Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Demet Akbağ’ın başrolünü oynadığı, çekimleri İstanbul ve Muğla’nın Dalyan ilçesinde yapılan film; 50’sinden sonra hayatı değişen Nadide’nin hikayesini konu alıyor. Eşini kaybettikten sonra gençlik hatalarını telafi etmek için kolları sıvayan Nadide, gazetede gördüğü bir haberle kendisini önce okul sıralarında, ardından mavi sularda bulur...
Öncelikle Çağan Irmak'ın önceki işlerine göre biraz daha farklı bir noktada durduğunu belirtmem lazım. Gerek fantastik ögeler, gerek uzun süredir kendisinden göremediğimiz komedi sahneleri derken ortaya güzel bir film çıkmış.
Nadide'nin rüya sahneleri, balık ve balinalarla yaptığı konuşmalar yönetmenin önceki filmlerini hatırlatırken komedi ve dram sahneleri de eşit derecede dağıtılmış. Ama henüz izlemeyenler varsa ilk yarının daha komik, ikinci yarının ise biraz daha dramatik geçtiğini söyleyebilirim.
Kadına dair kalıplaşmış tabular ve kadınların belli bir yaşa geldikten sonra sonra evde oturmaya, torun bakmaya, yalnız başına kalmaya vb. şeylere ayarlanmış olması da iyi bir şekilde anlatılıyor. Bu arada deniz altındaki sahneler de güzel çekilmiş, öyle ki izlerken insanda bir tatile gitme isteği uyandırıyor.
Filmin tüm sahneleri çok iyiydi, ama Nadide'nin "bundan sonra ne yapacağım?" temalı rüya sahnesi, okuldaki ilk gününde hoca sanılması, dalmayı öğrenmek istediği için Yusuf Kaptan'a rahat vermemesi ve Yetkin Dikinciler'in anlamlı monoloğu favorilerim arasındaydı. Sonlara doğru bir kız öğrencinin (adını unuttum) lezbiyen çıkması ve Beyazıt Öztürk, Büşra Pekin ile Çağan Irmak'ın seslerini (kaplumbağayı ve filmin sonundaki şarkıyı seslendiriyor) duymak da sürpriz oldu.
Demet Akbağ her filminde olduğu gibi burada da oyunculuk dersi veriyor. Filmi beğenmeseniz bile performansına hayran olmamanıza imkan yok. Aynı şekilde Yetkin Dikinciler de yine harikaydı. İmkanı olsa ikisini bir dizide de partner olarak görmek isterim, ama ancak rüyamızda görürüz gibi.
Batuhan Begimgil, Çisem Çancı, Efecan Şenolsun, Irmak Örnek, Ümit Erlim, Gizem Erdem ve Burak Can gibi no-name isimler konusunda endişeliydim, ama hepsi de karakterlerinin hakkını vermiş. Ama Cem hariç yolculuktaki diğer gençlere Nadide'mi üzdükleri için çok gıcık olduğumu da söylemeliyim.
Neyse, Düğün Dernek ve Star Wars'tan kafasını kaldırıp başka seçenekleri görmek isteyenlerin beklentilerini karşılayabilecek, başarılı bir film olmuş. Çağan Irmak'ın en iyisi olmasa da sinemada görülmeyi hak ediyor.
Çok naif bir film kesinlikle, izlemeyenler varsa izlesinler.
Sahneler çok hoş, Demet Akbağ zaten apayrı bir dünya. Kadındaki jest ve mimikler enteresan derecede etkileyici. Bu sebeple her filmini izlemeye çalışırım genelde.
Çağan Irmak gibi başarılı bir ismin olması da filmi izlememe yetiyor aslında. Filmin kurgusu ve anlatımı çok güzel ve her şeyden önce iyi bir proje. Hem caretta carettaların yaşam hakları savunuluyor hem de kadınların yıkılmadan bir şeyleri başarabileceğini. Bu günümüz toplumunda geçerliliğini koruyan bir yara ve işlenmesi çok anlamlı.
Gişede iyi sonuçlar alacağını umuyorum almasa da mühim değil bizim toplumumuz Recep İvedik tarzı saçmalıkları sevdiği için fazla ilgi görememesi bu sebeple olur.
Bu site, içeriği kişiselleştirmek, deneyiminize uyarlamak ve kayıt olmanız durumunda giriş yapmanızı sağlamak için yasal düzenlemelere uygun çerezler (cookies) kullanır.
Bu siteyi kullanmaya devam ederek, çerez kullanımına izin veriyorsunuz.