Mustafa Sandal'la Çok Özel Röportaj

S.G.A.T.

Konu Sahibi
Emekli
Katılım
12 Şubat 2012
Mesajlar
24,529
Reaksiyon puanı
10,058
Puanı
1,061
Sandal: Karım daha güzel
Mustafa Sandal mutlu bir
hayatın sırrının evlilik olduğunu
söyledi.
Sandal 'Karım hayatımın starı. Ayrıca
Penelope 'yi Paris'te gördüm. Emina
daha hoş' dedi.
-Emina Sandal ile 2008 yılının
Ocak ayında evlendiniz. Evlilik ve
baba olmak sizde en çok neyi
değiştirdi?
Bütün hayatı yaşayış şeklim tamamen
değişti. Evlilik kendi içinde çok hassas
bir müessese... Onun hakkını da
vermek benim önceliğim oldu tabii ki.
O dengeyi kurmak, o temeli sağlamak
için konsantrasyonumu oraya
çevirdim. Allah'a şükür, mutlu ve
huzurlu bir evliliğim var. İki tane
dünya güzeli evladımız var.
-Karınız sizin aşkınızın peşinden
geldi. Kariyerini ve arkadaşlarını
geride bırakıp sizi tercih etti, peki
bu ilişkide siz ne gibi
fedakarlıklar yaptınız?
İnsan aşık olunca, sevince ve
sevdiğine inanıp sevdiğiyle birlikte bir
hayat kurma fikrine inandığı zaman
hiçbir şey fedakarlık gibi gelmiyor.
Dolayısıyla ben hayatımda şundan
fedakarlık ettim, bundan fedakarlık
ettim diye bir cümle kuramam. Ama
zaman zaman belki yapmak istediğim
bir şey oldu da evliliğimden ötürü onu
yapmadım, yok yok öyle de bir şey
olmadı. Emina Hanım da mesleki
hayatına Sırbistan'da tam gaz devam
etti ama burada da bazı çalışmaları
oldu. O yüzden fedakarlık gibi bir algı
olmadı bizim için.
-Eşinizin ilk etapta neyine
vuruldunuz?
Kalbinin güzelliğine vuruldum.
Yüzündeki tebessümün, gözünün
içindeki tebessümün kalbinin bir
yansıması olduğunu gördüm. Ve
benim için o ruhun güzelliği insanın
gözlerinin içine mutlaka vuruyor.
-Emina Hanımın en beğendiğiniz
yeri neresi?
Ben her yerinden çok memnunum.
Şikayet ettiğim bir yanı yok yani. Bana
göre tamamdır.
-Eşinizi Penelope Cruz'a
benzetiyorlar siz bu konuda ne
diyeceksiniz?
Bir kere Penelope Cruz'dan daha hoş
olduğunu düşünüyorum. Penelope
Cruz'la Paris'te bir kafede yan yana
masalarda oturduk. O esnada onu da
görmüş oldum. Dış görünüş olarak,
Emina'nın ondan çok daha hoş
olduğunu düşünüyorum. İçsel olarak,
Penelope da çok kıymetli bir oyuncu,
sinemadan gördüğümüz kadarıyla çok
yetenekli bir oyuncu ama benim karım
benim hayatımın starı...
Yaman ağladığında 100 km. hızla
koşardım
Peki, babalık nasıl bir duygu?
Babalık insanın kalbini genişleten,
ruhunu yücelten, insanın ayaklarını
yere basan ve insanı olgunlaştıran
besleyen, bir erkeğin hayatla ilişkisini
sağlamlaştıran bir şey. Yaman'a hep
bir kardeş istiyordum. Çünkü ben tek
çocuğum. Allah gönlüme göre verdi.
Yaman ağladığında saatte yüz
kilometre hızla odasına doğru
koşardım. Şimdi Yavuz 'ıkkk' dediği
zaman, 'Biraz daha ağlasın, daha güzel
meme emer' diyorum. Ama gösterdiğin
hassasiyet hiç fark etmiyor, ikisinde de
aynı...'
Hiçbir şey için kendinizi üzmeye
değmez
-Sürekli gülümseyen ve pozitif
enerji yayan bir duruşunuz var.
Normal hayattaki Mustafa Sandal
böyle bir adam mıdır?
Ben hayata pozitif bakmayı seven,
bardağın hep dolu yanını fark etmeye
çalışan bir ruh halindeyim. Etrafımdaki
herkese şunu söylüyorum, karşımıza
bir problem çıktı bir problemimiz var.
İlk düşüneceğimiz şey şu, eğer bu
problemin bir çözümü varsa bir
yerlerde, kendini hiç üzmeye değmez.
O çözüme ulaşmak için elimizden
geleni yaparız. Eğer o problemin bir
çözümü yoksa oturup halimize
üzülürüz. Formül bu kadar sadeÖ
ÇOCUKLARIMIN HUZURU ÖNEMLİ
--Müzik için yurt dışındaki
üniversite eğitimini yarıda
bırakıp gelmiş bir kişi olarak,
"Müzik mi çocuklarınız mı?" diye
sorsam?
Dünya bir yana evlatlarım bir yana..
Onlar için her şeyi yaparım. Onların
huzurunun, sağlığının, neşesinin,
mutluluğunun yanında her şeyi her
an silebilirim... Hiçbir şeyi gözüm
görmez.
Oyunculuk egolarımdan kurtardı
-Kariyeriniz boyunca egonuza
yenik düştüğünüz oldu mu hiç?
Mutlaka olmuştur. Bir kere konserin
başında sahneye çıkıp kırk saniye
hareketsiz kalmak bile o anda egonu
tatmin ediyor. Herkes o sırada,
"Mustafa, Mustafa" diye bağırırken 40
saniye hareketsiz kaldığımız anlarda
bile, o ufacık an bile egomuza yenik
düştüğümüz bir andır. Ancak aile
kurduğunda olgunlaşıyorsun.
Hayattan algıladıklarınla fark
ettiklerini harmanlamak lazım... Bunu
beceremezsen o tortular zaman
ilerledikçe çoğalır.
- Peki ya oyunculuk?
Oyunculuk bahsettiğim tortulardan
kurtulmamı sağladı. Orada bir sürü
faktör bir amaca hizmet ediyor. Yani
biz sahneye çıkıyoruz, şarkımızı
söylüyoruz, alkışı alıyoruz, Şarkıcılık
çok bireysel bir oyun. Oyunculukta,
yönetmeninden oyuncusuna, teknik
ekibe kadar herkes bir arada.. Yapman
gerekeni yapıyorsun bir netice
gelmiyor o anda. Hani o an içinde
yaşadığın performansın başarısının
haricinde bir netice gelmiyor. Aniden
ve hızlı egona hizmet eden bir durum
yok. Sindirebiliyorsun. Sindirdiğin için
de çok daha sağlıklı bir ortam.
Şarkıcılıkta öyle değil, alkışlar
koparken, hop diğer şarkıdasın.
Hiçbirini hazmedemeden oradan
ayrılıyorsun. Ben oyunculuk sayesinde
egolarımdan kurtuldum.
Muraz Boz fırlama Hadise canım
Hülya Avşar cadı
-'O Ses Türkiye'nin jürisinde 4
kişisiniz, sizin dışınızda
vaatlerinde doğal ve içten hangi
jüri üyesi var?
Orada 4 jüri üyesi de kendi iç dünyasını
yarışmacılara yansıtıyor. Ve ben bu
yarışma programının bu kadar
tutmasındaki sebebin, dördümüzün
dışarıya yansıttığı samimiyet
olduğunu düşünüyorum. Hem
aramızdaki samimiyet hem dışarıya
yansıttığımız samimiyet. Her jüri
üyesinin bu ilişkiyi kurduğunu
düşünüyorum.
-Şu isimler siz de neyi
çağrıştırıyor.
Murat Boz?
Fırlama.
-Hülya Avşar?
Tatlı Cadı Samantha. O, Samantha
Avşar.
-Hadise?
Canım benim ya...
-Mustafa Sandal?
Adamım...
-Acun?
Messi ve goool!
-Sizin ekipten birinin birinci
seçilebilmesi için bir sebep söyler
misiniz?
'O Ses Türkiye'de birincilik SMS'e
dayandığı için kimin birinci seçileceğini
kestirmek zor. Bir tek sese dayalı olsa
bununla alakalı bir şeyler
söyleyebilirim ama oradaki sesin
yanında başka faktörlerde giriyor işin
içine. SMS atan yoğunluğun yapısı da
çok büyük rol oynuyor. Benim
takımımdan birinci seçilecek
yarışmacının tamamen oyun kurgusu,
sesine, yeteneğine, karizmasına ve
kişiliğine bağlıdır. Ben başka bir şey
aramıyorum. Çok yakışıklı, süper
gözleri var, inanılmaz gülüyor bütün
bunlar yan unsurlar olabilir. Ama
öncelikle ses... Bu ses başka bir şey...
Bağırmak şarkı söylemek değildir
Bir şarkıcı ne kadar çok bağırıyorsa o
kadar iyi şarkı söylüyor değildir. Benim
için bağırış oktavı falan oralar değil.
Eğer bunu tekniğiyle yapıyorsa ya da
Allah vergisi ekstrem bir teknikle
yapıyorsa süper. İbrahim Tatlıses'de
örneğin Allah vergisi, başka bir şey var
onda. Ama şimdi bağırarak şarkı
söylemek eşittir iyi şarkıcı; bunun
kadar yalan bir formül yok daha
müzikte. Bu tamamen illüzyonel ve
hiçbir dayanağı olmayan bir formül.
Ben sadece sese bakıyorum
'O Ses Türkiye'de birincilik SMS'e
dayandığı için kimin birinci seçileceğini
kestirmek zor. Benim takımımdan
birinci seçilecek yarışmacının
tamamen oyun kurgusu, sesine,
yeteneğine, karizmasına ve kişiliğine
bağlıdır. Ben başka bir şey
aramıyorum. Çok yakışıklı, süper
gözleri var, inanılmaz gülüyor bütün
bunlar yan unsurlar olabilir. Ama
öncelikle ses... Bu ses başka bir şey...
Sektörün hali artık çok gülünç
Artık 50 bin satana 'Altın Plak'
veriyorlar. Bundan sonrası için ne
olabilir? İnsanlar albümlerini
promosyon malzemesi olarak hatta hiç
CD'ye basmadan, sadece dijital
ortamlarda mı sunmalıdır, bunları
konuşmamız lazım. Hani "Vavvv 50 bin
sattı mükemmel" gibi bir hal aldı
sektör maalasef. Bu durum bana çok
gülünç geliyor.
RÖPORTAJ: ŞEBNEM ÖZCAN /
BUGÜN GAZETESİ
 
Yazdığın yazılar okunabilecek nitelikte değil S.G.A.T. Yani okumak istiyorum aslında ama gözlerimi yoruyor yazdıkların.Daha toparlanmış yazılar atarsan sevinirim :)
 
iyi de bu konuda sadece başlık bana ait.Kopyalayıp açtım.