- Katılım
- 15 Aralık 2011
- Mesajlar
- 18,975
- Reaksiyon puanı
- 6,417
- Puanı
- 1,059
Cumhuriyet'in 50'nci yılına armağan olarak hazırlanmış '50 Yılın Türk Edebiyatı' (1973) adlı kitabında Rauf Mutluay, 'ileriye kalacak gerçekler bulamayan', dolayısıyla 'kısır' ve 'sıradan' saydığı 1934 yılı romanlarını sıralarken Nahit Sırrı Örik'in 'Eve Düşen Yıldırım'ını da kaydeder. Heyhat, zaman bazı kanaatleri nasıl yıldırım çarpmışa çeviriyor! Yazılmasından 80, 'sıradan' diye nitelendirilmesinden 40 yıl sonra Nahit Sırrı'nın eseri 'beyaz cam'da ışıl ışıl karşımızda…
Sinematografik Karşılığı 'Lolita'
Günümüz dizi film endüstrisi açısından bu yapıt, her şey bir yana, ismiyle bile sıra dışı ve çekici: 'Eve Düşen Yıldırım'!. Babasını kaybetmiş 'körpe', ama aynı zamanda 'fettan' bir kızın amca evine yerleşip birisi evli iki amcaoğlunu tutkuyla kendisine bağlayarak birbirine düşürmesi… Mazbut bir evde sakin, tekdüze akıp giden hayatın böylece alt-üst oluşu… Kimileri bu örgünün bazı bakımlardan modern sinematografik karşılığı olarak 'Lolita'yı dahi işaret etmekte. Demek ki Nahit Sırrı'nın kurgusu kendi dönemi için sıradan addedilse de o, 'ileriye kalacak' bir öngörüye bayağı sahipmiş.
'Aşk-ı Memnu' ve 'Yaprak Dökümü' Gibi
Bununla birlikte 'Eve Düşen Yıldırım'ın edebiyat kökenli bir dizi olarak daha önce karşımıza çıkan örneklerle 'ana motif' benzeşikliği de tespit edilmeli. 'Yaprak Dökümü'nde başta asude akıp giden hayat 'Ferhunde'nin ortaya çıkmasıyla nasıl yıldırım çarpmışa döndüyse burada da öyle. 'Aşk-ı Memnu'da 'Bihter'in yalıya gelişi nasıl hüzünlü bir huzurla süren hayatı sonu hazin bir huzursuzluğa sürüklediyse yine öyle…
Seda Akman'ın Rolü Dizinin Belkemiği
Aslında altyapısında hareket, değişim ve yenilikten korkan gelenekçi-muhafazakâr hissiyat vardır bu edebi kurguların… Ama dizi film formatında bugüne 'remiks'lendiklerinde alımlanmaları, o orijinal kurgudan farklı oluyor. Düzen ve süreklilik karşısında değişim ve yenilik, aile ve evlilik karşısında da tutku ve sadakatsizlik 'tehlike'sini simgeleyen genç-güzel-kötücül kadın, 'yuha'larla değil alkışlarla karşılanıyor günümüzde. İyi servis edildiğinde 'nefret hazzı' ile 'arzu iştahı' iç içe geçmiş olarak ilgiyle seyredilmekte bu. 'Eve Düşen Yıldırım', dizi film piyasasında bu kategoride kendine yer açmayı başarmış görünüyor. Tabii yapımcı yönelimi çok olan, dolayısıyla 'enflasyon' arz eden bu kategoride piyasada yer tutabilmek için özellikle oyuncu seçiminde titiz olmak gerekiyor. 'Eve Düşen Yıldırım' bu bakımdan zor da olsa barajın üstünde… Özellikle Seda Akman, 'Annem'deki unutulmaz performansını artık olgunluk, hatta ustalık düzeyine çıkarmış olarak 'pivot' konumda karşımızda. Kocasını eve 'yıldırım' gibi giren 'Muazzez'e (Gizem Karaca) kaptırmamak için mücadele eden 'Şayeste' karakteriyle dizinin bel kemiği…
Bu hafta 'Muazzez'in annesi 'Belkıs' rolünde Semiha Yankı'nın katılmasıyla giderek 'çarpan etkisi' daha da yüksek bir 'Eve Düşen Yıldırım' izleyeceğimiz anlaşılıyor. Uzun ömürlü olur mu peki bu dizi? Oyuncu performansına olduğu kadar, özellikle yan temaları zenginleştirme konusunda senarist ve yönetmen yaratıcılığına bağlı…