Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Yönetmen: Martin Brest Senaryo: Giovanni Arpino (novel), Bo Goldman (screenplay), Ruggero Maccari (character from Profumo Di Donna), Dino Risi (character from Profumo Di Donna)
Oyuncular:
Al Pacino
Chris O'Donnell
James Rebhorn
Gabrielle Anwar
7 yıl aradan sonra etkinlik vesilesiyle yeniden izlemiş oldum...
Al Pacino'nun devleştiği filmlerden biri, tek Oscar'ını bu filmle almış ki gerçekten kariyerinin en iyi performansı olduğu iddia edilebilir. Tabii çok fazla iyi performansı olduğundan net bir seçim yapmak da çok kolay değil.
Aslında sevmesi çok kolay bir film değil. Çünkü başroldeki görme engelli albay son derece sinir bozucu, huysuz bir adam. Filmin ilk 1-1.5 saati onun etrafındakileri azarlamalarıyla geçiyor. Çok geçmeden bu aksiliğinin temel sebebinin görme duyusunu kaybetmenin verdiği eşsiz acı, hayattaki en büyük arzusu olan kadın kokusuyla uyanmanın hayale dönüşmesi... Fakat Charlie sayesinde albay hayattaki tutkularını gerçekleştirmenin hala mümkün olduğunu fark ediyor. Özellikle de yürekleri ağza getiren Ferrari sahneleriyle gerçekleşiyor bu...
Tango sahnesi gerçek bir klasik, oradaki hanımefendi aşırı güzel bir seçim olmuş. Charlie'nin ispiyonculuk yan hikayesi de filmin coşkulu bir final yaparak eğitim sistemini eleştirmesini sağlamış, güzel olmuş.
Filmle ilgili iki hoşnutsuzluğum var. Birincisi süresinin konu yoğunluğuna göre gereğinden çok uzun tutulmuş olması. İkincisi ise karakterin değişiminin çok uç noktalarda olması. Böyle bilge bir adamın, kolayca (birkaç günlük süreçte oldu her şey) içinden sevgi fışkırabilen bir adamın ailesine karşı aşırı derecede huysuz olması yani özetle hızlı karakter değişimi kafama çok yatmadı. Yine de başyapıtlık statüsünü hak eden filmlerden olduğunu düşünüyorum tabii.
Ders niteliğine sahip filmler listesinin başlarında yer alan, muhteşem Al Pacino oyunculuğunun sergilendiği son derece hoş ve keyifli bir 90'lar filmi. Bu film hakkında sürekli Al Pacino'nun oyunculuğunun konuşulması ve filmin önüne geçmesi boşuna değil, gerçekten ''Oscarlık''' kelimesinin tanımını yapmış ve neden yaşayan en iyi iki oyuncudan biri olduğunu gözler önüne sermiş.
Ama sadece Al Pacino oyunculuğu değil, filmin verdiği mesaj ve hikayeyi işleme biçimi de gerçekten çok güçlü ve tesir edici. Ölü Ozanlar Derneği gibi, Good Will Hunting gibi bu film de esas amacını layıkıyla başarabilmiş ve hissetirebilmiştir. Aynı zamanda değeri bilinmeyen bir klasik. Bu film Top 250'de yer almazken saçma sapan birçok filmin, Hint filmlerin yer alması...
Al Pacino'nun oynadığı emekli ve yakın zamanda görme engelli olmuş olan Albay karakteri de bence oldukça gerçekçi ruh halleriyle yansıtılmış. Dengesizlik, hiç beklenmedik şeyleri birden yapabilmesi. Olumlu ya da olumsuz, ama böyle insanlar da var. Üstelik karakter de psikolojik olarak iyi olmadığını açıkça belirtiyor malum.
Filmde birçok unutulmaz sahne var. Ailesiyle (?) yediği meşhur yemek sahnesi, unutulmaz ferrari sahnesi, tüyler ürperten disiplin komisyonu sahnesindeki Al Pacino tiradı; ve tabi ki.. .Dillere destan, epik, sinema tarihinin belki de gelmiş geçmiş en iyi dans sahnesi... Efsanevi müzik Por Una Cabeza eşliğinde muhteşem bir sahne. Belirtmeden geçmemeliyim ki, eğer bu müzik olmasaydı bu sahne belki de bu kadar güzel gözükmezdi, böylesine etkileyici olmazdı, ama bu haliyle... Defalarca izlenilesi, dinlenilesi bir kült sahne... Kadının güzelliği ise göz kamaştırıyor...
Normal bir filmde bu kadın karakter muhakkak işleyişe dahil olur ve Charlie vb. sevgili filan olurlardı. Ama bu filmde tıpkı gerçek hayatta olabileceği gibi sadece hayatta bir anlığına rastlanan ve o andan ibaret olan bir konuk olarak kaldı, tek sahnelik...
Genele baktığımızda, hikayenin bir sınırı ve kapasitesi olsa da, belki de Al Pacino sayesinde hakkını yani vermek istediğini veriyor. Başroldeki eleman bu filmden sonra meşhur olamadığı ve gözümüz o kadar ısırmadığı için o kadar yorumlanamıyor. Mesela o çocuk yerine Leonardo Di Caprio olsaydı, belki daha bi göze yakın gelir ve filmin puanı yüksek olurdu.
Okul sahnesindeki Al Pacino'nun gerçekten ayakta alkışlanası tiratı da okullarda ders niteliğinde gösterilmesi gerekilen unutulmaz bir sahneydi. Her film ders vermek zorunda değil ama verdi mi böyle verilmeli... Bu arada filmin bir sahnesinde Al Pacino ''Six Feet Under'' diyordu ve filmin sonlarında da Six Feet Under'ın Ruth annesini görmek ilginç bir tesadüf oldu.
Kanıt olmamasına rağmen üç elemanın uzaklaştırma almaları biraz tartışılabilir olsa da, eğer kanıt olsa zaten direkt okuldan atılacaklardı malum...
Son olarak filmin bütçesel olarak yapımına Jack Daniels markası da ortak olmuş olmalı. Öyle böyle değil, reklam az kalır, replik bile eklemiş adamlar. Bu filmden sonra satışları ciddi bir oranda artmış olmalı, nasıl artmasın? Milyonlarca doları TV reklamlarına yatırmak yerine bir filme yatırarak çok daha karlı bir iş çıkarmışlar resmen...
Filmi beğendim. Süresinin uzunluğu dışında konu ve işleyiş olarak güzel bir filmdi.
Bana biraz Green Book filmini anımsattı. Sert adamın duvarlarını yıkması ve karakter değişimi o filmi anımsattı. Al Pacino muhteşem bir oyunculuk sergilemiş. Özellikle filmin son yarım saatinden çok keyif aldım. o 'mahkeme sahnesi' harikaydı. Filmin son sahnesinde çocuklarla olan diyalogunuda sevdim. Çocuklara tahammülü olmayan adamdan eser kalmamıştı. Filmdeki dans ve araba sahneside bir diğer güzel sahnelerdi. Polis ile olan konuşmayı da beğendim.
Al Pacino'nun en iyi filmi bence. Kendisinden beklemediğim güzellikte bir oyunculuk çıkarmış. Karakterin duygusunu güzel geçirmiş bize. Film biraz daha kısa olsa çok güzel olurmuş.
Charlie ve Albay'ın ilişkisi çok güzeldi. Yaptıkları serserilikleri izlemek bana keyif verdi. Mahkeme sahnesi de ilişkilerinin zirvesi oldu. Tango ve Ferrari sahneleri de akılda kalıcı anlardı.
Al Pacino'nun 20 küsür filmini izlemiş biri olarak -evet Al Pacino fanıyım - Scent of a Woman bana göre Al Pacino'nun oyunculukta zirve yaptığı yapımdır. Al Pacino'nun muhteşem ötesi performansı sayesinde adını klasikler arasına yazdırmış bu filmin en büyük özelliğinin de bu olduğunu düşünüyorum. Frank karakterini Al Pacino yerine sıradan bir isim oynasaydı, bu kadar sükse yapmazdı bence.
Filme gelecek olursam, süresi gereğinden fazla uzundu. İlk yarım saatinde biraz sıkıldım -çünkü Al Pacino yoktu - onun dışında yer yer durağanlaşsa da izlemesi zevkli bir yapımdı. Çok beğendiğim birkaç sahne vardı, bunlardan biri de tabii ki efsane tango sahnesi
Neyse Al Pacino'nun en az 4.kez alması gereken Oscar'ı ilk kez aldığı bu filme puanım: 8.5/10
(Filmden çok Al Pacino'yu yorumladım sanırım )
Bana da yer açın... Ben de Al Pacino övmeye geldim...
Bu filmin başyapıt statüsünde değerlendirilip, övülüyor olmasının en temel sebebi Al Pacino'nun muazzam oyunculuk performansı bence. Kariyerinde birbirinden son derece farklı, sayısız rolü oynamış olmasına rağmen bu filmdeki performansı kendisinin en iyi oyunculuk performansı olabilir.
Tango sahnesi gerçek bir klasik, Ferrari sahnesi son derece keyifli, son sahnedeki eğitim sistemi eleştirisi son derece yerinde, hatta askerlik sistemine eleştiri var bile denilebilir ancak birkaç tutarsızlık da mevcut maalesef...
Birincisi filmin süresi çok uzun, uzun olmasına rağmen de içerisinde hala eksik bir şeyler var. İkincisi ise karakterlerimiz filmin başında çok uçlarda, özellikle de Al Pacino'nun karakteri ve bu karakterin değişimi çok ani oluyor bence. Charlie'nin tüm alttan alışlarına, huyuna gitmesine, tavsiyelerine rağmen değişmeyen Albay, bir anda sevgi manyağı bir adama dönüşüyor. Yaşanan bu dönüşüm ani bir şekilde yaşanmasa ve öncesi biraz daha iyi işlense filmin değeri de büyük oranda katlanırdı bence.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen Al Pacino'nun eşsiz performansı için bile izlenmesi gereken bir film bence tabii...
Bu site, içeriği kişiselleştirmek, deneyiminize uyarlamak ve kayıt olmanız durumunda giriş yapmanızı sağlamak için yasal düzenlemelere uygun çerezler (cookies) kullanır.
Bu siteyi kullanmaya devam ederek, çerez kullanımına izin veriyorsunuz.