eTV Kanlı Ay - 4 ve 5.Bölüm

Tolstoyevski

Konu Sahibi
Emekli
Katılım
14 Temmuz 2014
Mesajlar
24,283
Reaksiyon puanı
39,933
Puanı
1,061
Yaş
27
Konum
Gökteki Yıldızlar ✨✨
Web Sitesi
www.ataturkungencligehitabesi.com
1.Bölümü Okumak için Tıklayınız
2.Bölümü Okumak için Tıklayınız
3.Bölümü Okumak için Tıklayınız


kanli-ay-yakında-png.56193



Okurken Dinlemeniz Tavsiye Edilir:




BÖLÜM 4: YAĞMUR


"İşte, bir sabah uyandığımda,
Elleri bağlanmış buldum yurdumu
Her yanı işgal altında...
"


(İtalyan halk şarkısı)


KISIM: I

19 Kasım 2027
Sabah Saatleri


Dışarıda 1.Gün

Kötü bir kabustan uyanmış gibiyim. Gözlerim kapalı, istemiyorum açmak. Günler değil sanki yıllardır göçük altındayım, depremden önce nasıl bir hayatım vardı, dünya nasıldı hatırlamıyorum. Bugün kendimi bi nebze daha iyi hissediyorum. Burnuma su damladı, herhalde üstten sızan bir damla su. Burnuma ve yüzüme sular damlamaya devam ediyor, üstelik pis bir rüzgar havası da var.

Gözümü açtığımda bulunduğum alana sızan ışık gözlerime iğne yapılmış gibi acı verdi ilk başta. Su değil, yağmur damlalarıymış. Yağmur? Işık? Dünkü o hayal meyal hatırladığım gürültü aklıma geldi. İş makinesi sanmıştım ilk başta ancak başka bir depremdi. Böyle korkunç bir depremin üstüne göçük altında ikinci bir depreme rağmen yine de bana bir şey olmamıştı, bu şans mı lanet mi dünkü yediğim fare ve içtiğim kendi idrarımdan sonra pek emin değilim.

Biraz doğruldum, ışık gözümü acıtmaya devam ediyor. Gördüğüm şey gerçek mi!? Gözlerime inanamıyorum, fakat... Sokağı görebiliyorum! Köpeğin geçebileceği büyüklükte delik açılmış, biraz zorlarsam ben de çıkabilirim. Dünkü ikinci depremden sonra tavan iyice aşağıya çökmüş ve hareket alanım daralmış. Hâlâ inanamıyorum, dünkü depremde ölmeyi beklerken o bana çıkış kapısını açmış resmen. Üstüm günlerdir çıplak, havlu iyice yırtıldı. Fakat neden kimse gelip gitmiyor, hava da aydınlanmış neden ses duymuyorum? Var gücümle bağırayım en iyisi.

"İMDAAAAAAAAAT! İİİİİMDAAAAT! YARDIM EDİN..."


Yok, yok, yok. Bir allahın kulu geçmiyor resmen. Dünkü gibi halsiz değilim ama günlerdir "doğru düzgün" bir şey yiyip içmemiş olmanın verdiği sersemlik devam. Yavaşça ve eğilerek yerimden kalkıyorum, yırtık paçavra haline gelmiş havluyla alt kısmımı örtüyorum. Elimi tutacak kimse yok. Gündüz vakti ama kimse yok. Güç bela tırmanmaya çalışıyorum çıkıntılara. Bağırarak kendime güç veriyor ve bir hışımla kendimi dışarıya atıyorum.

Sırt üstü yerde uzanırken bulutun manzarasına aşkla bakıyorum. Özlemişim bu manzarayı. Şu an uzandığım beton eskiden bizim evin içiydi, artık tamamıyla tuz buz olmuş o küçük güzel evim. Doğruluyorum, günler günler sonra yürümeye başlıyorum. Tertemiz mis gibi havayı zevkle içime çekemiyorum, çünkü hava hiç de temiz değil. Yarıçıplak olduğumu fark etsem de umrumda olmuyor o an.

Ailemin evine doğru ilerliyorum, 2 sokak öteye. Sokaklar lego parçalarının dağılması gibi dümdüz, apartmanlar ters dönmüş, kimi apartman üstten alta press etkisiyle çökmüş. Altta yaşayanların ruhu on kat daha şad olsun. Bir tane apartman, bir bina kalmamış sağlam. Ancak hiçbirine şaşırmıyorum, heyecan ya da hayret duymuyorum. Sokaklar ceset kaynıyor, göçük altında kalmamış cesetler her yerde. Demin duyduğum pis koku demek ki ölülerden geliyormuş. Burnumu elimle kapatarak, cesetlere bakmamaya dikkat ederek yürüyorum.

Ailemin evinin önüne geldim. Evet, tahmin ettiğim gibi bu apartman da çökmüş. Ailemi kendi içimde ölü varsayalı günler oldu, alıştırdım kendimi bu duruma önceden. Keşke böyle olmasaydı. Artık ailem olmayacak, korkunç bir şey bu. Ama insan kabulleniyor bu durumda, bünye yaşama tutunmak için bunu yapıyor.

Ailemi bulmak mümkün değil gibi. Yıkıntıların az ilerisinde bir hareketlilik var. Kuş sesleri geliyor. Biraz daha ilerleyerek oraya bakıyorum, bunlar Martı sürüsü. Ne yapıyorlar acaba? Yanlarına yaklaşıyorum ancak eşi benzeri görülmemiş bu iğrenç koku adeta duvar oluyor yanlarına yaklaşmada. Gördüğüm manzara.. Dakikalar boyunca takılı kalıyorum o manzaraya.

Martılar, sandığımdan çok daha fazlalar. Cesetleri yiyorlar! Deprem yüzünden ölmüş, bina altında kalmış, çürümeye yüz tutmuş cesetleri yiyorlar! Onlarca ceset var orada. Bunu görmemek için, bunu yaşamamak için gerekirse intihar bile ederdim ama... Annem değil mi o? Paramparça ettikleri? O kolyeyi ben almıştım ona anneler gününde. Bu olanlar ne şimdi? Annemin ölü bedenini niye yiyorlar, ne hakla? Anne....

Daha fazla dayanmıyorum, baba ve kardeşimin durumunu görmek istemeden ayrılıyorum oradan. Kolyeyi almadığıma pişmanım ama elim gitmiyor.

Uzaklaşıyorum, uzaklaşıyorum, uzaklaşıyorum. Yolda bulduğum bir paçavrayla üstümü örtüyorum. Nihayet insanları görmeye başladım, kime yanaşsam cevap bile vermeden yürümeye devam ediyor.

Ötede 2 adamın birbiriyle konuştuğunu görüyorum, ikisi de eski püskü kıyafetleri olan, saç sakalları karışmış adamlar. Yanlarına yaklaşıp selamlaşıyorum, durumumu anlatıyorum. Çok da ilgilerini çekmiyor, geçmiş olsun deyip konuşmaya devam ediyorlar.

- Duydun mu Galata kulesi bile yıkılmış.
- Koskoca Boğaz Köprüsü yıkıldı Galata da neymiş.. Köprüdeki bütün arabalar o an komple denize...

Araya girdim,
Deprem kaç şiddetinde olmuş?
- 8.3 diyenler var, 8.5 diyenler var. Boğaz merkezli olmuş
- Ölü sayısı?
- 15 milyona yakın diyorlar.
- Ne diyorsun?..
- Belki daha fazla. Marmara komple bitti.


Akşam Saatleri

Yürüyorum, öylece yürüyorum. Sokaklar kan ve ceset kaynıyor. Aç insanlar her yerde, vahşet her yerde. Otorite yok. Hükümet düşeli günler olmuş, güvenlik güçleri yetersiz ve çoğu bırakıp kaçmış. Ölü kadınlara tecavüz eden yamyamlarla dolu buralar. Yaşayan kadınların da ölülerden farkı yok... Deprem tüm ülkeyi çökertmiş. Elektrik yok, telefon sistemleri yok. Su yok. Polis yok, asker yok. Hükümet yok. Kameralar yok. Kaos hiç olmadığı kadar hakim. Hastaneler yetersiz ve işlevsiz. Her yer ceset kaynıyor, yüzlerce, binlerce ceset...


kanli-ay-yakında-png.56193




BÖLÜM 5: KAN



KISIM: II

2.Gün

Anadolu'dan gelen yardımlar yetersiz kalıyor. Dünyanın dört bir yanından yardımlar gelse bile 8.6 nın şiddetini dindirmek mümkün olmadı. Bugün bacağıma bıçak darbesi aldım, hem de bir parça ekmeği vermemek için. Neyse ki iyi insanlar da var...

3.Gün
Sokaklar çete kaynıyor. Tavuk öldürür gibi insanları öldürüyorlar. Zaten bir avuç insan kalmışız, yine de birbirimizi yok etmeden duramıyoruz. Cesetler ateşe veriliyor...

4.Gün
Eski bir deponun harabe haline gelmiş yerine sığındım. Benim yaşlarımda bir tane kız da vardı burada, beni görünce kaçtı. Neler yaşadıysa artık.

5.Gün
Helikopter sesleri her yerde yankılanıyor, yukarıdan paketlerle yardım erzakları atıyorlar ve insanlar canavarlaşmış şekilde saldırıyor bu paketleri kapmak için. Bir alan ikinciyi, üçüncüyü de almak istiyor... Çok kan döküldü bu erzak kapma olaylarından.

6.Gün
Bugün hayatımda ilk defa insanı öldürdüm. Eğer öldürmeseydim o beni öldürecekti, daha çevik olan kazandı. Hem de sadece 1 avuç ekmek, biraz yumurta ve peynir uğruna.

7.Gün
Cesetler ordusu her geçen gün gün yüzüne çıkıyor ve kokuları İstanbul'u dayanılmaz hale getirdi. Yanık kokularıyla birlikte tam bir cehennem çukuru burası. Eğer biraz daha kalırsak hastalık kapacağız. Kalabalık bir grupla birlikte Ege'ye doğru ilerliyoruz şu an, belki haftaları bulacak ulaşmamız. Yürürken gördümüz manzaralar açlığımızı unutmamızı sağlıyor, doğada her şey böyle bir uyum içinde ilerliyor demek ki.

8.Gün
Ordu engel oldu. Geri dönmek zorunda kaldık, karantina altında olduğumuz söylendi. Kendime sığınacak bir yer ararken 2 ailenin kaldığı 10 15 kişilik bir gruba rastladım Beykoz taraflarındaki yıkık eski bir fabrikada. Benim aksine onlar çevreye çoktan adapte olmuş, silahlanmış durumdalar. Eğer şansım yaver gitmeyip aralarında lise arkadaşım Melih de olmasaydı aralarına katılmama izin vermezlerdi. Durumumu da anlatınca sıcakkanlı bir şekilde beni aralarına kabul ettiler. Onlarla birlikte çalışacağım artık, bu dönemde yalnız gezenleri kurtlar avlıyor.

KISIM: III

9.Gün

Doğudan özerklik ilan edildiği dedikoduları her yanda duyuluyor. Öte yandan ŞİÖ'nün Irak bölgesinden Türkiye'ye doğru ilerlediği, işgal hazırlıklarında oldukları haberleriyle iyice huzursuz oluyoruz.

10.Gün
Pilli radyo bulduk. Kulaklarımız dijital ses duymayı çok özlemiş, çalışır çalışmaz inanılmaz mutlu olduk. Neşet Ertaş'ın Yalan Dünya türküsü çalıyordu radyoda.

11.Gün
Bugün kayda değer pek bir şey olmadı, yalnız soğuklar giderek artmaya başlıyor. Devlet sistemi çökmüş durumda, dış ülkelerden gelen yardımlar yetersiz kalıyor ve dahası çeteler tarafından yağmalanıyor. Gündüzleri grup halinde yıkık dökük evleri, marketleri yağmalamaya çıkıyoruz biz de. Daha kalın, sıcak tutan şeyler bulmamız şart.

12.Gün
Radyodan nihayet haber alabileceğimiz amatör bir istasyon bulduk. Kadın radyocu gergin bir tonda haberleri okuyor:

  • -Deprem felaketinden sonra karabulutlar ülkemizden çekilmiyor. Önce anarşik kaos ortamı, kıtlık ve elektriklerin kesilmesi, şimdi de işgal. Evet sevgili dinleyiciler, hepinizin neler olduğunu bilmeye hakkı var. Aldığımız bilgilere göre ordumuz ve devletimiz bu eşi benzeri görülmemiş afetin getirdiği yaraları örtmeye odaklanmışken alçak güçler insanlıklarını unutarak ülkemizi işgal etme girişimine başladı. Bizi en zayıf olduğumuz anda vurmaya kalktılar. Depreme uzak bölgelerden dört bir yandan erkeklerin orduya yazıldığı ve eli silah tutan herkesin bu güç anda birlik olup vatanımızı kurtarmak için davete icap etmeleri TSK tarafından bildirildi

  • -İstanbul giderek yaşanmaz hale geliyor, Rusya'dan gelen yardımlar bi nebze olsun hastalık salgının önüne geçti. Ancak aldığımız haberlere göre Rusya boğazlarda üs kurmuş durumda.

13.Gün
Doğuda resmen özerklik ilan edildiği, Orta Anadolu'da ise ŞİÖ'nün şeriat devletini ilan ettiğini radyodan dinledik ve çok vakit kaybetmeden orduya yazılmak üzere yola koyulmaya karar verdik. Grupta kadın ve çocukları korumak için biri yaşlı üç erkek kaldı, geriye kalan 5 erkek alelacele yola çıktık vatan için.

14.Gün
Rusya'nın etkisi giderek hissedilmeye başladı. Yardım bahanesiyle dört bir yanımızda üs kurdular, binlerce Rus askeri İstanbul'da cirit atıyor. Amerika'nın bu duruma çok sert tepki verdiği ve bölgenin güvenliğini korumak için gerekirse Rusya'yla sıcak temasa girmekten çekinmeyeklerine yönelik nota verdiler.

15.Gün

Tuzla tarafındaki TSK'ya ait üste toplandık. Burası oldukça kalabalık, vatanı korumak için dört bir yandan vatandaşlar gelmiş, aralarında baya da hırslı kadınlar var.

Ancak görevli kimseyi bulamadık. Ne komutan ne askeri bir yetkili. Her kafadan bir ses çıkıyor şu an. Komuta edecek kimse yoksa kendi kendimizi komuta etmemiz ve savaşmak için üsdeki silahları da alarak topyekun Anadoluya doğru yol almamız gerektiğini söyleyenler oldukça destekçi kazandı. Normal şartlarda mantıksız olduğunu hepimiz biliyorduk ancak son haftalarda yaşanan olaylardan sonra mantık denen kelimenin hiçbir anlamı kalmamıştı.

Silahları erlerin yardımıyla askeri depodan çıkardıktan sonra

"Ya Allah bismillah Allahu Ekber!"
"Mustafa Kemal'in askerleriyiz!"


sloganları eşliğinde gaza gelerek Anadolu ya doğru yola koyulmaya başladık. Ne araba ne otobüs, hiçbir elektrikli araç çalışmıyor. Binlerce kişi çıktığımız yolda on binlerce kişiye ulaştık. Herkes durumun farkındaydı ve ters dönmüş binaların, yıkılmış köprülerin yanlarından geçsek bile depremi resmen unutmuş, can çekişen vatanı kurtarmaya gidiyorduk. Önce ŞİÖ, sonra GDKP. Yıllarca düşman kesilen bu iki örgüt, ellerine geçen bu fırsatta ittifak olmuşlardır. Tabi ki Amerikan üslerinin desteğiyle...

"Ölümse ölüm, kalımsa kalım. Vatandan başka neyimiz kaldı kaybedecek!" diye gür sesiyle konuşma yapan adamın da verdiği gazla, marşlar eşliğinde kendimizden geçerek ilerliyorduk bu düz ovada adeta koşar adımlarla, ata yadigarı Anadoluya.

Ta ki..
Uzaklardan duyduğumuz giderek yaklaşan o seslere, gökyüzünde adeta ölüm Marşı çalan yüzlerce, belki binlerce savaş uçağını görene dek...

Üzerimize bombalar, kurşunlar yağıyordu, umarsızca. Kaçıyorduk dört bir yana, siper alacak yer bulmaya. Sıkıyorduk dört bir yandan havaya kurşun, onlar da bize ölüm atıyordu. Yine de sıkıyorduk, sıkmış olmak için...

Kopan kollar, fırlayan kafalar, fışkıran kanlar... Ölüm, ölüm, ölüm. Vahşet! Kulağım duymuyor artık, algılayamıyorum bu olanları. Neden????
...


Bölüm Sonu Müziği:

 

XanTier

Emekli
Katılım
27 Kasım 2012
Mesajlar
21,260
Reaksiyon puanı
8,234
Puanı
1,061
Yaş
29
Gümbür gümbür hem de. :A Daha 6.bölüme başlamadım ama finali bitirdiğinde vay be diyeceksin, ilk bölümlerden oldukça farklı yönlere kayacak, gerçi ilk bölümler yan bölümlerdi.
2 ay oldu neredeyse :A
Kusura bakmazsan ilk 3 bölümü pek detaylı hatırlamadığımı ve onlara da göz atmam gerektiğini söylemek istiyorum. :A
 

Tolstoyevski

Konu Sahibi
Emekli
Katılım
14 Temmuz 2014
Mesajlar
24,283
Reaksiyon puanı
39,933
Puanı
1,061
Yaş
27
Konum
Gökteki Yıldızlar ✨✨
Web Sitesi
www.ataturkungencligehitabesi.com

S.G.A.T.

Favori Üye
Katılım
12 Şubat 2012
Mesajlar
22,974
Reaksiyon puanı
8,356
Puanı
1,061
2 bölüm birden demek daha fazla Kanlı Ay demek. :D Bir kaç saat içinde kendimi hazır hissedince okuyacağım. :D
 

Dosi

Süper Mod.
Katılım
10 Mart 2015
Mesajlar
85,219
Reaksiyon puanı
107,923
Puanı
1,060
Zaten uzun aralarla dizinin reytingi düştü bir de bu çıktı. @mrt-06'nın bize komplosu olabilir. :A
kimsede suç arama. Tek suçlu @Tolstoyevski :D
okadar gün var bu gecemi yayinlar insan :O en düşük reyting alma rekoru alabilit.
Bazi diziler vardır reytingi kötü ama kaliteli işlerdir sonradan kıymeti bilinirya buda öyle birşey :D
 

Aserat

Süper Mod.
Katılım
24 Ağustos 2014
Mesajlar
84,607
Reaksiyon puanı
62,924
Puanı
1,061
Konum
İstanbul
kimsede suç arama. Tek suçlu @Tolstoyevski :D
okadar gün var bu gecemi yayinlar insan :O en düşük reyting alma rekoru alabilit.
Bazi diziler vardır reytingi kötü ama kaliteli işlerdir sonradan kıymeti bilinirya buda öyle birşey :D
O kadar da değil şimdiden 3.5 reytingi garanti en azından. :A

Kanlı Ay bizim için prestij projesi o yüzden sıkıntı yok. :A
 

Dosi

Süper Mod.
Katılım
10 Mart 2015
Mesajlar
85,219
Reaksiyon puanı
107,923
Puanı
1,060
O kadar da değil şimdiden 3.5 reytingi garanti en azından. :A

Kanlı Ay bizim için prestij projesi o yüzden sıkıntı yok. :A
hadi ya gerçektenmi :S
şu sistemi anlamadım zaten :A
Dün şimdilik okumayacam dedim diye gözlük yedim arkadaşımdan :A
 

berkann

Favori Üye
Katılım
22 Aralık 2011
Mesajlar
18,893
Reaksiyon puanı
6,728
Puanı
1,060
Ailemin evinin önüne geldim. Evet, tahmin ettiğim gibi bu apartman da çökmüş. Ailemi kendi içimde ölü varsayalı günler oldu, alıştırdım kendimi bu duruma önceden. Keşke böyle olmasaydı. Artık ailem olmayacak, korkunç bir şey bu. Ama insan kabulleniyor bu durumda, bünye yaşama tutunmak için bunu yapıyor.
Burada daha bencil bir dil isterdim.

Martılarla, ilk bölümdeki rüya göndermesini beğendim.

Of içki, zina, eşcinsellik, dinsizlik...her türlü ahlaksızlığı yapın sonra diprim ildi. Ee olur tabi.

Hükümet düşeli günler olmuş
:relieved::relieved:
Ölü kadınlara tecavüz eden yamyamlarla dolu buralar.
Yoh artıh daha neler. :D Eğreti durmuş burası.

"Ya Allah bismillah Allahu Ekber!"
"Mustafa Kemal'in askerleriyiz!"
İlk slogan şeriatçılara karşı kamufle olmak için sanıyorum? :D Ayrıca İzmir nerede ya İzmir? :A Ben konunun gelmiş olduğu yeri sevemedim pek. Kolaya kaçmışsın gibi geldi.

ŞİÖ= Şer'i islam örgütü ?
GDKP= Bu ne acaba?