- Katılım
- 11 Ağustos 2012
- Mesajlar
- 22,536
- Reaksiyon puanı
- 17,266
- Puanı
- 1,061
1.Sahne / Flashback / Haziran 1995
Bir evin salonunu görürüz. Yemek masasında iki çocuk kahvaltı etmektedir. Kare karşı odadaki mutfağa doğru döner.
Nesrin (Bağırarak): Adnan Bey, çayı demledim sen hala işini bitiremedin.
Karede masaya oturmuş bir adamı görürüz. Kamera yaklaştığında daktilo görürüz. "SON..!" yazar ve kağıdı çeker.
Adnan: Tamam Nesrin. (Derin bir oh çekerek) Sonunda bitti!
Kağıdı masanın üstündeki diğer kağıtların altına koyar ve bütün kağıtları evrak çantasına sıkıştırır. En üst kağıtta daktilo ile yazılmış büyükçe "Türkiye'nin Dünü, Bugünü ve Yarını" yazısını görürüz.
Adnan masaya gider, çayından bir yudum alır, eliyle biraz zeytin ve peynir alır.
Nesrin (Sitemkar bir şekilde): Yine mi sabah toplantısı var? Bu kadar aceleci olduğuna göre.
Adnan: Öyle, hemen çıkmam lazım. Sen çocukları okula bırakırsın.
Murat (Çocuk): Baba, lunaparkı unutmadın di mi?
Adnan: Biraz sabırsız mıyız sanki, Büşra mızıldanıyor mu ablandan örnek al.
Çocuk ağız büker, üzgün gibi gözükür.
Adnan: Şaka yaptım, zaten bugün ufak bir toplantım var sonra bütün gün sizin emrinize amadeyim!
Çocuklar hep bir ağızdan: Süpeer!
Adnan (Saatine bakarak): Neyse ben çok geç kaldım, bizimkiler yine ağaç olacak. Buradan doğru gazeteye çufçuflayayım çocuklar sonra işsiz kalmayalım di mi! (Çocukların yanağından makas alır.)
Adnan koridora yürür, Nesrin paltosunun tutar. Ayakkabısını giyinirken:
Nesrin: Bari koruma teklifini kabul etseydin? Çocuklara birşey çaktırmıyorum ama endişeliyim.
Adnan (Nesrin'i öper): Birşey olmaz merak etme, zaten kitap taslağı bitti gibi çok uğraştık ama değecek. Hadi görüşürüz.
Adnan'ı apartman kapısından çıkarken görürüz. Arabasına doğru yürür, bu sırada Nesrin de camdan Adnan'ı seyreder. Adnan karısına el sallar, arabasının kapısını açar ve içeri girer. Tam kontağı takacağı sırada birşeyi unuttuğunu fark eder.
Adnan: Tüh, kartvizit defterini unuttum. Neyse bugün ihtiyacım olmaz ona.
Kontağı çevirir ve araba büyük bir gürültüyle patlar. Nesrin'in dumanlar ile karışık feryadını duyarız.
Nesrin: Adnaaann!
Cenaze sahnesinden sonra kare göğe doğru yükselir.
2.Sahne / Mezarlık-Dış Mekan / Haziran 2016
(İstanbul manzarası)
Murat aradan geçen zamanda 32 yaşına gelmiştir. Karakterimizi babasının mezarına çiçek koyarken görürüz.
Murat (Mezar taşının başına avucunu vurarak): 21 yıl olmuş baba, zaman ne kadar da çabuk geçiyor değil mi? Biz nasılız, iyiyiz işte. Annem bu sefer gelmek istemedi, arada bizi hatırlamıyor ama sürekli seni soruyor bana. Büşra İngiltere'deydi bugün yarın döner, çetin avukat olacak belli. Beni sorarsan bildiğin gibi. Yine faili meçhulleri karıştırıyorum.
(Kulağını mezar taşına götürerek) Hı hı, yani biraz kızıyorlar üstler ama biliyorlar beni, kolay kolay vazgeçmem ben.
(Yerden bir avuç toprak alır) Seni bizden koparanları bulunca belki vazgeçerim. Neyse ben gideyim şimdi, arada yine gelirim dertleşmek için. Efendim? Arayı açmam, merak etme. Hadi selametle!
Murat mezarlıkta arabasına doğru yürür. Tam arabasına binecekken lastiğin kesilmiş olduğunu görür. Etrafa bakar, elini tam silahına götürecekken kafasına doğru uzanmış bir silahı fark eder.
Karanlık Ses: Bizimle geliyorsun Murat komiser, şef seni çağırıyor.
Karanlık sesin kabzayı Murat'ın kafasına vurduğunu görürüz. Kareden uzaklaşırız ve ekran kararır.
3.Sahne / Depo / İç Mekan
Depoda Murat'ı bir sandalyede baygın olarak otururken görürüz. Kabzanın vurduğu yerden akan kan Murat'ın gömleğinin yakasına bulaşmıştır. Yavaş yavaş uyanır.
Murat: Neresi burası? Kimsiniz ulan siz?
Figüran 1: Sana zarar vermeyeceğiz. Şef seni çağırdı biz de getirdik.
Murat: Şef kim lan?
Figüran 2: Görünce öğrenirsin.
Deponun kapısından içeriye 2 kişi girer. İçeri giren güneşten dolayı kişilerin silüetleri görünür.
Ses: Seni görmek güzel Murat.
Murat: Kemal abi? Ama sen, beni niye kaçırttın?
Kemal: Gelmeyeceğini bildiğim için mecbur kaba kuvvet evlat, seni bilmiyoruz sanki.
Murat: Ben de kaba kuvvet görünce. Her neyse abi mesele halloldu şimdi. Yanındaki kim, tanışıyor muyuz?
Kemal: Ha sizi tanıştırmadım di mi, müsteşar Sadık Kahramanoğlu. Bu da bahsettiğim delikanlı Murat Yılmaz müsteşarım.
Sadık: Memnun oldum delikanlı, seni ismen biliyorduk ama görmek güzel oldu. (El sıkışırlar.)
Murat: Beni nereden biliyorsunuz?
Sadık: Baban Adnan Yılmaz. Çetin bir kalemdi rahmetli, üstelik yakınen de tanırım. Toprağı bol olsun.
Murat, Kemal: Amin.
Sadık (Arkasına dönerek): Fikret de Güneydoğu'da önemli operasyonlarda yer aldı en son. Nereye kayboldu şimdi? Fikret, niye ordasın gelsene şöyle.
Sadık: Yüzbaşı Fikret Aslan, bu da başkomiser Murat Yılmaz. Hadi hemen tanışın, sonuçta artık aynı ekibin bir parçasısınız.
Fikret (Hafif sinirli): Biz kısmen tanışıyoruz müsteşarım.
Murat (Kaşlarını çatarak): Aynen.
Kemal: Nasıl yani?
Fikret: Uzun hikaye şimdi anlatırsam buradan çıkamayız, siz ekip dediniz ne ekibi?
Sadık: O da uzun hikaye gençler, isterseniz bunları gittiğimiz yerde konuşalım. Hadi çıkalım Kemal, vallahi beni kasvet bastı burada.
Depodan çıkıp kapıdaki arabalara ve minibüse binerler. Oradan ayrılırlar.
4.Sahne / Ofis / İç Mekan
Karakterlerimiz otomatik kapıdan içeri girerler. Fikret ve Murat etrafa hayretler içinde bakarlar. Büyük bir katın içerisinde dev ekranlar, bilgisayarlar, ortada büyük bir toplantı masası ve bankolar vardır.
Sadık: Nasıl çocuklar, yeni yerinizi beğendiniz mi?
Murat: Müsteşarım, zorla götürüldüğüm depodan beri birşeyleri çözümlemeye çalışıyorum ama kafamda bir türlü parçaları birleştiremiyorum. Lütfen açık açık neden burada olduğumuzu açıklar mısınız?
Sadık: Murat, ve Fikret. Sizi buraya getirmemizin özel bir sebebi var. Bunu zamanla anlayacaksınız ama genel amacı masadaki dosyalarda açık açık yazıyor. Daha yalın ve doyurucu açıklamayı Kemal yapacak. (Telefonuna bakarak) Şimdi benim çıkmam lazım, sizinle sık sık görüşeceğiz. Hepinizle tanıştığıma memnun oldum. (Tokalaşarak) Görüşürüz.
Kemal: Çocuklar, şuanda kafanızda milyon tilki dolaşıyor anlıyorum. Bu adamlar kim, bizi niye buraya getirdiler. Hepsini anlatacağım. Buyurun oturalım isterseniz.
Herkes toplantı masasındaki sandalyelere oturur. Masanın ucunda Kemal vardır.
Kemal: Çocuklar, başbakanın talimatıyla Ulusal Güvenlik Birimi adında çok özel ve sınırsız izinli bir birim kuruldu. İkiniz ve ekipteki diğer kişiler bu iş için yaklaşık 1 yıldan beri titizlik ile araştırıldılar. Bu araştırmayı da bizzat başbakan yaptırdı.
Fikret: Sadet nedir? Yani biz bu birim için fedailik mi yapacağız tam olarak nedir yani burada olmamızın sebebi?
Kemal: Bakın, muhtemelen biliyorsunuzdur. Devlet içinde devlet kurmak için çalışan bir truva atı sürüsü var. Bu adamlar son zamanlarda pasif faaliyetten çıkıp yeniden hücrelerini aktifleştirdiler. Ve son zamanlarda büyük çapta eylemler yapıyorlar.
Murat: Bu konuda bizim bir istihbaratımız vardı zaten. Yukarıdan talimat bekliyoruz üstlerine gitmek için.
Kemal: Kusura bakma Murat ama gidemezsiniz, yani götürmezler. Bu truva atları öyle sinsi yerleşmişler ki bir noktadan sonra legalize olan bütün planları istedikleri gibi yeniden tasarlayabiliyorlar. Bizim bu birimde yapacaklarımız tamamen gizli olacağı için bu truva atlarını atlatabileceğiz.
Fikret: Yani bir anlamda illegal iş yapacağız, doğru mu anladım?
Kemal: Bir anlamda. Ama dediğim gibi bu birim sınırsız yetkilere sahip olacak, sizden istenilen ise bu birimi açığa çıkarmamanız.
Murat: Kusura bakmayın, ben yasadışı bir işte yer alamam. (Masadan kalkmak için hamle yapar.)
Kemal: Babanın katilleri de bu yapının içerisinde desem, kararından vazgeçer misin Murat?
Murat duraksar.
Kemal: Bakın beyler, burada eli kana bulanmış bir çeteden söz ediyoruz. Bunlar geçmişte senin baban Adnan Yılmaz'ı katlettiler, bugün havalimanı bombalarlar, yarın da ülkeyi havaya uçururlar. Eğer biz bunlara karşı durmazsak onlar bizi bitirirler. Bu yüzden yapacağınız seçim sizin hayatınızı da etkileyecek. Karar sizin, 24 saat süreniz var.
Murat ve Fikret birbirlerine bakarlar. Ekran ikiye bölünür.
1.BÖLÜM SONU
2.Bölüm bayramdan hemen sonra Fav10'da!