Kanal D'nin D Media imzalı yeni dizisi 'Senden Önce'nin karakter detayları belli oldu.
Yönetmenliğini Feride Kaytan'ın oturduğu, senaryosunu Başak Angigün'ün kaleme aldığı; Alp Navruz, Sinem Ünsal ve Nilperi Şahinkaya'nın başrolünü paylaştığı dizi yarın akşam (13 Şubat Salı) ilk bölümüyle izleyici karşısına çıkacak.
Senden Önce, ilk bölümüyle yarın akşam 20.00'de Kanal D'de!
Hakan (Alp Navruz)
İşi inşa etmekti ama kendine gerçek bir yuva inşa edemedi Hakan. Gerçekten sevilmek başka şey, sevginin gerçekliğinden emin olmak başka. Hiçbir zaman emin olamadı karısının sevgisinden, olamayacaktı da. Küçük bir aşk kaçamağı yaptı iş gezisinde, koca bir bela aldı başına. Ama o bela, karısıyla tanışmasına, onun gerçek yüzünü görmesine vesile oldu. Her şey sahici olsun istiyordu ya hani; yalansız dolansız. Şimdi öyleydi işte. Merve gerçekti, ama gerçek olduğu için imkansızdı artık onu sevmek. Yine de başarabilecek miydi? Söz konusu Hakan’sa eğer, mümkündü elbet. Çünkü o, çocukluğundan beri kafasına koyduğu her şeyi başarmıştı.
Merve (Sinem Ünsal)
Hiç kimsenin hiçbir şeyi olarak tanıdı kendini Merve. Ama bir kişinin her şeyi olmaya adadı kendini. Aile olmaya adadı kalbini. Önce dostluğun kapısını çaldı, dosttan aile olur mu diye denedi, sonra aşkın kapısını zorladı, eşiyle yuva kurmaya çalıştı. Aile olmak sonradan öğrenilebilen bir şeydi ama bu uğurda dostla düşman olmak beklenmedik bir savaştı. Yine de direndi Merve; öyle ya direnmek, yetimhane günlerinden beri heybesinde taşıdığı küçük bir oyuncaktı.
Sahra (Nilperi Şahinkaya)
Çocuk yaşta annesinin, babasını öldürdüğü bir kadındır Sahra. Hayattan en nefret ettiği gün, annesini cezaevine uğurladığı, kendisinin de yetimhaneye düştüğü gündür. Ama aynı gün ona, bu hayattaki en büyük dostunu, Merve’yi hediye etmiştir. Bir adamın kızı olmak midesini yeterince bulandırırken, bir başka adamın karısı olmayı kendine kondurmamıştır dahi. Yuva kurmamış, bunu hayal dahi etmemiştir. Ve ettirmemiştir de! Aşk tutulası değil, kaçılası bir şeydir ona göre. Eni sonu kötüdür Sahra’ya göre.
Kaan (Tansel Öngel)
Tecrübeden ders çıkarmayan, sadece yorulur, yıkılmaya mahkumdur. Kaan, kardeşi Hakan’ın aksine, zor günlerin direnen değil, dövünen kişisidir. Romantiktir, kırılgandır. Kolay kanar, kolay kandırılır ve yazık ki kolay kolay da iyileşmez. Melankoliktir biraz, takıntılıdır Kaan. Cevaplara kolay ulaşamaz, sorgulamaz çünkü, dosdoğru güvenmeyi tercih eder. İyi biridir ve bu yüzden hiçbir zaman büsbütün iyi hissedememiştir kendini, doya doya iyiyim diyememiştir.
Ömer (Uğur Uzunel)
Aşk diye bildiği şeyin ağır bir obsesyon olduğunun farkında değil Ömer. Olsa dahi dönmez yolundan, vazgeçmez. Aşk sandığın kadar değil, yandığın kadar demiş ya hani Mevlana; Ömer’i ikisi de paklamaz artık. Yanmanın değil, yakıp yıkmanın derdinde artık o. Ve elbette aşk, yandığın yerde başlayıp yaktığın yerde biten şeydir. Sonunu bile bile yakar kendini Ömer, ateşe yürür en başından beri.
Derman (Altan Erkekli)
Mahallenin güzel abisi Derman. Sattığı meyve sebzeler gibi, karakteriyle, dostluğu ve sevdasıyla da şifa deposu. Ama yazık ki kılavuzu olan aklı hasta biraz. Gönlü de, zihni de yorgun. Henüz farkında olmasa da Alzheimer hastası Derman. Adalet’in yılmaz sevdalısı, Balat’ın romantik delikanlısı, fedakar abisi, inatçı keçisi.
Adalet (Işıl Dayıoğlu)
Adıyla müsemma Adalet. Eski yetimhane müdürü. Vicdan terazisi herkesi doğru tartmış bugüne kadar, herkese hakkını vermiş, kimselerden bir şeycik istememiş, kimseye müdana etmemiş, çok sevmiş ama hiç evlenmemiş. Yeğeni Emir’le bir başına yaşıyor mahallede ama herkeslere yetiyor, herkesin derdine koşuyor. Kin tutmuyor, nefret etmiyor kolay kolay. Bu hayatta ihmal ettiği tek bir kalp var o da kendi kalbi. Peşinden gidemiyor bir türlü kalbinin; dostu sevmek bir yere kadar, biraz da aşk olsun diyemiyor. Utanıyor mu, belki biraz. Bencilce mi geliyor, belki biraz. Ama en çok, Emir yalnız kalır diye korkuyor.
Semiha (Nalan Kuruçim)
Para, pranga olsa, bileğine takıp anahtarı denize atar Semiha. Öylesi meftundur paraya. Bir kıssa vardır, arkadaşlığı tarifler hani; kimi dost vardır ekmek gibidir her gün ararsın, kimisi ilaçtır ihtiyacın olunca ararsın, kimisi de hastalıktır, o gelir seni bulur. İşte bu son örnektir Semiha. Gelip bulan, hasta eden cinstendir. Bu yüzden hemen her an hastadır, bulaşıcıdır. Kendinden başkasını sevebilmiş midir bu hayatta,; meçhul! Mahallenin meşhur kalpsizidir Semiha. Kızı Seda’yla, manav çırağı Emir’in aşkının katilidir.
Emir (Taha Ünal)
Adalet’in kurtlar sofrasındaki kuzusu, biricik yeğeni. Çocuk yaşta, emekli olan teyzesine yük olmamak adına okulu bırakıp çalışmaya başlamış koca yürekli küçük çocuk. Derman’ın çıraklığında sadece manavlığı değil, romantizmi de etüt etmiş. Temiz kalbin, duru aşkın yaşayan mümessili.
Serdar (Uğur Biçer)
Abidin Dino, çaresizliği çizseydi eğer, Serdar’ı resmederdi. Diplomalı işsiz Serdar. Koah hastası babasıyla, merdiven altı dairelerinde, küf içinde yaşıyor. Çalışkan ve dürüst bir adam oysaki ama bir türlü iş bulamıyor, bulsa dahi babasını bırakıp çalışamıyor. Bu onulmaz paradoksun içinde keskin bir hayat mücadelesi veriyor Serdar. Yaşamıyor, hayatta kalmaya çalışıyor.