- Katılım
- 30 Haziran 2011
- Mesajlar
- 33,319
- Reaksiyon puanı
- 14,201
- Puanı
- 1,060
- Yaş
- 28
[h=1]Reklamları artık dizi karakterleri pazarlıyor![/h][h=2]Reklam sektörü, reyting rekortmeni dizilerin senaryolarını ve repliklerini keşfetti.[/h] [h=4]01.03.12 20:44[/h] [h=3]Kuzey ve Güney dizisinde bir telekomünikasyon şirketinin Ali karakterinin repliğine yerleştirdiği model, sektörde yeni bir rekabet alanı açıldığının işareti...
Önce Adını Feriha Koydum'un Seher, sonra da Kuzey ve Güney'in Ali'si.
Reklamları artık dizi karakterleri pazarlıyor. Hem de dizilerin içerisinde...
Reklam sektörü artık replik reklam modeline geçiyor.
Telekomünikasyon sektöründe rekabetin boyutları artık cidden akıl oyunlarına dönmüş durumda. Kuzey ve Güney dizisinin 29 Şubat'ta yayınlanan 25. bölümünü izlerken reklam sektörünün bu yeni buluşunu keşfettim (Belki ben çok geç kalmışımdır, daha önce farketmiş olanlar da olabilir fakat ben bu modeli yeni farkettim).
Bugüne kadar telekomünikasyon şirketlerinin her türlü mücadelesine tanık olduk. Vampirlerden, yarı açık cezaevlerine, çekememezliklere kadar reklamlarda giderek sertleşen imajlar kullanıldı.
Reklam Özdenetim Kurulu'nun bu türden mücadelelere zaman zaman sarı ve kırmızı kartlar şahidiz
<h3>Fakat Kuzey ve Güney dizisini izledikten sonra pazarlama stratejilerinde sektörün yepyeni bir seviyede pazarlama stratejisine geçtiğini artık anlıyorum.
Karalama yok, itham yok, diğerini kötüleme yok, sadece kendini anlatmak var. Hem de Türkiye'nin en popüler dizilerinden birinin içerisine zekice yedirilmiş olan bir sahne ve doğrudan hedefe odaklı bir pazarlama stratejisi.
Size sadece Kuzey ve Güney'de geçen o sahneyi anlatıp diyaloğu aktarıyorum ve hiç yorum yapmıyorum. Zaten bu strateji doğru strateji ise okuyan herkes ne demek istediğimi çok net bir şekilde anlayacaktır.
Dizideki Kuzey karakterinin (Kıvanç Tatlıtuğ) can dostu Ali (Rıza Kocaoğlu), Kuzey'in babası Sami Tekinoğlu'nun (Mustafa Avkıran) fırınına girer ve telaşlı şekilde yazar kasanın bulunduğu masanın altına üstüne bakmaya başlar. Sami Bey bankaya kadar gittiği için fırında yoktur.
Sonra fırında çalışan gençlerden birine sorar: Ya burada internet var mıydı?
Fırın çalışanı: Hı, yok abi burda internet
Ali: Aaa, niye?
Fırın Çalışanı: Ne bileyim abi, Sami Abi'ye sor
Ali: Söyliim ben onu Sami Amca'ya yaa! Burda sabit hat var di mi?
Fırın Çalışanı: Var
Ali: Oğlum, sabit hat olunca ücretsiz modem alabiliyosun. Taahhütsüz internetin oluyo yani. Günlük, saatlik, kullandığın akdar ödüyosun. Ücretsiz portal erişimin falan oluyo. Durmak kabahat yani. Cık, söyliim ben bunu Sami Amca'ya yaa!
Neyse ben giddim, yan taraftan giriim internete, işimi halledeyim geliyorum yine.
Bu arada benim Kuzey ve Güney'de farkettiğim durum aslında ondan önce Adını Feriha Koydum'da da yer almış. Orada da Feriha'nın ağabeyi Mehmet ile karısı Seher arasında bunun hemen hemen bir kopyası diyalog geçiyor.
Yani artık reklam sektörü reklam aralarıyla yetinmekten sıkılmış ve doğrudan çok izlenen dizilerin içerisine hatta figüran olarak girmeye başlamış. Doğrudan hedefe odaklı bir yaklaşım.
Elbette tahminime göre çok da pahalı bir yaklaşım...
BARIŞ ERKAYA- HABERTÜRK
</h3>
[/h]
Önce Adını Feriha Koydum'un Seher, sonra da Kuzey ve Güney'in Ali'si.
Reklamları artık dizi karakterleri pazarlıyor. Hem de dizilerin içerisinde...
Reklam sektörü artık replik reklam modeline geçiyor.
Telekomünikasyon sektöründe rekabetin boyutları artık cidden akıl oyunlarına dönmüş durumda. Kuzey ve Güney dizisinin 29 Şubat'ta yayınlanan 25. bölümünü izlerken reklam sektörünün bu yeni buluşunu keşfettim (Belki ben çok geç kalmışımdır, daha önce farketmiş olanlar da olabilir fakat ben bu modeli yeni farkettim).
Bugüne kadar telekomünikasyon şirketlerinin her türlü mücadelesine tanık olduk. Vampirlerden, yarı açık cezaevlerine, çekememezliklere kadar reklamlarda giderek sertleşen imajlar kullanıldı.
Reklam Özdenetim Kurulu'nun bu türden mücadelelere zaman zaman sarı ve kırmızı kartlar şahidiz
<h3>Fakat Kuzey ve Güney dizisini izledikten sonra pazarlama stratejilerinde sektörün yepyeni bir seviyede pazarlama stratejisine geçtiğini artık anlıyorum.
Karalama yok, itham yok, diğerini kötüleme yok, sadece kendini anlatmak var. Hem de Türkiye'nin en popüler dizilerinden birinin içerisine zekice yedirilmiş olan bir sahne ve doğrudan hedefe odaklı bir pazarlama stratejisi.
Size sadece Kuzey ve Güney'de geçen o sahneyi anlatıp diyaloğu aktarıyorum ve hiç yorum yapmıyorum. Zaten bu strateji doğru strateji ise okuyan herkes ne demek istediğimi çok net bir şekilde anlayacaktır.
Dizideki Kuzey karakterinin (Kıvanç Tatlıtuğ) can dostu Ali (Rıza Kocaoğlu), Kuzey'in babası Sami Tekinoğlu'nun (Mustafa Avkıran) fırınına girer ve telaşlı şekilde yazar kasanın bulunduğu masanın altına üstüne bakmaya başlar. Sami Bey bankaya kadar gittiği için fırında yoktur.
Sonra fırında çalışan gençlerden birine sorar: Ya burada internet var mıydı?
Fırın çalışanı: Hı, yok abi burda internet
Ali: Aaa, niye?
Fırın Çalışanı: Ne bileyim abi, Sami Abi'ye sor
Ali: Söyliim ben onu Sami Amca'ya yaa! Burda sabit hat var di mi?
Fırın Çalışanı: Var
Ali: Oğlum, sabit hat olunca ücretsiz modem alabiliyosun. Taahhütsüz internetin oluyo yani. Günlük, saatlik, kullandığın akdar ödüyosun. Ücretsiz portal erişimin falan oluyo. Durmak kabahat yani. Cık, söyliim ben bunu Sami Amca'ya yaa!
Neyse ben giddim, yan taraftan giriim internete, işimi halledeyim geliyorum yine.
Bu arada benim Kuzey ve Güney'de farkettiğim durum aslında ondan önce Adını Feriha Koydum'da da yer almış. Orada da Feriha'nın ağabeyi Mehmet ile karısı Seher arasında bunun hemen hemen bir kopyası diyalog geçiyor.
Yani artık reklam sektörü reklam aralarıyla yetinmekten sıkılmış ve doğrudan çok izlenen dizilerin içerisine hatta figüran olarak girmeye başlamış. Doğrudan hedefe odaklı bir yaklaşım.
Elbette tahminime göre çok da pahalı bir yaklaşım...
BARIŞ ERKAYA- HABERTÜRK
</h3>
[/h]