Marlon Brando - Biyografi

[gundix123]

Çocukluk ve Gençlik Dönemi​

Hollywood’un asi çocuğu, yaşadığı döneme damgasını vuran, birçok kişi,eleştirmen ve otoritelerce gelmiş geçmiş en iyi oyuncu olarak gösterilen Marlon Brando, 3 Nisan 1924 tarihinde Nebraska’da dünyaya geldi.1935 yılında, annesi ve babasının boşanması üzerine 3 kardeşiyle birlikte annesinin yanında kaldı.Aslen Alman asıllı olan oyuncunun annesi de oyunculukla ilgileniyordu.

16 yaşındayken girdiği askeri okuldaki katı kurallara uymadı ve okuldan kaçtığı için okuldan atıldı. Bir süre babasının yanında çalıştıktan sonra New York’taki ablasının yanına yerleşmeye karar verdi.

Burada Stella Adler’ın öğrencisi oldu ve Stanislavski methodunu öğrendi.(Method oyunculuk tarzını ilk kullananlardan birisi. Kullandığı method oyunculuk tarzını doruğa çıkarmıştır.)

1944 yılında Gerhart Hauptman’ın “Hannele” adlı oyununda rol aldı. Ardından Broadway’de birçok oyuna çıktı ve dikkatleri üzerine çekmeyi başardı.

Sinema Kariyeri’nin Başlangıcı​

1950 yılında Fred Zinnemann’ın “The Men” filmiyle sinema dünyasına etkili bir giriş yaptı. Bu filmde canlandıracağı rol için 1 ay boyunca gaziler hastanesinde kalarak rolü için hazırlandı. Marlon Brando o dönemlerde “The Wild One” filminde oynadığı rolle motosikletli, blucinli, deri montlu tiplemesiyle bir idol haline geldi ve gençlerin büyük çoğunluğu onu taklit etti.

(“The Wild One” Filminden)​

The Men filmini “A Streetcar Named Desire” filmi takip etti. Film 3 Oscar kazanmasına rağmen Brando’ya beklenen Oscar verilmedi.

1952 yılında ise Broadway yıllarında tanıştığı Elia Kazan’ın “Viva Zapata!” filminde Meksika’lı devrimci rolünü üstlenmiştir. Oynadığı bu rolle büyük beğeni topladı ve Oscar’a 2. kez aday oldu.

1953 yılında Shakespeare’in “Julius Caesar” oyunundan uyarlanan filmde Marcus Antonius rolünü oynadı ve büyük beğeni topladı. Bu rolüyle Oscar’a üst üste 3. kez aday oldu.

O zamanlar Hollywood’un Brando’ya karşı tutumu sert şekilde eleştirildi. Eleştirmenlerin onu, dönemin en iyi oyuncusu olarak göstermesi ve gişe başarısına rağmen ödül alamaması büyük yankı buldu.Brando’nun Hollywood’u umursamaz tavrıda ödülü alamamasın da büyük etkendi.Hatta bir keresinde arkadaşlarına: “Eğer film stüdyoları, yerleri silmem için de aynı parayı verseydi, oyunculuk yerine yerleri silmeyi tercih ederdim.” demiştir.

(“On The Waterfront” Filminden)​

1954 yılına gelindiğinde ise Elia Kazan’ın yönettiği “On The Waterfront” filminde ki Terry Malloy rolüyle sinema tarihinin unutulmaz performanslarından birine imza attı. Oscar’a "En İyi Erkek Oyuncu" dalında üst üste 4. kez aday olan Brando, bu rolüyle en sonunda beklenen Oscar’ı aldı. Oynadığı rolü adeta yaşayan, karaktere verdiği gerçekçiliğiyle birçok kişiye göre sinema tarihinin en iyi oyunculuk performansı. Filmin yönetmeni Elia Kazan ise “Sinema tarihinde bundan daha iyi bir oyunculuk performansı var mı bilmiyorum” yorumunu yapmıştır. Bu rolüyle neredeyse almadık ödül bırakmadı.

(Marlon Brando ve Grace Kelly, Oscar gecesinde çekilmiş bir fotoğraf.)​

Sıkıntılı Geçen Dönem​

1950’li yıllların ilk yarısında çok iyi projelerde rol aldı. İkinci yarısında da başarılı işlerde rol alan Brando, 50’li yılların bitimiyle birlikte sert bir düşüş yaşadı. Başarısız işlerde rol alan Brando, ayrıca kendisine gelen Oscar getirisi yüksek rolleri de kabul etmedi.

1961 yılında ilk ve tek yönetmenlik deneyimi olan “One-Eyed Jack” filmini çekti.Film her ne kadar beğenilse de Brando bir daha yönetmenlik koltuğuna oturmadı.

“Bounty” filminin çekimleri sırasında bulunduğu Tahiti’ye hayran kalır ve 1966 yılında kendisine Tahiti’den ada satın alır ve burada dinlenmeye çekilir.

İstanbul Ziyareti​

1967 yılının Şubat ayında 5 günlük tatil için İstanbul’a geldi. Ancak hiç beklemediği şekilde büyük bir ilgi odağı oldu. Uçak’ta esmer güzel bir kadınla birlikte inen Brando, böylece birçok dedikoduya malzeme verdi. Hakkındaki aşk haberleri İstanbul’da kaldığı süre boyunca hiç susmadı. Bu nedenle İstanbul’da sadece 50 saat kalmakla yetinebildi.Bulunduğu süre içinde otelden sadece 3 kez ayrıldı.

Otel’de bulunduğu sırada kendisine Amerikan kahvesi ikram edildi fakat kendisi bunu reddedip Türk kahvesi istedi. Otelin o dönemlerinde meşhur olan “Kahveci Güzeli” lakaplı bir kadın kendisine fal baktı.

(Fal baktırdığı sırada çekilen fotoğraf.)
The Godfather​

Brando, sıkıntılarla geçen 60’lı yıllardan sonra maddi anlamda zor günler geçiriyordu.“The Godfather” filminin yönetmeni Francis Ford Coppola, yapımcıların bütün itirazlarına rağmen Brando’yu deneme çekimine çağırdı. Deneme çekimlerinde gösterdiği başarıyla yapımcıların da çok beğendiği Brando rolü aldı.Bu rol için aldığı para, 10 yıl önce çekilen filmden aldığı paranın çok altındaydı.

("The Godfather" filminin en bilindik karesi…)​

“Baba” filmindeki “Don Vito Corleone” rolü ona kuşaklar boyunca unutulmayacak bir prestiji de beraberinde getirdi. Birçok sinema eleştirmenlerine göre “tüm zamanların en iyi oyunculuk performansı” nı gösteren Brando, taraflı tarafsız herkesin büyük beğenisini kazandı ve o sene 2. Oscar’ını kazanmıştır.

Oscar’ı Reddetti !​

1972 Oscar ödülü sahiplerini bulurken o sene Marlon Brando’nun Oscar’ı alacağına şüphe yoktu. Fakat o dönemde Oscar’ı kimin alacağından çok, Brando’nun ödül törenine gelip gelmeyeceği konuşuluyordu.

Ödül törenine gitmeyen Brando yerine Kızılderili genç bir kızı gönderdi. Amerikan hükümetinin ve Hollywood’un kızılderililere yaptığını protesto ettiğini ve Oscar’ı kabul etmediğini duyurdu. Eşi benzerine az rastlanır bu olayda usta aktör,o gece efsaneler arasına girmiştir.

(Marlon Brando’nun yerine ödül törenine giden kız.)​

The Godfather’dan sonra “Last Tango in Paris” filminde rol alan Brando bu filmde ki rolüyle Oscar adaylığı kazandı. Gençliğinde yakaladığı başarıyı orta yaşlarda da yakalamayı bildi.

1970’li yılların sonlarına doğru küçük rollerde oynadı.”Superman” filmindeki 10 dakikalık rolü için astronomik ücret talep etti ve istediği ücreti de aldı.Sadece 2 haftalık çekimler için 11.25 milyon dolar alarak bir rekora imza attı.

Ardından Francis Ford Coppola ile tekrar bir araya gelen Brando, “Apocalypse Now” filminde de sadece 20 dakika rol almasına karşı filmdeki performansı çok beğenildi. Brando, filmlerde kısa rol almasına rağmen yine de filmlerde ki en büyük ilgi odağıydı.

Son Yılları​

Kişisel bazı sorunlardan dolayı, kendi isteğiyle 80'li yıllarda neredeyse hiçbir filmde rol almadı.

90’lı yıllar büyük ustanın sıkıntı ve yaşam mücadelesi içinde geçirdiği bir dönemdi. Ailevi birçok sorunla uğraşmak zorunda kaldı. Büyük oğlu kız kardeşinin sevgilisini öldürdü. Bu olaydan sonra Brando’nun kızı intihar etti. Bütün bu olaylar usta oyuncuyu bir hayli yıprattı.

Son günlerinde hastalığına rağmen “Big Bug Man” filminde seslendirme yapmayı kabul etti ancak efsanenin ömrü bu projeyi gerçekleştirmeye yetmedi.

Nitekim; usta oyuncu 1 Temmuz 2004 tarihinde hayatını kaybetti. Ölüm nedeni bir süre gizli tutulan aktörün menajeri Jay Cantor, Marlon Brando'nun akciğer rahatsızlığı nedeniyle vefat ettiğini söyledi. Cenazesi kendi isteği üzerine yakıldı ve külleri adasının çevresine serpildi.

Not: Biyografi hazırlamamda yardımını esirgemeyen @XanTier 'e teşekkür ederim.

 

[XanTier]

Bir şey değil

 

[takas]

eline sağlık müthiş olmuş gerçekten büyük bi oyuncu okuduğum kadarıyla

 

[berkann]

Gerçekten karizmatik bir oyuncu. Yer silme olayı ilginç geldi ama katılıyorum. Oscar'ı reddettiğinde kime vermişler acaba?

Ellerine sağlık.

 

[cevaa]

Cenazesinin yakıldığını bilmiyordum.

Güzel olmuş eline sağlık

 

[gundix123]

Gerçekten karizmatik bir oyuncu. Yer silme olayı ilginç geldi ama katılıyorum. Oscar'ı reddettiğinde kime vermişler acaba?

Ellerine sağlık.

Bu konu hakkında şöyle demiş: "Oscar'a ne olduğunu bilmiyorum.Belki sonra göndermişlerdir ama göndermişlerse bile haberim yok." Aslında konuya koyacaktım ama net bir kaynak bulamadım.Bu sözünü doğrular nitelikte.