Hiç düşündünüz mü? Pizza aslında yuvarlak. Kendi içinde kusursuz bir bütün. Ama birileri geliyor, onu üçgen dilimlere ayırıyor. Sonra da o dilimleri kare bir kutunun içine sıkıştırıyor.
Benim aklımı kurcalayan soru şu: Neden biz, doğada bir bütün olan şeyleri parçalayarak şekil değiştirip tekrar sınırlı kalıplara sokuyoruz? Belki de pizza, modern insanın yaşamını anlatıyor:
Yuvarlak: Sonsuzluğu, bütünlüğü, kusursuz döngüyü temsil ediyor.
Üçgen: Parçalara ayrılmışlık, bireysellik, herkesin payına düşen “dilim” anlamına geliyor.
Kare kutu: Sistem, düzen, sınırlar... Bizi içine hapseden modern hayatın kutusu.
Peki biz farklı mıyız?...
Belki de hepimiz doğduğumuzda yuvarlak bir bütünüz: saf, sınırsız, özgür… Sonra hayat bizi parçalara ayırıyor: okul, iş, aile, sorumluluklar… Ve en sonunda hepimizi birer kare kutuya koyuyor: kimlik kartlarımız, diplomalarımız, kurallar, yasalar…
Düşünsenize: Çocukken hayallerimiz sınırsız (yuvarlak pizza), ama büyüyünce bize "şu meslek, şu maaş, şu diploma" diye dilimler veriyorlar (üçgen). Sonra sistem diyor ki: "Hadi bakalım, artık bu kare kutuya sığacaksın: sabah 9, akşam 6, sigorta numarası, kira, fatura…"
Belki de özgürlüğümüz, bir pizzanın peynirleri kadar esniyor ama kutudan asla taşamıyor. Hayatın her yerinde aynı paradoks var: Yuvarlak Dünya üzerinde yaşıyoruz, ama onu kare haritalara sıkıştırıyoruz. Yuvarlak gözlerimizle dünyaya bakıyoruz, ama gördüklerimizi kare ekranlara (telefon, TV, laptop) hapsediyoruz. Yuvarlak paralarla başladık, şimdi kçşeli kredi kartlarıyla yaşıyoruz.
Yuvarlak düşüncelerimiz var ama onları kare diplomalara, kare sertifikalara sığdırmaya çalışıyoruz.
Saat yuvarlak ama zamanın kendisi düz bir çizgide ilerliyor.
Belki de asıl soru şu:
Biz gerçekten özgür müyüz, yoksa pizzalar gibi dilimlenip kutulanan birer ürün müyüz?
Peki siz ne düşünüyorsunuz?
Hayat bizi üçgen kesip kare kutulara koyarken biz hâlâ yuvarlak kalabilir miyiz? Yoksa çoktan kutunun kapağı kapandı mı?