FK9 Melancholia (2011) - Film Yorumları

bazinga

Konu Sahibi
Admin
Katılım
1 Şubat 2007
Mesajlar
93,001
Reaksiyon puanı
49,676
Puanı
1,060
Konum
İstanbul
Web Sitesi
izleryazar.com
1588414032591.png


Melancholia / Melankoli

Tür:
Dram, Bilim-Kurgu
Yönetmen: Lars von Trier

Oyuncular:
Kirsten Dunst
Charlotte Gainsbourg
Alexander Skarsgård
Charlotte Rampling

IMDb

Filmin Özeti:
Yeni evlenen çift Justin ve Micheal evliliklerini Justine'nin ablası Claire'nın malikanesinde, görkemli bir davet ile kutlarlar. Fakat bu iki kız kardeş yapı itibariyle birbirlerine ters karakterdedirler. Justine depresyona, drama ve melankoliye yakın ve yatkın bir kadınken, Claire kız kardeşine göre daha normal olan taraftır. Justine'nin düğün gününde ise ailede herkesin kendine has arızları bir bir ortaya çıkmaya başlar.
Tam da bu kutlama esnasında Melankolia adlı bir gezegen, şimdiye kadar güneşin arkasında saklı kaldığı yörüngeden çıkarak dünyaya doğru gelmektedir. Şimdi herkesin kıyameti kendisine göredir...


Filmin Fragmanı:

 

Tolstoyevski

Emekli
Katılım
14 Temmuz 2014
Mesajlar
24,283
Reaksiyon puanı
39,933
Puanı
1,061
Yaş
27
Konum
Gökteki Yıldızlar ✨✨
Web Sitesi
www.ataturkungencligehitabesi.com
Birkaç gün içinde tekrardan izleyeceğim ben de bu harika filmi.

Efsanevi yönetmen Lars Von Trier’in en unutulmaz filmlerinden biri, dünyanın sonu temalı psikolojik-dram. Yönetmenin tekniğinden dolayı etkinlik filmleri içerisinden en özgün ve izlemesi zor filmlerden biri olabilir ama sakin kafayla izlenildiğinde aslında izlemesi bile çok keyifli, yönetmenin diğer filmlerini de düşünürsek... Ama madem sonbahar moduna sahip filmi cıvıl cıvıl havalarda izlemek durumunda kalacağız hiç değilse geceye yakın izlemeniz tavsiye edilir. Hava durumu insanın ruh halini doğrudan etkileyen etmen ve bu filmde de yüksek dozda melankoli havası hakim olunca Kasım ayının yağmurlu fırtınalı bir akşam üzerinde izlemekle Mayıs ayının günlük güneşlik bir anında izlemek kesinlikle aynı etkiyi vermeyecektir. O yüzden kötünün iyisi olarak gece vakti izlemek bir nebze telafi edebilir.
 
  • Beğendim
Reactions: bazinga

bazinga

Konu Sahibi
Admin
Katılım
1 Şubat 2007
Mesajlar
93,001
Reaksiyon puanı
49,676
Puanı
1,060
Konum
İstanbul
Web Sitesi
izleryazar.com
İkinci izleyişimde bendeki etkisini kaybeden filmlerden oldu maalesef.

Gerçekten her ruh haline uygun, her zaman izlenecek bir film değil. Gece izledim ama yine de yetmedi ruhum fazla hareketli kaldı bu film için. :)

Öncelikle film teknik açıdan muazzam. Görüntü yönetmenliği, müzikler, görsel efektler harika.

Kirsten Dunst'un oyunculuğu ve diğer her şeyi ( :A) müthiş. Oscar adayı olmaması skandal. Bir gün umarım telafisi gelir. (Bu arada kendisinin Jesse Plemons ile evli olduğunu yeni öğrendim. :oops:)

Film iki kısımdan oluşuyor. Fakat ilk kısmı izlemesi gerçekten çok güç. Süre olarak da kısa değil, bu kadar ağır işlemenin affı yok üzgünüm. Yönetmen buradaki derdini çok daha etkili bir yolla anlatabilirmiş.

Filmi asıl değerli kılan ikinci kısım. Dünyanın sonunu beklemesi düşüncesini yansıtması çok güzel.

Filmdeki karakterimiz diyor ki hepimize bir gün zaten melankoli çarpacak. Bunu bilerek yaşamak güç, anlamsız. En azından ne zaman çarpacağını bilirsek ve de bu zaman yakınsa bu sıkıntıyı çekmeyiz, başımıza ne gelecekse bir an önce görür kurtuluruz. :)

Hastalıklı bir düşünce, bu düşünceye kapılmamak gerek. Muhtemelen bu düşünceye katıldığım bir dönemdi ilk sefer, fakat artık farklı bakıyorum. Her anın tadını çıkarmaya bakmalı.

7/10
 

Maskeli Fedai

Favori Üye
Katılım
31 Mayıs 2012
Mesajlar
36,407
Reaksiyon puanı
37,566
Puanı
1,059
Konum
Troller Kasabası
İkinci izleyişimde bendeki etkisini kaybeden filmlerden oldu maalesef.

Gerçekten her ruh haline uygun, her zaman izlenecek bir film değil. Gece izledim ama yine de yetmedi ruhum fazla hareketli kaldı bu film için. :)

Öncelikle film teknik açıdan muazzam. Görüntü yönetmenliği, müzikler, görsel efektler harika.

Kirsten Dunst'un oyunculuğu ve diğer her şeyi ( :A) müthiş. Oscar adayı olmaması skandal. Bir gün umarım telafisi gelir. (Bu arada kendisinin Jesse Plemons ile evli olduğunu yeni öğrendim. :oops:)

Film iki kısımdan oluşuyor. Fakat ilk kısmı izlemesi gerçekten çok güç. Süre olarak da kısa değil, bu kadar ağır işlemenin affı yok üzgünüm. Yönetmen buradaki derdini çok daha etkili bir yolla anlatabilirmiş.

Filmi asıl değerli kılan ikinci kısım. Dünyanın sonunu beklemesi düşüncesini yansıtması çok güzel.

Filmdeki karakterimiz diyor ki hepimize bir gün zaten melankoli çarpacak. Bunu bilerek yaşamak güç, anlamsız. En azından ne zaman çarpacağını bilirsek ve de bu zaman yakınsa bu sıkıntıyı çekmeyiz, başımıza ne gelecekse bir an önce görür kurtuluruz. :)

Hastalıklı bir düşünce, bu düşünceye kapılmamak gerek. Muhtemelen bu düşünceye katıldığım bir dönemdi ilk sefer, fakat artık farklı bakıyorum. Her anın tadını çıkarmaya bakmalı.

7/10
@Tolstoyevski'nin kalbine indi. :))
 

Tolstoyevski

Emekli
Katılım
14 Temmuz 2014
Mesajlar
24,283
Reaksiyon puanı
39,933
Puanı
1,061
Yaş
27
Konum
Gökteki Yıldızlar ✨✨
Web Sitesi
www.ataturkungencligehitabesi.com

Aslında ilkbahar-yaz havasında izlenildiği için yine de olağan bir puan sayılır hele ki yönetmene de hayran olmadığı düşünülürse o yüzden gayet normal, bir şey diyemem :A Ama geçrekten bazı filmler sadece bazı dönemlerde, vakitlerde izlenildiğinde esas etkisini veriyor. Yani şöyle anlatayım, bu filmi bahardan sıcak havadan dolayı hareketli olduğumuz bir dönemde izlemek tıpkı kolayı sıcak ya da kaynatılmış kahveyi, çayı soğuyunca içmek gibi bir şey. Hele de gündüz vakti izlenildiğinde erimiş dondurmaya kadar gider o örnek. Kola ve meşrubatların üzerinde “soğukken içiniz” gibi tavsiyeler yer alır, çünkü en iyi etkiyi öyle anlarda verdikleri bilinir o içeceklerin. İşte bu film de en iyi etkiyi Ekim-Kasım döneminde, yapraklar 🍁 şu modda iyice sararıp ağaçlardan bir bir döküldüğnde ve doğa kendini giderek içe kapatmaya başladığında, erkenden hava kararmaya başladığı dönemde izlenir.

Ama ne filmin ne de izleyicinin suçu yok tabi, filmi izlemek için illa melankolik mevsimi beklemek fazla uğraştırıcı. Ama genele hitap etmemesi derken bunu da kastetmeye çalışmıştım.. :/

@bazinga
 

Tolstoyevski

Emekli
Katılım
14 Temmuz 2014
Mesajlar
24,283
Reaksiyon puanı
39,933
Puanı
1,061
Yaş
27
Konum
Gökteki Yıldızlar ✨✨
Web Sitesi
www.ataturkungencligehitabesi.com
Ve etkinlik vesilesiyle “kutsallarım” arasında yer alan birkaç filmden biri olan bu başyapıtı bir kez daha izleme şansına sahip oldum.

Öncelikle, ankette de ısrarla herkese hitap etmemesi ve bilhassa bu mevsimde izlenilmesinin pek etkili olamayacağını bilinçli olarak tekrar tekrar belirttim, ki etkinlikte oy kullanıp da filmi izledikten sonra pişman olacaklar yahut sıkıcı bulacaklar vardır; ama siz kendiniz istediniz ve bu sebepten dolayı tamam yüksek puan vermeyin ama öyle 3-5 gibi de çok düşük puan da bu sanatsal esere haksızlık olur şimdi...

Adına ve şanına yakışır bir “huzursuzluk” filmin en başından en sonuna kadar, düğün sahnelerinde bile hüküm sürüyor. Yönetmen olayı öyle doğal ve ustaca kurguluyor ki, gerçekten de ister istemez izleyen herkes o huzursuzluğa dahil oluyor. Durgunluğu ve karamsarlığı, iç sıkan huzursuzluğu ve kasveti zaten filmin hissettirmek istediği esas amacı. İlk 8 dakika tek bir diyalog yok ama tam bir görsel şölen var, ki altta belirteceğim müzik kullanılsa çok daha iyi olurdu aslında. Ama o giriş kısmı bile epik aslında.

Film tabi ki adından da anlaşılacağı üzere baştan sonra melankolik ve kasvetli bir havada geçiyor ve zaten amaç bu olduğu için bundan dolayı filmi eleştirmek adil olmaz. Ama evet, sonbaharda yahut melankolik bir ruh halinde izlenildiğinde etkisi tabi ki daha yüksek olabilir, fakat seneler sonra tekrar izlememe ve en azından şu dönemde melankoliye fazlasıyla uzak olmama rağmen bende yine aynı tadı fazlasıyla verdi, üstelik ilkbahara rağmen. Çünkü bu film gelmiş geçmiş en salt gerçekçi bilim-kurgu dramlarından birisi. Bir mantık hatası ya da fanteziye kaçan tek bir detay söz konusu değil ve dahası bu saf gerçekçiliğinin altında bir de tabi ki sağlam bir alt-metni var, ki | sonuçta yönetmenin adı Lars Von Trier. Benim için Tarantino ile birlikte yaşayan en efsanevi iki yönetmenden biri, neredeyse bütün filmlerini büyük bir hayranlıkla izledim çünkü adamın kendine has öyle bir özgünlüğü var ki farkında olmadan o değişik tadı veriyor, izleyeni içine çekiyor anlatmak istediği şeyin. Bu filmi belki en az aykırı olan, en naif filmlerinden biri | ama aslında en karamsar filmi de, bu yüzden yeri bende çok ayrıdır.

O meşhur başlangıç sahnesini şu müzikle beraber zaman zaman izlemeyi çok seviyorum.

Gerisi spoi

Filmin başlangıcında 8 dakikalık diyalogsuz bir görsel şölen var ve öyle bir başlangıç ki filmi bitirdiğinizde tekrar o kısma geçmiş oluyorsunuz aslında. Yani filmin baştan sona tüm anlattığı o 8 dakikalık görsel şölende mevcut ve hatta resmen spoiler veriyor; son sahnede uzaktan tam göremediğimiz o çarpışma sahnesini en başta ve uzak çekimden gösteriyor.

Film 2 bölümden oluşuyor: İlk bölüm Justine ve ikinci bölüm ablası Claria. Tabi ilk bölüm Justine üzerine ve onun melankolik hali çevresinde olduğu için sanki tüm film onun üzerineymiş gibi izlenim verebiliyor ama hayır, filmin gizli baş karakteri ablası Clara ve onun ölüme karşı varoluş çabası üzerinden genel insanoğlunu sembol edişi.

Olay örgüsü, düğün ve sonrasındaki detaylara pek girmeyeceğim. Burada biraz da bana göre film 2 yönlü bir bakışa sahip: birincisi düz yani dünyanın sonu ve kıyameti üzerine; ikincisi ise insanın kendi sonu ve kıyameti üzerine.
1.Bakış

Bu noktada @bazinga nın “hastalıklı bir düşünce” yorumuna kesinlikle katılmıyorum ve bahar mevsiminin verdiği havadan dolayı biraz fazla acımasızca buluyorum. Çünkü esas mesela “ölümle yüzleşmek” ve “kişinin kendi kıyameti”, ki bu dünyadaki bütün insanların ya da büyük çoğunluğunun öyle ya da böyle yüzleşmek zorunda kalacağı kaçınılmaz bir tecrübe. Filmde “there is no place to hide” detayı sadece o gezegene dair değil aslında ölüme dair bir tespit. Yani ne yaparsak yapalım, ister sakin karşılayıp vaadimizin dolmasını bekleyelim ister çılgınca şeyler yapıp unutmaya çalışalım ama ÖLÜMDEN KAÇIŞ YOK ve ölüm tıpkı o gezegeninin dünyaya yaklaşması gibi, sürekli üzerimizde kabullenmemiz gereken bir şey. Kimisi için tehdit kimisi için doğal bir rastlantı. Ama öz itibariyle filmde iliklerine kadar hissettiğimiz o “ÇARESİZLİK” hissiyatı aslında gerçekten hayatımızda yer alan ancak şimdilik açığa vurmadığımız bir şey.

Tabi ki herkes ölüm korkusunu yaşayacak yahut yüzleşmek zorunda olacak değil, ölümü kabullenmek ve hiç düşünmemek de bir seçenecek ve zaten çoğumuz bunu yapıyoruz. Ama film aslında herkese hitap ediyor çünkü hem ölümü kabullenen ve aldırmayan karakter de var (ve biz aslında onu esas melankolik sanıyoruz) hem de ölüm ve hiçlikle yüzleşen ve ölümü kabullenemeyenleri temsil eden abla karakteri de var. Enişte karakteri bile içimizden biri, bir karakterden ziyade tipleme yani temsili.
:2.Bakış

Bu ise tamamen bilim kurgu - dramına dayanan ve dünyanın kıyameti, hayatın sonu üzerine olan tarafı. O kadar sade ve o kadar gerçekçi anlatılıyor ki kıyamet, işte dünyanın bir gün sonu gelecekse gerçekten de bu şekilde gelebilir dedirtiyor. Mantık hatası ya da imkansızlığı var mi? Hayır yok. Daha CoronaVirus denen küçük tehdit karşısında bile nasıl bir bunalım geçirmişiz; düşünsenize böyle bir gezegeninin dünyaya yaklaştığını? İnternette kıyamet kopuyor, forumda ilk başlarda inanmıyoruz etmiyoruz ancak iş gerçekten ciddiye binince müthiş bir panik ve stres yaşıyoruz. Korkunç, çünkü KAÇACAK HİÇBİR YER YOK. Birkaç gün içinde dünyanın sonu gerçekten gelecek! Clara’nin nefesinin daralması gibi nefeslerimiz daralacak tabi ki, düşünsenize böyle bir gezegen dünyaya çarpacak ve dünya tuz buz olacak! Milyarlarca senelik dünya, doğa denen bir şey kalmayacak. Gökyüzü kalmayacak, ağaçlar kalmayacak, magma ya da toprak bile kalmayacak ve biz değil bizim kül haline gelmiş bedenlerimizin atomları uzayın boşluğuna dağılacak.

Bu filmde geçen ya da bu anlattığım ne bir fantezi ne de bir senaryo; günün birinde gerçekten gerçekleşecek olan bir şey. Belki yüz sene içinde, belki bin sene sonra, belki milyon ya da milyarlarca sene sonra; ama eninde sonunda gerçekleşecek ve küllerimiz eninde sonunda uzaya dökülecek. Bu film ise “ya bizim çağımızda böyle bir şey olursa?” üzerine gitmiş. Olması belki çok düşük ama imkansız değil. 100 sene sonra böyle bir durumla karşılaşılacak olursa ya da onlarca sene içinde, bu film haliyle fazlasıyla meşhur hale gelecektir ama büyük ihtimalle sadece “kısa süreliğine...” Üstelik illa gezegen çarpması da şart değil, daha Covid-19 olayını bile atlatamadık. O ilk zamanları hatırlasanıza, içten içe o çaresizlik ve huzursuzluk hissini? Çok daha büyüğü olabilirdi yahut olabilir günün birinde.
Karaktere odaklanacak olursak, filmde “enişte” karekterini çok sevdim çünkü tam bir Türk enişte tiplemesi var. Hal ve hareketleri olsun, hesap kitap işleri ve söylenmesi olsun bildiğin Türk enişte. :D Claria yani abla karakteri de gerçekten tam bir abla filmin çoğunluğunda ve böyle bir ablam olsun isterdim.. Justine’i ise melankolik ancak kabullenmiş ruh hali nedeniyle kendime çoğu zaman yakın buluyorum. Gezegene karşı çıplak uzandığı sahne komik ve ilginçti.
filmin bireysel melankoli havasının yanı sıra, “çaresizlik” ve “huzursuzluk” hislerini baştan sona çok başarılı ve etkileyici bir şekilde hissettirmiş olmasını çok seviyorum ve bunlar da dahil olmak üzere, birçok neden daha eklenince bu film kutsallarımdan biri haline geliyor sinema adına.

Aslında daha söyleyecek çok şey var ama film hakkındaki izlenimlerimi burada kesiyorum. Uzun zamandır bu kadar uzun izlenim yazısı yazmamıştım sanırım, o yüzden spoileri parçalara ayırdım bu film söz konusu olunca... Allahtan sonbaharın kasvetli bir gününde melankolik bir ruh haliyle izlemedim. :D

Not: Son olarak filmin en en son sahnesi ayrıca hoşuma gitti. Yani o büyülü mağaraya girmeleri ve gezegenini dünyayı tuz buz etmesinden sonra oluşan o “sessizlik ve zifiri karanlık.” 10-15 saniye hiç yazı ve ses olmadan o karanlığı izledik. Daha sonra da yine hiçbir müzik olmadan teknik ekip isimleri gösterildi. L.V.T gerçekten bambaşka bir kafanın ürünü ve bu adamı bu yüzden çok seviyorum. Umarım yakın zamanda yeni bir film daha çeker, tam da korona günlerinde iyi ilham gelmiştir ona.

10/10
 

Angelica

Favori Üye
Ayın En Favori Üyesi
Katılım
31 Mart 2012
Mesajlar
80,671
Reaksiyon puanı
56,825
Puanı
1,060
Yaş
40
Konum
Kayseri
Filmi yeni bitirdim ve nasıl yorum yapacağımı bilemiyorum değişik duygulara sahip oldum filmi izleyince ama güzel bir filmdi beğendim ilk yarısı düğünle geçsene sonrası ilginç geldi bana beğenerek izledim filmi :D

8/10
 

Araf

Emekli
Katılım
25 Temmuz 2011
Mesajlar
38,599
Reaksiyon puanı
23,220
Puanı
1,060
Konum
Aydın
Kıyamet senaryosu üzerine kurulu bir film olduğunu söyleyerek başlayalım. Filmin en ilginç tarafı ise, fotojenik tarafının bulunması. Yönetmen poz verircesine sahneler çekmiş. Tabii her ne kadar kamera fazla oynasa da, yine de bu yönüyle biraz farklı.

Fotojenik sahneli film:
Başlarda 7-8 dakika boyunca filme dair küçük küçük kareler gördük. Sanatsal bir yapısı vardı. Birinci bölümden ziyade, ikinci bölümde özellikle sanatsal yapılar ortaya çıkmaya başladı. Karakterlerin kimi zaman duruşu bile fotojenik oldu. Justine'in kayalıklarda uzandığı sahnede girdiği duruşlar, sanki fotomodel de, çekim yapılıyormuş hissi veriliyordu. Uzaktan deniz kızıymış gibi de durdu. Profesyonel sahnelerdi tamamen. Gerçi film dışında çekim yapılmış olsa daha iyiydi. Öte yandan bir de gezegenin çekim açıları vardı ki, o da gerek teleskopla, gerekse de yaklaşırken sanatsaldı.

Film iki bölümden oluşuyor. Birinci bölüm Justine ile ilgili, ikinci bölüm Claire ile ilgiliydi.

Birinci Bölüm:
Bu bölüm biraz sıkıcı bir tarafı vardı, kasvetliydi. 40 dakika kadar dayanabildim dün, geri kalanını da bugün bitirebildim. Justine ağırlıklı bir bölümdü. Düğün söz konusuydu ama düğünde melankolik tavırları yüzünden pek de iyi şeyler yapmadı. Düğün de düğün gibi değildi aslında. Olur biter ama Justine'in psikolojisi gidip geldi, Michael'ın psikolojisi gidip geldi ve düğün uzadı gitti. Sonra Justine patronuna kafa tutup patladı, yanında gelen Tim iş teklifi etti. Bu sahneler böyle uzayıp gitti. Patrona patlayıp istifa edercesine tavır koyup, Michael ile düğün olayı sona erdikten sonra Justine iyice çöküşe geçti. Düğün sahnesi biraz fazla uzadı gibi geldi bana.

İkinci Bölüm:
Claire ağırlıklı bölümde Justine'in melankolik tavırları ile baş etmeye çalışması ile başladı. Aslında filmin ana konusu burada yatıyor. Gezegen gelip çarpacak ve dünya yok olacak moduydu bu konu da. Düğüne çok masraf eden John, Claire ve oğulları Leo ile birlikte yaşamaktaydı. Filmdeki kasvet burada da geçiyordu tabii ki. Ağır bir kasvet vardı. Gezegenin yaklaştığını görülmesiyle birlikte Claire'in ruhsal çöküşü, bunun Leo'ya geçişi, Justine'in bile Claire'e göre daha sağlıklı bir psikolojiye sahip olması gibi durumlar geldi. Bu kadar kasvetin içinde bir de John'un köye gidişi, Justine, Claire ve Leo'nun da sopaların arasına girip dünyanın yok olmasını seyretmesi vardı.

Genel olarak:
"Melankolik" filminin adını veren bir yapısı vardı. Karakterlerin ruhsal çöküşleri üzerine kurgulanan, özellikle de kıyamet öncesi senaryonun işlendiği bir yapısı vardı. Karakter odaklı bir yapım olduğu için, bu kıyamet senaryosu diğer insanlar üzerinden gösterilmedi. Sadece bir aile üzerinden gösterildi. Aslında Justine ile Claire, insanları temsil ediyordu. Hemen hemen aynı tepkileri verirdi insanlar bu durumda. Takıntılı olur, kaçmaya çalışır, korkar ve ne yapacağını bilemez duruma gelip, en sonunda çaresiz duruma gelip, kendine perde çekerdi. Aynı bu karakterlerde olduğu gibi olurdu yani. Karakter odaklı filmdi genel olarak, çok fazla karakter de yoktu. Geçmiş ile gelecek arasında bir çizgi de yoktu, yani geçmişe dair ya da geleceğe dair bir sahne de yoktu. Gerçi filmin sonundan anlaşılacağı üzere, herhangi bir gelecek de yoktu. Geçmiş üzerine birtakım şeyler geçmeyince de, karakterler hakkında çok iyi bilgi sahibi de olamadık. Gerçi amaç da o konuda bilgi sahibi olunması da değildi.

Durağan bir yapısı olması, o durağan yapısı da yer yer atlamama sebep oldu. Belki de izlerken ruh halimden kaynaklanıyor olsa gerek, içindeki kasvetin beni sıkması dışında, herhangi bir duygu da geçmedi. Filmin isminden de anlaşılacağı üzere "Melankoli" duygusu geçti daha çok. Her ne kadar kimi sanatsal açılarını beğensem de, filmden çok fazla etkilenmedim.

6/10
 

Dosi

Süper Mod.
Katılım
10 Mart 2015
Mesajlar
85,157
Reaksiyon puanı
107,776
Puanı
1,060
Müzikleri etkileyici, görüntü çekimi harika olan bir film.
ilk kısmı pek beğenmedim. Gereksiz uzatılmış sahneler mevcuttu. Gelin eşiyle değilde tanımadığı biriyle ilişkiye girdi. Çok saçma bir detaydı.

Ablasının evinin manzarası harikaydı. İkinci kısımda etkileyici görüntüler izledik.
Durgun ve müzikleriyle insanı negatif etkileyen bir film. Beni sıktığı yerlerde oldu.

Ablası ilk başta olumlu düşünen biriyken sonradan en çok karamsar olan o oldu. Onun oyunculuğunu daha fazla beğendim. Son sahnede iyiydi.
7/10
 

Araf

Emekli
Katılım
25 Temmuz 2011
Mesajlar
38,599
Reaksiyon puanı
23,220
Puanı
1,060
Konum
Aydın
Her türlü harika. :A
Birbirlerine hiç bakmamışlar gibi sanki. İkinci fotoğrafta fiziksel olarak çok büyük değişim var. :A

Bu arada Breaking Bad filmindeki Jesse Plemons şok ediciydi. Acayip bir şekilde kilo almıştı. Gerçi Aaron Paul da kilo almıştı biraz, yüzü biraz kiloluydu. :D
 
  • Beğendim
Reactions: bazinga

sokak sanati

Favori Üye
Katılım
23 Şubat 2013
Mesajlar
86,599
Reaksiyon puanı
57,064
Puanı
1,061
Filmin ilk kısmında cinnet geçirdim resmen. Ne anlatıyor bu adam modundayım. Düğün sahnelerinde karakterin ne yaptığı belli değil. Muhtemelen alt metni vardır ama bana hitap etmedi. Kapatıp gidesim geldi. Zaten karakter ölü gibi, içim daraldı. Neyse ki 2. Kısımda olayı biraz toparladı ve herkese hitap eden bir anlatıma geçmiş yönetmen. Claire karakterini daha çok sevdim zaten. 2. Kısmı izlemek o sebeple daha keyifliydi.

Fasulye sayısını bildim ben her şeyi biliyorum safsatası çok kötüydü. Ne gerek vardı. Böyle ağır bir filme hafif kalan bir mucizeydi. Madem olacakları bildiğini göstermeye çalışıyorsun daha farklı anlatılabilirdi.

En iyi yanı muhteşem oyunculuklar ve görsellerdi ama bunlarda yetmemiş malesef

5/10
 

kerem

Favori Üye
Katılım
30 Ekim 2017
Mesajlar
29,636
Reaksiyon puanı
28,586
Puanı
1,060
Konum
Berlin
Muhteşem oyunculuklar, muhteşem çekimler, muhteşem efektler ama gel gör ki fiyasko bir senaryo ve 2 saati doldurmak için uzadıkça uzayan gereksiz sahneler. Herkesin aksine ben ilk bölümü daha çok beğendim bana göre ikinci bölümün seyir zevki ilk bölüme göre daha azdı. Ama hala Justine'in düğündeki tavırlarına anlam veremedim? Nedenini bilen varsa söylesin, kaçırmış olabilirim. En son hasta falan dendi ama ne hastalığı olduğunu bile öğrenemedik ki ailesi hasta olduğunu bildikleri bir bireyi neden evlendiriyorlar o zaman?

Bu puanı sadece ilk bölüme veriyorum. İkinci bölümde Claire'in tavırlarını haklı ama abartı bulan bir tek ben değilimdir umarım. Keza diğer tüm karakterler de tam olarak değerlendirilememiş, bir anlamsızlık var filmde. John çok iyi bir babaydı mesela, oğlunu çok seviyordu ama ondan sonra hiç gözünü kırpmadan intihar etmesine de anlam veremedim. Filmin genel olarak verdiği mesaj güzel ama altı boş kalınca akılda pek bir şey kalmıyor maalesef.

5/10
 

Sherlock

Süper Mod.
Katılım
7 Eylül 2016
Mesajlar
32,069
Reaksiyon puanı
47,672
Puanı
1,060
Konum
İstanbul
Kısaca bu filmin de yorumunu yapayım, son güne kaldı.

Filmin teknik açıdan çok başarılı olduğuna katılıyorum, bazı sahneleri izlerken ekrandan gözümü alamadım gerçekten. Bu yüzden mümkünse kaliteli bir görüntü kalitesi ile izlenmesi gerekiyor bence.

Onun dışında filmin işlenişinin sıkıntılı olduğunu düşünüyorum ben de. Özellikle birinci kısım cidden biraz fazla uzatılmış, bir süre sonra bitse de gitsek havasında izliyorsunuz bu yüzden filmin ilk kısmını. İkinci kısım daha iyiydi.

Kıyamet senaryosu üzerinden insan psikolojine değinen bir film izliyoruz aslında. Film bizlere, "öleceğimizi en başından bilsek, nasıl yaşardık?" sorusunu soruyor bence en temelde. Buna odaklanıyor ancak haddinden fazla uzun olan ilk kısım olsun, tam anlamıyla o psikolojinin içerisine giremediğim ikinci kısım olsun tam anlamıyla istediğimi alamadım filmden.

Filmin her ruh haline hitap etmediği konusunda da katılıyorum, daha karamsar bir ruh haliyle izlemiş olsam muhtemelen filmden daha çok etkilenirdim. Yine de çok çok yüksek derecede etkilenip, çok çok yüksek puanlar vereceğimi düşünmüyorum açıkçası.

Son olarak Kirsten Dunst... Sen çok güzel bir insansın, pardon oyuncusun. :A

Puan: 6/10
 

MasacRE

Favori Üye
Katılım
5 Ocak 2012
Mesajlar
32,523
Reaksiyon puanı
28,160
Puanı
1,059
Kısaca bu filmin de yorumunu yapayım, son güne kaldı.

Filmin teknik açıdan çok başarılı olduğuna katılıyorum, bazı sahneleri izlerken ekrandan gözümü alamadım gerçekten. Bu yüzden mümkünse kaliteli bir görüntü kalitesi ile izlenmesi gerekiyor bence.

Onun dışında filmin işlenişinin sıkıntılı olduğunu düşünüyorum ben de. Özellikle birinci kısım cidden biraz fazla uzatılmış, bir süre sonra bitse de gitsek havasında izliyorsunuz bu yüzden filmin ilk kısmını. İkinci kısım daha iyiydi.

Kıyamet senaryosu üzerinden insan psikolojine değinen bir film izliyoruz aslında. Film bizlere, "öleceğimizi en başından bilsek, nasıl yaşardık?" sorusunu soruyor bence en temelde. Buna odaklanıyor ancak haddinden fazla uzun olan ilk kısım olsun, tam anlamıyla o psikolojinin içerisine giremediğim ikinci kısım olsun tam anlamıyla istediğimi alamadım filmden.

Filmin her ruh haline hitap etmediği konusunda da katılıyorum, daha karamsar bir ruh haliyle izlemiş olsam muhtemelen filmden daha çok etkilenirdim. Yine de çok çok yüksek derecede etkilenip, çok çok yüksek puanlar vereceğimi düşünmüyorum açıkçası.

Son olarak Kirsten Dunst... Sen çok güzel bir insansın, pardon oyuncusun. :A

Puan: 6/10
Şerlok beyciğim Melancholia'ya bile 6 veriyorsa sizin Von Trier etkinliğine katılmaması en hayırlısı olmuş anlaşılan :A @MEnes @Tolstoyevski
 

MEnes

Moderatör
Katılım
18 Ekim 2015
Mesajlar
17,270
Reaksiyon puanı
19,073
Puanı
860
Konum
İstanbul
Şerlok beyciğim Melancholia'ya bile 6 veriyorsa sizin Von Trier etkinliğine katılmaması en hayırlısı olmuş anlaşılan :A @MEnes @Tolstoyevski
Katılmasın zaten katılmasına gerek yok... Trier'den sonra diğer üst düzey yönetmenlere de uğrayacağız, orada gelmek ister ama bu sefer biz almayız... :A Ama Trier pek leş adaşıma göre değil... :A @Sherlock