1997'de 22 yaşında üniversite öğrencisiyken girdiği cezaevine, 10 yıl sonra sağlık sorunları nedeniyle çıkan Yusuf, Doğu Karadeniz'deki evine, hasta annesinin yanına döner. Her şey farklıdır; babası ölmüş, ablası evlenmiş. Sadece eski dostu Mikail vardır geride kalan. Bir de Gürcü kızı Eka ile karşılaşmasıyla birlikte kendi hayatında bir şeyler değişmeye başlayacaktır.
Filmin başlangıç noktası 22.12.2000 yılı. O dönemde 20 Ekim'de başlayan, F tipi hücre sistemine ve tecrit uygulamasına direnmek için başlatılan açlık grevi karşılıyor bizi. 19 Aralık'ta 20 cezaevine birden baskın yapılıyor ve buna "Hayata Dönüş Operasyonu" adı veriliyor.
Politik film olarak siyasi bir suçluya bakış açısı ve bazı siyasi olaylara göndermeler olduğunu söyleyebiliriz. Siyasi bir suçlunun yalnızlığı, topluma karşı yabancılaşması işleniyor, toplumun siyasi bir suçluya nasıl baktığı işleniyor, yani film farklı bir bakış açısıyla ön plana çıkıyor.
Filmin çekim yeri Rize'nin Çamlıhemşin ilçesi. Doğu Karadeniz'in o muhteşem güzelliği görüntülere yansıyor. Yönetmen filmde o manzaranın güzelliğini başarılı bir şekilde yansıtıyor. O manzaraya hayran kalmamak elde değil. Ayrıca filmdeki bazı replikler de kitaptan okunan bir söz gibiydi ama tabii çok fazla diyalog yoktu filmde ayrı konu. Öte yandan filmin bir diğer özelliği, sadece Türkçenin değil aynı zamanda Hemşince ve Gürcücenin de konuşulması.
Yusuf karakterinin filmde daha çok yalnızlığı, topluma karşı yabancılaşması anlatılıyor. Filmin melankolik bir havası var; manzaraya hayran kalıyorsunuz ama karakteri izledikçe içinize kasvet düşüyor. Özcan Alper, ilk uzun metrajlı filmiyle özellikle Doğu Karadeniz'in güzelliğine ve karakterin o durumdan sonra dışa çıkmasından sonra yaşadığı buhrana dikkat çekmek istemiş.
7/10
02.07.2021