmek en önemli motivasyon oluyor bana.
Sektöre yeni giren kadın oyuncular 'Türkan Şoray kanunlarım var ya da yok' sözleriyle sizin üzerinizden mesaj veriyorlar. Bu yorumlara ne diyorsunuz?
Kariyerlerinde, oyuncu olarak seçtikleri tarzı ifade biçimi olarak bu sözleri söylüyorlar. Şahsıma atfen böyle bir durum gerçekleşti, yıllardır sürüyor. Benim dışımda gelişti bu durum. Bana özel bir anlam ifade etmiyor. Bunu yeni yeni kullanan arkadaşlara sormalı, tam olarak ne ifade etmek istediklerini o zaman anlayabiliriz.
İçinde bulunduğunuz dünyanın ne kadarı sahte, ne kadarı gerçek?
İçinde bulunduğumuz dünya çok gerçek. Biz çoğu gerçeği görmüyoruz, görmek istemiyoruz. Gören gözlerle baksak, dünyada, çevremizde çok acı gerçekler var. Şiddet var, ölüm var, açlık var. Bazı insanlar kendilerine başka bir dünya yaratıyorlar. Ama o sahte bir dünya, geçici bir dünya...
'Ölüm ve unutulmak kaçınılmaz gerçekler'
Ölüm, yalnızlık, unutulmak sizi korkutuyor mu?
Bunlar hayatın gerçekleri. Kaçamayacağınız gerçekler. Tüm bu gerçekleri kabullenerek yaşamak lazım. İlerde olabilecek bazı şeyleri düşünerek şimdiden korkmaya başlamak bana saçma geliyor. Ölüm dediğin bir anda geliyor. Korkmaya zamanın bile olmuyor. İşte sevgili arkadaşım, dostum Ekrem'i (Ekrem Bora) kaybettik daha birkaç gün önce. İki hafta önce 'Beraber yemek yiyelim' diye konuşuyorduk. Yalnızlık ve unutulmak ise mutlaka olacak diye bir şey yok. Kimin tarafından unutulduğunla çok ilgili... Ya da nasıl yalnız kaldığınla...
Hayatta kimlerle yan yana gelmekten imtina edersiniz?
Samimiyetsiz, gerçek yüzünü saklayıp sahte dostluk gösteren kişilerle bir arada olmak istemem. Bu tür kişileri hemen hissederim ve tüm ilişkim bir selamlaşmayla sınırlı kalır.
Magazinin içinde kendinizi nasıl konumlandırıyorsunuz?
Mesleğimiz gereği magazinin içindeyiz. Gerekli gereksiz magazinde olmak istemiyorum ama magazinin olumlu olarak meslek yaşamımda yer almasını sağlamaya çalışıyorum. Hayattaki duruşunuz, basınla saygılı ilişkileriniz... Önemsediğim şeyler benim için ölçü oluyor.
Hayatınıza baktığınızda, cesur olduğunuzu söyleyebilir misiniz?
Evet, her türlü güçlükle baş edebilecek cesaretim var. Hayat, zaten insanı cesur olmaya zorluyor. Böylece direniyorsun, mücadele ediyorsun. Sonra 'Ne cesaretmiş, ben bunları nasıl yapmışım?' diyorsun. Ama yaşarken gözün görmüyor. Durum neyi gerektiriyorsa onu yapıyorsun. Evet, ben hayatıma baktığımda cesur olduğumu görüyorum ve bununla gurur duyuyorum.
Sektörünüzde kimler sizi hayal kırıklığına uğrattı?
Sinema kariyerimi geliştirme sürecinde birçok hayal kırıklığı yaşadım her meslekte olduğu gibi. Şu ya da bu diye isim veremem, o kadar geride kaldı ki... Üstelik bunları biriktirmek bana iyi gelmiyor. Bazen bir senaryo, bazen bir yönetmen, bazen bir rol arkadaşı... Ama aşkım olan bu işi yaparken beni hayal kırıklığına uğratmayan, Allah'ıma şükürler olsun, seyircimdi. Ki bu en önemlisi bence. Onların sevgisi kadar beni mutlu eden hiçbir şey olmadı, olamaz.
'Annem fazla baskıcıydı ben kızıma arkadaş oldum'
'Anne olmak' bir anlamda onulmaz bir derdin içine demek. Yağmur'la en çok hangi konularda ayrı düşüyorsunuz?
Anne olmak o kadar güzel bir duygu ki!.. Dert dediğiniz sorumluluk duygusu, onu iyi bir birey olarak yetiştirmek, hayata hazırlamak... Bu arada hayatınızın önceliği o olmalı. Uyumlu, saygılı, olgun bir genç kız olan Yağmur ile çok ender ayrı düşeriz ama bir süre sonra aynı noktada buluşuruz. İkimiz de empati yaparız çünkü. Birbirimizi anlamaya çalışırız. Zaten o ilk ergenlik dönemi geçince her şey kolaylaşıyor.
Anneniz gibi annelik mi yoksa farklı bir annelik mi yaptınız kızınıza?
Benimki baskıcı bir anneydi. Çok korkar ve çekinirdim, dolayısıyla içime kapanırdım. Söz hakkım yoktu. Belki o zamanlar öyle davranması gerekiyordu. Ben kızımla arkadaş olmayı başardım, her şeyini benimle paylaşıyor. Benim içimden gelen annelik şekli bu. Anne-babaların evlatlarının en yakınında duran kişiler olmaları gerektiğini düşünüyorum. Çocuklar bilmeliler ki ne yaparlarsa yapsınlar onları yargılamayan yegane insanlar anne ve babalarıdır. Aileler çocuklarına bu duyguyu, bu güveni vermeli.
Hangisi sizin için vazgeçilmez; annelik mi Türkan Şoray olmak mı? Neden?
Annelik yüce bir duygu, Türkan Şoray olmak da yüce bir duygu. Annelik duygusu da karşılıksız sevgi, Türkan Şoray olmak da... Hiçbirinden vazgeçemem. Aslolan, tüm bunları bir arada dolu dolu yaşayabilmem. Bu yüzden kendimi çok şanslı hissediyorum.
'Babamın bizi aramaması ruhumda derin iz bıraktı'
Zor şartlardan gelerek bugünkü noktaya ulaştınız. O yoksunluk günlerinin kırıntılarını taşıyor musunuz?
Evet. Annem ve babam ayrıldıktan sonra, babam bizi hiç aramadı. Sinemadan kazanmaya başladığım zamana kadar annemle çok zor günler yaşadık. Bu, ruhumda derin izler bırakmış. Yıllar sonra çevirdiği bazı filmlerdeki rollerimde, o günlerdeki duygularımı yeniden yaşıyorum. Aslında hayat zaten bizi böyle böyle büyütmüyor mu? Bu izler bizi hayata daha çok bağlamıyor mu? Bu izlerle hayatın üstesinden daha kolay gelmiyor muyuz?
Para bütün sorunların üstesinden gelir mi sizce?
Maalesef para birçok sorunu çözmek için gerekli. Ama bir yerde de Karun kadar zengin olsan bile çözemediğin sorunlar olabilir. Çaresiz hastalık gibi, karşılıksız sevgi gibi... Paranın çözemediği sorunlar en zorları. Paran oluyor, sevdiğin yanında olmuyor... Paran oluyor, gençliğinde istediğin şeyi artık istemediğini görüyorsun, o gücü kendinde bulamıyorsun... İnsanın, parasının kölesi haline gelmeyecek durumda olması çok önemli.
Yaş almak sizi değiştirdi mi?
Evet. Aldığım her yaşta hayata daha farklı bakmaya başladım. Her yaşımda kişilik olarak kendimi geliştirdim, beynimi ve ruhumu eğittim, kendimi tanıdım... Sevmenin, sevgi vermenin her şeyi güzelleştirdiğini biliyorum. Gereksiz hırslardan, egolardan çoktan kurtuldum. Empati duygum gelişti, hoşgörülü yanımı geliştirdim. Küçük şeylerle mutlu olmayı öğrendim.
'İflah olmaz bir anneyim'
Sanatınızı bir kenara bırakırsak, Türkan Şoray nasıl bir kadın?
Her kadın gibi. Bir kadında olması gereken tüm özellikler bende de var: Annelik içgüdüsü, şefkat, sevgi, hoşgörü... Evinde mutlu olma, evini sevme... Bir de elbette Türkan, iflah olmaz bir annedir. Kızını her şeyden, herkesten çok seven, korumaya, kollamaya çalışan bir anne... Tüm anneler gibi...
Bir röportajınızda 'Kamera stres ilacım. Önüne geçince ağrım bile geçiyor' demişsiniz. Bu durum televizyon kameraları için de geçerli mi?
Sinema filmi çekimlerinin ayrı bir büyüsü var, kamera ile baş başa kalabiliyorsun. Televizyon kameraları ile çeşitli ortamlarda buluşuyoruz. Dizi çekimlerinde de zamanla yarışıldığı ve sakin çekimler zor olduğu için, canlı gibi gördüğüm kamera ile iletişimim beni tatmin etmiyor. Yıllarca bütün duygularımızı kamera önünde yaşadık. O canlandırdığımız karakterlerin senaristler tarafından yazılan kaderleriyle mutlu ya da mutsuz olduk.
Siz, bir anlamda Türk sinemasının belleğisiniz. Bu bellekte yer alan ama Feridun Andaç'ın 'Yüz Yüze' adlı kitabında paylaşmadığınız olaylar var mı?
Sinemada yaşadıklarımı paylaşmak istedim bu kitapta. Elbette aşırı hassas davrandım. Beni üzen gereksiz bazı olayları anlatmadım, isim vermedim. Kimseyi rencide etmek istemem, kimsenin gönlü kırılsın istemem anılarımı anlatacağım diye. Zamanında davranışlarıyla beni üzmüş kimseler olabilir. Aradan yıllar geçmişken tekrar tatsız bir ortam yaratmaya gerek yok diye düşünüyorum. Zaten tüm beni üzen olayları içimde yok ettim. Sinemada yaşadığım her anım beni mutlu etti. Dolayısıyla anlattıklarım, benim mutlulukdolu anılarım
'Sanatçı siyaseti sanatıyla yapar'
Türkiye'nin yeni dönemi sizin için ne ifade ediyor?
Gelişen çağdaşlığı yakalayan bir dönemde olduğunu düşünüyorum. Çağdaş olmak, içinde bulunduğumuz durumdan daha iyiye yol alabilmek, insani haklara sahip olabilmek bana çok önemli geliyor. Eğitim ve sağlıkproblemlerinin bir an önce daha da insani hale gelmesini umut ediyorum.
Sanatçıların siyasetçilere yakın durmasına nasıl bakıyorsunuz? Siz siyasete mi siyasetçiye mi daha yakınsınız?
Sanatçı, sanatıyla siyaset yapar. Tavrını gerektiğinde ortaya koyar, eleştirir, tepki verir, gerektiğinde muhalefet yapar. Topluma sesini duyurmada bir siyasetçi kadar etkilidir. Ama bir sanatçının siyasete, siyasetçilere karşı belli bir mesafede olması gerekir diye düşünüyorum.
Bugün bir gösteriye katılacak olsanız, neyi protesto ederdiniz?
Kadına şiddeti protesto ederdim. 'Ederdim' diyorum ama zaten ediyorum. Aklımda fikrimde hep bu tarz düşünceler var.
'Kalbimde yeni bir aşka yer yok'
Annesiniz ama kadınsınız da. Kadınlık defterini kapatmak kendinize ihanet olmadı mı?
Karşı cinsten iltifatlar alıyorum, beğeniliyorum, ilgi görüyorum ama yüreğime bir aşk sokmak istemiyorum. Yüreğim kızımın aşkı, seyircimin aşkı, meslek aşkı ile dopdolu. Başka bir aşka yer yok.
İç sesiniz çok konuşur mu?
Evet, kendimi çok sorguluyorum. İç sesim yerli yerinde konuşur. Ve ben ona mutlaka kulak veririm. Bunca yıldır gerek özel, gerek sinema yaşamımda beni hiç yanıltmadı. Başvurduğum bir dostum gibidir iç sesim. Aslında herkesin bu şansı olduğunu düşünüyorum, yeter ki iç sesini dinlemeye kararlı olsun.
Mutlu olunca mı yoksa mutsuzlukta mı artar iç sesiniz?
Mutsuz olduğumda... Mutlu olunca galiba konuşmuyor. 'İşte olman gereken durum' deyip bir kenara çekiliyor. Ama bir an geliyor, insanın içinde bir tık bir şeyler oluyor... O an ile ilgili bir şüphe, o anın devamlılığı ile ilgili bir soru işareti... Kötü bir şey olacakmış hissi birden 'dan' diye geliveriyor... İstersen dinleme iç sesini...
Gece başınızı yastığa koyduğunuzda ne düşünürsünüz?
Genellikle mutlu olduğum anları düşünürüm. Uykuya geçişi kolaylaştırıyor. Sakinleştirici gibi. Bir de günün hesabını yaparım bazen. Hele karmaşık bir günse...
Çok heyecanlı bir yapıya sahipsiniz. Panik atağınız var mı?
Aşırı duyarlı, her detay üstünde gereksiz duran, hep duygularıyla yaşayan bir yapım olduğu için her durumda aşırı tepki gösteririm, aşırı sevinirim, aşırı üzülürüm, içime kapanırım, alınırım, kırılırım. Yıllardır ben buyum, bunlar bana ait özellikler. Ama bunun panik atakla ilgisi olduğunu sanmıyorum. En azından böyle bir tanı konulmadı.
Depresyona girer misiniz?
Bazen herkes gibi ben de girer ve kendim yenebilirim. Bugüne kadar uzun süreli olmadı. Hep kendimi onarabileceğim süreler içinde yaşadım bunu. Kendimle barışık olmak, kendime inanmak ve güvenmek en önemli motivasyon oluyor bana.
Sektöre yeni giren kadın oyuncular 'Türkan Şoray kanunlarım var ya da yok' sözleriyle sizin üzerinizden mesaj veriyorlar. Bu yorumlara ne diyorsunuz?
Kariyerlerinde, oyuncu olarak seçtikleri tarzı ifade biçimi olarak bu sözleri söylüyorlar. Şahsıma atfen böyle bir durum gerçekleşti, yıllardır sürüyor. Benim dışımda gelişti bu durum. Bana özel bir anlam ifade etmiyor. Bunu yeni yeni kullanan arkadaşlara sormalı, tam olarak ne ifade etmek istediklerini o zaman anlayabiliriz.
İçinde bulunduğunuz dünyanın ne kadarı sahte, ne kadarı gerçek?
İçinde bulunduğumuz dünya çok gerçek. Biz çoğu gerçeği görmüyoruz, görmek istemiyoruz. Gören gözlerle baksak, dünyada, çevremizde çok acı gerçekler var. Şiddet var, ölüm var, açlık var. Bazı insanlar kendilerine başka bir dünya yaratıyorlar. Ama o sahte bir dünya, geçici bir dünya...
'Ölüm ve unutulmak kaçınılmaz gerçekler'
Ölüm, yalnızlık, unutulmak sizi korkutuyor mu?
Bunlar hayatın gerçekleri. Kaçamayacağınız gerçekler. Tüm bu gerçekleri kabullenerek yaşamak lazım. İlerde olabilecek bazı şeyleri düşünerek şimdiden korkmaya başlamak bana saçma geliyor. Ölüm dediğin bir anda geliyor. Korkmaya zamanın bile olmuyor. İşte sevgili arkadaşım, dostum Ekrem'i (Ekrem Bora) kaybettik daha birkaç gün önce. İki hafta önce 'Beraber yemek yiyelim' diye konuşuyorduk. Yalnızlık ve unutulmak ise mutlaka olacak diye bir şey yok. Kimin tarafından unutulduğunla çok ilgili... Ya da nasıl yalnız kaldığınla...
Hayatta kimlerle yan yana gelmekten imtina edersiniz?
Samimiyetsiz, gerçek yüzünü saklayıp sahte dostluk gösteren kişilerle bir arada olmak istemem. Bu tür kişileri hemen hissederim ve tüm ilişkim bir selamlaşmayla sınırlı kalır.
Magazinin içinde kendinizi nasıl konumlandırıyorsunuz?
Mesleğimiz gereği magazinin içindeyiz. Gerekli gereksiz magazinde olmak istemiyorum ama magazinin olumlu olarak meslek yaşamımda yer almasını sağlamaya çalışıyorum. Hayattaki duruşunuz, basınla saygılı ilişkileriniz... Önemsediğim şeyler benim için ölçü oluyor.