Ünlü oyuncu Vatan Gazetesi'ne röportaj verdi.
Antalya Film Festivali"nin en iyi filmi seçilen Güzel Günler Göreceğiz"deki Anna rolüyle "En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu" ödülü alan Nesrin Cavadzade, hiç ödül almadan da dünyanın en iyi oyuncusu olunabileceğini söylüyor. "İyi oyuncular hiçbir zaman ödülleriyle hatırlanmazlar, unutulmaz performanslarıyla hatırlanırlar. Ödül olsa da olur, olmasa da" diyor.
* Ödül bekliyor muydunuz?
Ana motivasyonum ödül almak değildi. En temel motivasyonum Anna'yı oynamaktı; çok sevdiğim bir karakter oldu çünkü.
* Bu filmde oynamaya nasıl karar verdiniz peki?
Senaryoyu okur okumaz... Koşa koşa en güzel elbiselerimi giyip yapımcı ve yönetmenin yanına gittim. Rolü almak için beş takla attım diyebilirim. "Şöyle oynayacağım, böyle oynayacağım. Benim ana dilim Rusça. Ben şöyleyim, böyleyim'' diye resmen kulis yaptım kendime. Daha sonra yönetmenimiz Hasan Tulga Polat ödül konuşmasında "Çok değerli oyuncularla çalıştık. Kabul ettikleri için çok teşekür ediyoruz" gibi laflar etti. Ama yalan; aslında ben onlara yalvardım. Ben çok istedim olmasını. Sağolsunlar kırmadılar.
* Şu ana kadar aldığınız en büyük ödül bu ödüldü değil mi?
En popüler olan, en çok yankı bulan oldu diyebilirim. Yoksa daha öncesinde Ankara, Bursa ve Erzurum Film Festivalleri?nden en iyi kadın oyuncu ödüllerim var.
* Adınız okunduğunda ne hissettiniz; şaşırma, sevinç?..
Şaşırdım. Çünkü Antalya çok fazla sürpriz yapan bir festival. Jürinin ne karar vereceği öngörülemiyor. O anlamda büyük bir şaşkınlık oldu yoksa iyi oynadığımı biliyordum... Bu arada çok şansızım ki, sadece filmin galasına katılabildim. Ve hemen rol aldığım Al Yazmalım dizisinin çekimlerine geri döndüm.
* ?Bu film izlenmeli çünkü...? desem nasıl doldurursunuz?
Çünkü çok bizden bir hikaye anlatıyor; üstelik daha önce anlatılmamış bir tarzda anlatıyor. Türkiye'deki örneklerinin çok olduğunu sanmıyorum. Beş hikâye, beş ana karakter. Birbirlerinin varlığından bihaber bir şekilde hayatları çakışıyor. Çok çetrefilli bir kurgusu var. Uğur Polat gibi Türkiye'de kariyer yapmış bir oyuncunun okur okumaz filme dahil olması da filmin çok iyi bir senaryosu olmasından kaynaklanıyor.
* Çekimler esnasında yaşadığınız komik bir an oldu mu desem?
Uğur Polat'a uzun zamandır hayranlık duyuyordum. Menajerlerimiz de aynı üstelik. Hatta menajerime hep "Uğur Bey"le bir filmde oynamak istiyorum, keşke denk gelsek" diyordum. En sonunda Güzel Günler Göreceğiz?de denk geldik ve tek bir sahnemiz vardı. 30 saniyelik kısacık bir sahne. Ve Uğur Bey o sahnede bana tokat atıyordu. Dedim ki "Uğur Bey böyle mi karşılaşacaktık? Bu mu yani?" (gülüyor)
* Gerçekten de tokat yeme sahneniz çok konuşuldu. Tokatı gerçekten yemişsiniz.
Sonuçta çok yakın kadrajlarla çekiliyor ve teknik olarak bir tokat atılacaksa bu "mış" gibi yapılamaz. Aynı şekilde ağladığın zaman gerçekten ağlarsın, güldüğün zaman gerçekten gülersin, yere kapaklandığın zaman gerçekten kapaklanırsın yani bu anlamda bir tek gerçekten ölmezsin. Onun dışında her şeyi gerçekten yaparsın.
* Sevişme sahneleri için de bu durum geçerli mi? Bir yere kadar, öpüşürüm ya da sevişirim gibi bir sınırınız var mı?
Sahne ne gerektiriyorsa onu yaparsın. Oyuncuların böyle kuralları olmasını gerçekten anlamıyorum.
* Bu role nasıl hazırlandınız? Hayat kadınlarıyla konuştunuz mu?
Yok, konuşmadım. Benim bir role hazırlanırken senaryoda aradığım şey duygudaşlık. Benzer bir duyguyu kendi içimde bulup onu büyütmek üzerine hazırlanıyorum. Anna"nın çok güzel bir cümlesi var; "Çok hata yaptım çünkü çok öfkeliydim"... Bunu baz aldım ve içimde büyüttüm. Ben de yapı olarak çok öfkeliyim. Öfkeli, protest, muhalif insanları çok severim.
Antalya Film Festivali"nin en iyi filmi seçilen Güzel Günler Göreceğiz"deki Anna rolüyle "En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu" ödülü alan Nesrin Cavadzade, hiç ödül almadan da dünyanın en iyi oyuncusu olunabileceğini söylüyor. "İyi oyuncular hiçbir zaman ödülleriyle hatırlanmazlar, unutulmaz performanslarıyla hatırlanırlar. Ödül olsa da olur, olmasa da" diyor.
* Ödül bekliyor muydunuz?
Ana motivasyonum ödül almak değildi. En temel motivasyonum Anna'yı oynamaktı; çok sevdiğim bir karakter oldu çünkü.
* Bu filmde oynamaya nasıl karar verdiniz peki?
Senaryoyu okur okumaz... Koşa koşa en güzel elbiselerimi giyip yapımcı ve yönetmenin yanına gittim. Rolü almak için beş takla attım diyebilirim. "Şöyle oynayacağım, böyle oynayacağım. Benim ana dilim Rusça. Ben şöyleyim, böyleyim'' diye resmen kulis yaptım kendime. Daha sonra yönetmenimiz Hasan Tulga Polat ödül konuşmasında "Çok değerli oyuncularla çalıştık. Kabul ettikleri için çok teşekür ediyoruz" gibi laflar etti. Ama yalan; aslında ben onlara yalvardım. Ben çok istedim olmasını. Sağolsunlar kırmadılar.
* Şu ana kadar aldığınız en büyük ödül bu ödüldü değil mi?
En popüler olan, en çok yankı bulan oldu diyebilirim. Yoksa daha öncesinde Ankara, Bursa ve Erzurum Film Festivalleri?nden en iyi kadın oyuncu ödüllerim var.
* Adınız okunduğunda ne hissettiniz; şaşırma, sevinç?..
Şaşırdım. Çünkü Antalya çok fazla sürpriz yapan bir festival. Jürinin ne karar vereceği öngörülemiyor. O anlamda büyük bir şaşkınlık oldu yoksa iyi oynadığımı biliyordum... Bu arada çok şansızım ki, sadece filmin galasına katılabildim. Ve hemen rol aldığım Al Yazmalım dizisinin çekimlerine geri döndüm.
* ?Bu film izlenmeli çünkü...? desem nasıl doldurursunuz?
Çünkü çok bizden bir hikaye anlatıyor; üstelik daha önce anlatılmamış bir tarzda anlatıyor. Türkiye'deki örneklerinin çok olduğunu sanmıyorum. Beş hikâye, beş ana karakter. Birbirlerinin varlığından bihaber bir şekilde hayatları çakışıyor. Çok çetrefilli bir kurgusu var. Uğur Polat gibi Türkiye'de kariyer yapmış bir oyuncunun okur okumaz filme dahil olması da filmin çok iyi bir senaryosu olmasından kaynaklanıyor.
* Çekimler esnasında yaşadığınız komik bir an oldu mu desem?
Uğur Polat'a uzun zamandır hayranlık duyuyordum. Menajerlerimiz de aynı üstelik. Hatta menajerime hep "Uğur Bey"le bir filmde oynamak istiyorum, keşke denk gelsek" diyordum. En sonunda Güzel Günler Göreceğiz?de denk geldik ve tek bir sahnemiz vardı. 30 saniyelik kısacık bir sahne. Ve Uğur Bey o sahnede bana tokat atıyordu. Dedim ki "Uğur Bey böyle mi karşılaşacaktık? Bu mu yani?" (gülüyor)
* Gerçekten de tokat yeme sahneniz çok konuşuldu. Tokatı gerçekten yemişsiniz.
Sonuçta çok yakın kadrajlarla çekiliyor ve teknik olarak bir tokat atılacaksa bu "mış" gibi yapılamaz. Aynı şekilde ağladığın zaman gerçekten ağlarsın, güldüğün zaman gerçekten gülersin, yere kapaklandığın zaman gerçekten kapaklanırsın yani bu anlamda bir tek gerçekten ölmezsin. Onun dışında her şeyi gerçekten yaparsın.
* Sevişme sahneleri için de bu durum geçerli mi? Bir yere kadar, öpüşürüm ya da sevişirim gibi bir sınırınız var mı?
Sahne ne gerektiriyorsa onu yaparsın. Oyuncuların böyle kuralları olmasını gerçekten anlamıyorum.
* Bu role nasıl hazırlandınız? Hayat kadınlarıyla konuştunuz mu?
Yok, konuşmadım. Benim bir role hazırlanırken senaryoda aradığım şey duygudaşlık. Benzer bir duyguyu kendi içimde bulup onu büyütmek üzerine hazırlanıyorum. Anna"nın çok güzel bir cümlesi var; "Çok hata yaptım çünkü çok öfkeliydim"... Bunu baz aldım ve içimde büyüttüm. Ben de yapı olarak çok öfkeliyim. Öfkeli, protest, muhalif insanları çok severim.