Filmin giriş kısmında karakterimizi, karakterimizin çevresindeki insanları, karakterimizin nasıl bir yaşam tarzına sahip olduğunu görüyoruz. Burada gördüğümüz birçok detay, filmin belli bölümlerinde karşımıza çıkıyor. Ağrıyan dişi dahi... Yani boşu boşuna bir giriş kısmı izlemiyoruz, tabii daha kısa tutulabilirmiş. Hatta herkes sonunun daha kısa olabileceğini dile getirmiş ancak ben tam tersi, giriş kısmının biraz daha kısa tutulabileceğini düşünüyorum. Çünkü sondaki kurgu çok başarılı, çok vurucu.
Gelişme kısmında ise karakterimizin adada mahsur kalması ve yaşadıklarını izliyoruz, burada farklı olan nokta ise karakterimizin adaya kolayca adapte olabilmesi. Bu tip filmlerde normalde bol flaschback eşliğinde, depresif bir karakter görürüz adada. Burada ise tam tersi, hatırladığım kadarıyla sıfır flashback ile tamamen karakterimizi izliyoruz ve asla depresif değil. Tıpkı giriş kısmında gösterildiği gibi bir şekilde hayatta kalmanın, oradaki yaşantısından zevk almanın yolunu buluyor. Wilson reis de kendisine yardımcı oluyor tabii.
Sonuç kısmı ise cidden çok başarılı. Film boyunca finalde aşık olduğu kadınla sarılacağı ve o anda filmin biteceğini düşünüyoruz çünkü formül budur. Ancak Robert Zemeckis asla bu toplara girmiyor. Aksine Chuck havaalanına indiği an sevgilisini görmüyor bile. Çok daha sade ve gösterişsiz bir şekilde karşılaşıyorlar, sonrasında ise ayrılıyorlar ve bu andan sonra olabilecek en anlamlı sonu izliyoruz. Chuck'ın adada açmadığı tek kargo/kutu ve onu teslim edişi... Orada verilen mesajı
@bazinga çok güzel özetlemiş, üzerine bir şey söylememe veya eklememe gerek yok. Tekrara girmesin... Yani özetle hayatta kalma temalı bir filmde, olabilecek en iyi sonuç kısmını izletiyor Zemeckis bizlere.