1. BÖLÜM
Çocuk: Çiğdem Abla, hala koca bulamadın mı? Annem soruyor.
Çiğdem: Bana laf yetiştireceğine kendisine baksın. Kendi kocası onu boynuzluyor, haberi yok.
(O sırada kardeşi Iraz'ın geldiğini görür.)
Iraz: (nefes nefese) Çiğdem, sonunda buldum seni. Babam kaç saattir seni aratıyor bize. Tüm köyü dolaştım da senin sayende.
Çiğdem: Ne oldu ki?
Iraz: Bize de söylemedi, önemli bir şeymiş.
Çiğdem: Sen babamı bilmez misin, sürekli evham yapar. Boşver.
Iraz: Boşverilecek bir şey yok, gel benimle.
(Kızlar hızlı adımlarla eve doğru gider. Çiğdem, babasının olduğu salona giderken nefes nefese kalmıştır.)
Çiğdem: Baba, beni istemişsin.
İhsan: Evet kızım, gel otur şuraya.
İhsan: (derin bir nefes alıp verdikten sonra) Bak Çiğdem, baskı kurmak istemiyorum, ama...
Çiğdem: Baba, yine benim zannettiğim şeyi diyeceksen...
İhsan: Kızım, bu sefer dinle. Artık evlenme çağın geldi...
Çiğdem: Ama baba...
İhsan: Dinle beni. Senin yaşıtların evlenirken sen böyle yalnız... Tek başına... Kalmamalısın...
Çiğdem: Ben memnunum halimden. Hem tek başıma da değilim, siz varsınız.
İhsan: Sana kaç tane talip getirdik, hiçbirini beğenmedin. Bakkal Salim'in oğlu çok iyiydi mesela.
Çiğdem: İyi olup olmaması umurumda değil, çünkü evlenmek istemiyorum. Bunu çok istediğinizi biliyorum; ama ben sizin, sürekli peşimde koşturduğunuz o küçük kız değilim artık.
İhsan: Bana göre öylesin. Sadece senin mutluluğunu düşünüyorum.
Çiğdem: Bana gelene kadar 3 kızın daha var, onlarla ilgilen... Biliyorum benim mutluluğumu görmek istediğini, ama ben çok mutluyum... İnan bana... Neyse, benim gitmem lazım... Gidebilir miyim?
(Çiğdem salondan çıkarken annesinin sesini duyar.)
Zeliha: Babana ne dikleniyorsun horoz gibi? Bilmez misin onu, hemen kalbine iner.
Çiğdem: Elalemin babası kızı yuvadan uçmasın diye çırpınır, benimki ısrar ediyor sürekli.
Melek: Evde kaldı işte, kabul etsin babam da.
Çiğdem: Sen sussana kız kurusu.
Zeliha: Şşş, nasıl konuşuyorsun ablanla?
(Tam o sırada komşuları Hayriye, kafasını içeriye uzatır.)
Hayriye: Kız, hala ayarlamadınız mı sandalyeleri? Reşat sabahtan beri başımın etini yiyor. İki sandalyeyi getiremiyor musunuz? Hadi!
Zeliha: Tamam kız, ne bu acele?
Hayriye: İstanbul’lardan oğlum gelecek, onun gelişini en iyi şekilde kutlamak istiyoruz. Çabuk olun.
Zeliha: (Hayriye gittikten sonra) Bunlar da ne sabırsız çıktı? Oğlu gelecek diye tüm köyü ayağa kaldırdı.
Nisa: Çocuk mu?
Melek: İstanbul mu?
Nisa: Yakışıklı mı peki? Böyle mavi gözlü, sarı saçlı falan.
Melek: Kasları var mı? Boyu, posu, endamı yerinde mi?
Çiğdem: Niye bu kadar endişeleniyorsunuz ki? Yoksa size aşık olur diye mi endişelendiniz?
Melek: Sen bir sussana.
Iraz: Sizin de aklınız fikriniz evlenmekte, hadi gidelim.
(Kadınlar dışarıya çıkarken Çiğdem'in aklı babasındadır.)
Iraz: Hadi, yürü sen de Çiğdem. Babam seni seviyor, o yüzden o kadar baskı yapıyor. Bizi de az bıktırmamıştı zamanında.
Çiğdem: Onu da anlıyorum, ama o beni anlayamıyor.
Iraz: Merak etme, ben seni anlıyorum. Neyse, çabuk gidelim; yoksa annem bacaklarımızı kıracak.
(O sırada genç bir adam, Iraz'a gelmesi için işaret yapar.)
Iraz: Ne yapıyorsun sen burada? Ya annem seni görseydi.
Umut: Dayanamadım senin yokluğuna, ne yapayım?
Iraz: Kutlamaya geleceksin, değil mi?
Umut: Gelmez miyim? Sonuçta çocukluk arkadaşım dönüyor memleketine.
Iraz: Sen erkenden orada olmak istersin herhalde, tutmayayım seni.
Umut: Sen iyi misin? Kaç gündür böylesin? Sürekli benden kaçıyorsun.
Iraz: Niye kaçayım ki senden? Sadece böyle görülmeyelim, laf söz olur. O yüzden yani... Neyse, diğerleri beni bekler.
(Köyün meydanında ise hazırlıklar büyük bir telaşla sürmektedir.)
Hayriye: Herkese teker teker hatırlattım, ama bu kadar hazırlık biraz fazla değil mi?
Reşat: Ne fazlası? Benim oğlum bundan daha iyisini hak ediyor aslında, ama buna da şükür. (başını çevirerek) Şunu şuraya koy, oğlum. (diğer tarafa dönerek) Hasan, onlar öyle mi yerleştirilir evladım?
Hayriye: Kime diyorum ki ben? Ne desem diyeyim yüz vermeyeceksin.
Reşat: Sana 30 yıldır yüz veriyorum zaten, hem onun dışında başka şeyler de veriyorum.
Hayriye: (kulağına eğilerek) O yüzden mi beşincisi olmuyor?
Reşat: Bir sus kadın, millet duyacak! (alnındaki teri silerek) Hem ben öyle mi diyorum? Sevgimi veriyorum, şefkatimi veriyorum... Neyse, uğraşamayacağım seninle!
Hayriye: Anca kaçarsın sen! Ondan daha iyi ne bilirsin!
(Nisa ve Melek, iki genç adamın kendilerine baktıklarını fark ederler.)
Nisa: Melek, bunlar bize mi bakıyor?
Melek: Galiba evet.
Nisa: Bu halimizle mi? Leş gibi kokuyoruz, saçımız başımız dağınık...
Melek: Güzelden anlıyorlar ya, sen ona bak.
Nisa: Hem etrafta bir sürü kız var, onların da gözü fıldır fıldır maşallah.
Ses: Kimin gözü fıldır fıldırmış bakalım?
(Nisa ve Melek, sesin sahibini öğrenmek için arkalarına döner ve gördükleri karşısında şoke olurlar. Gelen kişi babalarıdır.)
Nisa: Baba? Ne işin var burada?
Melek: Yani... Gelmeyeceksin sanıyorduk. Sonuçta Reşat Amca ile uzun zamandır düşmansınız.
Zeliha: Babanız küçük çocuk mu Allah aşkına, kaç yaşında adam. Sinirinden gelmemezlik yapacak değil ya.
İhsan: Hatta diyorum ki, bu vesileyle Reşat ile de barışalım.
Iraz: Baba, ne diyordun sen? Daha geçen gün “Dünya tersine dönse barışmayız.” dediğin adamdan bahsediyorsun.
İhsan: O dündü, bugün ise bugün. Kararlıyım ben.
Reşat: Vay, İhsan gelmiş. Hangi dağda kurt öldü de teşrif ettin peki?
İhsan: Duydum ki oğlun İstanbul’dan geliyormuş. Ben de gelip bir göreyim dedim.
Reşat: (alaycı bir tavırla) Kızlarından biriyle evermek için mi?
(İhsan sinirini içine atmaya çalışırken Reşat ise konuşmaya devam etmektedir.)
Reşat: Sonuçta ününüz “kızları evlenmeyen aile” olarak dört bir yana yayıldı, siz de haklısınız tabii.
Hayriye: Reşat, bir sussana.
Reşat: Ne susacağım, yalan mı söylüyorum? Herkes bunların sülalesini konuşuyor.
Hayriye: Re-şat!
Reşat: Gerçek bunlar, gerçek! Ama acıtıyor işte. Dediğim gibi haklısınız siz de.
Çiğdem: Kendinize gelin! Büyüğümüzsünüz diye laf etmedik, ama fazla oluyorsunuz artık!
İhsan: Çiğdem, sen karışma kızım.
Çiğdem: Karışırım baba! Bu adam sürekli bizi ezerken sen böyle susacak mısın? Bize bulaşacağınıza kendinize bakın siz!
Reşat: Vay, Çiğdem Hanım'ın dili uzamış. Evde kalmasına rağmen söylediklerini takdir ettim. Peki sende o cesaret nerede? Erkeksen cevap versene!
İhsan: Yeter be!
(İhsan, bir hışımla Reşat'ın yakasına yapışır ve kavga başlar.)
Hayriye: (ayırmaya çalışarak) Bir durun! Koca koca adam oldunuz, hala kavga ediyorsunuz!
Reşat: Bırak Hayriye! Ne hesabı varsa görsün benimle!
İhsan: Asıl hesabı ben sana göstereceğim!
Iraz: Baba, yapmayın! Reşat Amca, bir dur sen de!
Zeliha: Herkes bize bakıyor!
İhsan: Baksın! Baksınlar da bu Reşat’ı nasıl haşat edeceğimi görsünler!
Reşat: Asıl ben seni haşat edeceğim, ben!
(Köyün tüm sakinleri merakla kavgayı izlerken kavga da tüm şiddetiyle devam etmektedir.)
Zeliha: Sen de bir çeneni tutamadın Çiğdem!
Çiğdem: Allah Allah! Babam ezilirken daha mı iyiydi?
Zeliha: Baban kendisi de konuşurdu herhalde, değil mi?
İhsan: Bu Reşat kaşındı Çiğdem, senin suçun yok!
Reşat: Haklı, hepsi aha da karşımdakinin suçu!
İhsan: Bak, hala konuşuyor!
Hayriye: Bir daha sokağa çıkamayacağız, anlaşıldı.
Selim: (bağırarak) Ben geldim diyorum! Duymuyor musunuz?!
(Sesin Selim'den geldiğini gören köy sakinleri adeta şoke olur. Herkes birbirine bakarken bölüm sona erer.)
1. BÖLÜM SONU
@Çiğdem-, @xemrexxx, @yatutarsa, @cookies, @vadikızı, @Bully, @MelankoliK, @Cengo, @Maskeli Fedai,@denizz19, @sokak sanati, @Tzira, @Nisa, @yatutarsa, @EFE UYSAL, @ozgur2113, @hayret bi şey,@destere, @Harunnn60, @adımutlulukk, @dizi kolik, @gizem ak, @berkann, @Yakamoz-Asi,@KayıpSehir, @Maskeli Fedai,@RevaN,@gözlemci, @Forumdash, @ABAY_06, @Billy Kane, @HachiKo, @Reytinger, @mrt-06,@papuleoo, @china_shangai, @cevaa
Son düzenleme: