Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Detaylara geçmeden önce kısaca şunu söyleyebilirim ki hem prodüksiyon kalitesi olarak hem de diğer ülkelerin biyograflerine benzer evrensel bir sinema dilini tutturması bakımından dünya standartlarında bir iş. Dilberay'dan daha iyi olduğu açık ama bence Müslüm'ün de üstünde çünkü filmin vermeye çalıştığı mesajlar ve yola çıkarken kullandığı iyi niyetin içeriğe de fazlasıyla yansıdığını görebiliyoruz. Zaten filmi klasik biyografilerden ayıran tarafı geçmişten günümüze ortak bir köprü kurabilmesi.
Aslında hikayeyi ünlü şarkıcı Bergen'den ziyade Belgin adlı bir kadının erkek terörüne kurban giden hayatı olarak algılamak da mümkün. Sonu kötü olsa bile her türlü acıya karşı ayakta kalabildiğini ve hayata küsmediğini görmek eminim ki pek çok yeni hayran edinmesine yardımcı olacaktır. Zaten ekip de filmi çekerken "acıların kadını" tarafını ele almaktansa bu güçlü kadını anlatmak istediklerini söylüyor yani arka arkaya trajik olayları sıralamaktan çok daha farklı bir misyonun güdüldüğü aşikar. En sondaki İstanbul Sözleşmesi göndermesiyle ve katilin adını filmde bir kere bile geçirmemesiyle ne kadar politik bir tavır takındığını gösterirken günümüzdeki pek çok kadının da Bergen'le benzer kaderi yaşadığı mesajını da alttan alta vermekte zorluk çekmiyor.
Tabii asıl meseleye geçmek için Bergen'in okul dönemlerini, ilk aşkını vs. hızlı işlemişler dolayısıyla hikayenin hızına adapte olmak biraz zaman alıyor. Mesela 6-8 bölümlük bir dizi olsa bu üstünkörü geçilen kısımların hakkı daha iyi verilebilirmiş ama sanırım süre 2 buçuk saate dayandığı için daha fazla uzatmak istememişler. Zaten bu "hızlı" girişin ardından malum şahsın hikayeye dahil olmasıyla birlikte filmin etkileyiciliği gittikçe artıyor ve bunu yaparken bas bas çalan müziklerden değil oyuncuların ve rejinin gücünden destek alıyor. En kilit sahnelerde dahi (mesela Bergen'in ilk kez yaralı yüzüne baktığı an) bu tavrını koruması takdire şayan.
Ayrıca;
Bergen'i hepimiz arabesk şarkıcısı olarak biliyoruz ama film sayesinde aslında devlet konservatuarını birincilikle kazandığı, hatta çello çaldığı, sahne adını da çellonun üretildiği Bergen şehrinden (Norveç) aldığı gibi detayları film sayesinde öğreniyoruz. Öte yandan salondaki pek çok izleyici Bergen'in sürekli Halis'e dönmesine, hatta resmi nikahlı olmadığı ortaya çıktıktan sonra resmi nikah kıymayı kabul etmesine tepki gösterdi ama bunun aşktan ziyade baba eksikliğiyle büyümüş bir kadının kendini sürekli güvenli gördüğü limana demir atmaya çalışma çabası olduğunu anlamak uzun sürmüyor.
Pek çok güzel olduğu için hepsini uzun uzun sayamam ama tabii ki finali de içine alan son 15-20 dakikalık bölüm insanı ayrı etkiliyor. Hele ki o katilin sadece 7 ay hapiste yattığını görünce sinirlenmemek elde değil. "Kalıbımı basarım, hiçbir ****** senin kadar adi değildir". 👏
Farah Zeynep Abdullah bu filmde de Türkiye'nin başına gelmiş en iyi şeylerden biri olduğunu gösteriyor. Zaten Unutursam Fısılda, Ekşi Elmalar, Kelebeğin Rüyası, Bizim İçin Şampiyon gibi pek çok başarılı projede kendini kanıtladı ama ilk kez tek başrollü olduğu filmde artık oyunculuk bakımından tartışılmaz bir noktaya ulaştığını kanıtlıyor. Zaten ses olarak çoğu şarkıcıdan kat kat olduğunu sağır sultan bile duydu. Kısacası malum kesim veya son dizisini yarıda bıraktı diye çemkirenler kudurmaya devam edebilir. Erdal Beşikçioğlu'nun ondan geri kalmayan başarısı adını bile anmayacağım o şerefsiz katille ilgili tek iyi taraf (bence yatsın kalksın kendisini böyle yetenekli biri oynadı diye şükretsin) olmasını sağlarken Tilbe Saran da her zamanki ustalığıyla ağırlığını çok güzel koyuyor. Nergis Öztürk de filmin tek eğlenceli yüzü olarak her sahnesini öyle bir doğallıkla dolduruyor ki yan rolde olmasına rağmen Nadire'yi en iz bırakan karakterlerden biri yapıyor.
Sonuç olarak 2022'nin en çok izlenen filmi şimdiden hayırlı olsun. Zor zamanlar geçiren sinemaları uzun zamandan sonra ilk kez bu kadar dolduran ama bunu yaparken içerik olarak da sonuna kadar hakkını veren bir film izlemek çok güzel. O yüzden acele eder misiniz etmez misiniz size kalmış ama mutlaka izleyin diyorum.
Pandemi sonrasında beni sinemaya bir heyecanla götüren ilk film oldu, tek kelimeyle bayıldım. Prodüksiyon, oyuncu kadrosu, müzikler, dekorlar her şeyiyle muhteşem bir iş olmuş. Farah Zeynep Abdullah harikaydı, Bergen rolünü muhteşem oynamış ki zaten hiçbir şüphem olmadan izledim. Erdal Beşikçoğlu'na da rol yakışmış, zaten çok sevdiğim isim. Ve filmin diğer ayrı ustası Tilbe Saral'dı, onu izlemeyi çok seviyorum. Döktürmüş yine. Yani ne yazsam, ne çizsem hem yetersiz kalacak hem de tam tarif edemeyeceğim sanırım. Emeği geçen herkesin emeklerine sağlık, böyle bir film ve biyografinin Türk sinema arşivine kazandırıldığı için çok mutlu oldum.
"Farah Zeynep Abdullah varsa izlenir" algımı sürdüren bir film oldu. Yine pek başarılıydı kendisi.
Bergen'in hayatı gerçekten acılarla dolu, çok zorlu bir hayatmış. Filmin giriş kısmı fazla klişelerle doluydu, sonra giderek ilgi çekiciliği arttı. İlgi çekiciliğe karşın malum insan yüzünden izlemesi çok zor bir filmdi. Fakat konu gerçekten doğru bir noktaya bağlandı. Ülkenin en büyük sorunlarından birine çok güzel ve doğru şekilde dikkat çekilmiş. Sırf bu yönüyle bile değerli.
Filmi uzun zamandır listeme almıştım ve nihayet izledim. Bergen, küçüklüğümden beri bende iz bırakmış ve şarkılarını severek dinlediğim bir isim. İlk Türkçe kasetim onun şarkıları ile dolu karışık bir kasetti. Hikayesinide az çok biliyordum. Küçükken Bergen’in kendi oynadığı filmini izlemiştim ama aklımda pek bir detay yok. Filme gelince, oyunculuklar harika. Farah Zeynep Abdullah çok güzel üstesinden gelmiş rolünün. Nergis Öztürk’ün oyunculuğunu beğeniyorum. Yine iyi bir iş çıkarmış.
İlk kısımlar çok hızlı ilerleyip ortalarında tempo düşüyor. Filmin süresi gereğinden fazla uzun.
Annesi kızının iyiliğini düşüneyim derken Abdullah’ı uzaklaştırıp kızının eceli ile evlenmesine vesile olmuş böylelikle. Abdullah’a engel olmasaydı, belki o acıyı yaşamayacaktı. Bergen’in yaşadığı eziyetlere rağmen kocasına dönmeside sinir bozucuydu. Günümüzde hâlâ böyle devam etmekte maalesef.
Bir çok sahne etkileyiciydi. Kezzap sahnesi baya iç ürpertti. Mezarlığın kafesindeki kilit detayları baya bi etkiledi beni. Filmin sonunda uzun süre modum düştü.
Filmde dikkatimi çeken en büyük detay, Bergen’in kendi fotoğraflarının yer almasıydı. Güzel düşünülmüş.
Kocasının az ceza alıp hâlâ yaşıyor olması sinir bozucu.
Filmi uzun zamandır listeme almıştım ve nihayet izledim. Bergen, küçüklüğümden beri bende iz bırakmış ve şarkılarını severek dinlediğim bir isim. İlk Türkçe kasetim onun şarkıları ile dolu karışık bir kasetti. Hikayesinide az çok biliyordum. Küçükken Bergen’in kendi oynadığı filmini izlemiştim ama aklımda pek bir detay yok. Filme gelince, oyunculuklar harika. Farah Zeynep Abdullah çok güzel üstesinden gelmiş rolünün. Nergis Öztürk’ün oyunculuğunu beğeniyorum. Yine iyi bir iş çıkarmış.
İlk kısımlar çok hızlı ilerleyip ortalarında tempo düşüyor. Filmin süresi gereğinden fazla uzun.
Annesi kızının iyiliğini düşüneyim derken Abdullah’ı uzaklaştırıp kızının eceli ile evlenmesine vesile olmuş böylelikle. Abdullah’a engel olmasaydı, belki o acıyı yaşamayacaktı. Bergen’in yaşadığı eziyetlere rağmen kocasına dönmeside sinir bozucuydu. Günümüzde hâlâ böyle devam etmekte maalesef.
Bir çok sahne etkileyiciydi. Kezzap sahnesi baya iç ürpertti. Mezarlığın kafesindeki kilit detayları baya bi etkiledi beni. Filmin sonunda uzun süre modum düştü.
Filmde dikkatimi çeken en büyük detay, Bergen’in kendi fotoğraflarının yer almasıydı. Güzel düşünülmüş.
Kocasının az ceza alıp hâlâ yaşıyor olması sinir bozucu.
Filmin başı hızlı olduğu için uzunmuş gibi geliyor ama sonra nasıl bittiğini anlamadım valla ben birde spoi içinde yazacam o konuya girmişler ne olduğunu dememişler Bergenin birde kızı oluyor bu adamdan hani küçükken izlediğim film dedin ya orda kızınıda anlattılar eğer doğru ise Bergen annesinden kızını saklıyor bu filmde ise hamile kaldığına girmişler ama sonrasını göstermiyorlar
Filmin başı hızlı olduğu için uzunmuş gibi geliyor ama sonra nasıl bittiğini anlamadım valla ben birde spoi içinde yazacam o konuya girmişler ne olduğunu dememişler Bergenin birde kızı oluyor bu adamdan hani küçükken izlediğim film dedin ya orda kızınıda anlattılar eğer doğru ise Bergen annesinden kızını saklıyor bu filmde ise hamile kaldığına girmişler ama sonrasını göstermiyorlar
Bu adamdan bir çocuğu yok. Hiç bir yerde öyle bir bilgi okumadım. Her gazete ayrı bilgiye yer vermiş. Bir başka kaynak ise kuzeni ile evlenip bir çocuğu olduğu ve sonra kuzeninin boşanıp çocuğu yurt dışına götürdüklerinden bahsedilmiş ama ne kadarı doğru bilinmez. Gerçek olsa eminin şuana kadar ortaya çıkarlardı.
Filmde Bergen bıçaklamıştı ve öyle bir olay olmuş ama ünlü olduğu işin, isminin duyulmasını isteyen pavyon sahibi 6 kere bacağından bıçaklamış ve Bergen 3 gün sonrasında yeniden sahneye çıkmış.
Geçen olan: Bergen, kocasını çok sevmiş ve bundan dolayı da çok affedip geri dönmüş.
Bu adamdan bir çocuğu yok. Hiç bir yerde öyle bir bilgi okumadım. Her gazete ayrı bilgiye yer vermiş. Bir başka kaynak ise kuzeni ile evlenip bir çocuğu olduğu ve sonra kuzeninin boşanıp çocuğu yurt dışına götürdüklerinden bahsedilmiş ama ne kadarı doğru bilinmez. Gerçek olsa eminin şuana kadar ortaya çıkarlardı.
Filmde Bergen bıçaklamıştı ve öyle bir olay olmuş ama ünlü olduğu işin, isminin duyulmasını isteyen pavyon sahibi 6 kere bacağından bıçaklamış ve Bergen 3 gün sonrasında yeniden sahneye çıkmış.
Geçen olan: Bergen, kocasını çok sevmiş ve bundan dolayı da çok affedip geri dönmüş.
Hayır canım filmde da gördük hamile kaldı söyleyemedi kızı olduğunu herkesten saklamış o gerçek olay o değil bergen kocasına hep tehditle dönüyor film bize tam tersini anlatıyor filmde resimleri bile göstermelik çektirdik diye açık açık deniyor film vizyona girdiğinde bir çok kişide yazdı hatta kızı var kızını işlememişler diye o kaynaklar yalan söylüyor bence kuzeninden değil öldüren adamdan bergen ustalıkla kızını gizlemiş bu adamdan
Neden mi toksik ilişkide olduğunu hisseden herkes evi arabayı satıp terapiste basmalı? Cevabını boşluğa bakıp arabeske bulanmış şekilde alabilirsiniz bu filmde. 6/10
Filmi trenle Erzurum'dan Ankara'ya giderken izledim. Akşam vakti ortalık sessizken izlemek istedim. Bergen en sevdiğim arabesk sanatçılarından biri. Kendisine ayrı bir sevgim vardı ve sinemada izleyemediğim için çok üzülmüştüm. Tek başıma izlemek aslında daha iyi olmuştu.
Bergen'i Farah Zeynep oynadığı için proje kafadan benim için güzel gözükmüştü. İzleyince iyi ki Serenay yerine o oynamış dedim. Sesi, yüzü, fiziği, hal ve hareketlerini tamamen beğendim. Ona ek olarak bence Tilbe Saran filmin gizli kahramanı olmuş. Erdal Beşikçioğlu karizması ile o pislik adamı iyi yansıtmış.
Dönemin konsepti güzel aktarılmış. Müzikler, kostümler ve mekanlar harikaydı. Müzik sahnelerini iki üç kere başa alıp izledim. Filmden sonra Bergen listemi açıp onunla uyudum. Film o kadar iyi yapılmış ki Bergen'e seçimlerinden dolayı çok kızdım. Keşke bu kadar aşık olmasaydı da şimdi hayatta olsaydı.
Net bir şekilde çekilmiş en iyi biyografi filmi olmuş diyebilirim.
Bu site, içeriği kişiselleştirmek, deneyiminize uyarlamak ve kayıt olmanız durumunda giriş yapmanızı sağlamak için yasal düzenlemelere uygun çerezler (cookies) kullanır.
Bu siteyi kullanmaya devam ederek, çerez kullanımına izin veriyorsunuz.
Hele ki o katilin sadece 7 ay hapiste yattığını görünce sinirlenmemek elde değil. "Kalıbımı basarım, hiçbir ****** senin kadar adi değildir". 👏
