Posta gazetesi televizyon eleştirmeni Mesut Yar, Star TV'de ekrana gelen Muhteşem Yüzyıl dizisini köşesine taşıdı ve şunları yazdı:
Muhteşem Yüzyıl göz alıcı bir mönü gibi...
Vallahi bu hafta teğet geçsem de bir şey yazmasam diyorum ama sağ olsun 'Muhteşem Yüzyıl' dizisi adamı malzemesiz bırakmıyor. Reklamlar izin verdikçe izleyebildiğim dizide dikkatimi çeken ilk şey şu oldu. 'Muhteşem Yüzyıl' lüks bir restoran mönüsünü andırıyor. Masaya gelen müşteri mönüyü açınca mekanın mutfağında ne varsa görebiliyor. Daha doğrusu Star yönetimi bu çok izlenen dizinin içine koyduğu tanıtımlarla kanalda ekranda olan ne varsa 'Muhteşem Yüzyıl' boyunca tanıtıyor izleyicisine.
Bu yüzden insan tek bir konuya odaklanma zorluğu çekiyor, bu bir. Bir de sanırım cihan padişahı Süleyman'ın bir denge sorunu var. Adamı bildiğin 'dengesiz' bir omurga üstüne oturtuyor dizi. Bir hafta gürleyen padişah, bir diğer hafta süt dökmüş kedi gibi. Bir önceki hafta komplekslerine yenilip sarayı cehenneme çeviren koca sultan, bir sonraki hafta adalet dağıtan bir ermiş şeklinde resmediliyor. Yanlış hatırlamıyorsam aylar boyunca uğruna validesini, hasekisini ve bilumum eşrafını harcadığı Hürrem'e, 'Senin bendeki yerin şehzademden sonra gelir' diyerek ayar verince başka da bir şey gelmedi aklıma... Dizide tarih ve fantezi iç içe geçmiş durumda kısacası. Hangisinin ağır bastığını varın siz düşünün. Ama kim alıp da tarih kitabı okuyacak şimdi, değil mi? Vah...
Muhteşem Yüzyıl göz alıcı bir mönü gibi...
Vallahi bu hafta teğet geçsem de bir şey yazmasam diyorum ama sağ olsun 'Muhteşem Yüzyıl' dizisi adamı malzemesiz bırakmıyor. Reklamlar izin verdikçe izleyebildiğim dizide dikkatimi çeken ilk şey şu oldu. 'Muhteşem Yüzyıl' lüks bir restoran mönüsünü andırıyor. Masaya gelen müşteri mönüyü açınca mekanın mutfağında ne varsa görebiliyor. Daha doğrusu Star yönetimi bu çok izlenen dizinin içine koyduğu tanıtımlarla kanalda ekranda olan ne varsa 'Muhteşem Yüzyıl' boyunca tanıtıyor izleyicisine.
Bu yüzden insan tek bir konuya odaklanma zorluğu çekiyor, bu bir. Bir de sanırım cihan padişahı Süleyman'ın bir denge sorunu var. Adamı bildiğin 'dengesiz' bir omurga üstüne oturtuyor dizi. Bir hafta gürleyen padişah, bir diğer hafta süt dökmüş kedi gibi. Bir önceki hafta komplekslerine yenilip sarayı cehenneme çeviren koca sultan, bir sonraki hafta adalet dağıtan bir ermiş şeklinde resmediliyor. Yanlış hatırlamıyorsam aylar boyunca uğruna validesini, hasekisini ve bilumum eşrafını harcadığı Hürrem'e, 'Senin bendeki yerin şehzademden sonra gelir' diyerek ayar verince başka da bir şey gelmedi aklıma... Dizide tarih ve fantezi iç içe geçmiş durumda kısacası. Hangisinin ağır bastığını varın siz düşünün. Ama kim alıp da tarih kitabı okuyacak şimdi, değil mi? Vah...