'Dizilerde Kadınlar ya Kurnaz ya da Yardıma Muhtaçlar'

darksaal

Konu Sahibi
Emekli
Katılım
7 Eylül 2011
Mesajlar
33,327
Reaksiyon puanı
3,582
Puanı
910
Konum
İSTANBUL
[FONT=verdana,arial,helvetica,sans-serif]O, işi nedeniyle hemen hemen her akşamını televizyon başında geçiriyor. Sırayla tüm dizileri izleyip not alıyor.[/FONT]
[FONT=verdana,arial,helvetica,sans-serif] Kaçırdığı bölümleri ise internetten takip etmeyi tercih ediyor. Dizileri izlerken dikkat ettiği şey de kadın karakterlerin nasıl sunulduğu.

Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinde Medyanın Rolü Alt Komisyonu'nun başkanı Zeynep Karahan Uslu'dan bahsediyorum.

Hatırlarsanız geçtiğimiz hafta Uslu hakkında 'Milletvekili iş yüzünden tüm gün dizi izliyor' şeklinde haberler çıkmıştı. Evet, Uslu hemen hemen tüm dizileri izliyor. Televizyonda yakalayamazsa internetten takip ediyor çünkü Türk televizyonunda kadının sunumundan memnun değil.

Dizilerde erkek karakterin ön planda olmasından, kadının her zaman kurtarılmaya muhtaç biri gibi gösterilmesinden şikayetçi. Başkanı olduğu komisyon da durumu tersine çevirmek için gece gündüz demeden çalışıyor.
[/FONT]

[FONT=verdana,arial,helvetica,sans-serif]* Geçen hafta gazetelerde her akşam dizi izlediğinize dair bir haber vardı. Bir haftada kaç bölüm ve kaç dizi izliyorsunuzdur?

Zamanım yettiğince izliyorum. Akşamları bakıyorum, kaçırdıklarımı da internettten izliyorum. Bu arada bir dizinin yapısını incelemek için her bölümü izlemek durumda değilsiniz. Karakterler, olay örgüsü, kamera kullanımı gibi detayları yani genel anlamda yapısını bir-iki bölümle anlamak mümkün.
n Arada kendinizi kaptırdığınız, 'Ne olacak acaba?' diye meraklandığınız diziler de olmuyor mu?
İsim vermem doğru olmaz, tarafsızlığımı korumalıyım ama evet, kişisel olarak beğendiğim, bu iş olmasa da keyif alacağım diziler var.

'Parmak sallamak için oluşturulmadık'

* Başkanı olduğunuz Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinde Medyanın Rolü Alt Komisyonu'nun tam olarak görevi nedir? Basit bir şekilde anlatmak gerekirse neyin nasıl olması için uğraşıyor?

Bu komisyon geçtiğimiz sene kuruldu. Amacı medya içeriklerinde kadın ve erkek eşitliğinin doğru temsil edilmesi. Konvansiyonel ve alternatif medya mecralarının tümünü dikkate alıyoruz. Bu alanlarda içerik açısından nasıl bir adım atabiliriz? Toplumdaki cinsiyet eşitliği algısını güçlendirmek için birlikte nasıl yol alabiliriz? Bunu bulmak için uğraşıyoruz. 4 AK Parti , 2 CHP ve 1 MHP'li üyemiz var. Asla dayatmacı bir yapılanma ya da tarzla konuya yaklaşmıyoruz. Raporumuzu sunduktan sonra 'Bundan sonra böyle olacak' şeklinde bir duruşumuz yok. Olamaz da. Biz insanlara parmak sallamak için oluşturulmuş bir komisyon değiliz. Sadece kamu hassasiyetini güçlendirmeyi, somut önerilerle eşitlikçi bir medya yapılanmasına doğru evrilmeyi tetiklemeyi hedefliyoruz.

'Bazı dizilerde tecavüzün bile romantize edilmesine rastlıyoruz'

* Geçen günlerde gazetelerin ve televizyonların genel yayın yönetmenleriyle bir toplantı yaptınız. Neler konuşuldu?

Evet, bu meselenin tüm paydaşlarıyla bir araya geldik. Genel yayın yönetmenleriyle, internet sitelerinin içerik sorumlularıyla, sivil toplum kuruluşlarıyla, köşe yazarlarıyla ve dizi yapımcılarıyla. Karşılıklı birikimlerimizi ve görüşlerimizi dile getirdik. Bence büyük bir adım atmış olduk. İki ay içerisinde Türk yayıncılığında cinsiyet eşitliğinin doğru yansıtılmasına dair veriler içeren, bir anlamda bugünün fotoğrafını çeken ve yarınların daha eşitlikçi bakış açısına sahip bir medya yapılanmasına ulaşması için yol haritası olacak bir rapor hazırlıyoruz.

* Nasıl bir fotoğraftan bahsediyoruz? Bir röportajınızda 'Dizilerde erkek egemenliği söz konusu' demişsiniz. En çok nelerden şikayetçisiniz?

Karma bir fotoğraf. Çok cinsiyetçi bir tavır sergileyen, hatta işi istismar boyutuna götürenler de var daha eşitlikçi olanlar da. Neredeyse tüm öyküler bir erkek karakterin üzerine kurulu. Bu sırada etrafta yardımcı karakterler yani kadınlar var. Ayrıca dizilerde kadınlara biçilen roller de çoğunlukla kalıp yargıları besleyen nitelikte. Ya kurnaz, kötü kadın oluyor, ya içinde bulunduğu durumdan bir erkek tarafından kurtarılmayı bekleyen yardıma muhtaç kadın ya da fedakar anne. Hayat hep erkek karakter üzerinden kodlanıyor. Oysa kadın yönetici oranının yüzde 31 olduğu bir ülkedeyiz. Nerede bu kadınlar? Neden onları dizilerde görmüyoruz? Sonra tartışma programlarında da kadın uzman çok az. Oysa akademisyenlerin yüzde 41'i kadın.

* Bir sosyolog olarak televizyonun toplum üzerinde bu kadar etkili olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Televizyon reklamlarında uzman bir dış ses vardır ya. O hep erkektir mesela değil mi? Oysa kadın olsa ne olur? Bu ufacık bir detay, bir şey değiştirmez gibi geliyor ama ufak detaylar büyük resmi oluşturuyor. Ancak bizim toplumumuzun terazisinin çok hassas olduğunu, farkındalık düzeyinin hassas terazisin ne denli doğru tartığını da görmek lazım. Örnek vereyim: Dora Research araştırma kurumu bu yıl Türkiye'de bir araştırma yaptı. Markalar izleyiciler tarafından nasıl algılanıyor diye. Sonuçlara göre en feminen TV kanalı Kanal D. Sektörde tek kadın genel yayın yönetmenine sahip kanal da Kanal D. Sonra aynı araştırmaya göre en maskülen gazete Habertürk çıktı. Hatırlarsanız birkaç ay önce eşi tarafından bıçaklanmış bir kadının fotoğrafı fütursuzca manşetinde yer almıştı. Tüm bunlar tesadüf olamaz. Halkımız doğrunun da yanlışın da farkında.

* Hemen hemen her gün bir kadının öldürüldüğü bir ülkedeyiz. Diziler de bu durumu yansıtmıyor mu?

Kadın cinayetleri işleniyor ama bunu yok saymak değil, yansıtış biçiminde toplumsal sorumluluk ilkesinden ayrılmamak gerekiyor. Bugün Amerika'da siyahi insanlara ırkçılık yapılmıyor mu? Tabii ki yapılıyor ama bunu televizyonda ayrımcı bir bakış açısıyla yayımlamanız mümkün mü? Ya da Almanya'da Türklere karşı ayrımcılık yok mu? Bizim insanlarımız orada diri diri yakılıyor, üzerine söyleyecek söz bulamıyorum. Ama bu olayı TV'de bir dizi de görebilir misiniz? Tabii ki hayır! Kısacası yansıtırken etik kodları, cinsiyet ayrımcılığı ölçeğinde de dikkate almak gerek. Örneğin bir dizide tecavüzden sonra erkek karakter 'Bir anlık zaaftan yaptım' diyor, özür diliyor. Ya da bu durumdan kadın kurbanı yine bir erkeğin desteği kurtarıyor. Kamera açılarından, müzik kullanımına değin tecavüzün adeta romantize edilebildiği, bir insanlık suçunun adeta makul, affedilebilir bir şey gibi gösterilmesine dahi rastlayabiliyoruz. Bu doğru mu? Diğer taraftan farkına varmıyoruz belki ama toplumumuz bu konuda bilinçlendi. Bundan beş yıl öncesine geri dönelim. Kadın cinayetleri üçüncü sayfa haberleri olmaktan öteye gidemezdi şimdiyse büyük bir farkındalık iklimi var. Bu cinayetler takip ediliyor, toplum suçlunun cezasını çekmesini güçlü bir biçimde talep ediyor. Ama halen bir dizide karısını döven ve bu yüzden evden uzaklaştırma cezası almış bir erkek karakter görebiliyor muyuz? Cevap ne yazık ki yine hayır. Oysa bunlar da hayatın içinde var.
[/FONT]

[FONT=verdana,arial,helvetica,sans-serif]'Televizyondaki Hitler'li reklam kadınlara da ayrımcılık yapıyor'[/FONT]
[FONT=verdana,arial,helvetica,sans-serif]* Geçtiğimiz hafta Hitler'in kullanıldığı reklam çok konuşuldu. Gündeminizde miydi?

Tabii ki! Ben reklamı görür görmez hemen araştırmaya başladım. 'Sadece Lig TV'de yayımlanacak ve kaldırılacak' dendiği için de üzerine gitmedim ama birkaç hafta içinde diğer ulusal kanallarda da reklam yayımlanmaya başladı. Derken de özrü kabahatinden büyük bir şekilde geri çekildi. Firma 'Yahudi vatandaşları üzdüğümüz için reklamı çekiyoruz' diyor oysa burada bambaşka bir şey var. O reklam sadece Yahudilere değil kadınlara da ayrımcılık yapan 'cinsiyetçi' bir reklamdır. Hitler'e söyletilen cümle tam olarak şu: 'Kadın elbisesi giymiyorsan kadın şampuanı da kullanma. Artık yüzde 100 erkek şampuanı var!' Cümledeki ayrımcılığa bakar mısınız? Kaldı ki şunu da söylemem lazım, bu reklamı yayımlayan ulusal kanalların yöneticileri de şapkalarını önlerine koyup hiç düşünmüyorlar mı?
[/FONT]

[FONT=verdana,arial,helvetica,sans-serif]'28 Şubat'tan sonra siyasete girmeye karar verdim'[/FONT]
[FONT=verdana,arial,helvetica,sans-serif]* Siyaset maceranız nasıl başladı?

Siyaset bir meslek değil bir seçimdir bence. Ben hep politik biriydim, yaşanan gerçekliği irdeleyen, yorum yapan, araştıran, itiraz eden... 28 Şubat döneminde ülkede yaşananlar adına çok hırpalandım. Bir şeyler yapmak istediğimi hissettim. AK Parti'nin kurulma aşamasında da yer almak istedim. AK Parti'nin Türkiye'nin yıllardır yapmak istediği değişimi yapacağını görüyordum. 10 yıldır da bu inancımı her an güçlendiren bir değişim süreci yaşanıyor.

* Kadın milletvekili olmanın özel bir zorluğu var mı?

Yok bence. Kadınlar dünyanın her yerinde birçok rolü bir arada üstleniyor; ev kadını, işkadını, anne ve eş oluyoruz. Siyasette de durum aynı. Tek avantajı şu olabilir tabii ki: Kadın sorunlarına karşı duyarlılığım doğal bir biçimde yüksek çünkü ben de sorunun bir parçasıyım. Dışarıdan bakan bir göz değil, olayı bizzat yaşayanlardanım. Kaldı ki AK Parti'nin siyaset felsefesinde kadının hayatın her alanına ve elbette politikaya katkısını yükseltmek temel bir hedef. Ve biz parlamentoya en çok kadın milletvekili sokan partiyiz. Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir Başbakan 'Kadına karşı ayrımcılık ırkçılıktan beterdir' dedi ve bu sözünün gereğini en üst düzeyde yerine getiriyor.
[/FONT]

[FONT=verdana,arial,helvetica,sans-serif]'Güneydoğu dizilerde yansıtılandan çok farklı. Urfa'da yanıma gelip 'Bizim köye kızlar için kafe yapsanıza' diyen genç kızlar var'[/FONT]
[FONT=verdana,arial,helvetica,sans-serif]Dizilerdeki güneydoğunun birebir gerçeği yansıttığını söyleyemem tabii ki. Ağalık, kuma olan kadınlar, erkek egemen düzen, ikinci hatta üçüncü planda kalan ve hep acı çeken kadınlık. Güneydoğu sadece bu değil. Urfa'nın köylerinde yanıma gelip 'Bizim köye kızlar için kafe yapsanız' diyen genç kızlar, ışıltılı kumaşlardan o güzelim geleneksel Kürt kıyafetlerini giyen ama 'Bu sene ziraat fakültesinden mezun oldum ve köyde mühendis olarak çalışıyorum' diyen kızlarımız da var.[/FONT] [FONT=verdana,arial,helvetica,sans-serif]Pelin Çini/ Milliyet
[/FONT]