Eylül ayı ile birlikte yeni diziler birer birer "arz-ı endam" ederek seyirci karşısına görücüye çıkmaya başladı.
Kış mevsimi, her kesimi "eve bağlama" mevsimi olunca, zorunlu da olsa eğlencenin genelde tek adresi televizyon oluyor. Hal böyle olunca da özellikle hatun kişilerin akşam sefalarına istisnalar dışında "beyaz cam" eşlik ediyor. Bakmayın hatun kişileri öne sürdüğüme, evin "er kişilerini" de yabana atmamak gerekir. Televizyon bu! "hem nahına, hem mıhına" vurmasını biliyor.
Yeni başlayan dizilerden "Dila Hanım"ı izledim iki bölüm. Konusu malum; orta yaş jenerasyon ile, yeni neslin yeşilçam filmlerine ilgisi olanlar bilir. Dönemin klasikleri arasına girmiş "Türkan Şoray ve Kadir İnanır" ikilisinin unutulmaz filmlerinden olan "Dila Hanım"ın yinelenen ve yenilenen versiyonu.
Umarım diğer uyarlamalar gibi konusuna ve içeriğine sadık kalamayan yapımlar arasına girmez. Tecrübeyle sabit olan, emsal diziler uzatmaları oynaya oynaya işin cılkını çıkardıkları için aynı tereddütleri yaşamamak mümkün değil.
"Dila Hanım"daki Hatice Şendil ve Erkan Petekkaya isabetli seçimler olmuş. Hani bir bakışta birbirine yakıştırdığımız ikililer vardır, aynen bu çift için de söyleyebilirim bu tabiri. Konu ve oyuncular hakkında zaman ilerledikçe değişken olabilecek düşüncelere şimdilik ara verirken, ben başka bir pencereden bakmak istiyorum.
Daha önce vurguladığım konu, tahmin ettiğim gibi hafızalarımıza ufaktan oyunlar oynamaya başladı. Diziden diziye o kadar çok transfer olan oyuncular var ki, daha cenazeleri soğumadan, yaslarını tutamadan, kendilerini başka yapımlarda görünce seyircinin içine girdiği ruhani durumu aforizmalarla geçiştirmek mümkün değil.
Kendi hissiyatımdan örnekleme verebilirim, mesela;
Öyle Bir Geçer Zaman ki nin Ali'si, Dila Hanım'ın Rıza'sı olunca sanki bir köşeden Carolin çıkacak da, Dila Hanım'a bakıp "Dila senmisin" diyecek gibi bekliyor insan. "Cemile senmisin" repliğindeki gibi! Ayrıca o hırçın, deli-dolu, maço Ali'nin yerine gayet sakin, naif ve mülaim Rıza'ya alışmak biraz zaman alacak.
Babalar ve Evlatlar dizisine geçen Murat Ünalmış'ın karşısına, her bölümde ölüp ölüp dirilen bizim "dokuz canlı" Havva'mız, aniden çıkacakmış gibi bir endişe taşıyorum! "Yusuf yapma bunu bize, dön bizim diziye" diye !
Dün akşam ATV nin nur topu gibi yeni doğan bebeği, Balkanlar'dan gelen soğuk hava etkisini "Son Yaz" ile sonlandıran dizisiyle, Emir'den intikam almak için kendini, Balkanlar'a atan Feriha kızımızı görünce içim cız etti. Emir orada buhran içinde ölümü düşünürken bizim hayırsız, elinde yelpazesiyle yeni aşklara hazır ve nazır bekler havasında olunca, Emir'e çok acıdım çoook!
Efenim, bu can hıraş koşuşturmacayı anlamak için, diziden diziye koşan "oyuncuların enerjisinden ve azminden istiyorum! ya siz?
Afet Ergü ŞAŞMAZ
Kış mevsimi, her kesimi "eve bağlama" mevsimi olunca, zorunlu da olsa eğlencenin genelde tek adresi televizyon oluyor. Hal böyle olunca da özellikle hatun kişilerin akşam sefalarına istisnalar dışında "beyaz cam" eşlik ediyor. Bakmayın hatun kişileri öne sürdüğüme, evin "er kişilerini" de yabana atmamak gerekir. Televizyon bu! "hem nahına, hem mıhına" vurmasını biliyor.
Yeni başlayan dizilerden "Dila Hanım"ı izledim iki bölüm. Konusu malum; orta yaş jenerasyon ile, yeni neslin yeşilçam filmlerine ilgisi olanlar bilir. Dönemin klasikleri arasına girmiş "Türkan Şoray ve Kadir İnanır" ikilisinin unutulmaz filmlerinden olan "Dila Hanım"ın yinelenen ve yenilenen versiyonu.
Umarım diğer uyarlamalar gibi konusuna ve içeriğine sadık kalamayan yapımlar arasına girmez. Tecrübeyle sabit olan, emsal diziler uzatmaları oynaya oynaya işin cılkını çıkardıkları için aynı tereddütleri yaşamamak mümkün değil.
"Dila Hanım"daki Hatice Şendil ve Erkan Petekkaya isabetli seçimler olmuş. Hani bir bakışta birbirine yakıştırdığımız ikililer vardır, aynen bu çift için de söyleyebilirim bu tabiri. Konu ve oyuncular hakkında zaman ilerledikçe değişken olabilecek düşüncelere şimdilik ara verirken, ben başka bir pencereden bakmak istiyorum.
Daha önce vurguladığım konu, tahmin ettiğim gibi hafızalarımıza ufaktan oyunlar oynamaya başladı. Diziden diziye o kadar çok transfer olan oyuncular var ki, daha cenazeleri soğumadan, yaslarını tutamadan, kendilerini başka yapımlarda görünce seyircinin içine girdiği ruhani durumu aforizmalarla geçiştirmek mümkün değil.
Kendi hissiyatımdan örnekleme verebilirim, mesela;
Öyle Bir Geçer Zaman ki nin Ali'si, Dila Hanım'ın Rıza'sı olunca sanki bir köşeden Carolin çıkacak da, Dila Hanım'a bakıp "Dila senmisin" diyecek gibi bekliyor insan. "Cemile senmisin" repliğindeki gibi! Ayrıca o hırçın, deli-dolu, maço Ali'nin yerine gayet sakin, naif ve mülaim Rıza'ya alışmak biraz zaman alacak.
Babalar ve Evlatlar dizisine geçen Murat Ünalmış'ın karşısına, her bölümde ölüp ölüp dirilen bizim "dokuz canlı" Havva'mız, aniden çıkacakmış gibi bir endişe taşıyorum! "Yusuf yapma bunu bize, dön bizim diziye" diye !
Dün akşam ATV nin nur topu gibi yeni doğan bebeği, Balkanlar'dan gelen soğuk hava etkisini "Son Yaz" ile sonlandıran dizisiyle, Emir'den intikam almak için kendini, Balkanlar'a atan Feriha kızımızı görünce içim cız etti. Emir orada buhran içinde ölümü düşünürken bizim hayırsız, elinde yelpazesiyle yeni aşklara hazır ve nazır bekler havasında olunca, Emir'e çok acıdım çoook!
Efenim, bu can hıraş koşuşturmacayı anlamak için, diziden diziye koşan "oyuncuların enerjisinden ve azminden istiyorum! ya siz?
Afet Ergü ŞAŞMAZ
)))
