Aşk üzerine kurulu, geniş kadrolu, birbirinden klişe mini hikayelerden oluşmuş ortalama bir romantik komedi filmi. 2.kez izledim ve fikrim değişmedi. Neden bu kadar övüldüğünü, klasik haline geldiğini, imdb puanının bu kadar yüksek olduğunu anlamayacağım. -7.8 bir romkom filmine göre çok yüksek bir puan- Bence aynı türde çok daha iyi örnekler var.
Filme gelirsem; izlemesi keyifli, iç ısıtan, mutsuz insanı bir süreliğine mutlu hissettirecek tarzda bir filmdi. Ben böyle filmleri sevdiğim için izlerken gayet keyif aldım. Kızlarla takılmak için Amerika'ya giden ergen haricinde tüm hikayeler masal tadında oldukça tatlıydı. Oyuncu kadrosu da oldukça iyiydi. Normalde direkt 7'lik bir film ama Amerika'ya gidip girdiği ilk barda gördüğü ilk kızlarla üçlü yapan aşırı gerçeküstü ve bana göre filmin büyüsünü bozan karakter/hikaye yüzünden: 6.5/10
Etkinlik için ikinci kez izlerim belki diyordum ama programım uymadı, uymayacak ne yazık ki...
15 Ocak 2017 tarihli yorumumu kopyalıyorum:
Harika kadrosu nedeniyle yıllardır izlemek istediğim bir filmdi de doğru zamanı bekledim.
İlginç bir film. Pek çok kısa filmin bir araya getirilişinden oluşma gibi bir şey aslında ama hepsi bir şekilde bağlantılı. Fazla beklentiye girmeden izlerseniz keyif alabilirsiniz.
İnsanın kendisini iyi hissetmesini sağlayan filmlerden, tam bir yılbaşı filmi...
Her şeyden önce filmin oyuncu kadrosu gerçekten muhteşem, birbirinden ünlü isimler bir araya gelmiş. Filmin içerisinde birçok kısa hikaye ve karakter bulunduğu için belli aralıklarla sürekli ünlü birisini görüyoruz. Her oyuncu da karakterlerinin duygularını yansıtmayı başarmış elbette, özellikle ortağım Watson yani Martin Freeman rolüne kendisini fazlasıyla kaptırmış. Oynamamış, yaşamış. Kendisini tebrik ediyorum.
Filmin bir klasik haline gelmesinin ve IMDb puanının yüksek olmasının en temel sebebi son bölümünün kurgusu bence. Film boyunca izlediğimiz kısa hikayelerin ve karakterlerin, nereye bağlanacağını merak ederken bir anda hepsini aynı ortamlarda, hayatları kesişirken görüyoruz. Son sahnede de filmin ilk sahnesinde anlatılan, filmin ilk sahnesinde gördüğümüz havaalanı tasvirine yapılan bağlantı güzeldi... Ben sondaki bu kurguyu çok sevdim ve filmden yüzüm gülümseyerek ayrıldım.
Üç hikayeyi çok sevdim, o yüzden bunları diğerlerinden ayırıp bahsedeyim. Bunlar başbakanın hikayesi, Liam Neeson'ın karakteri ile çocuğunun hikayesi ve yazarımızın hikayesi... Bu üç hikaye bence net bir şekilde diğerlerinden ayrılıyordu, bu yüzden ayrıca bahsetmek istedim kendilerinden...
Aslında 7 ama sondaki kurgudan ötürü yarım puan daha fazla vereceğim...