[h=2]Kalbim Dört Mevsim, sessiz sedasız hayatımıza girdi ama son bölümdeki değişiklikler tepki çekti.[/h]
Yenişafak gazetesi yazarlarından Sema Karabıyık, Star TV'nin çok da reklam yapılmadan yayına başladığı Kalbim Dört Mevsim dizisinin ilk bölümünü çok beğenenlerden. Birçok izleyici gibi "işte benim dizim" diye izlenen ilk bölümden sonra, ikinci bölümde yaşananlar ise diziye olan ilgiyi kısa sürede bir hayli azalttı.
Sema Karabıyık, dizideki değişimlerin kendisinde yaşattığı etkileri şöyle kaleme aldı:
Bazı diziler agresif bir PR kampanyasıyla çıkarken izleyicinin karşısına, bazıları da Kalbim Dört Mevsim örneğinde olduğu gibi sessiz sedasız giriyor yayına. İçinde tecavüz, intikam, ihanet temalarını barındırmayan, polemik vaat etmeyen dizilerin ekranda tutunmaları gittikçe zorlaşıyor.
Hikaye anlatmak isteyen, hikaye peşinde olan diziler ekrana gelme fırsatını yakalasalar dahi, yöneticiler bile inanmıyorlar ki diziye, yeterince tanıtım yapılmıyor. Tanıtım bile sansasyonla yapılıyor çünkü. Kalbim Dört Mevsim sıradan bulunmuş seyredenler tarafından, tatsız tutsuz. Vaatleri sıradan ve yetersizmiş. Halbuki son yıllarda seyrettiğim en başarılı ilk bölüm senaryosuna sahipti Kalbim Dört Mevsim. Geçmişle bugün arasında başarıyla yapılan geçişkenlik jenerikten başlıyordu. Ekranda gözüküp hikayeye dahil olduğu an karakterler hakkında yeterli bilgiye sahip olmak mümkündü, çalışılmış karakterlerdi hepsi. Sakin bir dil, sakin bir anlatım tercih edilmişti, içinde her türlü duyguyu barındıran.
Eğitimsiz, mesleksiz kadın karakterlerin aksine, okumuş ve kariyer basamaklarını hızla tırmanmış, cinselliğinin ardına saklanmayan, başarısını çalışmasına ve zekasına borçlu bir kadın vardı karşımızda; Buket. Karısının başarısı altında ezilen, ailemizin geleceği onun başarısıyla şekilleniyor diye her fırsatta laf çarpan, başarısızlığını başka kadınlarla kamufle etmeye çalışan bir koca. Şiddet bağımlısı bir polis memuru. Geçmişin izlerini yüz ifadesinde taşıyan, kızıyla kopan bağını kuramamanın ızdırabını yaşayan bir baba.
Peş peşe yaşadığı olumsuzluklarla hayatı alt üst olan, işini kaybetme noktasına gelen, kocasını zaten kaybetmiş olduğunu anlayan, meme kanseri olduğu gerçeğiyle yüzleşen Buket'in; hayata tutunma, babasıyla arasındaki yanlış anlaşılmanın düzeltilmesi, yeniden aile olma üzerine kurulu bir dizi (idi) Kalbim Dört Mevsim. Çok seyredilme klişelerine başvurmazsa iyi bir dizi olma yolunda emin adımlarla ilerleyebilir(di). Ama ilk adımda Buket'i işsiz bırakmaları, boşanma gerçekleşmeden yeni bir ilişkiye yelken açtırmaları, kocayı da psikopat karakter kadrosundan peşine takmaları tüm umutları yok etti. Tatsız tuzsuz bulanların önerisiyle ilave edilen tuz dizinin tüm tadını kaçırmaya yetti. En hızlısından ekrandaki diğer örneklere benzedi ve tüm özelliğini kaybetti Kalbim Dört Mevsim.
Yenişafak gazetesi yazarlarından Sema Karabıyık, Star TV'nin çok da reklam yapılmadan yayına başladığı Kalbim Dört Mevsim dizisinin ilk bölümünü çok beğenenlerden. Birçok izleyici gibi "işte benim dizim" diye izlenen ilk bölümden sonra, ikinci bölümde yaşananlar ise diziye olan ilgiyi kısa sürede bir hayli azalttı.
Sema Karabıyık, dizideki değişimlerin kendisinde yaşattığı etkileri şöyle kaleme aldı:
Bazı diziler agresif bir PR kampanyasıyla çıkarken izleyicinin karşısına, bazıları da Kalbim Dört Mevsim örneğinde olduğu gibi sessiz sedasız giriyor yayına. İçinde tecavüz, intikam, ihanet temalarını barındırmayan, polemik vaat etmeyen dizilerin ekranda tutunmaları gittikçe zorlaşıyor.
Hikaye anlatmak isteyen, hikaye peşinde olan diziler ekrana gelme fırsatını yakalasalar dahi, yöneticiler bile inanmıyorlar ki diziye, yeterince tanıtım yapılmıyor. Tanıtım bile sansasyonla yapılıyor çünkü. Kalbim Dört Mevsim sıradan bulunmuş seyredenler tarafından, tatsız tutsuz. Vaatleri sıradan ve yetersizmiş. Halbuki son yıllarda seyrettiğim en başarılı ilk bölüm senaryosuna sahipti Kalbim Dört Mevsim. Geçmişle bugün arasında başarıyla yapılan geçişkenlik jenerikten başlıyordu. Ekranda gözüküp hikayeye dahil olduğu an karakterler hakkında yeterli bilgiye sahip olmak mümkündü, çalışılmış karakterlerdi hepsi. Sakin bir dil, sakin bir anlatım tercih edilmişti, içinde her türlü duyguyu barındıran.
Eğitimsiz, mesleksiz kadın karakterlerin aksine, okumuş ve kariyer basamaklarını hızla tırmanmış, cinselliğinin ardına saklanmayan, başarısını çalışmasına ve zekasına borçlu bir kadın vardı karşımızda; Buket. Karısının başarısı altında ezilen, ailemizin geleceği onun başarısıyla şekilleniyor diye her fırsatta laf çarpan, başarısızlığını başka kadınlarla kamufle etmeye çalışan bir koca. Şiddet bağımlısı bir polis memuru. Geçmişin izlerini yüz ifadesinde taşıyan, kızıyla kopan bağını kuramamanın ızdırabını yaşayan bir baba.
Peş peşe yaşadığı olumsuzluklarla hayatı alt üst olan, işini kaybetme noktasına gelen, kocasını zaten kaybetmiş olduğunu anlayan, meme kanseri olduğu gerçeğiyle yüzleşen Buket'in; hayata tutunma, babasıyla arasındaki yanlış anlaşılmanın düzeltilmesi, yeniden aile olma üzerine kurulu bir dizi (idi) Kalbim Dört Mevsim. Çok seyredilme klişelerine başvurmazsa iyi bir dizi olma yolunda emin adımlarla ilerleyebilir(di). Ama ilk adımda Buket'i işsiz bırakmaları, boşanma gerçekleşmeden yeni bir ilişkiye yelken açtırmaları, kocayı da psikopat karakter kadrosundan peşine takmaları tüm umutları yok etti. Tatsız tuzsuz bulanların önerisiyle ilave edilen tuz dizinin tüm tadını kaçırmaya yetti. En hızlısından ekrandaki diğer örneklere benzedi ve tüm özelliğini kaybetti Kalbim Dört Mevsim.