Görmek istediğim hemen hemen her şeyi gördüğüm, haftalar sonra rahata erdiğim bir bölüm oldu.
Atike'nin Murad'ın yokluğunda harem işlerini devralması ve ağırlığını ortaya koyması güzeldi. İstanbul Muhafızı marifetiyle Sinan'ı idamdan kurtararak ve Kösem'e saraydan çıkmayı yasaklayarak gücünü sonuna kadar kullandı. Atike'nin validesine olan bu öfkesi Silahtar cinayetine bağlansa da bence asıl Murad'ın tahttan indirileceğini bildiği halde sustuğu için kendini affettirmeye çalışıyordu abisine.
Kösem'in Safiye'den daha beter bir hale geldiğini zaten görebiliyorduk ama bunu bir de diziden duymak istiyordum. Kösem'in bu yüzleşmesi için Şehzade Mustafa'nın kullanılması ve açık açık Safiye'yle bir tutulması "sonunda" dedirtti bana. Mustafa, ilk bölümden beri içimi acıtıyor. Koca adam olsa da yine bir köşeye saklanıp ölümden korkması üzdü.
Bağdat Seferi sahnesi, beklediğimden uzun ve detaylı geçti. Ekibi tebrik ediyorum, haftalık yayınlanan bir dizide oldukça başarılı bir sahne çekmeye başarmışlar. RTÜK'ten dolayı kılıçlar bedenlere girip çıktıktan sonra ilk günkü gibi beyaz kalsa da güzel kılıç sokma sahneleri ve kanlar vardı. Savaş sonunda Murad'ın yüzü de fazla temizdi ama olsun diyelim, burada ekibe bir şey diyemiyorum. Kösem'in başarısı ve motivasyonu, Türkiye'de aldığı 1 reytingden bağımsız. Bunu, o reytinglerle sürmesinden zaten biliyorduk ama bu savaş sahnesiyle bir daha gösterdiler kalitelerini ve Kösem'in 1 reytinglik bir dizi olmadığını.
Bölümün seferden sonraki kısmında Murad bol bol acı çekti. Murad açı çektikçe ben daha çok üzüldüm. Kösem, bir insan kendi evladına bunu yapabilir mi? Murad'ın Kösem'i hanedanın bir hastalığı olarak tanımlaması ve düşmanlıklarının artık zirveye ulaşması da memnun etti beni.