İşte Avşar Kızı'nın Acunn.com'da kaleme aldığı o yazı;
Bana bir haller oldu. Evde her masaya oturuşumuzda kriz yaşamaya başladık. Unutmadan söylemeliyim ki bu durumdan evde çalışanlar da muzdarip; bana garip garip bakmaya başladılar. Neyse, her masaya oturduğumuzda yenecek ekmek sayısı, masaya konan yemek çeşidi ve gün içinde tüketilecek miktarda olup olmadığının yanı sıra evde çalışanları da masaya oturtup Zehra’nın ve onların gözlerinin içine bakarak, Somalili çocukların durumundan, bu yüzdendir ki daima şükretmeleri gerektiğinden bahsetmenin ayarını kaçırmış olmalıyım ki son günlerde evde beni gören yolunu değiştirir oldu.
Zehra, “Anneciğim hemen yemeliyim ve kalkmalıyım.” demeye başladı. Çalışanlar kendi aralarında fısıldamaya başladılar. Bir de artık en son beni mutfaktaki çöpün içinde “Acaba ekmek atılmış mıdır?” diye bakarken gördüklerinden beri eminim tam deli gözüyle bakar oldular. Ve ne acı ki sonunda olan oldu! Kızım Zehra’yı –dedikodunun yanından geçmeyen kızım Zehra’yı- beni arkadaşına anlatırken duydum. Hem de aynen şöyle: “Galiba annem Somalili çocukların durumuna üzülmekten delirdi. Arkadaşlarımla buluşurken verdiği harçlığı yarıya indirdi, evdeki ekmekleri sayıyor. En son onu çöpün içinde görmüşler. Spor ayakkabıya ihtiyacım var ama söyleyemiyorum. Geceleri başucumuzdaki yarım kalan suları toplar oldu. Hepsini toplayıp kendi eliyle evdeki Çakıl ve Duman’a veriyor (Kedi ve köpek). Dün duydum, evdeki yardımcılarımıza ‘Buzdolabında çürük meyve sebze görürsem onları size yediririm.’ diyordu. Annemi tanıyamıyorum. En komiği de yine evdekilere banyo yapma süresi veriyordu. Bu sabah da Somali’ye iki bin kişilik erzak göndermek için Kızılay'dan birileriyle konuşuyordu, buna çok sevindim. Ama gelgelelim benim durum vahim. Annem deliriyor galiba. Sakin olmalıyım!”
Hadi bunlar doğru da, peki ya arkadaşlarıyla aralarında bizim evin adını Somali takmalarına ne dersiniz? İşte bunu duyunca anladım ki evdeki tutumum etrafta pek de hoş karşılanmıyor ve adım deliye çıkmak üzere.
Bana bir haller oldu. Evde her masaya oturuşumuzda kriz yaşamaya başladık. Unutmadan söylemeliyim ki bu durumdan evde çalışanlar da muzdarip; bana garip garip bakmaya başladılar. Neyse, her masaya oturduğumuzda yenecek ekmek sayısı, masaya konan yemek çeşidi ve gün içinde tüketilecek miktarda olup olmadığının yanı sıra evde çalışanları da masaya oturtup Zehra’nın ve onların gözlerinin içine bakarak, Somalili çocukların durumundan, bu yüzdendir ki daima şükretmeleri gerektiğinden bahsetmenin ayarını kaçırmış olmalıyım ki son günlerde evde beni gören yolunu değiştirir oldu.
Zehra, “Anneciğim hemen yemeliyim ve kalkmalıyım.” demeye başladı. Çalışanlar kendi aralarında fısıldamaya başladılar. Bir de artık en son beni mutfaktaki çöpün içinde “Acaba ekmek atılmış mıdır?” diye bakarken gördüklerinden beri eminim tam deli gözüyle bakar oldular. Ve ne acı ki sonunda olan oldu! Kızım Zehra’yı –dedikodunun yanından geçmeyen kızım Zehra’yı- beni arkadaşına anlatırken duydum. Hem de aynen şöyle: “Galiba annem Somalili çocukların durumuna üzülmekten delirdi. Arkadaşlarımla buluşurken verdiği harçlığı yarıya indirdi, evdeki ekmekleri sayıyor. En son onu çöpün içinde görmüşler. Spor ayakkabıya ihtiyacım var ama söyleyemiyorum. Geceleri başucumuzdaki yarım kalan suları toplar oldu. Hepsini toplayıp kendi eliyle evdeki Çakıl ve Duman’a veriyor (Kedi ve köpek). Dün duydum, evdeki yardımcılarımıza ‘Buzdolabında çürük meyve sebze görürsem onları size yediririm.’ diyordu. Annemi tanıyamıyorum. En komiği de yine evdekilere banyo yapma süresi veriyordu. Bu sabah da Somali’ye iki bin kişilik erzak göndermek için Kızılay'dan birileriyle konuşuyordu, buna çok sevindim. Ama gelgelelim benim durum vahim. Annem deliriyor galiba. Sakin olmalıyım!”
Hadi bunlar doğru da, peki ya arkadaşlarıyla aralarında bizim evin adını Somali takmalarına ne dersiniz? İşte bunu duyunca anladım ki evdeki tutumum etrafta pek de hoş karşılanmıyor ve adım deliye çıkmak üzere.