Yerli dizi izleyemiyorum. Bunu ukalalık olarak görmeyin lütfen, sadece dizinin bir bölümüne ayıracak üç saatlik vaktim yok. İzlerken hafakanlar basıyor. Boş boş bakışmalar, sağdan sola yüz çevirirken beş dakika geçmesi, sırf süre uzasın diye konulmuş anlamsız diyaloglar boğuyor beni. Geçen pazartesi Star’da başlayan Sefirin Kızı dizisinin ilk bölümünü, yeğenim de oyuncu kadrosunda yer alıyor diye izledim.
Aslına bakarsanız çok da güzel bir kadrosu var. Başroldeki Engin Akyürek’i beğenmesem de Neslihan Atagül, Uraz Kaygılaroğlu ve minik oyuncu Beren Gençalp çok çok iyiydi. Ama bu oyuncuların iyi olması, dizinin de iyi olduğu anlamına gelmiyor. Konak, hanımağa, nasıl olduğu belli olmayan zenginlik, kirli sakallı sert erkek, sürekli ağlayan ve gerçeği saklayan kadın, şive, Ege kasabası, kadına şiddet, tecavüz ve bekaret, bekaret, bekaret.
Yıl 2019 ve dizinin senaryosu bu. Yüzlerce dizide kullanılmış klişeleri toplamışlar, yetmez gibi kadına şiddetle mücadele için herkesin bayrak açtığı dönemde tecavüz ve bekaret üzerine dizi yapmışlar. Yazık, çok yazık... Üstelik bu dizi daha önce çekilmiş. Sen Anlat Karadeniz’de de konu aynıydı. Tecavüze uğrayan kadın, yıllar sonra çocuğuyla geri dönüyor, o çocuğa ve kadına bir erkek sahip çıkıyor, kötü bir anne de kadına ve çocuğuna eziyet çektiriyor. Zaten iki dizinin senaristleri de aynı.
Sefirin Kızı’nın yapımcıları, iyi reyting alan Sen Anlat Karadeniz’in senaryosunu yazan ekipten Ayşe Ferda Eryılmaz ve Sedef Nehir Erdem’i almış, “Bize de aynısını yazın ama bu kez Karadeniz değil Ege olsun” demiş herhalde. Bu iki senarist de bir önceki dizinin textlerini önlerine alıp birkaç şeyi değiştirerek işte bu diziyi ortaya çıkarmışlar. Mükemmel yaratıcılık!
